ŞİKAYET

848 Words
Baran amcam önce beni aldı içeriye. Öfkeliydi. Direkt konuya girdi. ' Alin neden sürekli ceza alıyorsun?' ' Eğitimlerde başarısız olduğum için. ' 'Alin biz seni böyle mi yetiştirdik? Sev ya da sevme komutanını hayal kırıklığına uğratamazsın. Sadece adına gıcık olduğun için bunu yapıyorsun ama asıl cezayı benden alırsın. ' Verirdi ve onun cezaları Fırat Komutan' ın cezalarına kesinlikle benzemezdi. Resmen canımı çıkarırdı. ' Bende bunun için başarısız oluyorum zaten amca. Komutanımın hayal ettiği Alin bu. Beklediğinden farklı olup hayal kırıklığına uğratmıyorum işte. ' Baran amcam elini sertçe masaya vurdu. 'Alin komutanın oyuncak değil. Komutanınla oynayamazsın. ' Çok ciddi bir şey söyleyecek gibi davranıp böyle bir şey söylemesi beni gülümsetmişti ama içimden. Bende amcamın makamında yüzüne gülecek cesaret yoktu. Her konuda her zaman cesur olabilirdim ama bir Yaşamayanlar üyesini karşıma almak konusunda asla. Bazen hala beş yaşında sanıyorlardı beni. ' Amca şikayet etmek tarzım değil biliyorsun. Sadece adı değil sorun. Benimde rahatsız olduğum tavırları var. Evet onu denedim ama sınıfta kaldı. Yine de denedim yani. Denemeden karar vermedim. ' Benim canıma değer vermeyen bir komutanla ne kadar çalışabilirdim ki? İyi ya da kötü olmam fark etmezdi. Ona emanetti canım. ' Alin aranızda ne sorun olursa olsun, ne görmüş olursan ol işini iyi yapmak zorundasın. ' ' Basit eğitimler yapıyoruz amca. Ben bunları 13-14' te yapıyordum. ' ' Yani Alin. Oldun mu? ' ' Olmadım amca. Tabii ki olmadım, daha çok yolum var. ' O kadar çok yolum vardı ki ömrüm yeterli olmayacaktı sanırım. Bayrağımıza en ufak bir düşman gölgesi yansımayacağı zamana kadar çalışmam gerekiyordu. Öyle mükemmel bir ülkede yaşıyorduk ki bu pek mümkün değildi. Amcam Fırat' ı çağırdı. ' Görev var. ' ' Henüz hazır değiller. İzniniz olursa ben tek gideyim. ' Kendi dışında herkesi hafife alıyordu. Bir yanım şunu herkesin önünde yarışa davet et ve madara et diyordu ama diğer yanım beni durdurdu elbette. O bir komutandı. Otorite kurmak zorundaydı. ' Alin' le gideceksiniz. ' ' Bu riski alamam. Son derece yetersiz. ' ' Emri mi sorguluyorsun Fırat?' Fırat bana nefretle baktı. Sonra bakışlarını amcama çevirdi. ' Komutanım emri sorgulamak haddim değil ancak hazır olmayan bir askeri götürürek onu da görevi de tehlikeye atmak istemem. İzin verirseniz kendim bir asker seçeyim. ' ' Alin' le gideceksiniz yüzbaşı! Eksik gördüysen daha fazla çalıştırsaydın. Gece yola çıkıyorsunuz hazırlık yapın. ' ' Emredersiniz Komutanım. ' dedi ve odadan çıktık. Çıkar çıkmaz bana baktı. ' Asker. ' ' Emredin Komutanım. ' ' Eğitim sahasına. ' ' Emredersiniz Komutanım!' Herhalde bana bir şeyler öğretecekti. Gerçi kendimi o kadar başarısız göstermiştim ki günlerce eğitim yapmam gerekirdi. Acaba bu kadar kısa sürede ne öğretmeye çalışacaktı. Büyük ihtimalle atış dersi verirdi. Bu kez söz konusu olan görev olduğu için atışları kesinlikle iyi yapacaktım. Görevde bu nedenle huzursuz olmasını istemiyordum. Fırat önden ben arkadan yürüyorduk. Ben poligon beklerken o parkurda durdu. İpe tırmanmamı istedi. Sonra da ipin bağlı olduğu demire tutunmamı. Ellerimi ters taraflardan geçirip parmaklarımı birbirine kenetledim. Ne yapmaya çalıştığını anlamaya uğraşıyordum. Ayaklarımı da yukarı çekecek ve birbirine kenetleyecektim ki ayaklarımı kullanmamamı emretti. İşte şimdi amacını anlamıştım. Beni sakatlamaya çalışıyordu. Böylece benimle gitmekten kurtulacaktı. Beni eğitimi zayiatı yapmaktan zerre çekinmeyecek bir komutanım olduğunu da an itibariyle anlamış bulunmaktaydım. İşin kötü yanı burada bu şekilde uzun süre kalamazdım. Kimse kalamazdı. Birazdan ellerim terlemeye başlayacaktı. Benden istediği şey insan doğasına aykırıydı. İki seçeneğim vardı. Ya kendimi yukarı ittirip kendi bileğimi yakalamayı deneyecektim. Bu benim daha uzun süre dayanmamı sağlardı. Ya da doğru şekilde düşmeliydim. İkisininde sıkıntılı yanları vardı. İlk yolu seçsem de beni burada düşene kadar tutmaya kararlıysa en fazla bana bir iki saat zaman kazandırırdı. İkinci yolu seçsem düşerken ne kadar dikkat etsem de garantisi yoktu bu da beni görev dışı bırakırdı. Fırat' la gitmeye bende bayılmıyor olsam da göreve gitmeyi özlemiştim. Yakında Ölüler' in seçmeleri vardı ve şu an sakatlanamazdım. ' Komutanım bir maruzatım var. ' ' Söyle asker. ' ' Eğer buradan inmeme izin vermezseniz sizi şikayet ederim. ' ' Sana eğitim yaptırdığım için mi edeceksin? Amcanın emrini yerine getiriyorum. ' ' Amcama şikayet edeceğimi kim söyledi?' ' Genel Kurmay Başkanı' da dayın mı oluyor yoksa?' ' Dayım gazi olmasaydı belki olurdu şimdiye kadar Genel Kurmay Başkanı.' Yani tam olarak yalan sayılmazdı. Yaman Yıldırım kıdemli yüzbaşı olarak şehit olmuştu. Dayımda sayılırdı. Şimdiye kadar epey ilerleyeceği kesindi. Aslında onun adını versem o da yeterdi. Bir kıdemli yüzbaşının göreve çıkması ve gazi olması çok saygı duyulan bir durumdu. İstese görevlerden çekilebilirdi konum olarak. Ama onun adını verirsem bana büyük bir ceza verirdi. Bugüne kadar bunu hiç yapmamıştım ama şu an tam zamanıydı. Başka çare yoktu. Ya düşecektim görevden ve Ölüler' e girmekten geri kalacaktım ya da bunu yapacaktım. ' Her yerden torpillisin yani.' ' Torpilden bahsetmiyorum Komutanım. Eğer görevden geri kalmama neden olursanız bu işi götürebildiğim kadar ileri götürürüm. Rütbeniz sökülmeden asla peşini bırakmam. ' Bugüne kimseyi şikayet etmekle tehdit etmemiştim. Her sorun tim içinde çözülmeliydi. Böyle öğrenmiştim ama ilk kez öğretilerimin dışına çıkıyordum. ' İn asker!' dedi. İndim. Yanıma geldi. ' Beni istediğin yere şikayet edebilirsin. Umrumda bile olmaz. İnmene sadece göreve gitmeyi komutanını tehdit edecek kadar istediğin için izin verdim. Eğer görevde bir hatan olursa seni arkada bırakmaktan da yem olarak kullanmaktan da çekinmem. '
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD