Ertesi sabah erkenden helikoptere bindik ve Cudi Dağı' na indirildik. Cudi. Kanlı Cudi. Bilmeyen için her türlü tehlikeyi barındıran bir yerdi.
' Beni takip ediyorsun. Anladın mı beni? Adımını bile benim adımımı bastığım yere basacaksın. Her zaman arkamda duracaksın. Arkayı kollamayı ihmal etme. Bu kadarını yapabilirsin herhalde. '
' Emredersiniz Komutanım! Ancak endişe etmeyin buraya ilk gelişim değil. '
' Sözümden çıkma yeter. '
Kendini tek geldi bile sayamıyordu. Kendini sırtında bir yükle geldi sayıyordu. Aslında beni öldürtmek için bir imkandı bu görev ama Fırat düşmana bu zaferi ne olursa olsun yaşatacak biri değildi. Beni ne kadar sinir ederse etsin doğru yanları da vardı hakkını yememek lazımdı. Bir süre öyle yürüdük. Güvenli bölgedeydik ama bunun garantisi yoktu. Atalarımız boşuna "Su uyur düşman uyumaz." dememişlerdi. Yaklaşık üç saat yürüdükten sonra durduk.
' Burada bekleyeceğiz. Bu yoldan geçmeleri bekleniyor. Sen geç bir yere kamufle ol ve sakın çıkma. Ben görevi tamamlayınca anlarsın zaten. '
Daha az önce hakkında iyi şeyler mi düşünmüştüm? Hemen geri alıyorum. Beni getirmek zorunda olduğu için getirmişti. Yok sayıyordu. Amcan komutanı say dememiş miydi? Bende onu dinleyecektim. Emir demiri kesiyordu sonuçta. Biraz ileride bir ağaç dalına çıktım. Oldukça rahat bir daldı. Sırtımdaki çantayı arkamdaki dala koydum. Arkama ağacın gövdesine yaslandım. Silahımı kucağıma koydum. Kollarımı birbirine bağladım ve gözlerimi kapattım. Madem kendine o kadar güveniyordu bende biraz uyurdum.
...
Silah sesleri gelmeye başladı. Öncesinde adım seslerini duyup uyanmıştım zaten. Yaman amcam her zaman ' Uykunda bile bir tavşanın ayak seslerini duyacak kadar açık olacak zihnin eğer baba ocağında ana kucağında değilsen. ' derdi. Yani evimiz dışında bir yerde asla derin uyuma anlamına geliyordu bu. Onların evi de benim için aile eviydi. Bir an onları burada hayal ettim. Yaşamayanlar Timi ve çocukları burada olsaydı sadece buradan geçenleri değil kampı bulup yok ederdi.
Silah sesleri gittikçe artıyordu ve içimden bir ses bir anormallik olduğunu söylemeye başladı. Sadece bir kaç kişi olacaktı. Onları öldürüp almamız gereken kişiyi alıp geri dönecektik. Çocuk bile yapardı bunu yani bizden bir çocuk. Bu kadar gürültü çıkacak bir şey değildi. Çantamı aşağıya attım sonra da kendim atladım. Usulca Fırat' la ayrıldığımız yere yaklaştım. Fırat bir ağacı kendine siper etmişti. Geldiğimi hemen anladı ve bana eliyle siper almamı işaret etti. Daha doğrusu çekil saklan gibi anlama geliyor olabilirdi ama ben siper al diye algılamayı tercih ettim. Onun karşısındaki ağacı kendime siper ettim.
' Sen ne yaptığını sanıyorsun?'
' Affedin Komutanım ama duramazdım. '
' Alin şu an son ihtiyacım olan bir acemi geri çekil ve destek iste. '
' Silah seslerinden sizi duyamıyorum Komutanım. ' dedim ve Fırat' tan biraz uzaklaştım ama aynı zamanda ateş hattına yaklaştım. Tahmin edilenden çok daha fazla kişi vardı. Çok çok daha fazla. Sanki bu bir tuzak gibiydi. Tek tek öldürmek kolay değildi. Tamam en fazla elli kişi vardı ve bu imkansız bir sayı değildi ancak etrafımızı sarmaya çalışıyorlardı ve bunu yapma şansları vardı. Hem sayı hem cephane üstünlüğü onlardaydı. İlerlediğim yönün tersine gidip bir el bombası attım. Hem çembere zarar vermiştim hemde kısa bir süre için dikkat dağınıklığına sebep olmuştum. Fırat sertçe kolumu tuttu.
' Sen ne yaptığını sanıyorsun? Benim aklım yok mu bomba atacak? '
' Komutanım çember oluşturacaklardı. '
' Bomba sesinin menzili hakkında bir bilgin var mı senin? Daha fazlasının gelmesi için bir de davetiye çıkarsaydın. '
Görünüşte haklıydı ama daha fazlası gelemeden buradaki temizlik biterdi zaten.
' Komutanım bunları buradan çıktıktan sonra tartışsak olur mu?'
' Destek iste ve kendine bir siper bul. İndirebildiğini indir ve gerisine karışma. '
Fırat bunu dedikten sonra bir ağaca tırmanmaya başladı. Maymun gibi tırmanıyordu. Bir an salak gibi onu izlediğimi fark ettim. Bende ileride bir ağaca tırmandım. Fırat fark edince sessiz bir şeyler söyledi. Küfür ettiğini anlamak zor değildi.
' Komutanım ben YAŞAMAYANLAR' ın keskin nişancısı Soner Akıncı' nın biricik kızı Alin Akıncı' yım. Siz salıncakta sallanırken ben ağaç dallarında sallanıyordum. ' diyemedim elbette. Ateş etmeye başladı. Bende onu hedef alanları indirdim. Sonunda hepsi bitti. Aşağıya indik. Götürmemiz gereken hedef burada değildi yani bu görev bitmemişti. Bitmediği gibi bir sızıntı olduğu da kesindi. Elbet bu da çözülürdü. Şimdilik dönüş vaktiydi. Fırat yine önden yürüyordu. Bir an durdu. Arkasına döndü.
' Umduğumdan iyiydin. '
' Teşekkür ederim Komutanım. '
' Bu yine de emre itaatsizlik ettiğin gerçeğini değiştirmiyor. ' dedi. Sessiz bir şekilde geri döndük. Geri dönüşümle birlikte komutanımın popişini kurtardığım için üç gün boyunca patates soydum. Hatta patateslere mermi şekli falan verdim sıkıntıdan. Soğanlarla kanka oldum.
...
Sonunda büyük gün gelmişti. Ölüler Timi için seçmeler başlamıştı. Burada yaklaşık elli kişiydik. Bu kadar kişi olmayı beklemiyordum. Bir ovadaydık. Etrafta hiçbir şey yoktu. Siper alacak hiçbir yer yoktu. Bu kadar iyi askeri böyle bir yerde bir araya getirmenin mantığını sorguluyordum. Ertuğrul ve Asil' de buradaydı ama daha yanyana gelememiştik. Hepimiz araçlardan indiğimiz gibi sıra olmuştuk. Sadece abim yoktu. Aslında onun olmasını isterdim ama onun durumu karışık olduğu için sanırım Engin Amcam hakkındaki dosyayı geri çekse bile kabul edilmemişti. Ben tam bunu düşünürken yeni bir araç durdu ve içinden abim indi. Askeri modda olmasaydım resmen üzerine atlardım ama duruşumu bozmadım. Abim bizim gibi hizaya girmek yerine komutanın yanına gitti. Komutan Yarbay' dı ama hakkında başka bir bilgim yoktu. Eliyle bana işaret etti. Onlara doğru yürüdüm.
' Dövüşün. Eğitimin ilk elemesi dövüş. ' dedi.
Şoke olmuştum. Kendime güveniyordum ama bu beklemediğim bir durumdu.
' Bir dakika. Siz time alınmak için dövüşmem gerektiğini ve dövüşeceğim kişinin de abim olacağını mı söylüyorsunuz?' dedim. Evet normalde böyle konuşmam suçtu ama şu an burada değildi. Bize yapılan açıklamada karşımızdaki komutanların elemeleri yöneteceği söylenmişti. Komutan kimliğiyle karşımda değildi şu an ve emir vermiyordu. Bu bir yarışma gibiydi.
' Evet. Abi kardeş birbirinizi korumak istiyorsanız bunu gidin evinizde yapın. Burada öncelik vatanı korumaktır. Eğer kadın olarak gücüm yetmez diyorsan da yerin burası değil.'
Sözleri sinirimi bozmuştu.
' Siz konuyu tamamen yanlış anladınız. Bu zamana kadar eğitim vermiş olduğunuz herhangi bir askerinizi çıkarın karşıma seve seve ama abim. Kusura bakmayın ama o görebileceğiniz en iyi dövüşçüdür. Buraya seçtiğiniz hiç kimse ona karşı kazanmayı başaramaz. Amacınız kardeş olduğumuz için ikimizden birini elemekse bu zamana kadar bunun sorun olacağı ile ilgili bir bilgilendirme yapılmadı bize. '
' O zaman bizde başarmaya ne kadar yaklaştıklarına bakarız ve komutan Görkem olur. Şimdi dövüşmeye başlayın. ' dedi.
Dövüşe başladık. Abim kesinlikle vicdan göstermiyordu. Hatta beni buradan elemekten mutluluk duyacağını söylemekten çekinmedi. Bende boş durmuyordum. Sonuçta abimdi ve bazı hamlelerini tahmin etmek kolaydı. Bence adil değildi çünkü diğerleri tanımıyordu ama komutan için sorun değilse benim için hiç sorun değildi. Dövüş bir süre devam etti ve elbette ki abim kazandı. O an fark ettim. Beş kişi vardı ve her biri dokuzar kişiyle dövüştü. Bu beş kişi özel seçilmişti bunu anlamak zor değildi. Komutan adaylarıydı ve içlerinde Ertuğrul' da vardı ki Asil' i de onun grubuna vermişlerdi. Dövüşler geceye kadar sürdü ve günün sonunda sayımız 30' a düştü. Yirmi kişi elenmişti. Aslında kimse kötü değildi ama anlaşılan elemeler acımasız olacaktı. Keşke Fırat' ta burada olsaydı diye düşündüm. Aslında onu elemiştim. Hemde o buraya bile gelemeden elemiştim ama onun bundan haberi yoktu. Burada gözünün içine baka baka elemeyi çok isterdim. Onun kabul edilmediği adaylığı benim direkt olarak geçtiğimi bilmesini çok isterdim ama bunu ona söylemem mümkün değildi. Ölüler bir sırdı. Kendi timlerimizin öğrenmesine izin çıkıncaya kadar da sır olarak kalacaktı. 30 kişi tekrar çağırılmak üzere geri gönderildi. Abime, Ertuğrul' a, Asil' e bir kez sarılamadan geri dönüyordum. Aslında beklentim bu yönde değildi bir süre birlikte eğitim yaptırılır diye düşünüyordum ama galiba Ölüler ile ilgili anlamadığım bir şeyler dönüyordu. Hem gizli değildi hemde gizliydi. İlk etapta çok fazla askerin bilgisi olmuştu ama şu an sanki bir gizem ortamı oluşuyordu. Biz bile yani son kalan 30 kişi bile Ölüler Timi' nin görevlerini tam olarak bilmiyordu bence.