EMİR ERİ

1286 Words
Alin' in anlatımı... Yaman amcam bana ne konuştuklarını söylemedi ancak beni kırmayıp gelmiş olması bile yeterdi. Onlar geldiğinde kendimi bambaşka hissediyordum ki varlığı insana güç vermeye yetiyordu. Fırat' la uzun uzadıya konuştular. Eğitimi izlemek istediği an yandım dedim içimden. Çünkü Fırat' ı sinir etmek için yaptıklarımı amcamın karşısında yapamazdım. Askerlikten bile alırdı beni öyle bir performans gösterirsem. Üstelik ikimizi eşledi. Fırat önce bütün yükü kendine aldı çünkü benden beklentisi sıfırdı, Yaman amcama sarıldığımı da görmüştü ve doğal olarak onunda torpil yapacağını ve yükün onda olmasını görmezden gelmesini bekliyordu. Ah Fırat ah! Hadi Baran Amcam' ın Yaşamayanlar askeri olduğunu bilmiyordu ama Yaman Amca' mı biliyordu. En azından onun akraba diyip torpil yapmayacağını bilmesi gerekir diye düşünüyordum. Sonuçta Yaşamayanlar' a hayrandı. Tabii ki Yaman amcam öyle devam etmemizi kabul etmedi ve Fırat' ı benim yönlendirip gerekli yerlerde taşımamı istedi. Fırat elinden geleni yaptı bana destek olmak için. Bu performansımı görmesi için erkendi ama başka çare bırakmamıştı amcam. Çocukken de bebeklerimi sırtlarımıza koyar ve onları düşürmeden eğitim yapmamızı isterdi. En önemli eğitimlerden biriydi aslında bu. Yaralı bir silah arkadaşımız olduğunda onu ardımızda bırakmamak için önemliydi. Amcam gittikten kısa süre sonra tim olarak Diyarbakır' a gittik. Tim bir anda seçilmişti. 15 kişiydik. Seçimlerde amcamın payı var gibi hissediyordum çünkü Fırat 'ın gözdesi olan iki kişi time alınmadı. Fırat ise değişmişti. Yüzündeki benden nefret eden ifade derinleşmiş aynı zamanda da tiksinen bir ifadeyle karışmıştı. Benden neden tiksindiğini merak ediyordum ama onunla konuşmak gibi bir niyetim yoktu. Komutanımdı ve iş dışı konuşmaya gerek yoktu. Bunun dışında askeri alanda en ufak adımımı bile dikkatle incelemeye başladı. Helikopterden atlayışımı bile izlemişti. Timden memnundum. Hep birlikte çevreyi tanımak için intikale çıkacaktık. Ben timden memnundum da onlar benden değildi. Onlar benden memnun olmadığı için ben daha memnundum. Eğitimde gösterdiğim performanslar ile memnun olsalar asıl sıkıntı olurdu. Sadece içimizde bir tane evli vardı ve onu ekstra korumak istiyordum. Çünkü ben beklemek ne demek iyi biliyordum. Beklediğin telefonu aldığın anda açmaktan korkmak ne demek herkes bilemezdi bu duyguyu çünkü hiçbir zaman alacağın haberin iyi olduğunun garantisi olmazdı. Eğitim dönemi bittiği için benim eğlence dönemimde bitmişti. Eğitimlerdeki kadar salamazdım kendimi. Yanımdaki herkesin can güvenliğini düşünmek zorundaydım. Bana güvenmemeleri hayati sorunlara neden olabilirdi. Seçim daha uzun süreceği için bu kısmı önemsememiştim. Bir an önce toparlamam gerekiyordu. Diyarbakır' da ilk intikalimize çıktık. Fırat en önde gidiyordu. Bu özelliği iyiydi. Ben en arkada olmak ve arkayı kollamak isterdim ama bana ortada yer vermişti. Düşman kalleşti. Arkadan saldırırdı genelde. En önde ve en arkadaki her zaman riskin en büyüğünü alırdı. Bu konuya bir çözüm getirmek gerekiyordu ama acelesi yoktu. Şu an asıl amaç çevreyi öğrenmekti. Burası güvenli bölgeydi. Hep böyle kalacak değildi elbet. Saldırılar olurdu. Zaten intikallerin düzenli yapılmasının temel nedeni buydu. Tim Teğmen ve Üstteğmenlerden oluşuyordu. Askeriyede büyük bir hayranlıkla karşılanmıştık çünkü sat olmak kolay değildi. Ve ben tabii ki hep aynı bakışla karşılandım. Kadın Sat olamaz. Kesin torpilli. Seçilmek için Fırat' ın yatağına girdiğimi bile düşündüklerinden emindim. Alnımda haftalık olarak alınan bakirelik raporu ile gezmeyi düşündüğüm zamanlar bile olmuştu buraya gelene kadar. Her şeyi anlardım da askerliğin birinin yatağından geçerek yapılabilir bir meslek olduğunu nasıl düşündüklerini anlamıyordum. Erkeklerin uçkurları kıymetli olabilirdi ama canları çok daha kıymetliydi. Özellikle komutanlarn gözünde onlara bağlı askerlerinin canı çok daha önemliydi. Hiç şehit haberi vermemiş insanlar bunu anlayamazdı. Karşında üniformalı askerleri görünce anladığın ama yine de belki başka bir şey söyler umuduyla gözlerinin içine baktığın o acı haberi almak kadar vermekte zordu. Askeriyede torpil olur muydu? Olurdu elbet ama daha çok batıya gidip yan gelip yatmak için olurdu. Hoş öylesini isteyen askerin Doğu' da bir hayrı da olmazdı o yüzden torpile karşı değildim. İntikalden döndüğümüzde Fırat ' ın bize bir koğuş hazırlattığını öğrendik. Hepimiz bir arada kalacaktık. Elbette başka askerlerde olacaktı. Buralarda 15 askere bir koğuş düşmüyordu ama yine de bizim bölüm ayrılmıştı. Ve ben Fırat' ın altında yatacaktım. ' Sürekli yakınımda ol istedim. Senden anca emir eri olur çünkü. Sabah postallarım boyanmış olsun. ' dedi. Hala amacı beni bezdirmekti. ' Emredersiniz Komutanım!' dedim. Sabah herkesten önce kalktım ve postallarını ayna gibi yaptım. Aklıma Ertuğrul geldi. Benden önce rütbe aldığı için ; ' Sabah ayakkabılarım ayna gibi olacak. ' demişti ve bende yine erkenden kalkıp güzelim dünya para bayıldığı beyaz spor ayakkabılarını simsiyah boyamıştım ama suç bende değildi. Beyazın ayna gibi olması mümkün değildi. Siyah boya üzerine bir de cila atınca ayna gibi olmuştu işte. Neyse ki Fırat' a böyle bir şey yapmadım. İki kat güzelce boyadım ve cilaladım. Beş dakika sonra tozlu yollardan yürümeyecek gibi pırıl pırıldı. Bizi normal er gibi sabah ictimasına çıkardı. 15 kişiydik topu topu. Saymak için özel bir çabaya gerek yoktu ama yapmıştı. Aslında diğer askerleri görelim diye yapmış olabilirdi. Burada kaç kişinin canını korumamız gerektiğini, aylaklık edemeyeceğimizi göstermiş oldu böylece. İctima sonrası kahvaltıya gidiyorduk. ' Benim kahvaltımı getir. ' dedi ve masaya oturdu. Bal gibi biliyordu bunu gören askerler yanlış anlayacaktı. Onunla aramızda bir ilişki olduğunu düşünecekti. Sat timinde emir eri diye bir şey olmazdı. Her şeye rağmen emir demiri kesiyordu. ' Yemeğim bitti. Geri götür. ' dediğinde daha iki lokma yemiştim ama kalkıp götürdüm. Geri geldiğimde; ' Eğitim sahasına. ' dedi. Bir de aç bırakıyordu yani. Buna da kabuldü. Biz eğitim yaparken herkes izliyordu. Ortalama bir performans sergiledim. Eğitimlerdeki halimden kat kat iyiydi. Fırat dikkatle izlemişti beni. Eğitimden sonra ' Asker! Seninle intikale çıkıyoruz. Konuşacaklarımız var. ' dedi. Ne konuşacak merak ediyordum ki yanıma bir asker geldi. ' Alay Komutanı seni çağırıyor. ' dedi. Fırat ne konuşacak merak ediyordum ama mecburen gittim. ' Hemen Ankara' ya uçuyorsun. Özel emir var. ' dedi. Bugün tim ilk çatışmasına katılacaktı ama ben olmayacaktım. Askeriyede misafirlik tek gece oluyordu. Helikoptere bindim ama helikopter beni Ankara' ya değil Hakkari' ye götürdü. Görkem abim , Ertuğrul ve Asil' e sarıldım. Görkem abimin elinde bir harita vardı. ' Sen hepimizden fazla şey biliyorsun değil mi? Komutan yanından sen çıkıyorsun, harita senden çıkıyor. ' ' Konuşma küçük hanım. Çenenle değil silahla ateş edeceksin. ' Kalabalıktık yine ve harita bir kampın yerini gösteriyordu. Silahlarımızı seçtik. Kampa doğru yürümeye başladık. Biz kampa yaklaşınca üstümüzde dronelar uçmaya başladı. İndirecektik ancak abim durdurdu. Hedefimiz kamptı. Güzel bir temizlik yaptıktan sonra tekrar bir araya geldik. İki yaralımız vardı ve neredeyse ağlamak üzereydiler ama asker ağlamazdı işte. Dronelar kimin ne kadar kişiyi öldürdüğünü, nasıl siper aldığını her şeyi kaydetmişti. Sabah helikopterlerle kendi birliklerimize bırakıldık. Timim görevdeydi. Sonuçları sonra bildireceklerdi. Fırat ve tim iki gün sonra döndü. Dört yaralı vardı. Onlar revire giderken Fırat' ın yanına gittim. ' Komutanım benimle bir şey konuşacaktınız. ' dedim. Meraktan çatlamak üzereydim. ' Şu an zamanı değil. ' dedi. Gittiğim için öfkeliydi. Ankara' ya gittim olarak biliniyordu ve bu karşıdan pekte acil bir durum gibi görünmüyordu. Fırat yaralı askerlerin yanına gitti. Bana öfkesi daha da artamaz sanıyordum ama artmıştı. Bir kişi eksik gitmek zorunda kalmıştı. Diğerlerinin bağlı oldukları timler için bu sorun olmuyor olabilirdi ama yeni kurulan bir tim için sayı önemliydi. Fırat yaralılardan beni de sorumlu tutuyordu. Mecburen koğuşa döndüm. O sırada bir mesaj geldi. Üsteğmen Alin Akıncı. Eğitimden başarılı olarak geçtiniz. Yeni tur için bilgilendirme yapılacaktır. Mesajı okuduktan sonra mesaj ortadan kayboldu. Önce Asil' i aradım çünkü en küçük oydu ve havacıydı aslen. Atışları iyi olsa da ondan iyilerin olması çok muhtemeldi. Sonuçta hepimiz geçmiştik. Ancak kaç kişi kaldı ve kaç eleme daha olacak bilmiyorduk. Abim sadece sonraki tur kendi bağlı olduğunuz timlerle katılacağınız bir görev olacak dedi başka da bir şey demedi. Bu bir bilgi sayılmazdı. Büyük ihtimalle zaten bize dediğini herkese diyecekti. O kaç kişi geçti biliyordu ama söylemedi. Ölüler' e kesin olarak seçilmeme çok az kalmıştı ama benden nefret eden bir komutan ve birlikte savaşmaya alışık olmayan bir tim ile sonraki etabı nasıl geçeceğimi bilmiyordum. Moralim bozulmuştu. Acaba bu görevden Fırat' ın ve diğer tim üyelerinin haberi olacak mıydı? Eğer haberi olursa kendi giremediği time nefret ettiği benim girmeme ne kadar destek olurdu?
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD