FIRAT' TAN

1173 Words
Geri döndüğümde Baran Amca' mın beni çağırdığını öğrendim. Odasına gittim. Durum son derece can sıkıcıydı. Hazırlıklı olmam için beni çağırmıştı. Fırat elbette ki beni sormuştu ve amcam bana izin verdiğini söylemişti. Aslında Ölüler için seçmeye gittiğimi söyleyebileceğini ama Fırat' ın bu konuda gergin olması nedeniyle söylemeyi tercih etmediğini anlattı. Fırat seçilmediğini öğrendiği günden beri geceleri çalışıyormuş ve her gün daha agresif bir şekilde çalışmaya devam etmiş. Sabah tim adayları ile birlikte eğitime çıktım. İçinde çok iyilerde vardı karakter olarak, ağzımın içine düşmek isteyenlerde ki ben aslında onları çok güzel düşürürdüm de şimdilik sessiz ve herkesten uzak kalmayı tercih ediyordum. Genelde timim dışında kimseyle bağ kurmamayı huy edinmiştim. Bu bir çeşit kendimi korumaydı. Şehit haberi almak ne demek bilmeyenler beni anlamıyor ve buzdolabı olmakla itham ediyordu ama umrumda değildi. Fırat gerçekten eğitimler konusunda sertleşmişti. Bunu yeni fark ediyordum çünkü beni etkilemiyordu hala eğitimlerin derecesi ama yorulanlar oluyordu. Bugün iyice yoldan çıkmış gibiydi. Yani henüz normal bir şekilde ağırlıklı koşu ve sabah sporu yaptırmış olsa da bakışları ve konuşma stiliyle yoldan çıkmış gibi geliyordu bana. Bilmiyorum belki öyle görmek işime geliyordu. Hepimizi aldı ve ormanlık bir alana götürdü. Bütün gün ' Hiçbiriniz bir işe yaramazsınız. ' diye bağırıp durmuştu. Epey bir yürüdükten sonra durduk. Burada bir bataklık vardı ve içine girmemizi söyledi. Mecbur kalınan zamanlarda evet bataklığa girilirdi ama eğitimlerde bunun önlemi alınmış bir şekilde yapılması gerekiyordu ve şu an dışarıda ondan başka kimse kalmayacaktı. Evet gerekirse bende birini kurtarırdım ama o bunu bilmiyordu. Kendine mi çok güveniyordu yoksa öfkesine mi yenik düşüyordu bilmiyordum ama elbette emir önemliydi ve herkes bataklığa girdi. En son ben girdim. Düşüncelere dalmış bir haldeydim çünkü. Karşısına kadar gidip oradan çıkmamızı söyledi. Tamam bu basitti. Yine de bence almaması gereken bir riskti ama basitti. Kendisi yürüyerek diğer tarafa geçti ve ilk ulaşanın kafasını ayağıyla ittirdi. ' Vazgeçtim. Karşıdan çık. ' İyice işin rengi değişiyordu. Ben yavaş ilerliyordum. Hem göze batmaya gerek yoktu, hemde gerçek eğitim ne görmeden kendimi yormak saçmalık olurdu. Kıyıya ulaşanı ittirdi. Karşıda yine aynı şeyi yaptı. Bataklık içinde üç tur oldu ve ilk gidenler en çok yoruldu, en sona kalmaya başladı. Hala sabit hızla ilerliyordum. Ortası ağır çamurdu bu yüzden tam ortadan geçmemeye özen gösteriyordum. Askerlerden biri çıkmak istedi ama Fırat kabul etmedi. Asker bir tur atmayı denedi ama neredeyse batacaktı. ' Komutanım beni affedin. Ben bu sınavdan feragat ediyorum. ' dedi zorlukla. ' Devam et!' diye bağırdı Fırat. Zorlukla suyun yüzeyinde kaldığını görmüyor muydu? Tabii bu çamura su denebilirse. ' Komutanım devam edemiyorum. ' ' Türk askeri pes etmez. Devam et. ' Türk askeri pes etmezdi ama eğitimde pisi pisine de ölmezdi. Askerin yanına gittim. Büyük ihtimalle beni amcama rağmen timden atacaktı ama şu an umrumda değildi çünkü batıp çıkmaya başlamıştı asker. Ona destek olup kafasını dışarıda tutmasını sağladım. ' Asker! Sen kendi görevinle ilgilen. ' ' Komutanım bağışlayın ancak hiç iyi görünmüyor. Bırakın çıksın. ' ' Devam edecek!' dedi ve bende film koptu. Askere destek olarak kıyıya yanaştırdım. Fırat geldi ve ikimizi birden ayağıyla suya geri ittirdi. Çıkınca önce askeri yakaladım. Fazlasıyla çamur yutmuştu. Bu çamurlar sonra yol su elektrik olarak geri dönüyordu. Kibarcası yani. Mide ve bağırsakların canına okuyor demekten daha kibardı böylesi. ' Onun suçu değil. Kimsenin suçu değil. ' diye bağırdım. Gerçekten ileri gidiyordu. ' Ne diyorsun sen?' 'Seçilmemeniz bu askerin suçu değil ya da sizin az eğitim vermeniz nedeniyle değil. ' Gerçekten ok yaydan çıkmıştı artık bende. Fırat' ın şaşkınlığından faydalanıp askeri çıkardım ve kendimde çıktım. Fırat öfkeyle karşıma dikildi. ' Sen ne saçmalıyorsun?' derken gözleri öyle ateş saçıyordu ki daha önce beni bu kadar öldürmek istediği başka bir an olmadığından emindim. Sesimi kıstım yinede. Bu herkesin duyabileceği bir şey değildi. ' Çöp' e seçilmemenizin suçlusu bu askerler değil. Öfkenizi onlardan çıkaramazsınız. Buna hakkınız yok. ' dedim. Fırat öfkeyle askerlere bağırdı. Hepsi çıktı ve geri döndük. Fırat' ın üzerini bile değiştirmeden amcamın odasına yürüdüğünü fark edince peşinden yürüdüm. O girmediği için çok daha temizdi ama benim için aynı şeyi söylemek mümkün değildi. Yine de önemsemedim ve onun ardından hemen odaya girdim. Fırat bana nefretle baktıktan sonra Baran Amca' ma döndü. ' Buradan ayrılmak istiyorum. Hemen. Şu ana kadar seçtiğim askerlerde benimle gelecek ve elemeye başka bir yerde devam edeceğim. Alin hariç tabii ki. ' Amcama bu kadar emir verir edayla konuşması amcamı şaşırtmıştı. ' Ne oluyor Fırat?' ' Size her zaman saygı duydum ancak ne kadar yakınınız olursa olsun özel bilgilerimi paylaşamazsınız. Size saygım nedeniyle bu durumu rapor etmeyeceğim ama sizde buradan en kısa zamanda ayrılmam için gerekli işlemleri yapın. ' Bir noktada Fırat' ın da ast üst tanımadığını şu an fark etmiş bulunuyorum ama tabii ki bunu böyle düşünmesine izin veremezdim. ' Albay söylemedi. ' Fırat öfkeyle bana döndü. ' Sen bu konuya karışma. ' ' Karışmak zorundayım çünkü konunun merkezinde ben varım. Ben olayı başka bir şekilde öğrendim. Bugün neredeyse... Neyse bu burada konuşulacak bir konu değil. Sinirle söyledim ama kaynağımın Albay olmadığını ispat ederim. ' dedim ve odadan çıktım. Baran Amca' m haksız yere sorumlu tutuluyordu ve ben buna izin veremezdim. Odama gittikten sonra Yaman Amca' mı aradım. Uzun bir konuşma geçti aramızda. .... Fırat' ın anlatımı... Alin' den nefret etmek için zaten yeterli sebebim vardı. Bu kadar güzel bir kızın asker olması bile sorundu. Niye kendine başka bir meslek seçmemişti? Onu normalde asla timime almazdım ama almak zorunda kaldım. Güzelliği zaman zaman askerlerin dikkatini dağıtıyordu. Yeni timim benim için önemliydi ama çok daha önemli bir şey vardı o da Çöp projesi. Seçileceğime kesin gözüyle bakıyor, hatta komutanı olmayı hayal ediyordum ama reddedilişimle ilgili bir mektup aldım. Geçmişteki bir hatam yine karşıma çıkmıştı. Bu nedenle her gün sakinleşmek yerine kendime daha da öfke duyuyordum. O günde askerleri eğitime götürdüm. Alin yine asker olmaya uygun olmadığını ispat etti. Gözüm zaten askerin üzerindeydi ve gücü tamamen tükenmiş olsaydı zaten çıkarırdım ama pes etmenin cana mal olabileceğini anlaması gerekiyordu. Alin' se resmen karşıma dikildi. Onun bu konuyu bilmesi öfkemi daha da katlamıştı. Albay' ın ilgisi olmadığını söylüyordu ama inanmıyordum. Kimbilir ne uyduracaktı? Yine de bir kaç gün beklemeyi kabul ettim. Aslında bu sürede elemek istediğim isimler vardı. Bazı askerleri yanımda götürüp boş yere umut vermek istemiyordum. Tam eğitim bitiyordu ki askeriyede onu gördüm. Gazi Kıdemli Yüzbaşı Yaman Yıldırım. Çok az kişinin bildiği bir bilgiye sahiptim. Üyeleri kim bilmesem de Yaşamayanlar Timi komutanı oydu. Burada ne işi vardı? Belki de bana yazdığı mektup sonrasında karar değiştirmiş ve beni görmeye gelmişti. Beni sınava tabi tutup yeni time almayı düşünüyor olabilirdi. Evet Gazi olmuştu ama mutlaka sözü geçiyordu ki mektupta onun imzası vardı. Benden kimliğini de gizlememişti. Eğitime son verdim. O anda Alin' de gördü onu. Askerler dağılıyordu. Ben Kıdemli Yüzbaşı' na doğru yürüyordum ki Alin hızla yanımdan geçti. ' Aşkım. ' diyerek boynuna sarıldı. Ne yani Alin Yaşamayanlar' ın efsane komutanı ile mi birlikteydi? Babası yaşındaydı üstelik. Şimdi daha önce neden kendinden emin konuştuğunu anlıyordum. Genel Kurmay Başkanı da akraban mı demiştim ama bu da onun kadar etkiliydi. Gelmiş geçmiş en iyi timin komutanı ile sevgili olmak. O an Alin' den bir daha nefret ettim. Sırf istediği olsun diye babası yaşında bir adamla sevgiliydi ve utanmadan aşkım diye herkesin görebileceği bir yerde sarılıyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD