Katre uyandığında kolunda bir serum vardı. Bitmek üzereydi. Gözlerini kırpıştırıp etrafa bakınırken nerede olduğunu bir kez daha hatırladı. Ter içinde kalmıştı. Boğazı kupkuru olmuştu. Kolunu bile kımıldatamıyordu. Ölüyor gibi hissediyordu. Ama işte epeydir öyle hissediyordu, öldüğü yoktu. En fazla başı ağrıyor, hasta oluyor, kalkıp yine işkencesine kaldığı yerden devam ediyordu. Ozan’ın evde olduğunu dışarıdan gelen sesten anlıyordu. Adam bir şarkı açmıştı. Yanındaki biriyle muhabbet ediyordu. Ne dediklerini anlayabileceği kadar yüksek sesle konuşmuyorlardı. Serumu da kapıp yataktan çıkarak koridorda belirdiğinde Ozan’ın direkt kendine dönmesiyle olduğu yerde dikilip kaldı. Üzerinden düşen eşofmanı çekiştirip omuzlarını dikleştirdi. “Susadım!” dedi çatlamış sesiyle. Eli istemsizce boğ