10. YENİ HAYATA İLK ADIM

1310 Words
Afşın, birkaç adım geride durmuş genç kızın başına örtüsünü takıp ellerini açarak dua edişini izledi. O da duasını etmiş anne kızı yalnız bırakmak adına geride kalmayı tercih etmişti. Hazar Bey, yüzü olmadığı halde kızından sonra sevdiği kadınla konuşmak için sırasını bekliyordu. Bahar, duasını bitirip elini yüzüne sürerken yanağından süzülen yaşı örtüsünün ucuyla sildi. Mezarın kenarına diz çöküp toprağını okşamaya başladı. Annesi ölmüştü ama mezarını yaptırmayı ne teyzesi ne de eniştesi istememişti. Şimdi gözleri kırık baş ucu tahtasına değerken alt dudağını dişledi. O her zaman kendini son plana atmış bir kadındı. Özellikle de evladı olduktan sonra tüm yaşamı o olmuştu. Her türlü lafa söze onun için katlanmış başına gelen sıkıntıları göğüslemişti. Mutluluğu gerçek anlam da yaşayamadan ölüp gitmesi ise yarım kalmışlığın en büyük örneklerinden biriydi. Dudaklarını araladı ama tek kelime edemedi. Oysa içinden neler neler söylüyordu. “Bak anne, geldi. Babam beni kurtardı. Senden sonra tutunacak tek dalım şimdi yanımda. Biliyordum geleceğini. Keşke sana da yetişebilseydi. Anne. Ben evlendim. Evet, yeşil gözlü ceylanın bugün Bahar Acarbulut oldu. Adı Afşın. Babam gibi kalbi güzel onun da. Gerçek değil belki ama biliyorum. O beni korur kollar. En azından yalnız başımayken olanlar onun yanında olmaz. Şimdi gidiyorum. Seninle bu topraklarda dünyaya geldim büyüdüm. Karadeniz’in hırçın yeşili oldum. Bundan böyle babamın topraklarında kök salmaya çalışacağım. İçimde kocaman bir boşluk var anne. Sevgiye aç, şefkate muhtaç anlaşılmaya ihtiyacı olan bir yan. Nasıl doldururum bilmiyorum ama buna Afşın’ın yardım edeceğini biliyorum. Belli mi olur, bir gün kucağımda bebeğim yanımda kocam yeniden gelirim yanına. Seni seviyorum anne. Yattığın yerde huzur bulman için çok dua edeceğim. Çünkü en çok sen hak ediyorsun çiçekli cennet bahçelerini. Evlat olarak benim hakkım sana sonuna kadar helaldir. Annem olarak sende umarım hakkını helal edersin.” Dudaklarını kıpırdatmadan ettiği veda sonrası gözyaşlarının yanaklarını ıslattığını uzatılan mendille fark etti. Başını kaldırdığında Afşın ela gözleriyle şefkat tohumlarını ruhuna serpiştirdi. Buruk bir tebessümle mendili alıp göz yaşlarını silerken Hazar ağa yanına gelip diz çöktü ve kızı gibi toprağa elini sürüp kırık baş ucu tahtasına bakarak sesli biçimde “Yüzüm yok senden helallik istemeye. Çektiklerine neden benim biliyorum ama yine de hakkını helal et sevdam. Yakında seninle karşı karşıya geleceğiz ahirette. Hesabımız da vuslatımız da o zamana kaldı. Şimdi geç kaldığım kızımız iyi olsun diye çabalayacağım. İnan bana onu emanet ettiğim adam kendi canını ortaya koyar yine de kılına zarar gelmesine izin vermez. Şimdilik hoşça kal yeşillerine vurulduğum kadın.” dedi. Göz yaşları kızı gibi gözlerinden akıp sakallarında son bulurken boynuna sarılan ince kollarla şükretti. Allah ona hiç hak etmese de annesinin kokusunu taşıyan ay parçası gibi bir kız evlat vermişti. Evladını kanatları altına alıp sardı. Afşın babası Haşmet’e döndüğünde onun da gözleri dolu dolu dostunu izlediğini fark etti. Aralarındaki bağı hep çok sevmişti. Şimdi gerçek dostluğun kıymetini daha iyi anlıyordu. Baba kız mezarın yanından ayrıldığında Afşın sok kez baktı ve “Ona iyi bakacağım” dedi. Yemin eder gibi, söz verir gibi. Arabaya bindilerinde Haşmet ağa Mardin’i aradı ve geldiklerinin bilgisini verdi. Durumdan haberdar olan Başak konağa gelmiş annesinin perde inen gözünü açmaya çalışıyordu. Meryem ise hem Oylum hem de kendi kızı Zeynep ile alakadar olduğu için sessiz kalmayı tercih ediyordu. Evin büyükleri bu işi çözebilirdi. Bir önceki gün kaynanasına iki laf etmeye çalıştığında yediği azarın hüznü hala içindeydi. Ertekin konağında ise sular durulmuyordu. Nazlı Hanım sürekli oğullarını dolduruyor, kız kardeşlerinin üzerine salmak için an kolluyordu. Dolduruşa getirdiği diğer cephe Ayşe hanımdı ki onunla olan muhabbetini polis olan kızının gelmesi ile kesmesi gerekmişti. Yeterince fitne tohumu ektiğine de emindi bir yandan. Uzun yol yüzünden gözleri kapanmaya başlayan Bahar başını cama dayamaya çalıştığında kenara çeken Afşın “Koltuğu yatıralım da rahat uyu” dediğinde gözlerini zorlukla açan kız başını salladı. Kullanmaya devam ettiği uyku için olan psikiyatrı ilaçları ağır tutuyordu bünyesini. Hala tam anlamı ile iyi değildi. Kabusları vardı. Uyumada ara ara zorluk çekiyor bedensel olarak ağrıları oluyordu. Yılların şiddet izleri ve acıları tek seferde geçmiyordu. Gözlerini kapatan genç kız ile arkaya uzanan Afşın büyük kabanını aldı ve üzerini örttü. Yeniden yola çıktığında düzenli soluk alışverişleri dinleyerek dakikaları geçirdi. Benzinlikte durdular. Bahadır'ın aracında olan ve en son DOST adında karar kıldıkları köpeği tasmasından tutup tuvalet ihtiyacı için çimenlik alana götürdüler. Su ve birkaç paket paketli çerez aldıktan sonra yola devam ettiler. Gündüz on bir de çıktıkları yola yatsı vakti Mardin’de son verdiler. Konağın kapısına geldiklerinde kapıda onları karşılayan kucağında Oylum ile Başak’tı. Bahar hala uyuyordu. Bir ara iniltili sesler çıkarmış bedenindeki ağrının ruhuna sirayet ettiğine kanaat getirmişlerdi. Bu nedenle derin uykusundan hiç uyandırmadılar. Afşın arabadan inip diğer tarafa geçti. Kapıyı açıp dikkat ederek kemeri çözdü ve üzerinde hala olan kabanı ile kucağına adlığı kızla doğrulduğunda tüm korumalar onu izliyordu. Hepsine kısa bir kaş karartması yeterken merdivenleri çıktı. Arkasından gelen diğerleri adamı takdir ederken Bahadır tasmasından tuttuğu köpeği korumalardan birine verdi ve hemen kalacak bir yer ayarlayın. Talimatını verdi. Büyük kapıdan içeri girdiğinde kız kardeşi sesini alçaltarak “Hoş geldiniz abi.” dedi. Baş sallayıp “Hoş bulduk bacım. Bahar için oda hazırlandı değil mi?” dediğinde Meryem “Dediğin gibi abi senin odanı hazır ettik” cevabını verdi. Avluyu şöyle bir tarayan adam “Anam nerede?” der demez mutfaktan çıkan kadın “Buradayım oğlum” dedi. Annesinin kucağında küçücük kalan karısına bakışlarını beğenmemişti. Kaşları çatılan yaşlı kadın “Eski köye yeni adetmidir bu oğul?” derken burnunun ucuyla Bahar’ı işaret ediyordu. “Kullandığı ilaçlar derin uyu yapıyor ana. Her neyse birazdan uzun uzun konuşuruz.” Merdivenlere ilerlerken arkasından gelen Başak’ın kucağındaki Oylum babasını gördüğü için neşeli kıkırtılar çıkarıyordu. Odasının kapısına gelen adam içeri adımladığında ilk işi kucağında derin bir iç çeken karısını yatağa yatırmak oldu. Sırtı yumuşak zemini hisseden Bahar gözlerini araladığında uyku mahmuru bir sesle “Geldik mi?” dedi. Yanağına gelen saçı parmak ucuyla çeken adam üzerine eğilip “Geldik ama sen uyumaya devam et saat geç oldu.” dedi. Başını sallayan kız hafifçe gülümseyip yan dönerek kendine sarıldı ve uykusuna devam etti. Afşın o an yeni karısının hep kendi kendini teselli edip her defasında kendine sarılması gerektiğini bir kez daha hatırladı. İçinden gelerek üzerini örttüğü kızın şakağına dudaklarını bastırırken hafif karıncalanmasına engel olamadı. Doğrulup usulca odadan çıktı ve kız kardeşinin kucağındaki kızını alıp sarıldı. Yanaklarına öpücükler kondururken “Babam, çok özledim ben seni. Güzel kızım, boncuğum.” diye seviyordu. Başak “Abi, o iyi değil mi?” dediğinde kimi kastettiğini anlamıştı. “Daha iyi olacak güzelim. Bırakalım da zaman bizimle birlikte yaralarına merhem olsun.” “Annem çok anormal davranıyor abi. Ben şaşırdım geldiğimden beri. Bizim vicdanlı merhametli karıncayı incitmeye korkan annemiz gitmiş yerine sanırsın taş parçası gelmiş ben birkaç gündür buradayım Nazlı yenge gelemedi ama o zamana kadar edeceğini etmiş kadın.” “Biliyorum bacım sen merak etme. Bizi yetiştiren annem elbette Bahar’ın da günahsız olduğunu ve sevgiyi hak ettiğini anlayacaktır. Hadi sen bu bayan şekeri al da uyusun. Baksana küçücük ağzı acıyacak esnemekten.” Kardeşine kızını verip merdivenleri indiğinde anne babasının küçük salonda seslerini duydu. Bahadır da onlara katılıyor ortam gerildikçe geriliyordu. “Aldınız geldiniz o kızı. Anası çıkmayacağı ne malum.” “Hanım etme eyleme. Hiç yakışıyor mu yılların merhamet timsali Ayşe Hatununa. Kurda kuşa yüreğin titrer o garibandan ne istiyorsun?” “Ben bir şey istemiyorum Haşmet beyim. Başına gelenleri öğrendim, teyze oğlu ile tövbe tövbe.” Afşı içeri girdiğinde kapıyı sertçe kapadı. Dimdik durup “Ana, annem. Yapma. Bu saatten sonra ona ettiğin her kem söz bana edilmiştir. Bilip bilmeden aslını astarını öğrenmeden hüküm verme. Nazlı yengenin lafıyla hareket etme. Bahar benim karım. Bugün hem dini hem de resmi nikahımız kıyıldı. O artık bir Acarbulut. Seninde gelinin. Kanadı kırık kuşun. Eziyet edersen Yaradan’a hesap veremezsin.” dedi. Yine de ılımlı konuşmaya çalışıyordu. Ayşe hanım oğlunun sözlerinden sonra duraksadı. Kaşları çatılırken “Nasıl biliyorsanız öyle yapın oğlum. Ben karışmıyorum ama yakınlık göstermemi de beklemeyin. Sırf babasına söz verdin diye aldın geldin buralara ama olmaz. Bunca laf dönerken onunla olmaz.” değip “Allah rahatlık versin size” diyerek salondan çıktı. Konakta oldukları ilk gecenin gelecek gecelere öncülük edeceği belli olmuştu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD