BİRTAKIM BELALAR

1662 Words
Bileğimden tutup beni sürüklemeye başladı. Sıkıyordu bileğimi. Kırılacaktı sanırım. Yani o el bu bileği çok rahat bir şekilde çıt diye kırardı. Beni kafenin dışına sürükledi. Sertçe duvara yasladı. " Konuş!' Yine başa dönmüştük. " Baklava. " dedim diğer elimdeki poşeti kaldırırken.. " Kimsin sen?" " Lale. Lale Kaya. Size baklava getirdim. Teşekkür etmek için. " " Sen benim yüzümü hiç görmedin. " " Sesinden tanıdım. Sen niye yok dedirtiyorsun ki? Alt tarafı bir teşekkür etmek istedim. İkidir bana terörist muamelesi yapıyorsun. " " Sana terörist muamelesi yapsam nefes alıyor olmazdın. Şimdi düzgün anlat. " " O gün teşekkür etmeyi unutmuştum. Ayıp oldu diye baklava alıp geldim. Atmaca dedim ama yok dediler. Sonra kahve içmeye geldim. Sesini duydum. Sen niye yok dedirtiyorsun? " " O askeriyede çalışmıyorum. " dediğinde bir ses yükseldi. " İki. " " Hayır oğlum dört. Tam dört kelime kullandı. " Kafamı çevirdiğimde masadaki kişileri gördüm. " Baklavayı bana getirmen lazımdı. Sonuçta benim üzerime düştün. " dedi içlerinden biri. " Sen o asker misin? " " Kesin konuşmayı! " dedi Atmaca. " Bende keseyim mi? " diye sordu içlerinden biri. " Komutanım kusura bakmayın. " dedi Atmaca. Meğer adamın normal sesi de varmış. " Alın baklavayı. Lale Hanım' ı da davet edin. Bir kahvemizi içsin. " dediğinde içlerinden biri elimden poşeti aldı. Konuşan Atmaca' nın Komutanım dediği adamdı. Atmaca' dan çok daha nazik olduğu kesindi. " Buyurun. " dedi. İkisi önde ikisi arkamda az önce yürüdüğüm yolu yürümeye başladım. Askeriyenin önüne geldik. İçeri girerken askeri gördüm. " Ben buldum At..." derken kolumdan iteklendim. Atmaca olduğunu görünce yürümeye devam ettim. İttirip çekiştirmek adetiydi herhalde. Konuşturmamıştı beni. Sadece zoruma gitmişti baklavayı bile almaması. Sürekli terörist muamelesi görmekten yorulmuştum. Bir odaya girdik. Masanın arkasındaki koltuğa beni buraya çağıran oturdu. Yine sorgu mu gerçekten misafirlik mi emin olamıyordum. İşaret ettiğinde karşısına oturdum. " Sizde oturun ama önce biriniz Lale Hanım' a kahve söyleyin. " dediğinde biri atladı. " Ben söylerim. " dedi. Çıkıyordu ki; " Nasıl içtiğini sormadın. " diyen komutanın sesiyle geri döndü. " Nasıl içersiniz kahvenizi? " Aslında gerek yoktu ama orta olsun. " dedim. Buraya kadar gelmiştim. Aslında gerek yok diyip kesecektim ama bu seferde karşımdaki kahve içmeyecektin neden geldin, neyin peşindesin falan derdi. " Birinizde Lale Hanım' ın getirdiği baklavaları servis edin. " dediğinde biri daha hızlı adımlarla çıktı odadan. Komutan ne dese yapıyorlardı hemen. Sonunda kahve ve baklava geldi. Karşımda oturan Atmaca tabağıma bakıyordu. Yememiştim çünkü aslında baklava sevmezdim ama ağzıma attım hemen. Yedikten sonra ona baktım.. " Merak etme zehir yok içinde. Terörist falan değilim. Ben bindiğim her arabada acaba bomba var mı diye korku yaşarken üç araç değiştirip geldim buraya. Sizi zehirlemek için yapmadım bunu. " dedim. " Kusura bakmayın Lale Hanım. Mesleki deformasyon diyelim. " dedi masanın arkasındaki komutan. " Görev yerimiz burası değil. Destek olarak gelmiştik. O yüzden kapıdaki asker tanımamıştır. Ben Yavuz. " " Bende Lale ama siz zaten biliyorsunuz. " " Memnun oldum. " dedi. Yüzbaşı Yavuz Kaya. Benim gibi çocuk esirgeme kurumunda büyümüştü. O evleninceye kadar hiç aile görmemiş, bebekken terk edilmişti. Hangisi daha kötü hiçbir zaman çözemedim. Bir aileye sahip olup kaybetmek mi yoksa hiç aileye sahip olamamak mı? Yavuz tanıştığımız zaman evliydi. Eşi de kendisi gibi çocuk esirgeme kurumunda büyümüştü. Hayatları birlikte geçmişti yani. Tanıştığımızda karısı hamileydi. O günden dört yıl sonra hain bir pusuda şehit düşerken karısı Seher' de yanındaydı. Kızları Hilal' in kaderi de tıpkı babası ve annesi gibi çocuk esirgeme kurumunda büyümek olacaktı. Onları severdim. Çok bir araya gelemezdik ama yine de severdim. Seher' in de bekarlık soyadı Kaya' ydı. Aslında Kaya soyadı ailesi bilinmeyen çocuklara verilen bir kaç soyisimden biriydi. Aralarında sürekli benim soyadımı aldın, hayır bekarlık soyadımı kullanıyorum esprisi geçer dururdu. O gün bana ismini söyleme nedeni benimde çocuk esirgeme kurumunda büyümüş olmamdı. Devletin büyüttüğü çocuk, devletin büyüttüğü çocuğa güvenmeyi seçmişti. " Sizde söyleyin isimlerinizi. " dedi diğerlerine. " Ben deniz Ediz. Üzerine düştüğünüz askerim. " dedi biri. Gülümsedim. O da bir dev gibiydi ama görünüşüne zıt bir karakteri vardı. " Memnun oldum. Ve çok teşekkür ederim. " dediğimde gülümsedi. " Tankut. Şoför olan askerim. " " Memnun oldum. Sana da çok teşekkür ederim. " Tankut içlerinde en ufak tefek olandı ama benim ufak tefek demem kesinlikle saçmaydı çünkü o da benden epey iriydi. " Göktuğ. Ben o gün başka bir alanda görevliydim. " " Memnun oldum. Sana da teşekkür ederim. Sonuçta askersin bizi koruduğun için rahat uyuyoruz. " Bir sessizlik oldu. Yavuz " Asker!" dediğinde karşımdaki; " Yamaç. " dedi. " Memnun oldum. Teşekkür ederim. Hayatımı kurtardın. Kurtardınız yani. " " Görevim. " dedi kestirip attı. Hiç hoşnut değildi adını söylemekten ama Yavuz onun komutanıydı. O böyleydi işte. Soğuk ve keskin ama sadece yabancılara. Tanıdıklarına da çok sıcak diyemezdim ama buz gibi de değildi. Az ama öz insana değer verirdi. Güzel severdi. Kendimi Hulk' un elindeki kız gibi hissediyordum. Dev gibiydi ama elleri insana güven veriyordu. Bu kadar nazik olabilmesine şaşırıyordu insan. O gün sinir olmuştu. Muhtemelen beni bir daha görmeyeceğini düşünüyordu. Gereksiz yere adını söylemek zorunda kalmıştı. Kimseye kolay güvenmediği için bu bile sorundu onun için. Aslında soyisimlerini bilmiyordum o anda. Yamaç' a üsteğmen demişlerdi daha önce ama onun doğru olduğunu da bilmiyordum yani tehlike arz edecek bir durumum yoktu ama o rahatsız olmuştu işte. Tekrar teşekkür edip oradan ayrıldım. Yavuz benim için bir taksi çağırtmıştı. Otobüslerde bomba olması fobim olduğu için. Üstelik yol uzak olduğu için ödemesini de yapmışlardı. Evimi bilmeleri şaşırtıcı değildi. ... Bir kaç gün sonra okula yeni müdür geldi. Her şey yavaş yavaş eski haline döndü. Kabuslarım da azaldı. Her şey eskisi gibiydi. Üç gün sonra bileğimden tutulup çekilerek bir arabaya bindirilinceye kadar. " Yamaç. " " Sus. Öğreneceksin. " Yine kısa ve öz konuşmayı tercih etmişti. Benimle birlikte bindi arabaya. Daha önce tanışmadığım biri kullanıyordu arabayı. " Ne oluyor?" " Sus. " Bana o kadar çok his yaşatıyordu ki bedenimin bunları kaldırması genç olduğum içindi herhalde. Etkileniyordum ama bazen de sinir oluyordum. Duygudan duyguya savrulup duruyordum kısacık karşılaşmalarımızda. Bir eve gittik. Bir gecekondu mahallesinde eski yıpranmış bir evdi. Yamaç beni eve sokarken artık konuşması gerektiğini üzerine söylenip duruyordum. Korkmuştum. İçeri girince gördüm Yavuz' u ve karnı burnunda eşi Seher' i. Titriyordum. Seher beni gördü. Gülümsedi. " Hoş geldin. " dedikten sonra Yavuz' a döndü. " Kızı almaya gönderecek daha insani birini bulamadın mı? Ne kadar korkmuş. Kalk bir bardak su getir kıza. Ben hamileyim. " dedi. Yani sonuncusunu söylemese bilmeyecektik sanki. Karnındaki şişliği sivilce zannettiğimizi düşünmüyordu umarım. Zira karnı burnundaydı. " Asker. Seher' e su getir! " dedi Yavuz. Seher surat astı. " Dünyaya geldiğinde de sen asker altını temizle, gazını çıkar falan dersin. " dediğinde Yavuz gülümsedi. " Fena mı olur? Bende sana zaman ayırırım. " Yamaç su verdi. İçtim. Seher ile tanıştım. Yavuz önüme bir kaç tane fotoğraf attı. Kafeden çıkarken çekilmiş fotoğraflar. Yamaç bileğimi tutuyordu. Duvara yaslamış gözlerimin içine bakıyordu. " Bu yüzden buradasın. " " Hiçbir şey anlamadım. " Cevap veren Seher oldu. " Şimdi bu insan azmanının yanında dişi hiçbir canlı görünmeyince bugüne kadar seninle bir bağı var sanmışlar. Yani düşün timin dişi köpeği bile bir tek ona yaklaşmaz. " " Kim sanmış?" " Otobüse bomba koyanlar. Yani o eylemi de sabote eden sensin gibi oldu. Müdür de seni söylemiş galiba onlara kendi başarısız olmuş olmamak için. Her şey biraz üst üste geldi. Bizim tim biraz yeteneklidir de o yüzden yani pek sevilmezler onlar tarafından. " " Asker misin sende? " " Ah hayır. Öğretmenim ben. Ağız alışkanlığı. " " Ben hiçbir şey anlamadım desem kızar mısın?" " Neden kızayım? Otobüsteki bomba bulundu diye bir suçlu aranıyordu. Müdür seni ortaya atmış. Malum hapiste şu an ve orada harcanmak istemiyor. Müdüre yakın olan isimler de güvenceye almak için seni takip etmişler. İnsan azmanını takip edemezlerdi tabii anlardı o. Sonra da sizin fotoğraflarınızı çekmişler. Sevgili olarak söylemişler. " " Nasıl olur? Yani sadece bir kaç dakikalık olay. Buna göre nasıl inanırlar?" " Yıllardır bir zaafını aradıkları adam söz konusu. İnanırlar. Üstelik birileri de müdürü yaşatmak için olayı süslemiştir ama endişe etme. Burada güvendesin. " Bütün gücüm çekilmiş gibi hissediyordum. Sendeledim. Yavuz fırlayıp kolumu tuttu ve oturmamı sağladı. " Endişe etme. Hayatta hiç olmadığın kadar güvendesin şu anda. Özel kuvvetlerin en meşhur timinin koruması altındasın. " Yavuz " Seher!" dese de Seher pek oralı olmadı. " İnsan sarrafıyım ben. Bir görüşte anlarım insanı. Ayrıca ne kadar korktu görmüyor musun? Korumanız gereken kız kalp krizinden gitsin mi istiyorsun?" dedikten sonra bana döndü. " Endişe etme gerçekten. Bak ben üç yıldır tim komutanının karısıyım, her zaman hedefte oldum ama hala hayattayım. " Sanırım bu benim için yeterli teminat olmamıştı ki bayıldım. Sonra o evde yaşadığım bir ay hayatımda kendimi güvende hissettiğim ilk günler oldu. Seher arkadaşım oldu. O evde yaşarken doğum yaptı. Hilal o evde tuttu parmağımı, o minik parmaklarından sanki görülmez ipler çıktı ve beni hayata bağladı. Özel kuvvetlerin en özel timlerinden biri olan Yavuzlar timinin askeri ve komutan yardımcısı Üsteğmen Yamaç Soylukan. Aslında Soylu olan soyadı time girdiğinde Soylukan olarak değiştirilmiş. Yavuz hariç diğer tim üyelerine yapıldığı gibi. Yavuz' un bir ailesi olmadığı için değiştirme gereği de olmamış. Amaç aileleri korumak. Eş ve çocuklar haricinde tabii ki. Onları gizlemek mümkün değil çünkü ama işin içine anne baba kardeşler girince onlarında da zaafı olan insanlarla birlikte korumak gereken insan sayısı arttığı ve korumak mümkün olmadığı için yapılmış onlara özel bir uygulama. O evde kaldığım bir ayda ben o adama aşık oldum. Aslında bir ayın çoğunda yanımda bile değildi ama bu bana engel olmadı. Seher " Asker sevmek asıl yokken sevmektir. Varken herkes sever. " demişti. Yavuz doğumda bile yanında olamamıştı ama Seher bunu da önemsemedi. " Doğumda olmama ihtimali olma ihtimalinden bin kat daha yüksekti zaten. Senin olman güzel sürpriz oldu ama. " dedi ve geçti. Ona hayran olmama rağmen onun kadar güçlü olamadım. Asker sevmeyi taşımak benim için çokta kolay olmadı. Hayatım kayıplarla geçmişti ve onu da kaybedeceğime olan inancım o göreve gider gitmez beni ele geçiriyordu. Buna rağmen bir yıl sonra evlenme teklifini kabul ederken bir an bile tereddüt etmedim çünkü çok sevdim. Onun için ağlamayı bile sevdim ben ama onun tarafından ağlatılacağımı tahmin edemedim.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD