ASYA

1232 Words
Bir yıllık sevgililik ve üç yıllık evlilikten sonra Yamaç değişti. Bu değişim ilk Yavuz' un şehit düşmesinden sonra tim komutanı olmasıyla başladı. Gerçekten beni sevdiğine inandığım dört yıldan sonra bir kalemde silmedim elbette onu. Zaten silinecek bir şey de yapmadı. Gittikçe uzaklaştı önceleri. Başka bir kadın mı var diye bile düşündüm. Oysa ki Yamaç iş dışında bir kadınla konuşmazdı bile. O yüzden bana balıkla beslendiğini söylediğinde tim arkadaşları mesele etmişti bunu. Hatta bir süre bana işiyle alakasız olarak söylediği cümleleri saymaya devam ettiler. Herkes benimle nasıl sevgili olup evlendiğine şaşırırken başka bir kadının olma ihtimali düşüktü ama yine de düşündüm işte. Sonra aramızdaki yaş farkını düşündüm. Tanıştığımızda ben 20 yaşındaydım o ise 27. Aramızda yedi yaş vardı ama bunun da ötesinde ben onun yanında hem karakter hem cüsse olarak çocuksu kalıyordum. Bu halimi seviyor, beni böyle sevdi diyerek o ihtimali de geçtim. Elimde tek bir şey kaldı. O da Yavuz' un şehit düşmesi ve tim komutanı olması. Hepsini hiçbir zaman tanıyamasam da birbirlerine bağlı bir timdi onlar. Sonra bu fikrimin doğru olduğuna inandım. Kolay değildi. Kardeş gibi olduğu kişilerin bütün yükü üzerindeydi. Geçer diye düşündüm ama geçmedi. 24 yaşına gelmiştim. Yamaç ise 31 yaşındaydı artık. Çocuk konusunda hep kaçamak cevaplar veriyordu, beni oyalıyordu ama mutluyken çok gözüme batmamıştı bu. Görevleri zorluydu. Genelde yoktu. Beklemeyi sorun etmedim. Ama evlilik kötüye gitmeye başlayınca anne olmayı daha çok istemeye başladım. Kesinlikle evliliğimizi kurtarmak için değildi. Pek istekli olmadığı bir şeyle onu bağlamak zaten mümkün olmazdı. Aslında sanırım ikisinin aynı döneme denk gelmesi yerleşik hayata geçmiş olmamdı. Evet üç yıllık evliliğimiz göçebe gibi geçmişti. Yamaç bir şehirde uzun süre görev yapacaksa beni de götürüyordu. Eşyalı bir ev tutuyorduk. Bir kaç ay orada kalıyorduk. Yamaç imkan bulduğu an geliyordu. Bana bunu isteyip istemediğimi sormuştu ve ben istediğimi söyledim. Çok seviyordum ve beş dakika bile olsa görmek hoşuma gidiyordu. Kim istemezdi ki sevdiği adam ondan uzak olmaya dayanamasın? İstanbul' da kendine ait evi vardı aslında ve kalıp üniversite okumak istesem hayır demezdi. Keşke bu yolu seçseydim. Hem bir mesleğim olurdu hemde daha fazla özlemek belki aşkı daha uzun süre yaşatırdı. Evliliğimizin üçüncü yılından sonra artık İstanbul' da kalmama o karar verdi. Yükü ağır dedim. Ses etmedim ama yerleşik hayat anne olma isteğimi körükledi. Sanki zamanı gelmiş gibi hissediyordum ama Yamaç istemedi. Hilal' i evlat edinmek istedim ama onu da kabul etmedi. O zaman buna sinir olmuştum ama Ediz; " Onu bizden biri evlat edinemez Lale. Kızın hem annesi hem babası şehit düştü. Bir çocuk için yeterli bir acı. Bir başka babasının şehit haberini beklemesin. Biz onun için her şeyi yaparız. İyi bir ailenin evlat edinmesini sağlarız. Onun için en iyisi bu. " dediğinde anlamıştım biraz onları. Komutanları yeni şehit düşmüştü. Her an şehit olma psikolojisi ile yaşıyorlardı. Tam bir yıl bu ruh halinin geçmesini bekledim. Hilal' i gerçekten iyi bir aile evlat edindi. Bir yıl Yamaç eskisi gibi olur diye bekledim ama olmadı. Artık dört yıllık evliydik ve anne olmak istiyordum. Aramızda bir soğukluk vardı ama onu hala seviyordum. Arasıra sesi yükselmeye başlamıştı ama bu herkesin yaşayabileceği bir şeydi. Kavgasız evlilik olmazdı. Üstelik o Yamaç' tı. Eskiden de arada sesi yükselir, sesinin ölçüsünü ayarlamazdı. Tabii ki arada tartışmalar ilk zamanlarda da olmuştu. Değişen şey aslında karşılıklı tartışmalar yerine çıkan tek kelimelik cümlelerdi. "Saçmalama!" " Çocuklaşma!" devamı gelmezdi. Çekip giderdi. Eskiden böyle değildi. Tartışırdık ama gitmezdi. Bir süre sonra sarılırdı. Çok güzel sarılırdı. " Göreve aklım takıldı. Ona gergindim biraz" , " Yine şehir değiştirmemiz gerekiyor ona sinirim bozuldu. " Bunlar gibi cümlelerle açıklama yapardı neden sinirli olduğuna. Aslında itiraf etmek gerekirse benim sinirli olup tartışma çıkardığım zamanlar onun çıkardığı zamanlardan daha fazla olurdu. Benim nedenim ise belliydi. Özlem. Onu özlemek bazen beni agresif yapıyordu. Salak mıydım? Değiştiğini göre göre ayrılık kararı almadığım, evliliği devam ettirdiğim için salak mıydım? Bunu hamile kalmamdan önce sorsanız kesinlikle hayır derdim. Bana yaşattığı mutlulukların hatırı vardı. Benim ailem olmuştu o. Bende onun ailesi olmuştum. Egeli bir ailenin tek oğluydu. Ailesi Almanya' ya gitmeye karar vermişken o harp okuluna gitmeye karar vermişti. Ailesi önce yapamaz nasılsa diye düşünüp izin vermişlerdi. Onlar düzen kuruncaya kadar yatılı olarak harp okulunda olması sorun değildi. Ama Yamaç düşündüklerinden daha inatçı çıkmıştı bu konuda. Bu yüzden ailesiyle arası çok iyi değildi. Hala görüştüklerinde bırak diyorlardı. Bana da ilk önce iyi davrandılar. Yamaç' ı ikna etmem için dil döktüler. Ben Yamaç' a hiçbir şey söylemeyip elimden geldiğince destek olunca da aramaları kesildi. Öyle askerlere düşman değildiler sadece Yamaç' ın asker olmasını istemiyorlardı. Yamaç asker olmak içinde savaş vermiş tam bir savaşçıydı. Evliliğim asıl hasarı hamile olduğumu öğrendimde aldı. Yumurtalıklarımda bir sorun vardı ve tedavi olmuştum. Tedavi süresinden sonra bir süre korunmadım doktor tavsiyesiyle. Sonra iğne ile korunmaya başladım ama iğne beni korumadı. Korumamış yani. Yamaç bana inanmadı. İsteyerek hamile kaldığımı söyledi. Daha da kötüsü çocuğu aldırmamı istedi. Şok olmuştum. Ben kabul etmeyince ruh gibi gezinmeye başladı. Adeta iki yabancı olduk evde. Canım ne isterse almam için para veriyordu, çocuk için alınması gereken her şey için para veriyordu, özel bir hastanede kontrollerimin yapılması için de para veriyordu. Kısacası sadece para veriyordu. O kadar ısrar etmeme rağmen ultrasonda görmek için bile gelmedi. Görünce fikri değişir diyordum ama o asla gelmeyi kabul etmedi. Bir kızımız olacağını öğrendiğimde ilk onunla paylaştım ama önemsemedi. Timdekileri aradığımda onlar bile daha ilgiliydi. Hediye bile gönderdiler ama Yamaç bir emzik bile almadı. Yine de umudumu kaybetmedim. Yamaç çocuk sevmeyen biri değildi. Onu Hilal' le ve başka çocuklarla defalarca görmüştüm. Bir yerden sonra bebeğimizi benden olduğu için mi sevmiyor diye düşündüm. Sonra yine kendimi teselli ettim. Görünce geçecekti. Geçmedi. Doğumda zaten görevdeydi. Geldiğinde tam bir aylıktı kızımız. Adını Asya koydum. Selvi boylum al yazmalım filmini severek izlerdik Yamaç' la. Sevgi emekti ve emeği seçen Asya' nın adını koymuştum. On gün yüzüne bile bakmadı kızımızın. " Yamaç. Yeter artık. Derdin neyse söyle. Kızımızın yüzüne bakmıyorsun. " dedim dayanamayarak. Bir süre bağırdım. Sonunda gözlerini gözlerime dikti. " Sana onu dünyaya getirme demiştim. Şimdi al o piçini ve defol hayatımdan!" " Ne diyorsun sen?" " Dediğimi duydun. Boşanmak istiyorum senden. Bıktım anlıyor musun? Kendin çocuk gibisin bir de çocuk getirdin dünyaya. İkinizi de istemiyorum hayatımda. " dedikten sonra cebinden bir tomar para çıkardı. Sehpanın üzerine attı. " Al bu parayı ve kendine eşyalı bir ev tut. Ne kadar nafaka istersen vereceğim ama sizi görmek istemiyorum artık evimde. " Parayı almadım. Bir valiz aldım. Kızımın eşyalarından koydum. Kendime bir kaç parça kıyafet. Timin kızıma gönderdiği altınları aldım. Onlar kızımındı. Yamaç' ın ailesinin gönderdiği iki bileziği aldım yanıma. Yamaç' ın hediyelerini çıkardım üzerimden. Sadece alyansım kaldı. Onu çıkaramadım. Ne yapacağımı bilmiyordum ama bizi istemeyen adamın hiçbir şeyini istemiyordum. Daha kırk günlük kızımı kanguruya koydum. Bezleri falan olan büyük çantamı aldım. Yamaç' ın parasını istemiyordum ama sonuçta bunlar alınmıştı artık. Yamaç' ın altını bağlayacak hali yoktu ya. Yamaç kapıya gelip parayı almam konusunda ısrar etse de onu dinlemedim. Kızımı aldığım gibi çıktım o evden. Ne kadar yürüdüm bilmiyorum. Kızımın ağlaması ile duraksadım. Etrafa bakındım. İleride metruk bir ev vardı. Eskiden çok güzel olduğu belli olan ama yıkık dökük hale gelmiş bir ev. Tıpkı evliliğime benziyordu. Eskiden çok güzel, şimdi ise yıkık dökük. Yarı kırık kapıyı zorlukla ittirdim. İçeri girdim. Kızımı emzirecek bir yere ihtiyacım vardı ve birazdan yağmur yağacak gibi duruyordu. Aylardan Eylül' dü. Neyse ki hava soğuk değildi. İçeriyi birileri var mı kontrol ettim. Geri dönüp valizimi aldım. Her yer leş gibiydi ama nereye gideceğim ne yapacağım bilmiyordum. Kızımı emzirmem gerekiyordu. Şu an en uygun yer burasıydı. Oturup düşünmem gerekiyordu. Bundan sonra ne yapacaktım?
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD