BEŞİK

1162 Words
Ev sahibine ulaştım. Oraya giderken en temiz kıyafetlerimi giydim. Valizimi elimden geldiğince sakladım. Döndüğümde serseriler tarafından işgal edilmiş bulmazdım umarım. Gece uykusuz geçtiği için kendimi sersem gibi hissediyordum. Muhtar iki isim vermişti. Kadın olanı tercih etmiştim. Bir mimarlık ofisine gidiyordum şu an. Gidince ulaşmak sandığım kadar kolay olmadı. Sekreter randevum olmadığı için almak istemedi. Zor bela ikna ettim ve ailesinin eviyle ilgili çok kısa bir görüşme yapmak istediğimi söyledim. Neyse ki kabul etti ama sekreter on dakika sonra toplantısı olduğu ve fazla zamanı olmadığı konusunda beni uyardı. Odaya kadar eşlik etti. Derdimi hızlı bir şekilde anlattım. " Kentsel dönüşümü bekliyoruz. O zamana kadar ne isterseniz yapabilirsin. Para falan istemez. " dedi. Kardeşine de sorması konusunda ise buna gerek olmadığını söyledi. Aslında bir kumardı yaptığım. Yani kentsel dönüşüm ne zaman gelecek belli değildi ama dönerken bileziğin birini bozdurdum. Öncelikle kapıyı tamir ettirdim, kilit taktırdım ve alttaki giriş ihtimali olan iki camı taktırdım. Daha fazla cama ihtiyacım vardı ama daha fazla para harcayamazdım. En azından bir kaç gün bu evde kalabilecek miyim görmeliydim. Kardeşime sormaya gerek yok demişti ama yine de garanti değildi. Ev yerden altı basamak yüksekteydi. Yine de diğer camlardan da girmek mümkündü ama benim istediğim karşıdan ev givi görünmesiydi. Yıkık ve girilebilir bir bina gibi değil. Böylece gelen olmazdı herhalde. Ayrıca bir leğen, bir kova, çamaşır suyu ve açıktan bir iki avuç çamaşır deterjanı aldım. Evin elektrik tesisatı sorunluydu. Yani avizeleri, anahtarları falan sökmüşlerdi. Hatta bazı kabloları bile. Ama sular akıyordu. Yani sadece vana kapatılmıştı. Açınca suya ulaşmış oldum. Bu da benim şansımdı. Kızımı emzirdim. Şöminenin önünü sildim. Kızımı uyutup yine bir kazak üzerine yatırdım. Evi gezmeye başladım. İki katlı, ahşap yapı tarzında inşa edilmiş bir evdi. Cephe sıvaları dökülmüş, tahta kaplamaların bazıları çürümüş ve yer yer rengi solmuştu. Çatı sağlam gibiydi, kiremitti eksik veya kırık varsa bile içeri su girmiyordu. Yine de bir kontrol etmek gerekirdi. Pencere camları kırık, bazıları tamamen çıkarılmıştı. Kapılar donuk ve paslanmış, çoğu açık bırakılmıştı. Hareket etmiyorlardı ya da çok gıcırtı çıkarıyorlardı. Zemin katta iki oda, mutfak ve banyo mevcuttu ama çok hasar görmüştü. Üst katta ise üç yatak odası bulunuyor, ancak döşemelerin bir kısmı sökülmüştü. Bir kısmı ise çürümüş ve parçalanmıştı. Bunları tadilat ettirmek pahalıya mal olurdu ama söküp yakabilirdim. Böylece hem ısınırdık kızımla hemde betonu temizlemek daha ucuzdu. Bir çalı süpürgesi ile süpürür silerdim. Duvarlarda neme bağlı mantar lekeleri ve dökülmeler vardı. Ayrıca bir de duvar yazıları ile resimler. Elektrik tesisatı ve aydınlatma elemanları çalışmaz durumdaydı. Elektrikçi getirmek şarttı. Bunu uzun süre erteleyemezdim. Mobilya ve ev eşyalarının çoğu çalınmış veya kullanılamaz haldeydi. Yukarıdaki odadan zeminden biraz ahşap söktüm. Parçalanmış olanlardan ve aşağıya inip ateş yaktım. İyi hesap kitap yapmam gerekiyordu. Daha perde falan almam gerekiyordu ki hepsinden önce kızımı böyle kazak üzerinde yatıramazdım sürekli ve benimde uyumam gerekiyordu. Şu anda ısıtabildiğim tek oda olduğu için salonda yaşam alanı kuracaktım. Uyuyan kızımı kucağıma aldım. Markete gittim. Bir çalı süpürgesi ve yer silme bezi aldım. Ekmek aldım. Çok az peynir aldım. Su aldım. Bir de naylon masa örtüsü aldım. Naylon örtüyü diğer odalardan birine serdim. Kızımı yatırdım. Salonu süpürmeye başladım. Cam olmamasına rağmen çok fazla toz kalkıyordu. Ayrıca zemin parkeydi ve yer yer sökülüp çürümüştü. Böyle olmayacağını fark ettim ve çürük olanlarından elimle sökmeye başladım. Elle sökmek kolay değildi. Söktüklerimi diğer odanın bir köşesine taşıdım. Orayı yakacaklarımı koymak için kullanacaktım. Ama parkeleri sökmek için bir kesere ihtiyacım vardı. Bu kez sora sora bir nalbur bulduk kızımla. Keser, çivi, ip aldım. Önce iki çivi çaktım ve arasına ip gerdim eskiden mutfak olan yerde yapmıştım şimdilik bunu üst katın balkonu vardı ama şu an oraya çıkmak istemedim. Alt katı halledip sonra üst kata çıkmak daha mantıklıydı. Kızımın battaniyesini soğuk suyla olabildiği kadar yıkadım. Kazak üzerine yatırmak ile olmuyordu. İpe serdim battaniyeyi. Öylece baktım bir süre. Aklıma Şırnak' taki günlerimiz geldi. Yamaç bir yerde sadece bir kaç ay kalacağımızı bilmesine rağmen gittiği her yeri tamir etmeye çalışırdı. Tuttuğumuz evin eski bahçe çitleri vardı. Bir kaç tahta bir keser ve bir sürü çivi alıp gelmişti. Çok kötü durumda olanları değiştiriyor, düzelme umudu olanları düzeltiyordu. Bende ona çivi veriyordum. " Bende yapmak istiyorum. " dediğimde gülümsedi. Yanıma yaklaştı. Saçımdan öptü. " Sanırım bu iş senin minik ellerine göre değil. " " Sen benimle dalga mı geçiyorsun? " " Haddime değil. " " Geçiyorsun işte. Ellerimle dalga geçiyorsun. " " Bunu nasıl yapabilirim Lale. Senin ellerinde hayat var. " " Sen yokken yapmam gerekse nasıl yapacağım?" Buruk bir şekilde gülümsedi. Beni kolunun altına aldı ve göğsüne yasladı. Yine saçımdan öptü. " Sana varlığımdan çok yokluğumu öğrettim değil mi?" " Bana asker eşi olmanın zorluklarını anlatmıştın. Bile bile kabul ettim Yamaç. Sadece özlüyorum. Yoksa hiçbir şey zoruma gitmiyor. Hadi bana öğret. " Bir insan çivi çakmayı bile kocasından öğrenir mi? Benim ondan önce hayatım olmadığı için ondan öğrendim. Ne kadar " Sıkma. Elin acıyacak. " dese de öyle sıkı tutuyordum ki keseri sadece sertçe parmağıma vurmakla kalmadım ellerim de su topladı. " Uzat elini patlatıp krem sürelim. Daha hızlı iyileşir. " dediğinde hızla elimi arkama sakladım. Evet asker adamdan elimi saklayabildiğimi sanmak tam bana göre hareketti. Normalde daha elimi arkaya götürmeyi başarmadan yakalardı ama bu kez izin vermişti sanırım. Usulca kolumu tuttu. Öne çekti. Elindeki iğnenin ucunu yaktı. " Asker eşi olunca asker usulü tedavi oluyor ancak. " diyerek elimi kocaman avcunun içine aldı. O iğneyi yaklaştırdığı anda çığlığı basıyordum. Sonunda gözlerimi kapattırdı. İnce bir sızlama sonrası dudaklarını hissettim. Gözlerimi açtım. " Öpme. Su akıyor. Pistir o su. " " Ellerinde hayat olduğuna göre elinden akan su ancak ab- ı hayat olur bana. " Anılardan sıyrıldım. Öğrendiğim her şey yanıma kar kalmıştı işte. Parkeleri sökmeye devam ettim. Şöminenin önünü söktüm önce. Ateşe attım birazını. Çok hızlı yanıyordu parkeler. Şöminenin önünü güzelce süpürdüm. Defalarca sildim. Bütün oda bitmeden -ki geniş bir odaydı - temiz denemezdi ama yine de kızımı koyacak daha az kirli bir alana kavuşmuştum. Kızımı ateşin önüne yatırdım. Gücümün sonuna kadar parkeleri sökmeye devam ettim. Arada kızımı emzirdim. Bir şeyler atıştırdım ve işe devam ettim. Sonunda altımda naylon örtü. Üzerimde montum kızıma sarılıp bir kaç saat uyudum. Böyle devam edemezdim. Almam gereken şeyler çok fazlaydı. Sabah yine kızımla markete gidiyorduk ki çöpün yanında bir bebek beşiği gördüm. Gözlerim doldu. Hamileyken Yamaç' a gösterdiğim ama onun hiç ilgilenmediği beşiğe benziyordu. Beşik bana baktı, ben ona baktım. Bir kaç yerinde yırtık vardı. İçindeki yastıkta çay lekesi gibi sarı bir leke. Onun dışında yeni duruyordu. Aslında alıp yıkasam yatak yastık falan vardı içinde. Gerçek fiyatını biliyordum ve benim şu an kızıma böyle bir şey almam mümkün değildi. Çöpten bir şey almak çok ağrıma gidiyordu. Hayır kesinlikle bunu yapan insanları kınamıyordum ama işte bunu yapmak benim için kolay değildi. Çünkü benim kızımın aslında bunların hepsini rahat rahat alacak bir babası vardı ama babası onu istemiyordu. Ben beşiğe baktım. Beşik bana baktı. Sokakta kimse olmadığı bir anda evime doğru götürmeye başladım beşiği. Ben ağladım, kızım ağladı ama beşiği götürmeye devam ettim. Ben ağladım, kızım ağladı beşiği eve soktum. Ben ağladım, kızım ağladı babasına çok aşık olduğum ve ayaklarımın üzerinde durabilecek bir kariyer yapmadığım için kızımdan özür diledim.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD