Beraber yeni günün başlangıcını izlediler. Ata yerinden kalkıp elini Yade'ya uzattı.
“Hadi bakalım güzellik biraz uyuyalım. Gözlerin uykusuzluktan kıpkırmızı oldu. Burada uyursan seni aşağıya indiremem”
Merdivenlerden inip kapağı kapattılar. Ata odalardan birinin kapısını açtı. Yade odanın içine bir adım atıp odayı inceledi. İçeride beyaz renk hâkimdi. Yatak, dolap ve komodinler beyazdı sadece yatak örtüsü ve perdeler lacivert renkteydi. Bu ailenin beyaz ve mavi tutkusu olduğuna kanaat getirdi. Önce restoran sonra burası…
“Burası benim odam, sen burada uyu bende hemen karşı odada olacağım”
“Bana odanı verdiğin için teşekkür ederim”
“Kıymetini bil burayı kimseyle paylaşmam”
Yade'nin yanağına küçük bir iyi uykular öpücüğü verip kalacağı odaya girdi. Yade yanağındaki sıcak dokunuşun etkisi ile döndü. Şortunu ve bluzunu çıkartıp sandalyeye koydu. Yatağa girip başını yastığa dayamasıyla mis gibi yumuşatıcı kokusunu aldı. Gözlerini kapatması ile uyuması bir oldu.
“Yade… Yadee”
Yade huysuz sesler çıkartarak döndü. Yastığa sıkıca sarıldı.
“Yade hadi kalk, altı saattir uyuyorsun, yetmedi mi? Ben çok acıktım”
“Bırak bir altı saat daha uyuyayım
Ata onun sabah insanı olmadığını anladı. Belli ki uykuyu seviyordu. Onun sadece iç çamaşırları ile olan vücudunu inceledi. Kusursuz bir teni vardı. İnsanda dokunma isteği uyandırıyordu. İnce beli, yuvarlak kalçaları oldukça davetkârdı. Ata iki parmağını onun sırtında yürüttü.
“Yadeciiik kalksana”
Yade sıkıntıyla kalkıp yatakta oturdu. Bir anda iç çamaşırları ile Ata'nın karşısında olduğunu hatırlayınca çarşafı üzerine çekip vücudunu kısmen örttü.
“Ya sen utanmıyor musun genç bir kadının odasına girmeye?”
“Hayır, çünkü bu genç kadın benim odamda, benim yatağımda yatıyor”
“Tamam, teknik olarak doğru olabilir ama ben çıplağım”
“Benim için sakıncası yok. O pembe puanlı donunun üzerine şortunu giy de aşağıya gel, kahvaltı yapalım”
“Birde utanmadan baktın mı?”
Ata kahkaha atarak odadan çıktı. Yade kızmış olmasına rağmen gülüyordu. Garip bir şekilde onun yanında kendini rahat hissetti. Şort ve bluzunu giyip banyoya gitti. Elini yüzünü yıkayıp kendine çeki düzen verdi.
Ata mutfakta çay demliyordu. Yade'nin geldiğini görünce onu baştan ayağa süzüp gülümsedi.
“Günaydın”
“Günaydın ve çek o gözlerini üzerimden”
“Bu da bir şey mi? Bu gözler az önce daha fazlasını gördü”
Yade gözlerini devirdi, derin bir nefes alıp verdi.
“Çekil pişi yapacağım”
“Tamam, fırından hamur alayım”
“Neden? Evde un, su, yağ yok mu?”
“Vaarr”
“Tamam, işte niye hamur alıyorsun, ben yaparım”
At gerekli malzemeleri verdikten sonra kızın ustaca hamuru yoğurmasını izledi. Bunu her zaman yapar bir hali vardı. Yade hamuru yoğurup dinlenmesi için kenara bırakıp tencereye yağı koydu. Yağ kızardıktan sonra hamurdan küçük parçalar alıp kızartmaya başladı. Pişen hamurları tabağa koydu.
“Annem seni görse bayılırdı”
“Neden?”
“Zamane kızları yemek yapmayı bilmiyormuş. Kendisi eskiden aşçıydı da”
“Ben yemek yapmayı seviyorum ve güzel yaptığımı da söyleyebilirim, mütevazı olamayacağım. Dikkat et pişileri yerken parmaklarını yeme”
Ata gülümseyerek tabağı alıp terasa çıktı. Yade de onu takip etti. Beraber kahvaltılarını yaptılar. Tüm pişiler bitmiş ve tabağın çoğuna Ata yemişti. “Yade bunlar müthiş olmuş kızım ya” dedi gözlerini kısarak.
“Belli bütün tabağı silip süpürdün”
“Her gün size yemeğe gelebilir miyim?”
“Tabii bizimkilerde seni öldürsün”
“Neden öldürülüyorum?”
“Şey onlar beni sana karşı uyardılar. Senin iyi bir arkadaş olduğunu ama kadınları kolay harcadığını söylediler”
Ata başını öne eğdi. Söyledikleri kısmen doğruydu ama Yade'nin bu şekilde uyarılmış olması canını sıktı. Yad’ye karşı hisleri hiç de anlatıldığı gibi değildi.
“Ben öyle bir adam değilim. Beraber olduğum kızlar sadece karşılıklı cinsel ihtiyaç gidermek içindi. Ben aşkı uzun zaman önce unuttum, karşıma da bana hatırlatacak kimse çıkmadı. İnsanların en sevmediğim huyu karşısındaki kişinin ne yaşadığını bilmeden yargılaması”
Yade kalkıp onun yanındaki sandalyeye oturdu. Yakın olursa daha inandırıcı olabileceğini düşündü. Uzak kalmak gibi bir isteği de yoktu.
“Eğer bu konuşmayı iki gün önce yapsaydık sana inanmayabilirdim ama dünden beri seni biraz tanıdım. En azından bana nasıl davrandığını gördüm. Sen rezil bir adam değilsin. Sade, açık sözlü, harika bir adamsın”
Ata başını kaldırıp gözlerinin içine baktı, sıkıca sarıldı. Kollarını ayırdıktan sonra burnunun ucundan öptü.
“Teşekkür ederim, bana inandığın için”
Kahvaltı bittiğinde Yade artık gitmesi gerektiğini söyledi. Ata dudak büktü ama "peki" demekten başka şansı yok gibi geldi. Tüm günü onunla geçirmek istese de çok üzerine gidip kızı soğutmak istememişti. Ona inandığını bilse de dış güçler tarafından uyarılmış olma gerçeği vardı.
“Davetiyeleri almaya gelecek misin?”
“Ne zaman geleyim?”
“Ne zaman istersen”
“Gelmeden önce ararım. Davetiyelerden sonrada görüşecek miyiz?”
“Hı hı”
“O zaman gidebilirsin. Uzun vedaları sevmiyorum”
Yade uzanıp yanağından öptükten sonra arabasına binip uzaklaştı. İzmir'e evine geldiğinde Ozan ve Göktuğ onu bekliyordu. Yade onların evde olmasına şaşırdı. Şirin bir kız gibi sarılıp yanaklarına bastırarak öpücük verdi.
“Ya kızacağım, böyle yapınca kızamıyorum”
“Ozim sen bana neden kızıyorsun? Efe damarın mı kabardı?”
“Evet, canım sen neredesin iki gündür?”
“Dedim ya Alaçatı arkadaşlarımla diye”
“Kiminleydin?”
“Bir biskolata erkeği ile beraberdim, bilseniz bana neler yaptı”
Yade hayal kurar gibi gözlerini kapatarak başını tavana kaldırdı. Ozan ve Göktuğ birbirine bakıp kızın üzerine atladılar. Durmadan gıdıklıyorlardı. Yade hem gülüyor hem de "Yapmayın" diye bağırıyordu. Önce Göktuğ sonra Ozan onu kendine çekip öptüler.
“Bana bak bir daha bizi meraklandırma. Hafta sonumuzun içine ettin lan”
“Oh olsun size”
“Kaşınma bak gıdıklarız”
Yade mutluydu, çok güzel bir hafta sonu geçirmişti. İki arkadaşına birden sarılıp mutluluğunu pekiştirdi.
Pazartesi herkes işinin başındaydı. Bu hafta yoğun bir programları vardı. Ozan programı yapıp boşlukları işaretledi ve panoya astı. Bu yöntem ile tüm işlerini zamanında yetiştirebiliyorlardı. Ozan özel hayatında ne kadar rahatsa iş hayatında o kadar disiplinliydi.
Yade bilgisayar başında elinde yarım kalmış olan işleri tamamlarken Ozan araca işi için gerekli malzemeleri yerleştiriyordu.
“Yade Foça'daki iş ne oldu?”
“Anlaşma tamam. Hafta içi tabelayı hazırlayacağız hafta sonu da takacağım”
“Tamam, ben çıkıyorum, Yakup benimle, bir kaç saate dönerim”
“Kolay gelsin canım”
“Memur kocasını işe gönderen ev hanımı gibi konuştun”
Yade kıkırdayıp öpücük attı. Ozan aynı şekilde cevap verip Yakup'u yanına alarak yola çıktı.
Yade tüm gün bilgisayar başında çalışmaktan yorulunca gözlerini kapatıp başını sandalyesine yasladı. Burnuna mis gibi kahve kokusu gelince rüyada olduğunu düşündü. Şu an ihtiyacı olan dinlenmesini sağlayacak koku burnundan girip tüm hücrelerini ele geçirdi.
“Uyanıkken de rüya görülüyormuş”
“Patron olmak böyle bir şey demek ki, istediğin zaman devir götü uyu”
Yade gözlerini açınca karşısında Göktuğ'yu takım elbisesi içinde son derece yakışıklı bir halde buldu. Elindeki iki kahveden birini Yade'ye uzattı.
“Kahveyi bırak ben seni içeyim yavrum benim, bu ne yakışıklılık?”
“Patronun kızıyla akşam iş yemeğine çıkacağım. Nasıl olmuşum?”
“Sen böyle yakışıklı olursan o yemek başka yerde biter”
“Âmin de kızım”
“Nasıl yani, anlat çabuk”
Yade koltuktan fırlayıp Göktuğ'un koluna girdi. Dedikodu kazanını kaynatması gerekiyordu. Göktuğ onun haline bakıp başını iki yana salladı.
“Yanisi uzun zamandır Pınar'ı beğeniyorum ve takip ediyorum ama patronun kızı olduğu için girişimde bulunamıyorum. Bu gece ilk defa beraber dışarı çıkacağız. Elime geçen şansı iyi kullanmalıyım, belki dikkatini çekebilirim”
“Eğer bugün kızın dikkatini çekemezsen kızda bir sorun var demektir”
Göktuğ, Yade'yi kolunun altına çekip alnından öptü. Onu yüreklendirmeye çalıştığının farkındaydı. Yade ona sarılıp başını göğsüne yasladı. Göktuğ'da onu sıkıca sardı. Ozan içeri girip onları sarmaş dolaş görünce kaşlarını çattı.
“Ne oluyor bensiz?”
“Kıskanç herif sen her gün berabersin, ben daha az görüyorum”
“Bana da sarıl”
“Ulan fıstık gibi kız varken ne diye sana sarılayım”
“Sana demedim zaten gerzek, Yade'ye dedim”
Yade tenis maçı izler gibi onları izliyordu. Yakup içeri girince gidip ona sarıldı. Çocuk ne olduğunu anlamadan hazır ol da durdu. Üzerinde iki adamın öldürücü bakışları vardı. Korkuyla "Abla beni bırakmazsan bu devler beni öldürecek" dedi. Hepsi çocuğun bu titrek haline güldü. Zavallıcık üç delinin arasında kalmıştı.
Akşam Göktuğ iş yemeğinde olduğu için Ozan ve Yade balkonda baş başa yemek yiyorlardı. Yade düşünceliydi, Ata onu hiç aramamıştı. Davetiyeler için mutlaka arayacaktı ama o daha fazlasını istiyordu.
“Hayırdır, dünkü neşen yok çok düşüncelisin”
“Sen birinden hoşlansan sık sık arar mısın?”
“Aramam. Erkekler sevdiği kadın bile olsa gereksiz yere aramaz. Kim bu adam?”
“Hangi adam?”
“Seni aramayan”
“Yok öyle biri”
“Yade’m biri varsa söyle, gizleme”
“Daha ortada bir şey yok, olursa söylerim”
Ozan sevgiyle ona baktı. Onun mutlu olmasını en çok isteyen kişilerin başında geliyordu. Kırılmasını, üzülmesini istemiyordu. Bu nedenden bazen üzerine biraz fazla gidiyordu. Yade ile ağabeylik içgüdüleri geliştiği için kıskançlık da yanında gelmişti haliyle. Yade sıkıntıyla ofladı ama beklemeye karar verdi.