Ayak uçlarıma kadar titriyor, korkudan kalbim kasılıyordu. Patron demişti öyle değil mi? Nerenin patronuydu ki? Kendi iş yeri miydi kastı yoksa düşündüğümden daha korkunç bir şekilde buranın patronu muydu? Adını daha önce hiç duymadığım için varsayımlarda da bulunamıyordum.
Gözlerimi bir umut Beyza’ya çevirdiğimde beyinin benzinin attığını ve ellerinin titrediğini gördüm. “Yaman Demiroğlu mu?” diye fısıldayışı kulaklarımı çınlattı. Onu bu denli korkutan neydi? Göz göze geldiğimizde sertçe yutkundu.
“Ne yapmalıyım Beyza?” dedim tereddüt içerisinde. Sanki bir şeyler için ondan onay almazsam hiçbir şey yolunda gitmeyecek gibiydi. Gerçi zaten gitmiyordu hiçbir şey yolunda ya neyse...
Beyza korku içerisinde yutkunup hemen ellerimi tuttu. “Gitmek zorundasın Nazlı. Başka çaren yok.” Dediğinde neden böyle söylediğini anlamadım. Çok korkmuş görünüyordu.
“Neden böyle söylüyorsun? Sende gelmeyecek misin?” dediğimde Beyza yerine başımızda bekleyen adam konuştu.
“Sadece siz.”
Daha da korkmaya başlıyordum.
Beyza kolay kolay kimseden çekinmez ya da korkmazdı. O benim için korkusuzken şu an ki tavrı ve hareketleri beni de korkutuyordu.
“Sonra her şeyi anlatacağım ama şu an gitmen gerek Nazlı. Onu kızdırmak istemezsin.”
Şimdi neden öyle davrandığını anlıyor gibiydim çünkü yanına gideceğim kişiyi tanıyordu. Korkusu bu yüzdendi.
Başka şansımın olmadığını anladığım için el mecbur ayağa kalktım ve korkak adımlarla iri kıyım adama korku dolu bir bakış atıp yan loca ya yürümeye başladım. Adam hızlıca önüme geçip kırmızı perdeyi araladı ve geçmem için bekledi. Kalbim ağzımda atıyordu, kiminle ya da neyle karşılaşacağımı dair en ufak fikrim yoktu. Neden beni çağırıyordu ki? Yanlış bir şey mi yapmıştım?
İçeri girdiğimde içerinin neredeyse zifiri karanlık olması beni daha da ürküttü. Neden bu kadar karanlıktı ki? Fakat locanın içinde ki insanların varlığını hissedebiliyorum. Şu an bana saldırsalar ne yapabilirdim ki? Beni saniyeler içerisinde öldürebilirlerdi.
Şu an o kadar savunmasız ve acizdim ki kendime kızmadan da edemiyordum. Neden bu kadar güçsüzdüm? Neden? Aslında dilim pabuç gibiydi ama böyle bir ortamda bana hiç yardım etmeyeceğini bildiğim için tek yapmam gereken sessiz kalmak ve en az hasarla atlatmaktı.
“Buyrun, oturun.” Dedi orta yaşlarda bir kadın sesi. Gözümün gördüğü kadarıyla hemen sağımdaki boş koltuğa yerleştim. Ortam sessizdi.
“Beni neden çağırdınız?” dedim ürkek bir ses tonuyla. Ben konuşmazsam bu sessizlik böyle sürüp gidecek gibi görünüyordu.
“Yaman Demiroğlu’nun kim olduğunu biliyor musun?” diye sordu aynı kadın. Sertçe yutkundum.
“Hayır.” Sesim net ama titrekti.
“Güzel.” Dedi memnuniyetle. Sanki kendince bir şeyleri test ediyor gibiydi. “Seni de çok bekletmeden konuya geçmek istiyorum. Ben Yaman Demiroğlu’nun asistanı Neslihan. Öncelikle, biraz önce arkadaşınla yaptığın konuşmaya şahit olduk ve bu kısa süreli dilimde seni biraz araştırdık. Nazlı Aksoy, tıp öğrencisi son sınıf stajyer öğrenci. Anneni altı yaşındayken kanserden kaybetmişsin. Annen doktormuş, baban inşaat işçisi. Seni okutmak için tefecilerden borç almış ve konuşmanızdan anladığım kadarıyla para bulmak için sadece bir haftan var.”
O konuştukça benim gözlerim daha da iri açılıyordu. Bu kadar kısa sürede nasıl bu kadar fazla bilgiye ulaşmışlardı? Güçleri dehşet vericiydi ve ben her zaman zengin, güçlü insanlardan korkardım. Çünkü onlar acımasız ve vicdansız olurlardı.
Üzerime dikilmiş başka yönden gelen delici bakışları hissediyordum ama cesaret edip o tarafa bakamıyordum. Zaten baksam da bu karanlıkta görmem imkansızdı.
“Peki beni neden araştırınız?” dedim aynı ürkeklikle. Zaten diyebileceğim başka ne vardı ki? Onlar korkutucuydu ve benim korkudan artık bayılmama ramak kalmıştı.
“Güzel soru. Sana bir anlaşma ile geldim. Kabul edip etmemek senin seçimin fakat bugün bu odada cevap vermen zorunlu. İstersen sabaha kadar bekleyebiliriz istersen beş dakika. Tamamen sana bağlı.” Diyerek nefeslendi. Ben ise daha da heyecanlandım. Ne anlaşmasından bahsediyordu?
“Anlaşma şu şekilde, Yaman Demiroğlu’nun, kiralık gelini olmanı istiyoruz.”
Aniden ağzından çıkan cümleler beni dumura uğrattı, irkilerek gözlerimi bana delici bakışların varlığını hissettiren yere çevirdim. Sanki o an biriyle göz göze geldim ama bunu anlamadan bile içime bir korku doldu. Hemen kafamı çevirdim.
“Kiralık gelin mi? Bu da ne demek?” diye cesaretle sormadan edemedim. Hiçbir şey anlamamıştım ve işler git gide garip bir hal alıyordu.
“Şöyle ki, Yaman Demiroğlu’nun kısa süre içerisinde evlenmesini gerektiren bir durum oluştu. Detayları sadece anlaşmayı imzaladıktan sonra bizzat kendisinden öğrenebilirsin, benim buna yetkim yok. Kendisi de gerçek bir ilişkinin içinde bulunmak istemediği için ona her koşulda itaat edecek; yani bir yıl onunla evli kalabilecek bir aday arıyordu. Fakat adayı kendisi seçecekti ve sizi uygun gördü. Şimdi asıl soru, siz yaşınız, kimliğini, işini bilmediğiniz biriyle bir yıl geçirmeye razı mısınız? Bunun karşılığında size tam beş milyon verecek. Yapmanız gereken sadece onunla bir yıl evli kalmak. “
Duyduklarım kulaklarının uğuldamasına oldu. Beş milyon mu? Bu istediğimin de üzerinde bir rakamdı. Hem babamı kurtaracaktır hem de hayatımızı. Sertçe yutkundum. Fakat çok zor bir karardı çünkü evlilik yabana atılabilecek bir şey değildi.
Benden beklentileri ne olacaktı bu süreçte? Neler isteyeceklerdi? Nasıl biriyle evli kalacaktım?
“Şartlar neler?” dediğimde bir kağıt hışırdama sesi geldi. Manyak kadın bu karanlıkta nasıl o yazıları okuyabiliyordu? Gece görüşü falan mı vardı?
“Bu bir yıl onun istediği evde onunla beraber yaşayacaksınız. Cinsellik yok, temas yok. Yaman Bey ile gereksiz konuşma yok. Ona dokunmak yok. Eğer o isterse ona dokunabilir, yakın temasa geçebilirsiniz. Eğer olası ya da ikinizin ortak kararı ile yaşanılan bir cinsellik sonrası hamile kalma durumunuz olursa çocuk alınacak. Yani kürtaj olmanız gerekecek. Bu süreçte başka erkeklerle gözükmek ve birlikte olmak yok. Sevgiliniz varsa ayrılacaksınız. Gerekli tüm toplantılara, iş yemeklerine ve aile yemeklerine Yaman bey ile gideceksiniz ve gerçek bir çift gibi görüneceksiniz. Bu süreçte peşin ödeme olarak tefecilerin borcu silinecek kalan tutar ise evlilik süresi dolduğunda verilecektir. Her ay gerekli ihtiyacınız için Yaman Bey’in kartını kullanabileceksiniz. Yaman Bey izin vermediği sürece kimseyle görüşmeyeceksiniz, buna aileniz de dahil. İzin verdiği sürece görüşebileceksiniz. Aranızda patron çalışan ilişkisi olacak.”
Kadın susup benden tepki beklediğinde sertçe yutkundum. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Cinsel olarak bir istekte bulunmaması mutluluk verici olsa da ağır şartlar da vardı. Hep onun iki dudağının arasına bakacaktım. Hoş, adam o kadar para veriyor beni çalışanı olarak görmesi oldukça doğaldı. Neden evlenmek zorunda olduğunu bilmesem de beni alakadar eden bir durum değildi açıkçası. Benim için önemli olan kısım anlaşma ve şartlardı.
Şartlar da beni zorlayacak birkaç şey vardı. Özellikle istediğim kişilerle görüşme iznimin olmaması sinir bozucuydu. Sonuçta ben de tüm hayatımdan vazgeçecektim 1 yıl boyunca. Belki de ileride sevdiğim adamın benden soğumasına neden olacak bir anlaşmayı imzalayacaktım. Belki de bu anlaşma yüzünden düzgün bir gelecek kuramayacaktım.
“Peki, bende madde ekleyebilir miyim?” dedim kalan son cesaret kırıntımla. Bu bir nevi kabul edeceğimi gösteriyordu. Hoş, sanki başka çarem varmış gibi... Babamı kaybedeceğini bir yıl kendimden vazgeçersin daha iyiydi. En azından o yaşasın, yaşadığını bileyim.
Başka da bir şey istemiyorum.
Kadın birinden komut bekledi ve komutu almış olmalı ki memnuniyet dolu sesiyle konuştu. “Elbette birkaç madde ekleyebiliriz Nazlı Hanım. Şartlarınız neler?”