KISKANDIM

1377 Words
Şovu başlatan ilk hareket, Uraz 'ın havaya fırlattığı üç şişeydi. Şişeler aynı anda döndü ve ardından zarifçe ellerine geri düştü. Ardından bana dönüp elime bir tepsi bardak verdi. "Sıra sende." dedi. Tepsiyi kaldırıp bardakları havaya fırlattım ve ritmik bir hareketle geri yakaladım. Şişelerin, bardakların ve tepsinin her biri adeta dans ediyordu. Uraz 'la birlikte hareket ederken, onunla olan uyumumuz barın arkasında adeta bir dansa dönüşmüştü. Şişeleri birbirimize fırlatıyor, havada döndürüp yakalıyorduk. Bir noktada, Uraz beni belimden tutup havaya kaldırdı ve elimdeki şişeyi çevirmemi sağladı. İzleyenlerden alkışlar yükseldi. "Şimdi final." dedi Uraz. Ateşli şişelerle yaptığımız son hareket, barın tezgahının üzerinde parlayan bir alev dalgası yarattı. Şişeleri aynı anda havaya fırlatıp yakaladık ve ardından barın üzerine koyduk. Alkışlar ve çığlıklar salonu doldurdu. Satışlar acayipti. Uraz yanıma gelip kulağıma fısıldadı. "Seninle bu şovu yapmak bir rüya gibiydi, Yasemin." Ona döndüm ve gülümsedim. "Seninle her şey mümkün, Uraz." Barın arkasında geçirdiğimiz o gece, yalnızca müşteriler için değil, bizim için de unutulmaz olmuştu. O gece, sadece bir şov yapmamıştık; bir hikaye anlatmış, birbirimize olan sevgimizi sahneye taşımıştık. Bar tezgahının arkasında sergilediğimiz gösterinin finaline yaklaştığımızda, Uraz birden bana döndü ve hafifçe eğilerek elini uzattı. O tanıdık gülümsemesiyle, "Bu kadar yeteneği barın arkasında bırakmak haksızlık olmaz mı? Hadi sahneye çıkalım." dedi. Kalbim hızla atarken elimden tuttu ve ikimiz de tezgahın üzerinden zarif bir hareketle sıçrayarak barın önüne çıktık. Barın önünde durduğumuzda, elimizdeki şişeler ve bardaklarla gösterimizi yeni bir seviyeye taşımaya hazırdık. Uraz havaya bir şişe fırlattı, ardından bir bardak çevirdi ve bir adım geriye çekilerek beni merkeze bıraktı. Seyirciler alkışlarla dolup taşarken, ben de aynı anda üç bardakla dans edercesine hareket etmeye başladım. Şişeleri ve bardakları havaya fırlatıyor, döndürüyor ve zarifçe yakalıyordum. Uraz, birkaç adımda yanıma geldi ve elindeki şişeleri bana doğru fırlattı. Onları yakalayıp ritmik bir hareketle döndürdüm ve barın diğer ucuna doğru bir adım attım. Şimdi sadece barmen değil, aynı zamanda birer dansçı gibiydik. Müzik hızlandıkça hareketlerimiz de hızlanıyordu. Uraz beni belimden tutup havaya kaldırdı, elimdeki bardaklarla bir dönme hareketi yaptım. İzleyenler bu uyum karşısında coşmuştu. Uraz, elime bir tepsi şişe verdi ve birlikte müziğin ritmine ayak uydurarak etrafta dönmeye başladık. Şişeleri birbirimize fırlatıyor, havada döndürüp tekrar yakalıyorduk. Bazen omzuma dokunuyor, bazen elimden tutarak beni kendi etrafında çeviriyordu. Her hareketimiz hem tutkulu bir dans hem de büyüleyici bir şovdu. Bir ara Uraz, bar tezgahının üzerine atladı ve bana doğru uzandı. "Sıra sende." dedi. Barın kenarından bir adımda sıçrayarak yukarı çıktım ve birlikte bir şişe ve bardak serisiyle final hareketini sergilemeye başladık. Şişeleri havaya fırlatıp bardaklarla altından geçiyor, sonra şişeleri döndürerek, birbirimizin etrafında dönerek havada yakalıyorduk. Herkes elinde içkileri dikkatle izliyordu. Uraz bir elinde alevli şişeyi döndürmeye başladı. Aynı anda bana doğru eğilerek bir bardağı uzattı. "Son hareket." dedi ve elindeki şişelerle ateşi barın etrafında bir dalga gibi yaydı. Seyircilerden yükselen çığlıklar arasında bardakları ve şişeleri birbiri ardına çevirerek yere indik. Uraz, elimi sıkıca tuttu ve birlikte barın ortasına doğru yürüdük. Son şişeleri havaya fırlattık ve aynı anda yakaladık. Müzik aniden durdu, ve salon alkışlarla doldu. İnsanlar ayakta bize tezahürat yapıyordu. Uraz yanıma geldi ve hafifçe eğilip kulağıma fısıldadı, "Bu kadar kusursuz bir şov sadece seninle mümkün." dedi. Biliyordum. Birbirini okuyamayan iki insan bunu yapamazdı biliyordum. Ona döndüm, kalbimde hem coşku hem de huzur vardı. "Bu gece, sadece bir gösteri değil, bizim hikayemizdi." dedim. Bunu o an içgüdüsel bir şekilde söylerken aslında bir gün yanacağımızı söylediğimi bilmiyordum. Etrafımızdaki insanlar hala alkışlıyordu, ama bizim için o an sadece birbirimize duyduğumuz aşkla doluydu. Bu, hem bir şovun hem de aşkın gerçek gücünü gösterdiğimiz bir geceydi. Barın merkezine doğru yürüyüp Uraz ’la yan yana durduğumuzda, izleyenlerden yükselen alkışlar ve tezahüratlar arasında başım dönüyordu. Kalbim hala gösterinin heyecanıyla çarpıyordu. Uraz yanımda hafifçe eğilip bir şeyler söyleyecek gibi görünüyordu ki, yanımıza zarif ama fazla kendinden emin bir kadın yaklaştı. Uzun dalgalı saçları omuzlarından dökülüyor, üzerindeki şık elbise dikkat çekiyordu. Gözlerini Uraz' a kilitlemişti. Beni görmüyormuş gibi davranarak elini uzattı. “Böyle bir gösteriden sonra tebrik etmek istedim. Harikaydınız.” dedi ve ardından tatlı bir kahkaha attı. Uraz kibarlıkla gülümsedi, ama göz ucuyla bana baktığını fark ettim. Kadın, elini çantasına götürüp bir kartvizit çıkardı ve Uraz 'a doğru uzattı. “Bir ara ararsın belki?” dedi arzulu bir şekilde. Sesi yumuşaktı ama her kelimesinde bir meydan okuma hissediliyordu. O an içimde bir kıskançlık dalgası yükseldi. Bu kadın Uraz ’ın bana ait olduğunu bilmiyor olabilir miydi? Yoksa bilip de özellikle mi böyle davranıyordu? Ne olursa olsun, burada bir sınır vardı ve bu kadın onu aşmak üzereydi. Uraz gülümseyerek kartviziti almadı. “Teşekkür ederim, ama pek gerek kalacağını sanmıyorum.” dedi. O anda biraz rahatlamış olsam da, kadın pes etmiyor gibiydi. Uraz ’ın koluna hafifçe dokundu. “Emin misin? Bence çok ortak noktamız olabilir.” dedi. Gözleri doğrudan onun üzerindeydi ve bu hareket beni çileden çıkardı. Derin bir nefes aldım ve kontrolümü kaybetmemeye çalışarak bir adım öne çıktım. Onunla göz göze geldiğimde sesimi alçaltıp sertleştirdim. “Bence bu kadarı yeter. Biraz daha ileri gitmeden önce bir kez daha düşün. Yoksa düşündüğünden daha çok ortak noktanız olabilir.” Yani ben ikisini birden parçalayabilirim. Paramparça iki insan olarak oldukça önemli bir ortak özellikleri olmuş olurdu herhalde. Kadın şaşkınlıkla bana baktı ama çabuk toparlandı. Hafif bir tebessümle, “Ah, siz de burada mıydınız? Fark etmedim.” dedi. Bu sözler o kadar yapaydı ki, ellerimi sıkarak kendimi tutmam gerekti. Sonuçta burası bir işyeriydi ve bende şu an bir müşteri değildim. Kadının Uraz ’a gereğinden fazla yaklaşmasıyla birlikte içimde kıskançlık ateşi parladı. Kartviziti tekrar uzatışı, o kendinden emin hali… Sanki bir sınırı bilerek aşmak istiyordu. Onun bu rahat tavırlarını görmezden gelmek mümkün değildi. Uraz ’a bir an göz ucuyla baktım; nezaketi elden bırakmıyordu ama bu, kadının daha da cesaretlenmesine sebep oluyordu. Kadın, “Bence bu kartviziti ciddiye alsan iyi olur. Gerçekten çok iyi bir enerjin var. İlerlemene yardımcı olurum. ” dediğinde artık sabrımın sınırına gelmiştim. Kartı Uraz' ın arka cebine sokuşturdu. Ne laubali bir hareketti. Derin bir nefes alarak yanına doğru iyice yaklaştım. Sesimi duyulamayacak kadar kısık ama keskin bir tona bürüdüm. “Bakın, hanımefendi.” dedim dişlerimi sıkarak, “Bu gece gösterdiğimiz performans seni yanlış bir hayale sürüklemiş olabilir. Ama buradaki her hareket, her gülümseme ve her bakış sadece sahneye aitti. Belki siz size gülümsedi sandınız ama yanıldınız. Sadece bir gösteriydi. Şimdi de bitti. Eğer aynı sahnede başka bir nedenle boy göstermek istemiyorsanız, o kartviziti alın ve buradan uzaklaşın.” Kadının gözleri irkildi. Bir an ne diyeceğini bilemedi, yüzünde hızlıca değişen bir ifade gördüm; şaşkınlık, öfke ve ardından umursamaz bir gülümseme. “Ne kadar da sahiplendin. İlginç. Böyle bir adamı senin gibi bir çocuğa yedirmezler. Her zaman böyle yanında mı olacaksın?” dedi, ama sesinde bir meydan okuma kalmamıştı. Gözü Uraz' daydı ve Uraz' dan bir ışık alamıyordu. Bir süre daha Uraz ’a baktı ama ondan istediği cesareti alamadığını fark edip arkasını döndü ve kalabalığın içinde kayboldu. Bir adım geri çekildiğinde, Uraz hafifçe eğilip kulağıma doğru fısıldadı. “Kıskanıyorsun.” dedi alaycı bir sesle. Ne kadar eğlendiği belli oluyordu. Ona dönüp kaşlarımı çattım. “Tabii ki kıskanıyorum. Sana kartvizit verecek kadar cesur bir kadın olursa, kıskanmak benim hakkım.” dedim, sesimde hem kızgınlık hem de sevimli bir meydan okuma vardı. Uraz, gözlerini bana dikmiş, dudaklarının kenarında hafif bir gülümsemeyle bakıyordu. “Bunu çok muhtiş bir zarafetle hallettin.” dedi hafifçe eğilerek. Onun bu alaycı ve hayran dolu bakışı beni hem sakinleştirdi hem de kızdırdı. “Sen bir daha böyle sahnelerde durumu uzatırsan, aynı zarafeti sana da gösterebilirim.” dedim kaşlarımı çatarak. “Tamam, tamam.” dedi Uraz gülerek. Elini belime koyup beni kendine doğru çekti. “Ama seni kıskanç görmek de ayrı güzel. Bu kadın kartvizit bırakmış olabilir, ama kalbime çoktan mührünü bastığını unuttun galiba.” Uraz, bana dönerek gözlerimin içine baktı. Gülümsemesinde hem eğlence hem de rahatlatıcı bir ifade vardı. “Merak etme. Benim için kıskanılacak tek kişi sensin. Beni kıskanabilecek tek kişi de. Kartvizit neydi ki, sahnede seninle yaptığımız dansın yanında? Senin yerinde olmak isteyen kadınlar olmasına şaşırmıyorum ama neredeyse bütün erkekler benim yerimde olmaya can atıyordu onunda farkındaydım. Benim için kimse senin yerinde olamaz. ” Bu sözler beni yatıştırdı. Uraz’ ın elleri belime uzanırken, başını hafifçe eğip alnımı öptü. Kadın ise kısa bir süre daha barın kenarında durdu, ardından kalabalıkta kayboldu. O an kıskançlığımın yerini tatlı bir huzur aldı. Etrafımızdaki kalabalığa rağmen, Uraz ’la birbirimize ait olduğumuzu bir kez daha hissettim. Ve o kadın dahil, hiç kimsenin bu bağı bozmasına izin vermeyecektim.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD