15 gün sonra...
Güneş uçaktan dışarı adımını attığı anda yüzüne vuran kavurucu sıcakla bir an nefessiz kaldı. Burası tahmin ettiğinden daha sıcaktı. Kemal'in eliyle işaret ettiği tarafa yöneldi ve ileride bekleyen kalabalık gruba doğru yürüdü.
On kişilik bir grupla gelmişlerdi ve içlerinden sadece Yeliz ile Çağlar kendisi gibi yeni mezundu. Kemal çalan telefonu ile rahat konuşabilmek için yanından uzaklaşınca Güneş bir an kendini bu yabancı yerde kaybolmuş gibi hissetti.
Çağlar gülerek yanına yaklaştı. ''Etrafa öyle şaşkın şaşkın bakma. Acemi olduğunu çok belli ediyorsun.'' Elini uzatıp ekledi. ''Ben Çağlar.''
Güneş'de elini uzatıp kısa bir an tokalaştı. ''Ben de Güneş.''
''Güzel isimmiş.''
Güneş Çağlar'a dikkatle baktı. Sıradan sayılabilecek biriydi. Ortalama bir boy, ortalama bir kilo ve siyah saç, kahverengi gözler. Gülüşü sıcaktı, samimiydi. ''Teşekkür ederim.'' diyerek gülümsedi.
Kemal yanlarına geldiğinde gözlerinden sıkıntılı olduğu belli oluyordu. ''Güneş biraz konuşabilir miyiz?'' Çağlar durumu anlayarak hemen yanlarından uzaklaştı. ''Benim acilen geri dönmem gerekiyor.''
Güneş şaşkın gözlerle baktı ağabey dediği adama. ''Ama neden?''
''Acil bir iş için geri çağırıyorlar. Erteleyebileceğim bir iş değil. Seni burada tek bırakmak istemiyorum ama karar senin.''
''Şey, ben aslında...''
Kemal genç kızın sözünü kesti. ''Kalmak istiyorsun. Bende öyle düşünmüştüm. Kendine çok dikkat et olur mu?''
''Olur, ama sen hemen mi döneceksin? Yani şimdi?'' Güneş adama minnetle baktı.
''Evet, iki saat sonra kalkan bir uçak var. Onunla hemen geri döneceğim.''
Güneş ve Kemal vedalaşıp birbirlerinden ayrıldılar. Güneş kendileri için gelen geniş minibüse bindi ve arkalarında bıraktığı ağabeyine üzgün gözlerle baktı.
''Üzülme bu kadar.'' Güneş başını çevirip sesin geldiği yöne baktı. Çağlar gülümseyerek kendisine bakıyordu. ''Ben seni korurum. Merak etme.''
''Senden böyle bir şey isteyen oldu mu?'' Güneş, Çağlar'a sinirle baktı.
''Kızma hemen. Burada hepimiz yeniyiz. Arkadaş olmamızın bir sakıncası yok. Böylece birbirimize destek oluruz.''
Güneş omzunu silkerek başını cama dayadı. Kalbinde evden ayrıldığı günden beri tarif edemediği bir hüzün vardı.
Nimbars on beş gündür Güneş'i izlemiş ve hakkındaki her şeyi öğrenmişti. Ara ara yönlendirme yapmaya çalışsada pek işe yaradığı söylenemezdi.
Kapının tıklama sesi ile gidip kapıyı açtı. ''Hoş geldin Ranos.''
''İyi bir dinlenmeyi hak ettim bence.'' İçeriye girip Nimbars'ın yatağına uzandı. ''İstediğini yakalanmadan yaptırabilmek için ne kadar uğraştım bilemezsin.''
Nimbars Ranos'un karşısındaki sallanan beyaz sandalyeye oturdu. ''Gizli işleri severek yaptığını biliyorum Ranos.''
Ranos kanatlarının arasına sakladığı iki adet küreyi çıkardı. ''Ne olur ne olmaz diye iki tane yaptırdım.''
Nimbars uzanıp ay şeklindeki iki küreyi eline aldı. İçlerine yerleştirilen sarı, pürüzlü taş parıldıyordu. Bu taş gözyaşı diyarını oluşturan taştı. Gücünü her yıl gerçekleşen mavi ay tutulmasından alan bu taş imeyruslara gücünü verir ve gezegenler arası geçiş yapabilecekleri bir geçit açmalarına yardımcı olurdu.
Her ne kadar gözyaşı diyarının dağları bu taştan oluşsa da hepsi yüce konsey tarafından korunma altına alınmıştı ve gizlice yaklaşmak neredeyse imkânsızdı. Tabi söz konusu Ranos olunca yasak dinlememek ve yakalanmadan istediğini yapabilmek gibi özellikleri vardı.
''Mükemmel biri olduğunu söylemiştim değil mi?'' Nimbars gülerek Ranos'a baktı.
''Ah, biliyorum.'' Ranos küçük bir kahkaha attı. ''Sen bu kıza neden bu kadar taktın. Uğruna dünyaya gideceğin kadar ne özelliği var.''
Nimbars parmağını çenesine dokundurdu. ''Hım, bir düşüneyim. Mesela bir kalkusu yok. İki sözümü geçiremiyorum.''
''Belki de göreve gerçekten erken atanmışsındır.'' Ranos'un düşünceli gözlerle kaşları havaya kalktı.
''Hayır, öyle bir şey değil. Bu kızda farklı bir şey var.'' Elindeki küreleri alarak dolabındaki kıyafetlerin altına sakladı. ''Bu aramızda kalacak Ranos söz ver.''
''Deli misin? Söyleyip kendimide mi ele vereyim?'' Ranos yattığı yerden kalkarak kapıya yöneldi. ''Derse gitmem gerek. O kızda ne olduğunu öğrenirsen bana da haber ver.''
''Olur, veririm.'' Nimbars Ranos gittikten sonra yatağın kenarına oturup elini açtı ve Güneş'i izlemeye başladı.
Oteline yerleşmişti ve artık tek başınaydı. Tabi, Çağlar denen şu çocuğu saymazsak diye düşündü.
Güneş kıyafetlerini dolaba yerleştirmeyi bitirdiğinde yavaşça kapısını kapadı ve yatağın üzerinde duran kol çantasını askıya asmak için eline aldığında fermuarını açık unuttuğunu fark etti. Yol boyunca içinden düşen eşyası var mı diye baktı hemen ve içindeki parayı gördü. Çantanın içinden parayı alıp saydı. Miktarı çoktu ve burada kalacağı süre boyunca ona yeterdi. Hemen telefonunu eline alıp mesaj attı.
Alıcı Ağabeyim: Çantamda kaçak yolcular vardı. Nereden kaçtıklarını sorduğumda adres olarak senin cüzdanını verdiler. :) En kısa zamanda sana teslim ederim.
Gülerek telefonu yatağın yanındaki ufak masaya bıraktı. Sanırım öz ağabeyim olsa ancak bu kadar sahip çıkardı diye düşündü. Son on beş gündür kendisini hiç yalnız bırakmamış ve her ihtiyacına koşmuştu. Telefonun mesaj sesi ile uzanıp telefonu aldı ve gelen mesajı açtı.
Gönderen Ağabeyim: İnan sana gelmek için yalvardılar. Böyle güzel bir kız varken ne yapalım seninle dediler. :) Güle güle kullan güzel kardeşim. Yıllardır hayalini kurduğun yerleri rahatça gez, hiçbiri hayal olarak kalmasın. Uçağım kalkmak üzere inince haber veririm.
Güneş tuşlara hızla basarak cevap yazdı.
Alıcı Ağabeyim: iyi yolculuklar. Özleneceksin...
Telefonu elinden bırakacağı sırada bir mesaj daha geldi ve açıp okudu.
Gönderen Ağabeyim: Çağlar'ı hiç gözüm tutmadı. Dikkatli ol... Bacımı yaban ellerde kurda kuşa yem etmem ;)
Güneş elinde olmadan kahkaha attı. Yıllardır babası bile bu kadar sahiplenmemişti. Başka biri olsa bunu yanlış anlayabilirdi ama Kemal'e güveniyordu. Bir gece kendisini neden kardeşi gibi sahiplendiğini sormuştu. Kemal nedenini anlattığında gözlerinden düşen yaşlara engel olamamıştı.
Yıllar önce bir trafik kazasında annesini, babasını ve küçük kız kardeşini kaybetmişti. Eğer yaşasaydı şuan Güneş'in yaşında olacaktı. Bu yüzdende Güneş'i öz kardeşi gibi sahiplenmişti ve annesine onu koruyacağına dair söz vermişti.
Güneş kapının tıklatılması ile oturduğu yerden kalkıp kapıyı açınca Çağlar gülerek elindeki dondurmaları havaya kaldırdı. ''Odada çok canım sıkıldı. Belki biraz sohbet ederiz dedim.''
Güneş kapıyı açıp içeri davet etti. Serin klima karşısına geçip oturdular. Çağlar dondurmanın birini Güneş'e uzattı. ''Nasıl yersin bilemedim o yüzden sade aldım.''
Güneş dondurmayı alarak paketini açtı. ''Aslında vişneli severim birde limonlu yani genel olarak ekşi seviyorum. Ama teşekkür ederim.''
''Kemal Bey senin?''
''Ağabeyim'' diyerek Çağlar'ın sözünün tamamladı Güneş.
Çağlar'ın rahatlayan omuzları hafif indi. ''Ben sevgilin sanmıştım.''
Güneş kalbine anlamlandıramadığı bir hisle doldu. Son zamanlarda sürekli kalbinde bu his oluşuyor ve eğer bu anlarda kalbini dinlerse alacağı kararlar onu üzdüğü için göz ardı ediyordu.
Şuan oluşan hisle Çağlar'ı odadan kovmak istesede bunu yapmasını gerektirecek bir durum yoktu. Oluşan hissi dağıtmak için dondurmasından bir ısırık aldı. Sıcak havada iyi gelmişti.
''Kazı alanı tam olarak nerede olacak biliyor musun?'' diye sordu.
Çağlar Güneş'e hafif tebessüm etti. ''Söylenene göre piramit içerisinde yeni bir bölme bulunmuş ve araştırma için bizi buraya gönderen şirket sponsor olmuş.''
Güneş kaşlarını düşünceli bir şekilde çattı. ''Ağabeyim kulüp gönderdi demişti.''
Çağlar omzunu silkti. ''Aynı şey. Şirkete bağlı hemen her okulun bir kulübü var ve yetenekli gördükleri öğrencilere iş teklifi götürüyorlar.''
Güneş anladığını belli etmek için başını salladı. Biten dondurmalardan kalan çubukları alıp ayağa kalktı ve çöp kutusuna attı. ''Diğer kız adı Yeliz'di sanırım. Gelirken onu da davet etseydin keşke.''
''Henüz kendisiyle tanışmadım. Yanlış anlar diye odasına da gitmek istemedim.''
Güneş kalktığı yere tekrar oturdu. ''Akşam yemeğinde tanışırız o zaman.'' Dikkatle Çağlar'ın yüzüne baktı. ''İzin verirsen duş alıp biraz dinlenmek istiyorum.''
Çağlar hemen ayağa kalktı. ''Tabi ben gideyim. Yani dinlenmek isteyeceğini düşünemedim.''
Güneş'de kalkıp kapıya kadar eşlik etti. Çağlar gitmeden son kez dönüp Güneş'e baktı. ''Akşam yemeği için seni alırım.''
Güneş gerek yok diyecekti ama Çağlar onu dinlemeden arkasını dönüp gitmişti.