BÖLÜM 6

1684 Words
Sabah ışıkları karanlığı kovmaya başladığında Nimbars hala Güneş'i izliyordu. Uykuya çok ihtiyacı yoktu. Karşısındaki manzara onun için daha güzeldi. Güneş gözlerini kırpıştırmaya başladığında Nimbars hemen yanına yatıp gözlerini kapadı. Onu izlerken görmesini istemiyordu. Güneş oturduğu yerde doğrulup uyuyan Nimbars'a baktı. Onu gördüğünde içine dolan tarif edemediği bir hüzün vardı ve bu hüznü sevmeye başlamıştı. Aklına dün gece olanlar geldi ve eli boynundaki kolyeye gitti. Çağlar'ı gördüğünde herhangi bir şey hissetmiyordu normal bir arkadaş nasılsa o da öyleydi. Nimbars'ı uyandırmamaya dikkat ederek çadırdan çıktı. Ahmet Bey dışarıda uyananları etrafına toplanmış konuşma yapıyordu. Yavaş adımlarla diğerlerinin yanlarına gitti ve Ahmet Bey'i dinlemeye başladı. ''Arkadaşlar bugün içerinin havalandırması yapılacak yani tüm gün serbestsiniz. Küçük bir araba ayarladım isteyenleri gezmek için merkeze götürecek. Hepinize iyi günler dilerim.'' Güneş bu habere sevinmişti. Mısır'ı tüm gün gezebilirdi. Çadıra gitmek için arkasını döndüğü sırada Çağlar'la yüz yüze geldi. ''Günaydın,'' diyen Çağlar'a aynı şekilde karşılık verdi. ''Günaydın. Bende çadıra geri dönüyordum.'' ''Bugün çalışma yokmuş birlikte gezeriz diye düşünmüştüm.'' Güneş bir süre düşündü. ''Olur, ama Yeliz'de gelsin. Tek kalmasın.'' ''Tamam, sen nasıl istersen.'' Çağlar yana doğru bir adım atıp Güneş'in geçmesi için yol verdi. Güneş çadıra girdiğinde Nimbars hızla avucunu kapatıp dizinin üzerine koydu. ''Girerken haber vermedim özür dilerim. İstersen çıkabilirim.'' ''Hayır, sadece biraz parmaklarımı esnetiyordum.'' Nimbars elini tekrar havaya kaldırıp parmaklarını oynattı. Ona gizlice onu izlediğini söyleyemezdi. Güneş aklına gelen fikirle parmağını şaklattı. ''Bugün çalışma yokmuş. Çağlar, Yeliz hep beraber gezmeye gideceğiz. Sen de bizimle gelsene.'' Nimbars Güneş'in bu teklifine sevinmişti. ''Olur, ama Çağlar'ın bu durumdan rahatsız olacağına eminim.'' ''Neden rahatsız olsun ki?'' ''Sonuçta siz birliktesiniz. Baş başa kalmak isteyebilir.'' Nimbars Güneş'in vereceği tepkiyi merak ediyordu. ''Biz birlikte falan değiliz. Sadece arkadaşız ve ben istediğimle gezerim. Şuanda da seninle gezmek istiyorum.'' Güneş söylediklerine inanamayarak eliyle ağzını kapadı. Yanaklarının kızardığına emindi. İçinden kendine saydırmaya başlamıştı bile ''Aferin Güneş sen az önce ne söyledin öyle? Resmen çocuğa yürüdün ya utan kendinden utan.'' Nimbars dudaklarından çıkan kahkahaya engel olamadı. ''Benimle vakit geçirmek istediğini bilmiyordum.'' Elini saçlarından geçirip kafasını yana eğdi. ''Ne zaman istersen ben buradayım.'' Güneş kenarda duran yastığı alarak Nimbars'a vurmaya başladı. Nimbars'ın kahkahaları daha da artmıştı. En sonunda dayanamayarak yastığı tutup çekince Güneş'de vermemek için geri çekmeye başladı. İki çocuk gibi tatlı bir yarışa girmişlerdi. Nimbars yastığı öncekinden daha hızlı çekince Güneş dengesini sağlayamayıp Nimbars'ın üzerine doğru düştü ve Nimbars, Güneş'in ağırlığıyla birlikte yana devrildi. Çadırın bezden duvarı bu ağırlığı kaldıramayınca toprağa gömülü demir ayakları yerinden çıkıp üzerlerine düştü. Diğer grup üyeleri çadırın düştüğünü görünce hemen yardıma koştular ve çadırı kaldırdıklarında yerde yatan Nimbars ve üstündeki Güneş'i gördüler. Kimisi gülerek kimisi söylenerek tekrar işlerinin başına döndüler. Güneş'i belinden yakalayan bir çift güçlü kol tutup kaldırdı ve kendine doğru çevirdi. Kollarından tutarak sarsmaya başladı. ''Güneş bu yaptığının mantıklı bir açıklaması vardır umarım.'' Güneş acıyla yüzünü buruşturdu. ''Canımı yakıyorsun Çağlar bırak kollarımı.'' Kollarını çekmeye çalıştı ama Çağlar bırakmadı. ''Sana bir soru sordum Güneş. Bu adamla sarmaş dolaş ne işin vardı?'' Güneş'in nefes alışverişleri hızlandı. Yüzünün kızarması bu sefer içine düştüğü utandırıcı durumdan değil Çağlar'a olan öfkesindendi. ''Ağzından çıkanı kulağın duysun Çağlar. Beni neyle ithaf ettiğinin farkında mısın?'' Çağlar Güneş'e doğru bir adım atıp yüzünü yüzüne yanaştırdı. ''Senden mantıklı bir cevap bekliyorum Güneş.'' Güneş cevap vermek için ağzını açtığı esnada Nimbars, Çağlar'ı bileklerinden tutup tüm gücüyle sıktı. ''Sana kolumu bırak canımı yakıyorsun dedi değil mi? Hemen o ellerini Güneş'in kollarından çek.'' Çağlar canının yandığını belli etmemeye çalışarak ellerini gevşetti ve Güneş'in kollarını bıraktı. Güneş acıyan kollarını elleriyle ovuşturdu. Nimbars Çağlar'ın bileklerini bıraktığında iz kalacağından emindi. ''Bir daha sakın Güneş'e yaklaşmaya kalkma.'' Çağlar başını dikleştirdi. ''Bu seni ilgilendirmez.'' Nimbars vurmak için yumruğunu havaya kaldırdığında yumruğunu havada yakalayan el engel oldu. ''Kıraç yapma lütfen. Haydi, gidelim.'' Nimbars yumruğunu gevşetip elini indirdi. Güneş'in elini tutup gitmek için bir adım attığında Güneş elini bıraktı. Nimbars Güneş'e soru soran gözlerle baktığında Güneş boynuna uzanıp takılı olan kolyeyi çıkardı ve Çağlar'a doğru bir adım atıp kolyeyi Çağlar'ın avucuna bıraktı. ''Canımı yakan biriyle birlikte asla olmam. Seni tanımaya çalışacağımı söylemiştim ama az önce tanıyabileceğim en iyi şekilde tanıdım. Bir daha karşıma çıkma ve hatta Mısır'ı terk et. Sonuçta buraya geliş amacın bir iş ya da para değildi.'' Çağlar avucundaki kolyeyi sıktı. ''Güneş özür dilerim. Ben bir an sinirime hakim olamadım.'' Nimbars Güneş'in elinden tutup çekti ve birlikte yürümeye başladılar. Çağlar arkalarından ne olduğunu anlamayan gözlerle bakmaya devam etti. *** Kamp alanından iyice uzaklaştıklarında Güneş durarak Nimbars'a baktı. ''Bırakabilirsin.'' Nimbars başını yana eğdi. ''Neyi?'' Güneş, Nimbars'ın tuttuğu elini havaya kaldırdı. ''Elimi diyorum bırakabilirsin artık.'' Nimbars, tuttuğu eli hemen bıraktı. ''Ben... Yani... Şey... O an doğru olanın bu olduğunu düşündüm.'' ''Beni koruduğun için teşekkür ederim ama az önce tüm gruba gerçekten rezil olduk.'' Güneş dayanamayıp gülmeye başladı. Nimbars dayanamayarak ''Üzülmüyor musun yani?'' diye sordu. ''Ne için?'' ''Çağlar'la az önce ilişkini bitirdin.'' Güneş'in gülmesi son buldu. ''Bizim onunla bir ilişkimiz yoktu. Sadece onu tanımayı deneyeceğimi söylemiştim ve az önce karar verebilecek kadar tanıdığımı düşünüyorum.'' Nimbars, Güneş'in kollarına dikkatle baktığında kızardığını fark etti. ''Kolların çok kötü olmuş.''' Güneş omuzlarını silkti. ''Önemli değil.'' ''Pekâlâ, o zaman bugün gezmeye baş başa gitmeye ne dersin? En son benimle gezmek istediğini söylemiştin.'' Güneş, ''Çok kötüsün.'' diyerek Nimbars'ın omzuna hafifçe vurdu. Birlikte yürüyüp çadırın olduğu yere geldiler ve devrilmiş çadırı tekrar yaptılar. Araç geldiğinde hazırlanıp araca bindiler ve yola çıktılar. Güneş, Nimbars'ın ayaklarına bakıp bakışlarını Nimbars'a çevirdi. ''Ayakkabı giymemişsin ama gittiğimiz yer buradaki gibi toprak olmayacaktır.'' Nimbars ayak parmaklarını oynatıp gülümsedi. ''Sorun değil.'' ''Yeni bir ayakkabı alalım. Böyle olmaz.'' Araba şehir merkezinde durduğunda araçtan indiler. Güneş kalabalıkta kaybolmamak için Nimbars'ın koluna girdi. Bir süre yürüdüklerinde Güneş gördüğü ilk ayakkabı satan mağazaya girdi. Eline aldığı siyah bir sandaleti Nimbars'a gösterdi. ''Bu nasıl?'' Nimbars gülümseyerek cevap verdi. ''Bilmem. Sen beğendiysen.'' ''Al dene.'' Güneş ayakkabıları eğilerek Nimbars'ın ayaklarının tam önüne bıraktı. Nimbars bir süre anlamsız gözlerle önündeki ayakkabıya baktı. Ayağının birini sandalete geçirdiğinde kendini çok tuhaf hissetti. Ayağını yere bastığında bu daha da tuhaf hissettirdi. Diğer ayağınada giydiğinde etrafında birkaç adım attı. Güneş onun bu hallerini gülerek izliyordu. ''İlk defa ayakkabı giyiyor gibi davranmayı kes Kıraç. Hadi gidip ücretini ödeyelim.'' ''Neyini? Anlamadım?'' Nimbars bugünü atlatıp atlatamayacağını düşünmeye başlamıştı. ''Ücreti yani parasını.'' Güneş bir an düşünüp tekrar gülümsedi. ''Sorun değil bende var. Hallederim ben.'' Kasaya gidip ücreti ödedi. Birlikte mağazadan çıktıklarında Nimbars yürümekte zorlanıyordu. Adım attığında sandaletleri ayağından çıkıyordu sonra tekrar giyiyordu. ''Bunları giymek zorunda mıyım?'' ''Evet zorundasın. Ayağına yabancı cisim batmasını istemeyiz.'' Güneş, Nimbars'ı kolundan tutup çekiştirdi. ''Uzaylı gibi davranmayı bırak da yürü hadi.'' Nimbars yürüdükçe alıştı ve yürüyüşü bir süre sonra normale döndü. Etrafta nereye gittiklerini bilmeden yürümeye devam ettiler. Güneş ileride bir kalabalık gördüğünde o tarafa yöneldi. Pazar gibi sıralanmış tezgâhlar vardı. Her tezgâhta çeşitli biblolar, takılar vardı. Güneş tezgâhlara bakarak ilerlemeye devam etti. Başını kaldırıp baktığında Nimbars yoktu. Etrafa bakınmaya başladı ama bulamadı. Ne taraftan geldiğini anlamaya çalıştı ama bu seferde geldiği yolu bulamadı. Kaybolmuştu ve ne tarafa gideceğini bilemiyordu. Etrafa bakarak yürümeye başladı. Ne kadar yürüdü kendi de bilmiyordu ve pazar yerinden uzaklaşmıştı. Girdiği ara sokaklar gittikçe korkutucu olmaya başlamıştı. Yanından serseri tipli insanlar gelip geçiyordu. Korkuyla bir ara sokağa daha adım attığında birden etrafını köpekler sardı. Güneş geri doğru birkaç adım attığında sırtı duvarla buluştu. Köpekler ağızlarından çıkan hırıltılı seslerle Güneş'e yaklaşmaya başladığında Güneş elleriyle yüzünü kapayıp olduğu yere çöktü. Korkudan titremeye başlamıştı. Nimbars, Güneş'i kaybettiğinde aramaya başladı ama bulamıyordu. Nerede olduğuna etrafında insanlar varken bakması imkânsızdı. En sonunda ara sokaklardan birine girdiğinde etrafında kimse kalmamıştı. Avucunu açıp Güneş'e baktı. Bir duvar dibinde yüzünü kapatmış, köpeklerden gelecek saldırıyı bekliyordu. Olduğu yeri anlayabilmek için odaklanarak Güneş'e bağlandı. Hissettiği ne kadar güçlüyse o kadar yakınında demekti. Yavaşça yürümeye devam etti. Hissettiği bağ giderek güçlendi ve bir süre sonra köpekleri gördü. Etrafta hiç kimse yoktu. Kanatlarını çıkarıp havalandı ve Güneş'in olduğu yere geldiğinde alçalıp Güneş'i kucakladı ve tekrar havalandı. Köpeklerin olduğu yerden uzaklaşınca yere indi ve kanatlarını sırtına geri çekti. Güneş hala elleriyle yüzünü kapatıyordu. Nimbars'ın farkında değildi. Nimbars, Güneş'in korkuyla titreyen bedenine sıkıca sarıldı. ''Güneş yüzüme bak. Buradayım. Geçti.'' Güneş ellerini yavaşça indirdi, gözyaşlarıyla yüzü ıslanmıştı. Nimbars uzanıp gözyaşlarını sildi. ''Korkma artık.'' ''Ben...ben...'' Güneş devamını getiremedi. Kollarını Nimbars'ın boynuna dolayıp sıkıca sarıldı. Sessiz hıçkırıklarıyla omzu sarsılıyordu. Nimbars'da sarılmasına karşılık verdi ve kıvırcık saçlarını hafifçe okşadı. ''Tamam geçti. Bir daha seni bırakmayacağım.'' Güneş sarılmayı bırakıp eliyle gözyaşlarını sildi. ''Ben çok korktum. O köpekler saldıracak sandım.'' Nimbars, Güneş'in yüzünü elleri arasına aldı. ''Ben varken hiçbir şey sana zarar veremez. Tamam mı?'' Güneş başını tamam anlamında salladı. Bugün yaşadıkları ona çok ağır geliyordu. Sabah olanlar, şimdi de bu. Hepsi üst üste gelmişti. Nimbars, Güneş'in elini sıkıca tutarak yürümeye başladı. Güneş bundan rahatsız olmamıştı. O da Nimbars'ın eline karşılık vermiş hatta Nimbars'dan daha sıkı tutmuştu. Tekrar kaybetmek istemiyordu. İkisinin de kalbinde filizlenen sevda çiçeği gelecek acı günleri düşünmeden boy vermek için sabırsızlanıyordu. Şehir merkezine çıktıklarında Güneş az bildiği ingilizcesiyle kendilerini kamp alanına götürecek bir araç buldu. Arabaya bindiklerinde Güneş bıraktığı paralar için ağabeyine bir kez daha minnettardı. Nimbars'ın henüz maaşlar yatmadığı için parası olmadığını düşünüyordu ve bunu sorun etmiyordu. Kamp alanına geldiklerinde arabadan inip çadıra doğru yürümeye başladılar. Ahmet Bey kamp alanında telefonla konuşuyordu. Güneş ve Nimbars'ı gördüğünde gülümseyerek başıyla selam verdi. Güneş ve Nimbars çadıra doğru yürümeye devam ettiklerinde Ahmet Bey arkalarından seslendi. ''Güneş, Kıraç!'' İkisi de dönüp Ahmet Bey'e baktılar. Ahmet Bey telefonunu kapatarak gri şortunun cebine koydu ve yavaş adımlarla yürüyerek yanlarına geldi. ''Diğerleri akşam gelmeyeceklerini haber verdiler. Sizlerde onlarla olursunuz diye düşünmüştüm ama burada olduğunuza göre akşam bana eşlik edersiniz diye umuyorum.'' Nimbars kaşlarını çatarak baktı. ''Planınız ne?'' ''Ateş başında akşam yemeği hazırlarız diye düşünmüştüm.'' Ahmet Bey gülerek eğilip biri duyabilecekmiş gibi fısıltıyla konuşmaya devam etti. ''Birde diğerleri duymasın yanımda müzik çalarım var.'' Göz kırparak yanlarından uzaklaştı ve giderken yüksek sesle konuşmaya devam etti. ''Güneş batınca bekliyorum. Gelmeyi unutmayın.'' Güneş gülerek başını salladı. ''Ahmet Bey'in sert görünümden hep korkmuştum ama anlaşılan normal hayatta hiçte öyle biri değilmiş.'' Nimbars çadıra doğru yürümeye başladı. ''Karşındakini sana yansıttıkları ile tanıyamazsın Güneş, büyü biraz.'' Güneş koşarak Nimbars'a yetişti. ''Tamam, herkesi iyi biri olarak görüyor olabilirim ama bu büyümediğim anlamına gelmez.'' Nimbars cevap vermeden çadıra girdi. Güneş'e gerçekleri anlatamazdı. Ona ben aslında başka bir gezegenden seni üzmekle görevlendirilen imeyrusunum diyemezdi. Hissettiklerini yok etmeye çalışarak dünyaya ne için geldiğini kendine hatırlattı. Güneş'in neden kendisini dinlemediğini anlayacak ve sonrasında dünyadan gidecekti. Ama bu plana kader uyar mıydı? Orası bilinmezdi!
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD