BÖLÜM 19

1140 Words
''Abla uyan,'' diyen tiz sesle gözlerini açtı. Kardeşi pencereyi kapayan perdeleri açıp içeriye güneş ışığının girmesine izin vermişti. Yastığı başına çekerek gözlerini kapadı. ''Buğlem kapa şu perdeleri.'' Geçen üç günün ardından odasından çıkmadığı gibi içeriye güneş ışığı girmesine de izin vermemişti. ''Sevgili enişteciğim salonda seni bekliyor.'' diyen Buğlem'in sesindeki iğneleme açıkça belli oluyordu. Bu evliliği kabul edip kendini mutsuz ettiği için ablasına çok kızgındı. ''Babam hazırlansın diyor.'' dedikten sonra ablasının üzerindeki onaylamayan bakışlarını çekip odadan çıktı. Güneş yataktan çıkıp banyoya yöneldi. Elini yüzünü yıkayıp tekrar odasına döndüğünde kot pantolonunun üzerine sade bir tişört giyip odadan çıktı. Salona gittiğinde Çağlar, babasıyla gülerek sohbet ediyordu. ''Hoş geldin,'' diyerek karşılarındaki koltuğa kendini bıraktı. ''Efendim, izninizle biz artık gidelim.'' diyen Çağlar oturduğu yerden kalktı. Güneş bakışlarını babasına çevirdiğinde babasının onaylayan bakışlarıyla karşılaştı. Güneş nereye gideceklerini bilmese de tahmin etmek zor değildi. Kendisini bekleyen bu sürece günlerdir hazırlanmaya çalışsa da başarılı olamamıştı. Oturduğu yerden kalkıp Çağlar'la birlikte evden çıktılar. Dışarıda bekleyen arabaya bindiklerinden arabayı Çağlar yerine şoför kullanıyordu. Güneş bunun ailesinin aldığı bir tedbir olarak düşündü. Araba hareket halindeyken bir kez daha baygınlık yaşayabilirdi ve bu durumun tehlikesini ortadan kaldırmak için böyle bir önlem almış olmalıydılar. ''Nereye gidiyoruz?'' diyen Güneş gülümsemek için kendini zorladı. ''Önce birlikte kahvaltı yapalım daha sonra annem gelinlik seçimi için seni kendi modacısına götürmemi istedi. Babamda kabul edersen akşam yemeğine seni eve bekliyor.'' Çağlar'ın sesi bir insanın olabileceği en mutlu tondaydı. Geldikleri kafe oldukça lüks bir yerdi. Garsonlar Çağlar'ı hemen tanımış ve manzarası en iyi olan masalardan birini onlar için hazırlamışlardı. Hazırlanan kahvaltıyı yemeye başladıklarında Güneş geçmiş günlere dalmıştı. Nimbars'la yaptıkları kahvaltı aklına geldiğinde yüzünde hafif bir gülümseme oluştu. Anılarından çıkıp gerçekliğe döndüğünde kalbini kaplayan üzüntüyle bir kez daha yüzleşti. ''Güneş, o gün ağabeyim sana ne söyledi? Yani çok kararlıydın ama ağabeyimle konuştuktan sonra bu evliliği kabul ettin.'' Güneş kendisinden cevap bekleyen meraklı gözlere bakmaktan kaçındı. ''Ona beni çok üzdüğünü söyledim. O da eğer bir daha üzerse cezasını kendi ellerimle veririm dedi.'' Çağlar'ın rahatlayan yüz ifadesini görmezden geldi. Önüne düşen saçını geriye ittiğinde Çağlar'ın eli yanağına uzandı. ''Yanağına ne oldu?'' dediğinde evden çıkmadan kapatıcı sürmeyi unuttuğunu hatırladı. ''Bir şey olmadı.'' Bakışlarını masaya eğdiğinde Çağlar'ın eli hala yanağındaydı. ''Baban mı?'' ''Çağlar lütfen, bu konuyu konuşmak istemiyorum. Ayrıca sana fazlasıyla kızgınım benim haberim olmadan babamla konuşup para vermek çok iğrenç bir şey.'' ''Güneş, para mevzusu tamamen babamın ve babanın arasında geçen bir mevzu ve evet, haklısın özür dilerim.'' ''Gidelim mi?'' diyen Güneş sandalyesinden kalktı. Bu konuyu daha fazla konuşmak istemiyordu. Çağlar ile evlenmeyi kabul etmesinin tek bir sebebi vardı ve bunları o iyileştikten sonra daha ayrıntılı düşünecekti. Kafeden çıkıp bekleyen arabaya bindiklerinde Güneş çantasından çıkardığı kapatıcıyla yanağında oluşan morluğu kapattı. Emine Hanım'ın görmesini istemiyordu. Bir kişiye daha bu konuda hesap veremeyecekti. Çok geçmeden büyük bir butiğin önünde durdular. ''Seni burada bekleyeceğim. Annem içeri gelmemem konusunda çok netti.'' diyen Çağlar uzanıp yanağına küçük bir öpücük kondurdu. Güneş bir şey söylemeden arabadan inip butiğe girdi. Kendisini karşılayan güler yüzlü kız eliyle yol göstererek özel bir bölmeye götürdü. Emine Hanım elindeki dergiye bakıyor ve kahve içiyordu. Güneş'i gördüğünde dergiyi masanın üzerine bırakarak gülümsedi. ''Hoş geldin kızım. Nasılsın?'' ''İyiyim efendim, teşekkür ederim.'' diyen Güneş etrafı inceliyordu. Askılıklarda asılı değişik modelde gelinlikler vardı. Yanlarına gelen sarışın, uzun boylu güler yüzlü kız elini Güneş'e uzattı. ''Merhaba, ben Asude, Emine Hanım ile uzun yıllardır birlikte çalışırız ve sizin gelinliğinizi hazırlamak benim için büyük bir zevk.'' Güneş uzanan eli sıkıp kısaca bir an gülümsedi. ''Güneş, memnun oldum.'' Emine Hanım, ''Asude'ciğim düğün dört gün sonra dikim için zaman yok o yüzden hazır olanlardan bakalım.'' diyerek araya girdi. Asude gülerek askılıklara asılı gelinlikleri Güneş'e göstermeye başladı. Güneş, Emine Hanım'ın ısrarlarına dayanamayarak gelinlikleri denemeye başladı. En sonunda kalp yaka, straplez kesim, yere kadar düz inen, uzun kuyruklu dantelli bir gelinlik seçilmişti. Belindeki taşlı kemer gelinlikle hoş bir bütünlük oluşturuyordu. Duvağı uzundu ve yere kadar inip gelinliğin kuyruğu ile buluşuyordu. Yapılacak saç modeli, takılacak takı, giyilecek ayakkabı gibi daha birçok detay konuşulmuştu. Güneş her sorulana tamam diyor detaylarla ilgilenmiyordu. Bu evliğin onun için bir anlamı yoktu. Aradan geçen dört saat sonunda butikten çıktıklarında Çağlar arabanın kapısına dayanmış elleri cebinde bekliyordu. Söylediği gibi gitmemişti. Hep beraber yemek masasının etrafında toplanmışlardı. Hizmetliler sürekli masaya değişik yiyecekler getiriyor ve boşalan tabakları götürüyorlardı. Güneş, aileyi sevmişti hepsi içtendi ve samimiydi. Çağlar'ın bu hastalığından önce onlar gibi iyi biri olduğunu az çok tahmin edebiliyordu. Yemek yerken hizmetlilerden biri elindeki suyu yanlışlıkla Çağlar'ın üzerine dökünce Çağlar'ın mutlu olduğu ruh halinden çıkıp korkutucu birine dönüşmesi bir saniye bile sürmemişti. Suyu döken kızın üzerine bağırarak yürüyor ve masadaki tabakları yere atıp bir bir kırıyordu. Remzi Bey, oğluna engel olmaya çalışırken Güneş korkuyla olanları izliyordu. Gözlerine dolan yaşları fark eden Burak ''Anne, Güneş'i dışarı çıkar.'' dediğinde Emine Hanım, Güneş'i yemek odasından çıkardı. Balkona çıktıklarında Emine Hanım derin bir nefes aldı. ''Burak her şeyi anlattı Güneş. Çağlar'la neden evlenmeyi kabul ettiğini biliyorum. Az önce şahit olduğun olay son zamanda çok sık yaşanmaya başladı ve engel olamıyoruz. Tek kurtuluşu o ameliyat ama o da çok tehlikeli.'' Emine Hanım gözlerinden akan yaşlara engel olamadı. Güneş kadına sıkıca sarıldı. ''Siz sakın üzülmeyin. O iyi olacak. Hem ben onunla mutluyum.'' diyerek yalan söyledi. O bir anneydi ve bu kadarcık mutluluğu hak ediyordu. ''Oğlumla gerçekten mutlu musun Güneş? Gözlerin çok hüzünlü bakıyor.'' Güneş, Emine Hanım'ı rahatlatabilmek için ''Hüznümün sebebi babamla yaşadıklarım yani Çağlar'la bir ilgisi yok.'' dedi. Bir yalan için âşık olduğu adama git demişti ama şimdi kendisi yalanları bir bir sıralıyordu. Karşısındakinin yüzünde oluşan mutluluk bu yalanlara değer miydi? Yanlarına gelen Burak gözü yaşlı iki kadına dikkatle baktı. ''Anne, Çağlar iyi istersen yanına git.'' dediğinde Emine Hanım tamam anlamında başını sallayarak yanlarından ayrıldı. ''Güneş, iyi misin?'' Güneş, Burak'a yaşlı gözleriyle baktı. ''İyiyim, sadece onun bu ruh haline alışamadım.'' Oluşan sessizliği bölerek ''Sanırım yanına gitsem iyi olacak.'' diyerek balkondan ayrıldı. Yemek odasına gittiğinde içeride kimse yoktu. Yerlere saçılmış kırık porselen parçalarını toplayan hizmetli Güneş'i görünce gülümsedi. ''Çağlar Bey odasında, üst katta sağdaki ilk oda.'' diyerek işine geri döndü. Güneş odaya çıktığında kapı aralıktı içeriden gelen konuşmalara istemeden kulak misafiri oldu. ''Anne, Güneş bilmiyor değil mi? Lütfen, öğrenmesin. Acıdığı için benimle evlenmesine dayanamam.'' diyen Çağlar'ın sesi acı doluydu. ''Bilmiyor oğlum kaç defa daha söylemem gerekiyor.'' Emine Hanım'ın bu sözleri üzerine Güneş kapıya eliyle tıklatıp içeri girdi. Çağlar, Güneş'i görünce yattığı yerden doğruldu. Emine hanım sessizce odadan çıktığında Güneş yaklaşıp Çağlar'ın yanına oturdu. ''İyi misin?'' ''Çok özür dilerim Güneş, beni bu şekilde görmeni istemezdim.'' ''Sanırım bu seferlik görmezden gelebilirim. Sonuçta yorucu bir gün yaşadık.'' Güneş için yalan söylemek gittikçe daha kolay bir şekle bürünüyordu. Çağlar, uzanıp Güneş'in elini tuttu. ''Güneş, benimle gerçekten mutlu musun? Onu unutabildin mi?'' ''Unuttuğumu söylersem yalan söylemiş olurum. Şuan nerede olduğunu bilmiyorum ama geri dönmeyeceğini biliyorum.'' Durup derin bir nefes aldı. ''Seninle iyi bir başlangıç yapmadık ama mutlu olmaya çalışıyorum.'' ''İnan bana mutlu olacaksın Güneş'im.'' diyen Çağlar, Güneş'e sıkıca sarıldı. Güneş mutsuzdu ve asla mutlu olamayacaktı. Kendisini saran bu kolların bir başkasına ait olmasını istiyordu ama o gelmiyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD