Benim köyüm çok güzel bir köy. Ben önce köyümü anlatayım. Bindiğim arabayı Adar kullanıyor. Köyün bir ucundan merkezine gideceğim. Köyün sonuna yakın küçük bir evde doğdum ve büyüdüm ben. Babam parasını hep bize harcadı o yüzdende eve eşyaya verecek paramız olmadı hiç. Kimbilir bir daha ne zaman göreceğim köyümü? Ne zaman izin verecekler dışarı çıkmama? O yüzden en iyisi ben önce köyümü anlatayım.
"Burası benim köyüm, dağların kucağında, doğanın en saf haliyle buluştuğu bir yer. Her sabah bu köyün güzellikleriyle uyanmak, adeta bir rüyayı yaşamak gibi. Dağların eteklerinde yer alan bu köy, yüksekten bakan herkese huzur ve dinginlik sunuyor. Gözlerimi kapayıp bir an hayal edersem, dağların karla kaplı zirvelerini, kışın bembeyaz örtüsünü görebiliyorum. Yazın ise dağların eteklerinde yeşil meralar, rengarenk çiçeklerle bezenmiş. Doğa burada en güzel halini alıyor. Her mevsim, köyümüzü bambaşka bir yüzle tanıtıyor.Evlerimiz taşlardan inşa edilmiş, kışın sert hava koşullarına dayanıklı. Her ev, köyün tarihini ve kültürünü yansıtıyor. Dışarıda, taş duvarlar ve ahşap çatılar arasında yaşamın izlerini görebilirsiniz. İnsanlar, bu evlerde geçirdikleri her anı, köyün ruhuna kattıkları bir parça olarak görüyor. Köyümün yolları, dağların arasında dolanan, bazen zorlu ama her zaman etkileyici yollar. Kışın bu yollar karla kaplı oluyor ve geçişler zorlaşabiliyor. Ancak yazın, bu yolların etrafı çiçeklerle, meyve ağaçlarıyla dolup taşıyor. Her mevsimde köyün doğası, bizleri farklı bir şekilde kucaklıyor. Köyde yaşam, basit ama anlam dolu. Sabahları güneş doğarken köy uyanır, taze süt kokusu havayı sarar. Her şey burada, doğanın ritmiyle uyum içinde. Burada hayat, kendi doğal akışında ve sade bir şekilde ilerliyor.
Burada yaşam, zorluklarla beraber güzellikleri de getiriyor. Her gün doğanın bir parçası olarak, bu köyün sunduğu tüm güzellikleri ve mücadeleleri kucaklıyoruz. Köyümüz, her zaman bize hem huzuru hem de gücü hatırlatıyor. Benim içinde yaşamaya devam edeceğim halde bir daha ne zaman göreceğim bilmediğim köyüm böyle işte. Sizi de misafir etmek isterdim ama geç kaldınız. Sizde bana kaldınız. Artık benim misafirim olamaz. "
" Fazla konuşma ve fazla ortalıkta görünme ama ortadan da tamamen kaybolma. " diyen bir sesle irkildim. Arabada bir ben varım, bir Adar var birde kaynanam olacak hanımağanın başka köyde yaşayan kız kardeşi. Ses erkekten geldiğine göre Adar söyledi.
" Anlamadım. " dedim.
" Bundan sonra diyorum fazla konuşma, ortalıkta dolanma ama seslenirlerse ortaya çık. Allah.. " dedi ve durdu.
" Allah bildiği gibi yapsın. En doğrusunu o bilir. O ne eylerse güzel eyler. " dedi ve sustu. Allah mesut etsin dememişti çünkü sanırım olmayacak duaya amin demek istemedi. Amcasının evine gelin gidiyordum ama bana acımıştı. Beni uyarmıştı kendince. Herhalde yani. Öyle görünüyordu.
Size kocam olacak Mirza' dan bahsetmek isterdim ama fazla bir şey diyemem. Uzun boylu ve esmer. Gözlerinin rengini bile bilmem. O kadar yakından görmedim hiç. Ben size Adar' dan bahsedeyim.
Adar ’ın yüzü, dağların sert hatlarını yansıtan, keskin hatlara sahip. Yüzü oval biçimde, güçlü çene yapısıyla dikkat çekiyor. Gözleri, derin ve etkileyici bir kahverengi tonunda, hatta sanırım bal rengi, bakışları hem kararlı hem de içten bir sıcaklık taşıyor. Kaşları kalın ve belirgin, gözlerinin üzerindeki doğal kıvrımlar, ifadesine derinlik katıyor. Adar ’ın saçları, kısa kesilmiş ve koyu kahverengi renginde. Saçları, köyün iklimine uygun olarak genellikle dağınık veya hafif taranmış görünür. Sakalı ise kısa ve düzenli bir şekilde kesilmiş, çene çizgisini vurgulayan hafif bir kirli sakal şeklindedir. Adar, sağlam ve atletik bir vücuda sahiptir. Dağ köylerinde geçirilen zamanın getirdiği fiziksel güç, onun kaslı ve dayanıklı bir yapıya sahip olmasına neden olmuş olmalı yoksa köyümüzde spor salonu yok elbette. Omuzları geniş, bel kısmı ise dar. Vücut yapısı dengeli ve fit görünüyor.
Genellikle rahat ve şık bir ceket giyer, altına ise sağlam bir pantolon ve klasik botlar tercih eder. Kıyafetleri, köyün zorlu hava koşullarına uygun olarak hem şık hem de işlevseldir.
Adar, köyde saygı gören bir genç adamdır. İyi kalpli, dürüst ve yardımsever kişiliğiyle tanınır. Zorluklar karşısında soğukkanlı kalabilen, liderlik vasıflarına sahip biridir. Doğayla ve köy halkıyla olan güçlü bağı, onun karakterinin temel taşlarını oluşturur. Adar ’ın yakışıklılığı, sadece fiziksel özelliklerinden değil, aynı zamanda içsel çekiciliğinden de gelir. Kendine güvenen duruşu ve derin, samimi bakışları, etrafındakileri etkileyen bir karizma yaratır. Gülümsemesi, genellikle içten ve dürüsttür, çevresindekilere rahatlık ve güven verir. Adar bize tarlada " Kolay gelsin. " der. Bizde " Sağ ol. " deriz. Bütün sohbetimiz bu kadardır ama Adar insandır. Bizi de insan yerine koyar. Köyde beğeneni çoktur ama kimseyle muhatap olmaz o yönden. İşle ilgili bazı sorular sorar bazen. Öyle bir kaç cümle kurmuşluğumuz vardır. Bitince kerede suyunu verdi bana. Tarlada çalışırken bayılacak gibi olmuştum.
" Doktora ya da evine gitmek ister misin? " diye sordu.
" Teşekkür ederim gerek yok. Daha iyiyim. " dedim. Aslında daha kötüydüm. Suyu verirken eli elime değmişti ve kalbim hızla çarpıyordu.
Adar köye de faydalıdır. Ağaçlandırma projeleri, köy altyapısının iyileştirilmesi gibi işlerle uğraşır. Köyde hayvancılığın tekrar gelişmesi için çabalar. Bir de köyde sudan sorumludur. Duyduğuma göre amcasına bile iltimas geçmezmiş. Köylünün kendi ufak tarla bile denmeyecek bahçelerine öncelik verirmiş.
Adar' ı neden anlattım? Çünkü Adar o ailede " Yazıktır bu kızda insan yapmayın etmeyin. " diyebilecek tek kişi. Çünkü o benim kalbimi çarptıran ilk kişi ve şimdi beni kalbimin atmayı durduracağı yere götürüyor. Kefenimle çıkacağım eve. Normal bir şekilde evlensem babam boşanmama izin verirdi. Bana kapısını da açardı ama ben berdelle evleniyorum. Berdel bozulmaz. Bozulursa kan dökülür.
Adar beni ömrümün son durağına Ağa evine getirdi. Adar' a son bir kez baktım. Bir daha ona böyle bakamam. Evli bir kadın olacağım. Kocam ne olursa olsun bana yakışmaz.
" Aman aman, yandım amman
Kurşun gibi izler
Son bakıştaki o gözler
Kaldı aklımızda."
Ne güzel demiş Sezen Aksu. Bu ona son bakışım. Son. Bugünün esas kelimesi bu sanırım.
Burada önce imam nikahı kıyılacak, hem abimle Şilan' ın hemde Mirza ile benim. Abim ondan sonra rahat bırakılacak. Bir kaç saat sonra olacak düğün için hazırlık yapacak. Kısacası babamı yine borca sokacak. Babam boynu bükük almaz Şilan' ı.
Diğer evlerden çok daha büyük ve dikkat çekici ağa evi. Taşlardan yapılmış, kalın duvarlarıyla adeta dağların kendisi gibi sağlam. Bu evin her köşesi, ağanın köydeki prestijini ve zenginliğini gösteriyor. Evin duvarları büyük, düzgün taşlardan yapılmış. Çatıysa kalın kiremitlerle kaplı, kışın karı ve soğuğu içeri almıyor. Her detayda, evin ne kadar büyük ve etkileyici olduğunu hissedebiliyorsunuz. Ağa' nın evinin etrafında geniş bir bahçe var. Meyve ağaçları, sebze yatakları ve rengarenk çiçeklerle dolu. Bahçede dolaşmak, insanın doğayla daha yakın bir bağ kurmasını sağlayabilir ama bahçede gezmeme izin verecekler mi bilmiyorum çünkü bahçede aileden olmayan erkekler de oluyor. Çalışanları var. Ayrıca, köydeki hayvanların barınması için özel bir ahır da bulunuyor. Evin içi de etkileyici. Geniş bir salon var; burada büyük bir şömine bulunuyor. Kışın, bu şömine etrafında toplanıyorlar mı acaba? Hem sıcacık hem de rahat bir ortamda oluyordur.
Arabadan benimle bir inen kadın beni üst kata çıkardı. Bir kaç kapı açıktı.
Yatak odaları oldukça geniş ve konforlu görünüyordu. Ağa, köydeki diğerlerinden farklı olarak, hem aile üyeleri hem de önemli misafirler için ayrıcalıklı bir alan sağlamış sanırım. Misafiri çok olur Ağa' nın. Ayrıca, burada antika eşyalar ve el yapımı halılar gibi detaylar var evin zarafetini artırıyor. Bu ev, köyümüzdeki sosyal etkinliklerin merkezi. Bazı düğünler, büyük toplantılar ve geleneksel kutlamalar burada yapılıyor. Özellikle kış aylarında. Bir iki kez geldim bende ama sadece bahçesine. Eve öyle herkes giremez. Ağa' nın evi, sadece bir yaşam alanı değil, aynı zamanda köyün kalbi. Burada yaşam, hem güzellikleri hem de zorluklarıyla tüm köyün hikayesini yansıtıyor. Ama benim için zorlukların yuvası olacak sanırım. Burada misafir olmak keyifli olabilir ama gelin olmak üstelik istenmeyen gelin olmak son derece zor olmalı. Kadın beni bir odaya bıraktı ve beklememi söyleyip gitti. Evlenmeme sadece sayılı zaman kalmıştı. Ve ben o zaman gelmesin diye her şeyi oyalayabilirdim. Yatağın kenarına oturdum. Başım önde öylece bekliyordum. Bir ses duydum.
" Kız bu mu? "
Küçümseyen sesiyle kafamı kaldırınca onu gördüm. Müstakbel kocamı. Benden tiksiniyor gibi bakıyordu. Kapıda duruyordu ve öylece sanki bir böcek görmüşte tiksiniyormuş gibi bir ifadeyle beni süzüyordu. Şimdiden bu olmuştum. Neyse ki hayal kurmadım. Umutlarım yoktu. O yüzden yıkılmadım. Gözümü diktim.
" Bu değil Zilan. Benim adım Zilan. " dedim.
Bu benim hayatımın son günüydü. Yeni hayatımın ilk günü falan diyemiyorum. Bu gözler beni yaşatmak istiyor gibi bakmıyor. Aslında kimseye ihtiyacım yok yaşamak için ama bu gözler yaşamama izin verecek gibi de bakmıyor.