6. Bölüm: Zamansız Öpücük

2866 Words
#Cüneyt Kendime geldiğimde annem haricinde Sedef, Fatih, Güneş ve doktor etrafımda izbandut gibi dikilmişlerdi. Allah'tan annem yok! Onu ve bastonunu çekemezdim! Doktor "Cüneyt Bey kendinizi nasıl hissediyorsunuz?" diye sorunca "Orta şekerli kahve gibi." dedim. Doktor bana şaşkınlıkla bakarken Sedef yanıma gelip elimi kavradı. "Sevgilim doktora düzgün cevap versen!" diye uyarınca elimi çekip "Ben sana küsüm!" dedim alıngan bir tavırla. Sedef tekrar elimi kavrayıp elime öpücük bırakınca pamuk şeker gibi yumuşacık oldum. "Seni çok seviyorum. Sen de biliyorsun." deyince güldüm. "Evet biliyorum ama gereksiz abartıyorsun." diye savunmamı yeri geldiğinde dile getirmekten çekinmedim. "Doktorun sorusuna cevap verseniz!" diye kızan Güneş’le gözlerimi devirmek istesem de doktora baktım. "Doktor halsiz hissediyorum. Etrafta şeytan, kalleş ve Azrail görüyorum. Fakat buna ek olarak annem ve bastonu eksik!" dediğimde doktor elindeki kâğıda baktıktan sonra gözlerini gözlerime dikti. "Cüneyt Bey düzgün cevap verseniz biz de işimizi yapsak!" diye alttan alta sopa gösterince "Bitkin hissediyorum ama şeytanlar konusunda haklıyım." dedikten sonra Sedef'e baktım. "Sevgilim şeytan, dostum kalleş, özel yönetici asistanım Azrail'im. Özellikle özel yönetici asistanımın elinde olsa canımı alır. Anam desen bastonuyla kafama tokmak niyetine vuruyor!" dememle doktor bana baktı sonra elindeki verilere baktı. "Narkoz da vermedik ama ateşiniz yükseldiğinden dolayı halüsinasyon görmeye devam ediyorsunuz!" diye laf sokunca omuz silktim. Doktor bıkkınca nefesini verdikten sonra "Hemşire size bir serum daha verecek!" dedi. "Teşekkür ederim." Doktor geçmiş olsun diledikten sonra odadan çıkınca Fatih "Geçmiş olsun." dedi. Ardından alıngan bir tavırla "Bana kalleş dedin!" demesiyle "Dua et babanı seviyorum yoksa kalleş oğlu kalleş derdim!" dedim. Fatih "Cüneyt!" diye beni uyardı. Ah, çokta umurumda! "Dost hem kara hem de iyi günde belli olur derler. Sen benim kara günümde telefonumu açmadın!" diye kızdığımda "Ne zaman?" diye şaşkın şaşkın sordu. "Bir de utanmadan salağa mı yatıyorsun!" diye kızsam da Fatih "Beni aramadın!" diye ısrar etti. "Dün gece seni aradım ama sen bana hiçbir zaman dönmedin! Öldüm mü kaldım mı düşünmedin? Olmaz olsun senin gibi dost, kalleş!" dedim. Ardından Güneş'e bakıp hafifçe gülümsedim. "Azrail’ime haber saldım gelip beni kurtardı. Canımı sonra alacağını söyledi. Ben de eyvallah dedim." Güneş sinirle bakmaya başlayınca "Ne, yalan mı?" diye sordum. Fatih ise telefonunu çıkarıp bir şeylere baktıktan sonra "Hayır, cevapsız çağrı gözükmüyor!" diye kendini savununca aklıma dank eden gerçekle dudaklarımı ısırma ihtiyacı hissettim. "Hamiyet teyzeden aradım ya, pardon dostum!" dedim. Fatih "Az önce kalleştik!" diye alınganlıkla konuşunca "Kim dedi, söyle bana gidip alayım bir nefeslik canını!" dememle Fatih gülümseyince "Özür dilerim. Hamiyet teyzeden aradığımı unuttum ama sen neden tanımadığın numaraları açmıyorsun?" diye sona doğru mantıklı sorumu sordum. “Neden açayım Cüneyt!” diye saçma bir cevap verince kendimi işaret edip “Bunun için açabilirsin. Açarken incilerin dökülmez. Baktın gereksiz biridir kapatırsın. Baktın tekrar arıyor engel vurursun!” diye konuşurken Fatih bana baygın bakışlarını yolladı. Sedef "Hamiyet teyze mi seni korudu?" diye sorusunu sorup tehlikeli bakışlar atmaya başladı. "Benden çok etkilendi. Aklını başından alırken dilini de yutmasına neden oldum!" dediğimde "Cüneyt!" diye çığıran sesle hazır hastanedeyken kulak doktoruna da görünmeyi aklıma not ettim. "Ben, ona Sedef benim sevgilim çek o kenevir gözlerini benden dedim ama yaşına başına bakmadan kafayı bana taktı. Ben de o sırada aradan sıvışmaya çalışırken o da seni yemiş!" "Cüneyt damarıma basma!" diye uyarınca sesime üzgünlük katarak konuşmaya devam ettim. "Sevgilim sakin ol! Yaşlı kadın gözüne hoş gelmişim! Benim suçum ne?" desem de Sedef "Seninle evde görüşeceğim!" demesiyle inanmadığını anladım. "Cüneyt Bey benim işim bitti!" diye kendini hatırlatan öbür şeytanla başımı salladım. "Sağ olun, iyi günler dilerim." Güneş başını sallayıp odadan çıkarken Fatih "Ben de gideyim!" deyince "Git!" dedim. Fatih’le Güneş çıkınca Sedef elimi kavrayıp "Fatih, Güneş'ten hoşlanıyor gibi!" demesiyle neredeyse gözlerim yuvalarından çıkacaktı. "Ne!?" dediğimde "Valla bana öyle geldi. Bak nasıl pesinden gitti!" demesiyle şaşkınlıkla bakışlarımı kapıya diktim. "E, bir şeyin kıymeti o şey göz önüne çıkmaya başlayınca anlaşılır diye boşuna dememişler!" diyerek Sedef'e döndüğümde anlamsız bakışlarla bana baktı. "Nasıl yani?" diye sorduğunda Fatih’le aramızdaki konuşmayı anlattım. Sedef tekrar bana sert sert bakıp "Ben bu Fatih'i gebertirim!" diye bağırınca en iyi çözümün Sedef'e soğuk su içirip bir süreliğine ses tellerini hasara sokmak olduğuna karar verdim yoksa her an işitme kaybıyla yüz göz olabilirim. Yani gerçekten anlayamıyorum? Bir insan bir insanın kulağının dibinde niye yüksek frekansta bağırır? "Sakin ol ya!" dediğimde öfkeyle yerinden kalktı. "Nasıl sakin olayım? Senin hayatında olduğumu bile bile sana Güneş’le birlikte olmanı teklif etmiş!" diye bağırınca "Ben de ona teklif ettim!" dememle yüzüme inen tokat bir oldu! "Ah!" diye ses çıkardığımda Sedef sinirle "İkinizde ayrı şerefsizsiniz!" demesiyle şaşkınlık ona baktım. "Nasıl yani?" diye merakla sordum. "Cüneyt beni delirtme!" diye bağırıp odadan çıkınca arkasında bakakaldım. "Yani doğruyu söyledim yine tokat yedim." Yok bence ben de uğursuzluk var. Ben en iyisi gidip kurşun falan döktüreyim. Bıkkınca yatağa uzanıp gözlerimi yumdum. "En iyisi uyku!" dedikten sonra yanağımdaki ağrıyla gözlerimi yumdum. ★★★★★ #Güneş Yeminle bu adam hem zaman hem mekan hem de insan israfı! Resmen insanlara ceza için Tanrı Şiva tarafından yollanan bir yıkım tanrısı! "Güneş!" diye ardımdan seslenilmesiyle duymazlıktan gelip yürümeye devam etsem de birkaç adımdan sonra Fatih Bey karşımda dikilmişti. "Nereye gidiyorsun?" Tek kaşımı kaldırıp "Anlayamadım!" dedim. Elini saçına götürüp "Şirkete gideceksen beraber gidelim." demesiyle "Gerekmez!" dedim katı bir tavırla. Sağ yapıp ilerlemeye devam ettiğimde kolumdan tutulmamla sakinlikten eser kalmadı! Kolumu hızlıca çekip "Ne yaptığınızı zannediyorsunuz!" diye bağırdım. Fatih Bey etrafına bakıp ardından bana baktı. "Sakin ol!" diye uyarınca "Size hayır dedim ve bitti!" dedikten sonra cevap vermesine müsaade etmeden çıkışa yöneldim. Arabama doğru ilerlerken "Güneş!" diye seslenilmesiyle sabır dileyip arkamı döndüm. Sedef topuklu ayakkabılarıyla yere vura vura yanıma geldi. Kollarını göğsüne dolayıp "Seninle Ömer gerçeğini konuşmak istiyorum!" demesiyle duruma anlam veremesem de "Gerek yok!" dedim. "Var!" dedikten sonra bana birkaç adım yaklaşıp kollarını göğsünden çözdü. "Söyleyeceklerimi iyi dinle!" diye emir verse de Cüneyt ve Fatih Bey arasındaki konuşmayı duydukça sinirlerim zıpladı. Ellerim yumruk hâlini alırken "Gidip hesabını ikisine de sorabilirsin!" der demez aracını yönelmesiyle öfkeyle hastaneye geri döndüm. Girişte Fatih Bey'i göremeyince üst kata, patron bozuntusunun odasına doğru yöneldim. Kata geldiğimde bu sefer onu öldürmekten beter edeceğimin bilincindeydim! Kapıya doğru ilerleyip kapı kolunu indirdim. İçeriye girdiğimde içerde sadece patron bozuntusu vardı! Öfkeyle kapıyı çarpıp ona doğru ilerlediğimde bana döndü. Gözünden akan yaşı görünce şaşkınlıkla yerimde durdum. Sonra gülerek bana bakıp "Güneş Hanım sizi Sedef zannettim ve duygusal yönden onu etkilemek için ağlama numarası yapacaktım ama siz geldiniz!" dese de bu savunma türünü yakından tanıdığım için bozuntuya vermedim. "O zaman o kulaklarınızı açın ve beni iyi dinleyin!" diye ilk kez kendimi zorlayarak bağırdım. "Buyur Azrail'im seni dinliyorum!" diye dalga geçince eski hâline büründüğü için ben de eski sinirime bürünebilirim! "Siz ne terbiyesiz bir adamsınız!" diye bağırdığımda şaşkınlıkla eliyle kendisini işaret etti. "Bana mı söylediniz?" diye sormasıyla öfkeyle ona yaklaşıp yüzüne tokadı indirdim. "Ah, yeter artık!" diye isyan edince "Bence de yeter!" diye bağırdım. Elini yüzünden çekip sinirlenmeye başlayan siyahları bana dikti. "Acaba neden tokat yediğimi öğrenebilir miyim?" diye sorunca öfkeyle Sedef'in anlattıklarını ona anlattım. "Vay, kadın kadının düşmanı derler ama Sedef'in bu hareketinden sonra o söz benim için anlamını yitiriyor!" demesiyle sinirden yerimde tepinmem üzerindeydim. "Dengesiz!" diye bağırdım. "Bir kere Fatih başlattı. Ben de olmaz sen ol dedim ama bu kadar alındıysanız gidip beni kız arkadaşlarınız arasında dedikodu malzemesi yapıp birbirinize paslaşabilirsiniz. Böylelikle ödeşmiş oluruz!" demesiyle artık sinirlerime hakim olamayacağımı anladım ve bir iki adımda ona yaklaştığım gibi her sabah aynanın önünde 1 saat boyunca özenle taradığı saçlarını çekmeye başladım. "İmdat!" diye bağırıp ellerimi çekmeye çalışsa da bırakmayacaktım. Resmen beş yılda başaramadığını iki günde başarıp beni delirtti! "Hastanede adam öldürüyorlar! Yardım eden yok mu?.." diye avaz avaz bağırmaya devam edince saçına daha sert asılıp saçlarından kocaman bir tutum kopardım! "A!!!" diye çığlığı odayı doldururken aklıma gelen sahneleri silip elimdeki saçlara baktım. Aklıma gelen anılar kalp atışımı zorlarken hangi ara kendimi bu kadar kaybedip canileştiğime şaşırdım. "Saçım!" diye üzgünce konuşan patron bozuntusuna baktığımda gözleri dolu bir şekilde elime bakıyordu. Göz göze geldiğimizde ise öfkeyle yüzüme bakıp kolumu tuttuğu gibi kendisine çekerken korkudan dengemi kaybedip tam kucağına düştüm. Altımda hissettiğim şeyle yutkunamazken patron bozuntusu "Güneş Hanım saçımı kopararak ölüm emrinizi yazdınız!" dedikten sonra kolumu bırakmak yerine ellerimin arasındaki saçlarına baktı. "Ben sizi büyütmek için ne çabalar ne paralar ne saatler harcadım!" diye üzgün bir sesle konuşup kafasını kaldırdığı gibi eğik olan başımla dudaklarımız tekrar birleşti. İkimizde şaşkınlıkla birbirimize bakarken zaman durmuş gibiydi. #Cüneyt Yeminle talihim yok! Neden Güneş’le kavgamız dudakla son buluyor? Of delireceğim en kötüsü de bunu Sedef'e anlattığımda yine tokat yiyeceğim anlatmasam sanki onu aldatmışım gibi hissedip kalbim ağrıyacaktı! Bir dakika ya biz niye Güneş’le hâlen dudak dudağa göz gözeydik! "Ya!!!" diye bağırıp Güneş'i ittiğimde kocaman açılan mavi gözleriyle bana şaşkın şaşkın bakarken "Dudaklarımdan uzak durun!" diye kızdım. Bana yine tepki vermezken tekrar transa girdiğini düşünüp merakla ona baktım. Güneş ise bu sefer elini dudaklarına götürüp "Yine!" demesiyle birazdan yine tokat geleceğini anladığım gibi ondan uzaklaşıp arkamdaki yastığı önüme alarak kendime siper ettim. Güneş'ten kıpırtı gelmezken yastığı indirdiğim gibi yüzüme inen tokatla gaflete düştüğümü anladım. "Ya!" diye bağırdığımda "Seni öldürürüm Cüneyt!" diye bir dişi Arslan edasıyla bağırdı. Bu arada söylemeden geçemeyeceğim hayvan belgeseli izlemeyi çok seviyorum onun için insanların tepkilerini genellikle hayvana benzetiyorum! Şu anda da Güneş Arslan, eli pençe ve ben avım! Tanrım bu an tıklanma rekoru kırabilir mi? "Sizin başınız eğik olduğundan dolayı dudaklarımız birleşti!" diye bağırdım. Bana öfkeyle bakarken umursamazca yüzüne bakıp “Kabahat siz de. Lütfen kendinize tokat vurunuz!” dedim. "Senden nefret ediyorum!" diye bağırınca gülmemek için kendimi zor tuttum ama dilime hakim olamadım. "Görende kapınıza Güneş; evimin kadını, başımın tacı, gönlümün sultanı, hayatımın yegâne temeli beni sev ne olur yoksa ölürüm diye yatmışımda benden nefret etmeniz beni yaralasın!" dedim alayla. Güneş duraksadı. Haklılığıma hak verdiğini anlayınca ben de onun haklılığına hak vermeye karar verdim. "Özür dilerim!" dedim. Mavi gözleri kocaman açılmaya devam ederken "Sizi sinirle olsa bile Fatih’le birbirimize yamamaya çalışmamız büyük hataydı ama sizin robotik tavırlarınızdan nefret ediyorum. Biraz gülümseyen bir çalışan olsaydınız size karşı daha saygılı olurdum ama öyle değilsiniz!" dedikten sonra ardıma yaslandım. “Size ne!?” demesiyle alaycı tavrımı arka plana ittim. “Beni ilgilendirir çünkü düşük enerjili, meymenetsiz, suratsız insanlarla iş yapmayı sevmediğimi gayet net biliyorsunuz!” diye hatırlatma yaptım. Konuşmamasıyla sıkkınca soludum. "Dediğim gibi ödeşmek isterseniz arkadaşlarınız arasında beni birbirinize yamayabilirsiniz." Bu sefer o alayla yüzüme bakıp "Sizin gibi düşük karakterde biri değilim!" diye laf soktu. "Haklısınız karakter olarak erdemli bir kadın olsanız da canilikte akrebe bile taş çıkarırsınız!" dedikten sonra yatağın üzerindeki saçlarıma baktım. Tel tel dökülen saçlarımdan gözümü alamazken öfkeme yenilmek istemediğimden "Şimdi beni yalnız bırakın!" dedim. "İstifa edeceğim!" demesiyle ona bakmadan omuz silktim. Yatağın üzerindeki saçlarımı elime alıp "İstediğinizi yapın umurumda değilsiniz!" dedikten sonra üzgünce saçlarıma dokunmaya devam ettim. Duyduğum topuklu ayakkabı sesinin ardında kapanan kapıyla saçlarıma gülümsedim. "Bir gün tamamıyla yok olduğunuzda o zaman belki içi soğur." Yastığı elime alıp başımın altına koydum. Yatağa uzanıp üzerimi örttükten sonra özenle büyüttüğüm saçlarımın kopan her bur teline hayal kırıklığıyla baktım. Bu görüntü gittikçe içimi daraltırken çareyi gözlerimi yummakta buldum... ★★★★★ #Güneş Hayır, düşünmeyeceğim! Yanlışlıkla oldu! Sadece yanlış!.. "Hayır dediysem hayırdır!" "Ne diyorsun kızım?" diye soran annemle bakışlarımı ona çevirdim ve aklımdaki Cüneyt Bey yüz ifadesini sildim. "Bu eve gelip sana yemek yapacağıma keşke iyileşene kadar benim evimde kalsaydın!" Annem başını sallayıp gözlerini duvara dikti. "Baba-" "O benim babam değil!" diye öfkeyle bağırıp elimdeki fasulyeyi işini bıraktım. Annem başını sallayıp "Onu bırakıp gelemem!" demesiyle az önce bıraktığım fasulyeyi öfkeyle elime alıp koparmaya başladım. "O seni zamanında başkaları için çok bıraktı ama sen her zamanki kerizliğinle ona geri döndün!" diye kırgınlığımı annemin gözlerinin içine haykırdım. Gözlerinin dolduğunu görünce sinirle elimdeki fasulyeyi sıktım. "Bir gün kocan ve çocukların olduğunda umarım benim gibi olmazsın!" dedikten sonra gözlerinden yaş süzülmesiyle pişmanlıkla dilimi ısırdım. "Ben ne yaptıysam sizin için yaptım!" demesiyle az önceki pişmanlığımın yerine öfke aldı. “Beni bir gün anladığında umarım geç kalmazsın!” Söylediğiyle öfke bedenimi daha çok esir etti. "Haklısın!” diye bağırıp alayla yüzüne baktım. “Bizim için hem kendin hem biz dayak yedik! Bizim için her gün et pişirip kocanın önüne koydun! Bizim için her sabah uyanıp kahvaltı hazırladın! Her aldatmanın ardında önümüzde gözyaşı döküp hem kendini hem bizi kahrettin! Bizim için dayak yedikten sonra hiçbir şey olmamış gibi kocanın yatağına girdin! Sabahına da güle oynaya uyandın! Üstüne üstün çektiğimiz acıları, sefaletimizi görmene rağmen yine bizim için çocuk doğurdun! Bizim için çocuk sevincimizi, gelecek hayallerimizi çaldın anne!" dedikten sonra akan gözyaşlarımı silip derince soludum. "Sen her şeyi bizim için yaptın anne, özür dilerim!" dedikten sonra yerdeki fasulye kabını alıp hızlıca odadan çıktım. ★★★★★ Dün annemle geçirdiğimiz iç açıcı olmayan konuşmanın ardında yemeğini hazırlayıp babam olacak adam eve gelmeden evden çıkmıştım. Ev için gerekli alışverişi yapıp annemin ihtiyaçlarını giderdikten sonra evime gelebilmiştim. Şimdi ise hayat bana rahat yüzü gösteremeyeceğine ant içmiş gibi karşımda Handan Hanım duruyordu. Malûm günden beri bakışları sertleşen kadının ne için evime geldiği merak konusuydu! "Sizi dinliyorum Handan Hanım!" Beni baştan aşağı süzdükten sonra gözlerime odaklandı. "Cüneyt'ten ayrılacaksın!" demesiyle sabır diledim. "Bizim aramızda bir şey yok!" diye bastıra bastıra konuştum. Başını olumsuzca sallayıp "Ömer seni seviyor!" demesiyle gözlerim kocaman açıldı. "Seviyor derken!" dedim şaşkın şaşkın. "Bildiğin sana aşık!" diye kızmasıyla ne diyeceğimi şaşırdım. "Onun için sen ve rezil Cüneyt'i uyarmaya geldim. Ömer'in sizin yüzünüzden üzülmesini istemiyorum!" demesiyle yumruğumu sıktım. "Ne benim ne de Cüneyt Bey'in birbirimize karşı bir duygusal bağımız var!" dedim. "Şirketten ayrıl!" demesiyle sinirlerim iyice bozuldu. "Şirketten kendim istersem ya da patronuma karşı hata edersem ayrılırım ve şirkette söz hakkınız olmamasına rağmen bana şirket için emir veremezsiniz!" dedim tane tane. Bana öfkeyle bakarken "Cüneyt'i memnun-" "Kesin sesinizi!" diye bağırdım. Ayağa kalkarak "Ne ben ne de Cüneyt Bey sizin yanlış anlamınıza neden olan görüntü yüzünden ağır ithamlarınızı dinlemek zorundayız!" dedikten sonra elimle kapıyı gösterdim. "Cüneyt Bey'in sadece özel yönetici asistanıyım ve ben istersem istifa ederim istemezsem Cüneyt Bey'e karşı işleyeceğim hata sonucunda Cüneyt Bey işime son verebilir!" Bastonunu yere vurarak "Seni rezil, aşığın seni kovsun da o zaman dilini bana karşı uzatamayacağını anlarsın!" dedikten sonra ayaklanıp dibimde durdu. "Baban olanları duymuş ama bu sefer hâline üzülmedim!" demesiyle "Defolun evimden!" diye bağırdım. İğrenerek yüzüme bakarken yüzüne tükürmemek için kendimi zor tutuyordum. Yavaş yavaş kapıya yöneldiğinde "Ömer'i üzerseniz sizi mahvederim!" diye tehdit etmeye devam etti. "Cüneyt'i Ömer'in gözünün önünde öpmemi istemiyorsanız o iğrenç ağzınızla birlikte kendinizi de alıp evimden çıkın!" dedim kapıyı açarak. Şaşırınca gülümseyerek yüzüne baktım. "Delirince ne kadar fena olduğumu hatırlıyorsunuz değil mi?" diye alayla sordum. Cevap vermemesiyle "Güzel. Şimdi çıkın gidin evimden!" diye son bir defa bağırdım. O ise bastonunu kapıya vurarak "Hele bir dene ben sana ne yapacağımı iyi bilirim!" diye tehdit edip kapıyı sertçe vurup gitmesiyle hızlıca kapıyı ardında kapattım. "Geri zekâlı!" diye bağırıp lavaboya yöneldim. "İlle iğrenç iğrenç beni konuşturacak!" Öfkeyle yüzüme şu çarparken aynadaki yansımamla göz göze geldim. "Ömer beni neden sevsin ki?" diye kendi kendime sorduğumda aklıma Cüneyt Bey geldi. Parmaklarım istem dışı dudağıma giderken beni ittiğini hatırlayarak parmaklarımı dudaklarımdan çektim. "Saçmalama Güneş! Cüneyt Bey’le aynı konumda rezalet yeseniz bile onun ne kadar manyak, aklı kaçak, ruhu çocuk gibi olduğunu unutma ve en önemlisi yalan dolan ustası!" dedikten sonra suyu kapatıp banyodan çıktım. ★★★★★ #Cüneyt Annemi dinlerken içim sıkılmıştı. "Güneş'le benim aramda bir şey yok ve kızı neden kovayım!" dedim gülerek. "Eskiden onu kovmak için bin takla atmaz mıydın?" diye sorduğunda "Sen de bunu görüp inadıma Güneş'i yanımda tutmaya devam ettiğin için şimdi ben de senin inadına onu işte tutmak için gerekirse ayaklarına kapanır işten ayrılma derim!" dedim açıkça. Annem öfkeyle bana bakarken "Şaka!" dedim. Annem biraz yumuşayınca Güneş'in Ömer’le evlenmeyi kabul etmediği için onu işten kovmak istemesini anlayamamıştım. Sonuçta herkes iyi kalpli olmak zorunda değil ve Güneş'te bu evliliği kabul etmek zorunda değil. Kabul etmedi diye onu işten kovmak ancak eski nesil kurtların işidir. Yani annemin! Sanırım Güneş'e karşı Fatih’le yaptığımız konuşma yüzünden yumuşadım. Bu iyi bir şey değil ama elimden de bir şey gelmiyor. Ne demişler başa gelen çekilir. "Kovacak mısın?" diye ısrarla sordu. "Üzgünüm!" dedim açıkça. Annemin gözleri alev alınca "Güneş'i kovmak istediğim doğru ama onunla bir yıllık ihale planlarımız var. Onun gibi işinin ehli birini bulmadıkça onu kovmam imkansız!" dedikten sonra "Bir de Ömer üzülmesin. Bu evliliği para ya da aşk karşılığında yapacak biri elbette vardır." dediğim gibi annem başıma bastonu indirdi. "Ya ne vuruyorsun!?" diye sorup başımı ovduğumda "Ömer, Güneş'i istiyor!" demesiyle "Ne!?" dedim. "Ben seni anladım!" deyince şaşkınlıkla ona baktım. "Anne düz konuş! Müneccim değilim!" dedim sakinlikle. "Sen kardeşini kıskanıyorsun!" demesiyle öfkeyle harlandım. "Ne diyorsun sen ya!?" diye bağırdığımda annem ayağa kalktı. "Ömer'in Güneş'i sevdiğini biliyordun ve bunun için Güneş’le birlikte oldun. Sonra canın sıkılınca onu kardeşine yamamaya çalıştın!" demesiyle "Anne midesiz misin?" diye öfkeyle bağırıp ayağa kalktım. "Terbiyesiz!" diyen annemle başımı olumsuzca salladım. "Ömer'in Güneş'i sevdiğinden haberim bile yoktu!” Zihnimi toplamaya çalışarak sakin kalmaya çalıştım. “Güneş’le yanlışlıkla dudak dudağa gelmek dışında bir yakınlaşmamız olmadı ve de ben bırak kardeşimi arkadaşım Fatih'in sevgilisi bile nasıl benim sevgilim olamazken onlarında sevdiği ya da sevgilisi benim ancak yengem olur!" Annem bana inanmaz bakışlar atarken hayal kırıklığıyla ona baktım. “Güneş benim sevgilim olsaydı sadece benim sevgilim kalırdı!” diye kararlılıkla konuştum. “Güneş'le rahat vakit geçirmek için kardeşimle evlendirmek ya da kardeşimi kıskanıp onun sevdiğiyle birlikte olup ardında ondan sıkıldığımda başımdan def etmek için kardeşimle evlendirmek gibi avam düşünce yapısına sahip biri değilim, olmamda ama sen kendini o kadar Ömer'e adamışsın ki beni, oğlunu tanımaya fırsat bulamamışsın anne!” diye kınarcasına konuştum. "Güneş, Ömer'in gözü önünde seni öpeceğini söyledi!" demesiyle şaşkınlıkla anneme baktım. "Güneş, Ömer'in onu sevdiğini bile bile bunu yapacak biri!" diye kınarcasına ekleyince "Yapmaz!" dedim kararlılıkla. "Kendi söyledi!" diye öfkeyle konuşan annemle "Soracağım!" diyerek üzerimi değiştirmek için dolabıma doğru ilerledim...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD