Slvya, gözünü kapatmaya korkarak ona sarılmış, çıplak göğsünün ortasına başını yaslayarak uyuyan adamı izliyordu. Çıplak olduğunu umursamadan, sere serpe yatağa uzanmıştı. Bilmediği bir evde, sadece adını öğrendiği bir yabancının kollarında olmasına rağmen huzurlu; aynı zamanda ölesiye yorgun ve bir o kadar da mutlu hissediyordu. Şimdiye kadar acıyabileceğini düşünmediği yerleri ince ince sızlıyor, ona saatler önce yaşadıklarını anımsatıyordu. Umutsuzluktan, sıkıntıdan çöküşe geçen hayatı imdat çığlıkları atarken şu an yakalandığı fırtınaya inanamıyordu. Tam olarak, duyunca vay canına, dediği maceralardan birinin içine düşmüştü. Tüm bunlar yaşanırken kendinde bulduğu cesarete hala şaşkındı. Hesap verecek bir sevgilisinin olmaması, annesinin ölmesi, işinden kovulması, aldatılmak ve macera