Engin
Sonunda mesai saati bitiğinde kendimi aşarı attım. Arabamın yanında ki adama yaklaşırken gelecek kişi olduğunu bilsem de tanımıyormuş gibi yaklaştım. Güvenlik koşturarak yanımıza geldi.
-Engin Bey. Şirket tarafından size gönderilen şoför. Adı Mustafa.
Baştan aşağı baktığımda baya iyi olduğunu gördüm. Genç ve yakışıklı bir tipti. En son gözlüklerimin üstünden göz göze geldik.
-Kapıyı açmayı düşünüyor musun?
Anlık şaşırsa da hemen kapımı açtı. Koltuğa yerleşince öne binmesini bekledim. Amirin gönderdiği elaman olsa da bekleyecektim. Yola çıktıktan bir süre sonra yan koltuğuna dosyaları attım. Saniyelik baktıktan sonra aynadan göz göze geldik.
-Komiserim.
Gözlüğü çıkarınca gülümsediğim anda rahatladı. Öne yaklaşıp omuzunu tuttum. "İlk görev mi?" Onaylayan bakışlarını görünce "Bu daha çok işimize yarar. Hayırlı olsun." dedim. Şu anda yanımda tecrübeli biri olsa dikkatleri üstüne çekebilirdi. Geriye yaslanıp telefonu elime aldım.
-Erhan'ın attığı adrese gideceğiz. Her şeyi aklında tut. Aşırı bakma ve ilgisiz görün. Amirine de rapor vereceğini unutma.
Yine hızla onayladığını görünce heyecanlı olduğunu gördüm. Biraz alışsın diye "Nerelisin?" diye sordum. Mesut'tan sonra başkası ile çalışmak kolay olmayacağı kesindi. Yine de görev için alışmaya çalışacaktım.
-Muğla, komiserim.
-Engin Bey.
Uyarımı anlayınca tekrar etti. "Ailen orada mı?"
-Evet.
-Mustafa zor bir görevimiz olduğunu biliyorsun. Sen sadece şoförsün. Önce bunu iyi anla. Yanında silah taşımak yok.
Araya girip "Sizi nasıl koyacağım?" dedi. Gülümsedim. Bana görece ilk başladığım zamanı hatırlatıyordu.
-Ben nerede takıldığı belli olmayan biriyim. Yani korunmaya ihtiyacım yok. Gördüklerini ve benim söyleyeceklerimi amire iletmen yeterli. Anladın mı?
Birkaç saniye terettüt etikten sonra onayladı. Varacağımız yere az kaldığı için "Sana verdiğim dosyaları kaldır." dedim. Anında emirimi yerine getirdi. Yola devam ederken etrafı telefona not aldım. Konumu da amire atıktan sonra tamamen kapattım. Koltuğun arkasında ki özel bölmeye koydum. Aynı telefonun temiz olanını aldım. Ani bir durumda hazır olmak iyi olurdu.
Sonunda buluşacağız yere vardık. Erhan'ı görmesem de inmek için Mustafa'yı bekledim. Kapım açılınca yavaşça indim. Durduğumuz mekanın önünde ki kızlar bana bakınca gülümsedim. Hemen ortama akmaya meraklı tip olmalıydım. Gözlüğümü Mustafa'ya verdim.
-Sen arabada bekle.
Amirin dediği gibi yalnız değildim. Onu içeri sokmam mümkün değildi. İtiraz etmeden giderken sonunda Erhan geldi. Tabi şoförü görünce "Hayrola." dedi.
-Madem bundan sonra gecelere akacağız alkollü araba kullanamam.
Hiç hoşuna gitmediği belliydi. Sıkıntıyla "Sizinkilere nereye gittiğini söyleyebilir." dedi. Bizimki baya baya korkuyordu.
-Ya bana ne zaman karıştılar? Yine de biraz para veririm susar.
Sonunda güldüğünde "Parayla her şeyi çözerim diyorsun." dedi. Aynen bakışı attım.
-O zaman girelim.
Girdiğimiz mekanın kumarhane ile alakası olmasa da ses etmedim. Birçok boş masa ve sahnede şarkı söyleyen biri vardı. Sabırsız biri gibi "Abi bu ne ya?" dedim. Daha eğlenceli bir yere gidelim havası verdim.
-Biraz bekle. Sana unutulmaz bir gece yaşatacağım.
Çok geçmeden biri önümüze geldi. İkisi arasında bir şey konuşsa da duyamadım. Adam yolu gösterince takip ettik. Sözde lavabolara gidiyormuş gibi gözüküyordu. Bir kapı açılınca girmemizi bekledi. Yine eğlenceye vurup "Beni kaçırıyor musun?" dedim.
Önümüzde ki siyah perdeyi açınca koca bir alan ile karşılaştık. Sayamadığımız kadar masa ve kumar oynayan insan doluydu. Heyecanla adım attığımda "Burası ne?" dedim. Gülerek baktığımda "Biraz kazanalım mı?" dedi. Tabi anından kabul ettim. Bizi bir masaya aldılar. Oturanlara baktığımda hepsi bir an önce başlamak için sabırsızdı. Erhan bana yaklaştı.
-Asıl eğlence bu.
-Bakalım öyle mi?
Kartalar dağıtılmaya başladığımda birazda etrafa göz gezdirdim. Buranın Haluk ile bir bağlantısı var mıydı, bunu bilmiyorum. Elimizde ki bilgilerde adamın kumar işi yoktu.
-Başlayalım.
Önüme döndüğümde dağıtılan kartları aldım. Zaten kaybedeceğim için diğerlerine ayak uydurdum. Erhan'ın ara ara verdiği bilgiler ile devam ettim. Onun keyfi gayet yerindeydi. Kaybetmeye doymuyor içtikçe oynuyordu. Masa da bıraktığımız para az değildi. Sonunda biri çekildiğinde bu gece bir şey elde edemediğim için sinirim bozuktu. Saatlerimi bu boş işe vermiştim. Erhan'ın üstünden fazla mı hayal kurmuştum? Peşine düşmem gereken başka biri miydi? Umudumun tükenmişti ki masaya biri yaklaştı. Dikkatle baktığımda bizi buraya getiren kişiydi. Erhan'ın kulağına bir şeyler söyledi. Direk kalktığını görünce kolunu tuttum. Fazla içtiği için kafası pek yerinde değildi. Dönüp baktığında "Nereye?" dedim.
-Biriyle görüşeceğim.
Hemen ayağa kalktım. Kulağına yaklaştım. "Beni yalnız bırakma. Bende geleyim." İtiraz edecek modda olmadığı için tamam dedi. Birlikte geldiğimiz yönün tersine yürüdük. Önce bir koridora girdik. İki adamın beklediği kapının önüne yaklaştık. Bizi getiren adam önce bize döndü.
-Üstünüzü arayacağız.
Ne olduğunu anlamadan iki adam yaklaştı. Bizi baştan aşağı kontrol edince kimle görüşeceksek önemli olduğunu anladım. Temiz çıkınca kapıyı açtılar. İçeri girdiğimizde koltukta oturan kişi dikkatimi çekti. Tabi dört köşede duran adamları da unutmamak lazımdı. Bu adam Haluk olmasa da yasa dışı kumar işletiyordu. Operasyon yaparken burayı da unutmamak iyi olurdu.
Karşısında ki koltuğa oturduğumuzda bana bakarak "Uzun zaman oldu." dedi. Erhan ile daha önce görüştüğünün imasını yapmıştı. Burada ne döndüğünü anlamak için sadece izliyordum.
-Benimle ne konuşacaksın Eyüp?
Erhan direk konuya gir dese de hala bana bakıyordu. Başkasının yanında konuşmak istemediği belliydi. Toparlandığında "Arkadaş kim?" dedi. Biraz heyecanlı biraz safmış gibi araya girdim ."Ben Erhan'ın arkadaşıyım. Eğlenmek için geldim." Kahkaha attığında işe yaradığını gördüm.
-Ailen sana tehlikeli yerlere girmemen gerektiğini öğretmedi sanırım.
Gülsem de içimden o yüzü bir güzel yumruklamak geçiyordu. Artık rol yapmak benim işim olduğu için "Burası tehlikeli mi? Ben çok eğlendim." dedim.
-Masada baya para kaybettin. Hala mutlu musun?
-Para benim için önemli değil.
Yolunacak biri olduğumu fark edince keyfi yerine geldi. Erhan da "Malın kaynağı onda." deyince adamın gözleri kocaman açıldı. Bu ne demekti? Hemen tavrı değişirken "Oğlum içecek bir şeyler getirin. Misafirimiz gelince de haber verin." dedi. Ortam birden hareketlenmişti. Ne döndüğünü anlamaya çalıştım. Önümüze bardaklar geldi. İçkiler konulduktan sonra Eyüp bardağını alıp kaldırdı.
-Seninle çok güzel işler yapacağız.
Erhan'a baktığımda o da bardağı almıştı. Onu taklit ediyormuş gibi yapıp aldım. Benim hiçbir şey anlamadığımı sanıp karşılıklı gülüyorlardı. Onlar içkilerini bitirirken ben tek yudum içip elimde tuttum. İçmiyor gibi gözükemezdim. Yine de görev anında da dikkatimi dağıtamazdım.
-Bugün özel bir misafirimiz var. Seninle tanışmaya gelecekti, ama
Eyüp susup bana baktı. "Asıl iş yapacağımız kişinin burada olması sürpriz olacak." Erhan malımızı bu adama verdiyse onunla mı Haluk'a gitmişti? Biz buraya gizli geldiğimize göre de abim bilmiyor muydu? Asıl soru ise gelecek kişi beklediğim kişi miydi? Bu kadar hızlı beklemesem de eğer öyleyse başarmıştım. Kardeşimi vuran kişiyi bulmaya yaklaşmıştım. En önemlisi de çetenin içine düşecektim. Heyecanımı saklayarak bekledim.
Misafirleri geldiğimiz kapıdan beklerken başka bir kapı açılmıştı. Anlaşılan mekanın arka kapısı vardı. Herkes ayağa kalkınca bende kalktım. İçeri bir sürü siyah giyimli adam doldu. Hepsinin tipinden ne oldukları belliydi. Hepsi bir yere yerleştikten sonra üç kişi girdi. İşte bunları tanıyordum. Haluk'un yakın adamlarıydı. Mehmet, Meriç ve Nihat. Adları kadar yüzlerinin her karesini de ezberlemiştim. Büyük ihtimal kardeşimi vuran bunlardan biriydi. Amir kesin karar verme dese de ben eminim. Çok geçmeden Haluk da odaya giriş yaptı. İğrenç gülümsemesi ile yaklaştı. Eyüp'ün önünde durdu. Yakalamak istediğim adam şu an önümdeydi. Hem de bütün adamları ile birlikte. Çok istesem de yapamazdım. Hepsini içeri tıkmak için elimde güçlü kanıtlar olmalıydı. Bunu da içeri sızarak bulacaktım.
-Hoş geldin abi.
Eyüp elini öperken iğrenmemek için büyük çaba verdim. Haluk omzuna elini koyup "Bu aralar beni çok sevindiriyorsun."dedi. Bize baktığında pis gülüşüne karşılık gülümsemek zorunda kaldım. Hayatım hep böyle zor görevlerde geçse de bu sefer kardeşimin kanı o ellerde olduğu için canım yanıyordu. İki kat fazla nefret ediyordum. Hepsini yok etmek istiyordum.
-Misafirlerimiz mi?
-Evet abi. Erhan'ı söylemiştim.
Bana baktığında ne diyeceğini bilemedi. Hiçbir şey bilmeyen acemi gibi elimi uzattım. "Ben kendimi tanıtayım. Engin." Herkesin gözü benim üstümde olsa da tanışmaya meraklı biri olarak göründüm.
Gülerek elini uzattı. Tuttuğumda sıkıp kırmak istesem de "Siz?" dedim. Adamlar gerilirken o gülüyordu. Ona göre salak bir tiptim. Ne nerede olduğumu biliyordum ne de karşımdakinden korkuyordum. Saf olduğum kadar eğlenceliydim. Bunu sağladığımı bakışlarında görebiliyordum.
-Bu genci sevdim. Adım Haluk.
Elini çektiğinde önce o oturdu. Biz ise ayakta bekliyorduk. Yine aynı şeyi yapıp o izin vermeden önce oturdum. Bir de diğerlerine bakıp "Neden oturmuyorsunuz?" dedim. Erhan gergin bakışlar ile baksa da Haluk gülerek "Doğru diyor. Oturun." dedi. Herkes yerleşince Eyüp hemen konuya girdi.
-Erhan sayesinde Engin ile tanıştık. Kendi asıl iş yapacağımız kişi.
Tanışmasak da keyifle anlatmasına eşlik ettim. İş dediğine göre düşündüğüm yere varıyorduk. Haluk, Erhan'a baktı. "Geçen sefer gönderdiğin çelik çok işime yaradı. Bu ticareti devam ettirelim." Yana baktığımda Erhan gerilmişti. Odanın köşesinde duran tiplerden biri elinde çanta ile önümüze geldi. Sehpanın üstüne koyup açtı. Bir çanta dolusu para önümüzde duruyordu. Adamlar direk konuya girmişti. Anlaşılan Haluk, Eyüp'e güveniyordu. Sorgulamamıştı. Zaten bu tipler hata yaparlarsa neler olur bilirlerdi. Kendi ölümün fermanını hazırlamış olurdun.
Haluk ikimize baktı ."Siz bana istediğimi verin, ben de sizi mutlu edeyim." dedi. Malı Erhan'ın verdiği ortaya çıkmıştı. Bunu daha sonra konuşacaktık. Asıl dönen muhabbeti anlamak için "Bu nasıl bir iş olacak?" dedim.
Erhan araya girdi. "Sadece bu odadakilerin bileceği bir iş." Haluk'a döndüğünde de "Bunu düşünmem gerekiyor." dedi. Ben yanında olduğum için çekindiği belliydi. Önümde bu kadar büyük bir olay yaşanacağını bilse kesin getirmezdi. Onun saflığı da bana yaramıştı. Tabi bir anlık boşluğu ve kafasının yerinde olmamasını da unutmamak lazımdı. Resmen avucumun içine düşmüştü.
Bu cevabı Haluk'un hoşuna gitmemişti. Yüzü sertleşirken "Kurşun!" dedi. Ne döndüğünü anlamadan bilmediğim bir yerden kız belirdi. Oysa odaya girdiklerinde hepsini incelemiştim. Baştan aşağı siyah giyinmiş ve saçlarını tepeden toplamış kızı inceledim. Hem bu kızın adı neden Kurşun'du? Yeşile yakın gözleri ölümdü. Robot gibi sahibine bakıyordu. O kadar bilgi arasında bu kız neden yoktu? Şu an baya şaşkındım. Duygularımı belli etmemek için düz bakmaya devam ettim.
Haluk toparlandı. "Ya mutluluk.." dedikten sonra kızı gösterdi. Ya kabul edin ya da ölün demek miydi? İyi tehditti. Ben yine saf rolü ile "Diğer seçenek ne?" dediğinde sonunda kızın gözleri ile buluştum. Bana salak mısın diyerek bakıyordu. Değilim ama sen öyle sanabilirsin.
Haluk cevap vermeden kalkınca önümüzde ki çanta da alındı. Geldikleri gibi de hızla ayrıldılar. Eyüp telaşla Erhan'a baktı.
-Sen neyi geri çevirdiğini biliyor musun?
Bana baktığını görünce "Ben onunla konuşacağım." dedim. Kalkmasını sağladıktan sonra "Ben size dönüş yapacağım." diye ekledim.
-Artık benimle işiniz bitti. Abi sizi bulur.
Anlaşılan iyice bulaşmıştık. Benim için sıkıntı yoktu. Tamam diyerek Erhan ile ayrıldım. Mekandan çıkış yaptığımızda da karşıma aldım.
-Bana neler oluyor anlat.
Tabi yakalandığı için biraz kıvrandı. "Abi ben senin kardeşin değil miyim? Söyle yardım edeyim." Onun için her şeyi göze alan biri olmakta sıkıntı yoktu.
-Abin bilirse biterim.
Sonunda asıl sancısını söylemişti. "Sen bana ne olduğunu anlat. Bende abimin bilmemesini sağlayayım." Anından heyecan yaparken "Gerçekten yapar mısın?"dedi.
-Bilirsin para benim için önemli değil, ama sen kazanmak istersen ben eğlencesine sana katılırım. Zaten burada sıkılıyorum. Onun için yaparım.
Söylediklerim onun hoşuna gitmişti. Parayı seviyordu ve ben sıkıntı çıkarmadığım sürece devam ederdi.
-En son oynamaya geldiğimde çok fazla para kaybettim. Eyüp'e bunu para olarak değil ürettiğimiz malla ödemek istediğimi söyledim. O da daha iyi bir paraya çevireceğini bildiği için kabul etti.
Sonunda istediğim itirafı duyuyordum. Zekasına hayran oluyormuş gibi bakarken "Bu çok mantıklı." dedim. Sonra da anlamıyor gibi "Fabrikadan nasıl çıkardın?" dedin. Sonuçta öyle kolay değildi.
-Hilmi yardımcı oldu.
Kim olduğunu bilsem de tam tersi baktım. "Üretimin başındaki kişi. Seride bozuk olduğunda o hallediyor. Benim için öyle bir şey yapmasını istedim." Vay be baya baya mal çalmışlardı. Sonuçta kimse peşine düşmezdi. Hilmi birinci sorumlu Erhan'da başında ki kişiydi. Şimdi asıl sorumu sorma zamanıydı. Nefesimi tuttum "Ve abim bunların hiçbirini bilmiyor."dedim. bu cevabı net olarak almam lazımdı.
-Bilmiyor. Zaten üretim kısmı ile ilgilenmiyor.
İçinden rahatlasam da dışımdan "Bu çok eğlenceli." diyerek güldüm. Korktuğum olmamıştı. Bundan sonrası sıkıntı değildi.
-Tamam, o zaman yapalım.
Erhan da istese de "Bu adamlara bulaşırsak bir kere iş yapmayla bitmez. Emin misin?" dedi. Zaten bana bir kere iş yapmak yeterdi.
-Abi fabrika bizim. Hem para kazanmak istemiyor musun?
Gülerek evet dediğinde "O zaman sıkıntı yok." dedim. Devam edip "Sen eve git. Eyüp'ün dediği gibi onlar bizi bulursa cevabımızı veririz." dedim.
-Kurşun bizi bulmasın da...
İlk anda ne dediğini anlamasam da kızı hatırlayınca merakla baktım. Onu nasıl unutmuştum?
-O kimdi biliyor musun?
-Bilmiyorum ve bilmekte istemiyorum. Ben gidiyorum.
Zaten zor ayakta durduğu için ayrıldı. Çok geçmeden Mustafa yanımda belirdi. "Fabrikaya gidiyoruz." Arabaya yürüdüğümde hızla önüme geçip kapımı açacağı sırada "Kimse yokken yapmana gerek yok." dedim. Önce etrafa baktı sonra bana döndü.
-Burada insanlar var. Dikkat etmek iyi olur.
Kapımı açtığında bindim. Mustafa'ya adres verip olanları düşündüm. Bana zayıf bir nokta lazımdı. Bu adamlarla iş yapmayı kabul ettiğimiz anda öyle kolay olmayacağını biliyorum. Ondan sonra daha dikkati olacaklardı. Bir yol ararken dikiz aynasına gözüm kaydı. Yansıyan ışık bir anlık gözümü aldı. Arkaya döndüğümde bir motor vardı. Önce umursamasam da geçebilecekken ısrarla arkamızdan geliyordu.
-Mustafa şerit değiştir.
Gözümü ayırmadan izledim. İyice yavaşlayıp başka arabanın arkasına geçti. Şerit değiştirdik, ama hala arkadan geliyordu. Haluk peşimize birini mi takmıştı?
-Engin Bey ne oluyor?
-Sen devam et.
Önüme döndüğümde ara ara dikiz aynasından bakmaya devam ettim. Motor bizim peşimizdeydi. Demek bir misafirimiz vardı. Fabrikanın önüne geldiğimizde güvenlik koşturarak geldi. Önce Mustafa'yı görünce şaşırsa da arkadan kafamı uzattım.
-İyi geceler.
Beni görünce telaşla "Engin Bey. Bu saate sizi beklemiyorduk." dedi.
-Abim gez dedi. Ben de zaman fark etmez diye düşündüm. Bir bakıp gideceğim.
-Tabi, hemen kapıyı açıyorum.
Hızla uzaklaşınca Mustafa "Abiniz fabrikaya geldiğinizi öğrenirse şüphelenir mi?" dedi. Kulağına gitmeyeceğini bilsem de buraya geldiğimi kimse bilmemeliydi. İçeri girip araba durunca "Sen güvenliği oyala. Birde kimseye söylemeyeceğinden emin ol."dedim. Ben peşimizi bırakmayan motorluyla ilgilenecektim.
-Tamam.
Arabadan indiğim gibi kapıya doğru yürüdüm. Mustafa'nın güvenliğin yanına gittiğini görünce yönümü değiştirdim. Önce kaybolmak için karanlıkta kalan kısma geçtim. Kameranın dibinden duvarı tırmandım. Bu kaydı da unutmamak zorundaydım. Peşimden gelen kimse bana baya iş çıkarmıştı. Diğer tarafa atlayıp duvarın dibinden yürüdüm. Öne iyice yaklaştığımda nerede olduğunu bulmaya çalıştım. Karanlıkta siyah birini bulmak kolay olmuyordu. Duvardan ayrılıp ağaçların arasına girdim. Ses çıkmasın derken hızlı hareket edemiyordum. Sonunda küçük de olsa bir hareketlilik fark ettim. Arkasından yaklaşacak şekilde devam ettim. Son ana kadar beni fark etmemişti. Bu işime yaramıyordu. Eğer peşimde ki Haluk'un adamı ise yaptığım şüpheli gelebilirdi. Son adımda toparlandım. Etraf geziyormuş gibi "Birine mi baktınız?" dedim.
Anında dönünce karanlıkta parlayan yeşil gözlerin kime ait olduğunu anlamam uzun sürmedi. Tek adımda önüme gelip beni ağaçla kendi arasına sıkıştırdı. Engel olabilirdim, ama yapmadım. Kolu boğazımı sıkıştırırken "Sana bakmıştım." dedi. Yüzünde oluşan gülümseme gece karanlığı ile birleşince ölüm gibiydi. Peşimde ki bir kızsa bu benim için daha iyiydi. Her zamanki gibi onu etkileyerek işe başlayabilirdim.
Benim için diğerlerinden bir farkı olmayan kıza iyice yaklaştım. Önce gözlerine bir süre baktım. Bir değişiklik olmasa da sıkıntı yoktu. Dudağına baktığımda "Bu kadar dikkatini çektiğimi bilmiyorum Kurşun." dedi.
Dudaklarında oluşan sırıtıştan sonra ne yapacağını bekledim. Aradaki mesafeyi kapattı ve dudaklarımı öptü. Beklemediğim için bir anlık kaldım. Gözünde ona meraklı bir tip olduğum için karşılık vereceğim anda geri çekildi. Göz göze geldiğimizde "Benimle baş edebilir misin?" dedi. Ne yapmaya çalıştığını anlamasam da geri adım atamazdım. Bu kız benim içeriye açılan anahtardı. Bu sefer çok ileri gideceğimi bilsem de "Denemeden anlayamazsın." dedim. Sonuçta bir kere gördüğü adama ne yapabilir derken diğer eliyle kolumdan tuttuğu gibi göğsüne çekti. Yaptığı her şeye karşı gelebilecekken izin veriyordum. Yine de baya güçlüydü. Eli boğazımı bulduğunda diğer eli karnımın üstünden yukarı çıkmaya başladı. Kulağıma yaklaştığında "O zaman deneyelim." dedi.