Arkadaş

1822 Words
Çetin daha fazla konuşmaya gerek duymadı. Telefonunu çekerken “Size mutluluklar.” diyerek odaya terk etti. Oysa gitmek hiç bu kadar zorlamamıştı. Kendi elleri ile Çiçek’i ona vermişti. Dudaklarından 'olması gereken bu' dökülse de kalbini sıkıştıran bir sızı vardı. Aşk acısı hiç bilmiyordu, ama şu anda hissettiği olduğuna emindi. Ruhu çekilmiş gibiydi ve tutunduğu bütün gerekçeler yok olmuştu. Ne olursa olsun Çiçek ile evleneceğim diye çıktığı yolda elinde hiçbir şey kalmamıştı. Çetin’in çıkışından sonra odada derin bir sessizlik oluştu. Çiçek olanlara sevinecek durumda bile değildi. Serkan’a baktığında gözünün arkasında olduğunu gördü. Ona yaptığından dolayı kızmalı mıydı? Çetin ile evlenmesine engel olduğu için teşekkür mü etmeliydi? Yine de yanlış olan bir şeyler vardı. -Ben Çetin ile konuşacağım. Bu gerçekleri anlatacağım demekti. Onunla evlenmek istemese de bir yalanın da olmasını istemiyordu. O da odayı terk ettiğinde Serkan hala Duru’yu izliyordu. Çetin’in yanlış anladığını konuşmalıydı. Bu olay daha fazla büyümeden herkese bir açıklama yapmalıydı. Çiçek’i öperken ona karşı duygularını aşk sanmıştı, ama asıl şimdi hissettiği gerçekti. Bunu artık anlasa da hatasını düzeltmiyordu. Tek tek halletmeliydi. Önce Çetin ile Çiçek’ten başlayacaktı. Bu yüzden “Buradan bir yere ayrılma konuşacağız.” diyerek ikilinin peşine takıldı. Onlar açık açık konuştuktan sonra Duru’ya kalbini çalanın o olduğunu söyleyecekti. Daha fazla yanlış anlaşılma oluşmadan bu işi kökünden çözmeliydi. Duru odada yalnız kalmanın şokuyla bir süre hareket edemedi. İkisini dudak dudağa gördüğü an beyninin içinde dönüyordu. Serkan’dan uzak duracağım o patronum dese de yapamıyordu. Her an kalbi daha çok acıyordu. Titreyen elleri ile telefonunu çıkardığında hiç düşünmeden Leman’ı aradı. -Herkes hastanede olduğuna göre bana önemli bir haberlerin var. Kadının bilmesi şaşırtmıyordu. Adamları her an Serkan’ın ve onun peşindeydi. Sesini güçlü tutmaya çalışırken “Yüz yüze konuşmamız lazım.” diyebildi. Göz yaşları aklamaya hazır olsa da yapmayacaktı. -Mesai saatinde buluşursak Serkan fark eder. Sinirden nefes alışı değişirken “Beni kovdu. Artık bir şey fark etmesi işimize yaramayacak.” dedi. Kendi işi bırakmak istese izin vermeyeceğini ve yine tehdit edeceğini biliyordu. Bu yüzden bir an önce gitmek için böyle söylemeliydi. -Tamam çık hastaneden. Seni almaya gelecekler. Duru telefonu kapattığı gibi odayı terk etmek istese de boş koltuğa son kez baktı. Bu sefer göz yaşlarını da tutamıyordu. Saçma bir hayal kurmuştu. Onun hakkında duydukları hep kötü olsa da sevmişti. Hak etmediği bir aşkı istemişti. Bununla birlikte her geçen saniye ona zarar vermişti. Bitirme zamanı gelmişti. Döndüğünde hızla odayı terk etti. Eşyalarını aldığında kimseye görünmeden hastaneyi terk etti. Onu son görüşü olduğunu bilmek kadar ağır bir şey yoktu. “””” Çetin dışarı çıktığında hızla arabasına yürürken Çiçek’in bağırması ile durdu. Gitmesi gerekse de devam edemedi. Dönüp de bakamadığı için hareketsiz şekilde bekledi. Yüzüne rahat bir ifade takınırken yanına gelmesini bekledi. Çiçek sonunda yetiştiğinde karşısına geçti. Yüzünü incelerken gözlerinde ki dalgınlığı fark etmişti. Aniden değişen durumu anlamak için “Az önce ne demek istedin?” diye sordu. Çetin gayet açık konuştuğunu düşünüyordu. Elindekilerden korktuğunu sanarak “Merak etme Serkan ile ilgili her şeyi yok ettim. Artık karşına çıkmayacağım.” diyerek açıklama yaptı. Kendine mahkum hissetmesini istemiyordu. -Çetin ben onu sormuyorum. Neler oluyor? Bu sırada Serkan da koşturarak ikisinin yanına geldi. Ne konuştuklarını tahmin ediyordu. Kendine dönen gözlere “Bu fotoğraf nereden çıktı?” dedi. Leman’ın çektirdiğini bilse de emin olmalıydı. Hem Çetin’in asıl amacını anlamalıydı. -Ne fark eder? Siz birbirinizi sevmiyor musunuz? -Hayır! -Hayır! İkisi aynı anda cevap verince haliyle şaşkınlık oluştu. Çetin ikisini izlerken Çiçek ister istemez Serkan’a baktı. Tamam istediği buydu da o zaman neden öyle davranmıştı? Serkan ise bakışları görünce hiç uzatmayacaktı. “Tamam, başta Çiçek’e ilgi duyduğumu sandım. Hatta bu yüzden seninle uğraşmak istedim. Kısaca yanlış alarm. Yani aramızdan çekilecek bir durum yok. Zaten Çiçek de beni sevmiyor. Öyle değil mi?” Gözler bu sefer ona dönünce haliyle “Evet sevmiyorum.” demek zorunda kaldı. Çetin’in aklı iyice karışmıştı. Kaç gündür gördüğü fotoğraf yüzünden allak bullak olmuştu. Bir kere daha “Yani siz birbirinizi sevmiyor musunuz?” diye sormak istedi. İkisi aynı anda tekrar hayır dediğinde komikti ama mutlu oldu. Fotoğraf bile umurunda değildi. Bu hala bir şansı olduğunu gösteriyordu. Çiçek önce Çetin ile konuşmak istiyordu. Bu yüzden “Serkan sen bize biraz izin verir misin? Seninle sonra konuşacağız.” dedi. -Hiç sıkıntı değil konuşalım. Ayrılmadan önce Çetin’e baktı. “Bunu bir daha yapmam. O yüzden nerede duracağını iyi bil.” İkisini yalnız bırakıp hastaneye koşturarak girdi. Duru’yu daha fazla bekletmemek için hızlandığı anda önüne çıkan kişiyle son anda durabildi. Nefes nefese Cemre’ye bakarken arkasından gelen Mert’i de gördü. Kucağında kızı ile yaklaşıyordu. Aklı ve kalbi odasında olsa da öylece geçip gidemiyordu. Cemre de bir anda Serkan’ı karşısında görmeyi beklemiyordu. Artık hastanede olduğunu bilse de karşılaşacağını düşünmemişti. Gözlerinde ki telaşı görünce arkadaşlık iç güdüsü ile bir anda “İyi misin?” demeden edemedi. Kocasıyla en son neler konuştuğunu öğrenmişti. Kendi adına söylediklerini de duymuştu. Sonunda arkadaş olduklarını kabul etmesi onu sevindirmişti. Mert karısı ile Serkan’ı izlerken yaklaştı. Hiçbir zaman umursamayan adamların gözleri onu bulduğunda izin istediğine inanmak pekte kolay olmuyordu. Görmeyeli bu adama bir şeyler olmuştu. Karısının da bir zamanlar ondan hesap sormak istediğini hatırlayınca “Bir kahve içmeye vaktin var mı?” diye sordu. O zaman asla dese de değişen durumlar da eski defterlerin kapanmasına izin verebilirdi. Cemre kocasının teklifine şaşırdığı kadar neden yaptığını da anlamıştı. Serkan da teklife sevinmişti. Duru’nun beklediğini bilse de Cemre ile bir daha konuşma fırsatı olmayabilirdi. Hem şu anda bir arkadaşa ihtiyacı vardı. -Kafeteryaya geçelim mi? Serkan yolu gösterdiğinde Cemre ve Mert önden yürüdüler. Bu sırada telefonunu çıkarıp Duru’ya mesaj yazdı. “Bir misafirim geldi. Biraz geç kalacağım.” Durumu belirtmek değişik gelse de en son olanları düşününce tedirgin oluyordu. Bu da pek yaşadığı bir duygu değildi. Mert bir masaya geçtiğinde Canan babasının kucağında etrafı izliyordu. Cemre de oturduğunda Serkan karşılarına yerleşti. Babasının kucağında sığınmış merakla etrafı izleyen Canan’ı biraz izledikten sonra arkadaşına döndü. En son restoranda olanları kocasının anlattığını tahmin etse de “Uzun zaman sonra karşına böyle çıkmak istemezdim.” demek istedi. Mert bir şeyden artık emindi. Bu adam karısının yanında değişiyordu. Tanıdığı kişiden çok farklı biri oluyordu. Karısı da belki bu yüzden yaptıklarını fark etmemişti. Öğrendiğinde de çok üzülmüştü. -Sana çok kızdım. Sen benim arkadaşımdın. Ne yaşarsam yaşayayım yanımda olacağını düşündüğüm dostumdum. Duyduklarım… Cemre devam edemediğinde Serkan “Çok korkunçtu.” diyerek tamamladı. Tam olarak bunu yapmıştı. Lafını esirgemeye gerek yoktu. Şu anda onların karşısında oturması bile büyük olaydı. Kendi yaptıklarını düşününce hak ettiği davranışı biliyordu. Mert ikisinin de konuşamadığını görünce ayağa kalktı. Kendine dönen gözlere “Kızımla içecek alacağız.” dedi. Serkan’a baktığında “Gözüm üstünde.” diye takılmayı ihmal etmedi. Cemre kocasının ne kadar kıskanç olsa yaptığına hayranlıkla izledi. Önüne döndüğünde arkadaşının sessiz kalması da pek alıştığı durum değildi. Sorusunu bir kere daha tekrar edip “Sen iyi misin?” dedi. Serkan bunu kim sorarsa sorsun net cevap vermezdi. Karşısında Cemre olunca “Ben bu sefer batırdım galiba" dedi. Tamda bunu hissediyordu. -Sen her zaman bir çıkış yolu bulurdun. Cemre onu zekasını çok iyi biliyordu. Bu tarafını da kimseye göstermediği için ona eskisi gibi destek olmak istemişti. Serkan içinde birikenleri arkadaşına anlatmak istiyordu. “Evet bulurdum. Leman’ı biliyorsun sana gelmiş. Eski sevgilim olduğunu ve senin için onu bıraktığımı söylemiştir.” Sessiz onaylayış gelince “İşte o zaman bulduğum çıkış yolu beni buraya kadar getirdi. Seni kaybetmemek için neler yaptığımı da biliyorsun. Senle olamayışımın acısını ablamdan çıkarmaya çalıştım. Onun da canını yaktım.” dedi. Bunları yeni fark ettiği içinde en çok kendine kızgındı. Kendinden nefret ederken “Babamın ölümüne neden oldum.” diyerek sustu. Bunların hiçbirini bir başkasına anlatamazdı. Bu yüzden de Cemre onun için hep farklı olmuştu. Cemre ne kadar güçlü olsa da aslında zorlandığını görüyordu. Baba kaybetmek ne olduğunu da çok iyi biliyordu. Ailesini kaybettiğinde Serkan biraz olsun yüzünü güldürmek için elinden ne gelirse yapmıştı. Onun kaybında yanında olamamıştı. Harun Beyden ile son konuşmasını da sonra duymuştu. Bu anlarda teselli kelimeleri işe yaramazdı. Destek olmak için elini koluna koydu. Mert bu teması görse de karısının dikkat ettiğinin de farkındaydı. İzlemek zor olsa da aralarındakinin sadece arkadaşlık olduğuna inanıyordu. Asıl sıkıntı ise bu anı yine fotoğraflayan Alpaslan’dı. Leman’ın son vuruş haberi için büyük bir an yakalamıştı. Kimseye yakalanmadan hızla uzaklaştı. Hastaneden çıktığında çektiği fotoğrafı patronuna göndereceği anda telefon elinden çekildi. Sinirle kafasını kaldırmıştı ki gördüğü yüzler hiç iyi bakmıyordu. Ediz, patronu daha sabah uyardığı durumu aynen yaşamasına hiç şaşırmıyordu. Serkan ona dikkatli olmasını söylemişti. Alpaslan’ın mutlaka peşine takılacağının haberini vermişti. Yıldız’ı ararken Ateş ve Umut’u görünce tedirgin olmuştu. Bunlar her fırsatta Mert ve Serkan’ı karşı karşıya getirmeye çalışıyorlardı. Durumu onlara da kısaca anlattığında hepsi gözünü dört açmışlardı. Patronlarının kafetaryaya geçmesiyle de etrafı incelemeye başlamışlardı. Alpaslan’ı yakalamaları da kolay olmuştu. Elinden telefonu hızla çektiğinde hemen ekrana baktı. Patronu ile Cemre Hanımı görünce de Ateş ve Umut’a gösterdi. -Evet bu adamı mı ortadan kaldırıyoruz? Koray olaya hızlı dahil olmuştu. Abisinin canını birinin sıktığını duyunca işini bıraktığı gibi gelmişti. Diğerlerini aşıp Alpaslan’ın ensesinden tuttuğunda ayaklarını yerden kesti. Adamın gözlerini kendine sabitlediğinde “Canına susayan sen misin?” diye sordu. Öyle uzun uzun konuşmak ile uğraşamayacaktı. Bu tiplerin anladığı tek dil vardı. Direk o kısma geçecekti. Alpaslan son gelen tiple daha çok gerilmişti. Ensesini kurtarmaya çalışsa da boşunaydı. Ellerinde kanıtta olduğu için yalan söylemek boşunaydı. “Daha fotoğrafı yollamadım.” Koray diğerlerine döndüğünde güldü. “Duydunuz mu? Marifetmiş gibi daha yollamadım diyor. Ben buna ne yaparım?” Ediz araya girdi. “Koray o adam benim.” dese de çoktan önünden çekilmişti. Koray sanki torba taşıyor gibi adamı diğer tara savurdu. “Önce ben bir konuşayım. Ağzı hala laf yaparsa sende.” Adamı sürükleyerek götürdü. -Yani sağ kalırsa demek istiyor. Ediz işine karışılmasına biraz sinir olmuştu. “Bu adam şirket başına geçmedi mi? Burada ne işi var?” Ateş’e baktığında kimin haber verdiğini öğrenmek istiyordu. Umut burada araya girmeliydi. “Ben konuyu kısaca söylemiş olabilirim.” İkisinin bakışları onu bulunca “Biz Leman ve Çetin ile uğraşmıyor muyduk? Adamı elimizde.” diyerek kaçmayı seçti. Adamı kimin dövdüğüne neden bu kadar takılıyorlardı? “”” Serkan arkadaşının destek olduğunu bilse de kolunu çekti. Mert ile tekrar sıkıntı çıkmasına gerek yoktu. Konuyu değiştirip “Senden bunu isteyemem, ama yine de soracağım. Beni affedebilir misin?” dedi. Cemre konuyu değiştirmesine eşlik etti. “Demet aradı. Ona arkadaşımız döndü dedim.” Kendini bulan gözlere “Okan sana çok kızgın. Hiç aramamışsın.” diye ekledi. Daha önce döndüğünü bilse de Serkan’da ki değişimi duyunca söylemek istemişti. Ne yaşanırsa yaşansın eskisi gibi arkadaş oldukları günleri özlüyordu. Böyle cevap verince de anlayacağını biliyordu. Serkan da bunu fark edince sadece gülümsedi. Olanlardan sonra gördüğü karşılık onu etkiliyordu. Kendi adına asla yapmam dediği şeylerle karşı karşıyaydı. Cemre ile daha fazla konuşmak istese de aklı Duru da olduğu için “Ben gideyim.” dedi. Ayağa kalktığında “Serkan.” demesiyle durdu. Her zaman o sıcak gülümsemesi ile bakan arkadaşı onu izliyordu. -Eskisi gibi sadece kendin ol. Kocasından başkasını sevdiğini duyduğu içinde “Ve aşkına kırmadan sahip çık.” demek istedi. Serkan gülümsediğinde bu saatten sonra özrünün bir şey değiştirmeyeceğini biliyordu. Onun yerine “Hala yanımda olduğun için teşekkür ederim.” demek istedi. Ayrılmadan önce Mert’e de baktıktan sonra bir an önce Duru’yu bulmaya koyuldu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD