Serkan yediği tokadın şaşkınlığı ile Çiçek’e baktı. Kızgın gözleri çok net görüyordu. Elinin ağırlığı ile biraz sızlayan çenesini tuttu.
-Elin ağırmış.
-Sen ne yaptığını sanıyorsun?
Gülerek “Aynı yatakta kalktık. Bana yakışıklım derken baya iyiydi. Şimdi neden bu kadar kızdın?” dedi.
-Serkan benim sinirlerimi bozma. Sana her şeyi neden yaptığımı anlattım. Ben oyuncuyum.
Yediği tokada takılmak istemese de laflar daha ağırdı. “Yani sadece oyunculuk yaptın.”
Çiçek şaşkınlıkla izlerken “Evet bunu biliyorsun zaten. Maksat seni bıktırmaktı ve başardık.” dedi. Sanki hepsinin altında bir anlam varmış gibi konuşması saçma geliyordu.
-Ama ben bilmek istemiyorum. Oyun olsa bile o Çiçek’i istiyorum.
-Ben yakında evleneceğim. Benden uzak dur!
Çiçek en ağır darbeyi de vurunca arabasına yürüdü. Bindiği gibi de gaza basıp uzaklaştı. Serkan’ın vaz geçmesi için bunu yapmak zorundaydı. Yoksa Çetin ortalığı karıştıracaktı ki bu sefer Alara da olaya dahil olacaktı. Bu akşam bir kere daha anladı ki arkadaşının sadece kocası ile mutlu olmasını istiyordu. Serkan’ın çocukça yaptıkları ile vakit harcayamazdı.
Serkan giden arabanın arkasından izlerken az önceki öpüşmeyi ve sonrasını çeken kişiden habersizdi. Alpaslan görünüş olarak kapıdan ayrılmış olsa da yedek kişi devreye girmişti. Dudak dudağa fotoğraf Leman’ın eline ulaşırken Serkan’ın bir zayıf noktası daha eline geçmişti. Hepsini kullanacağı günün heyecanı ile fotoğrafı en güvenilir yere sakladı. Şimdilik Çetin’in görmemesi iyi olurdu. Yoksa bu fırsatı hemen heba ederdi.
Serkan içinde kopanların acısı ile eve girdi. Direk yukarı yöneldiğinde Alara kardeşinin arkasından seslendi, ama durmadı. Peşine takılıp yukarı çıktı. Odasına girdiği gibi kapıyı çarpsa da arkasından o da girdi.
Serkan pencereye yaklaşmıştı ki açılan kapıyla döndü. Ablasını görünce “Yalnız kalmak istiyorum.” dedi. Şu anda çok öfkeliydi ve onun da kalbini kırabilirdi.
Alara titreyen göz bebekleri ve kızaran yüzden kötü bir durum olduğunu anladı. Öfke patlamasının ucundaydı. Kendini tutması değişik geldi. Kardeşi susmaz zehrini akıtırdı. Onda ki bazı değişimler gözünden kaçmıyordu.
-Ne oldu?
Serkan ablasını izlerken aslında her şeyi bildiğinin farkındaydı. Aslında kendine sinirli olsa da “Acınacak halimi görmeye mi geldin?” dedi.
Alara bir adım atsa da kardeşinin “Sen bunu hak ettin. Zaten seni kim sevsin desene. Çiçek’i de benden alacak mısın?” demesiyle durdu. Savurduğu kelimeler aslında kendineydi. Canı yandığı zaman daha acımazsız olduğunu biliyordu. Kendi kadar onunda güçlü olmak için sert bir kabuğa büründüğünün farkındaydı.
-Serkan izin ver yanında olayım.
İşte bu canını daha çok acıtıyordu. Ablasının bakışları içini okuyor gibiydi. Daha da sertleşirken “Bana söz ver.” dedi.
Alara konuyu değiştirmesine izin verip “Ne için?” dedi. Eğer işe yarayacaksa sorgulamadan verirdi, ama konuşmasını sağlamak istiyordu.
-Ne olursa olsun karışmayacaksın. Düşsem de, herkes benden nefret etse de bana yardım etmeyeceksin.
Serkan kendini cezalandırıyordu. Kendi batırmıştı kendi çıkmalıydı. Çiçek sen hiç farkında değilsin, ablan hep arkanı topladı demişti. Ablasının sessiz kaldığını görünce “Bir kere bana güvenemez misin?” dedi. Neden bilmiyordu, ama adam yerine konmak istiyordu. Alara Dilme’nin gölgesinde ki kardeş olmak ya da şımarık adam olmaktan sıkılmıştı.
Kardeşini korumaya çalışırken aslında onda oluşturduğu etkiyi gördü. Madem bunu istiyordu yapacaktı. “Tamam karışmıyorum.”
Serkan ablasının sözünü inanmak için bir süre gözlerini izledi. Bir kere daha “Gelip yardım et desen bile etmeyeceğim.” demesiyle onayladı.
-O zaman bundan sonra yapacaklarıma gözlerini kapat. Eskisi gibi sadece işin ile ilgilen. Bir de bebeğin ve kocan ile.
Alara biraz rahatlasın diye “Yalnız Erdem senin yanında olmak istiyor.” dedi. Kardeşinin sıkıntıyla nefes alması gülümsetti. Ne kadar kabul etmese de aslında o da Erdem’i sevmeye başlamıştı. Zaten adam bir şekilde kendini sevdiriyordu. Kocası aslında kardeşinin yalnızlığını bitiriyordu. Serkan’ın hayatında gerçek bir arkadaş yoktu. Kendi gibi yaşadıklarını ya da duygularını kimseye anlatmazdı. Bu yüzden de ikisinin ilişkisi hoşuna gidiyordu.
-Eğer sen bir şeye karışmazsan o da bana ayak bağı olmaz.
-Sence Erdem’in tek derdi ben miyim?
Alara kardeşinin anladığını düşünerek “Rakiplerinin canına oku.” diyerek odadan ayrıldı.
Serkan ablasının arkasından duyduğuna güldü. Daha önce olsa yapmaması için dur derdi. Bir de kocası hakkında söylediğini düşünürken aklına gelene inanmak kolay olmuyordu. Ne yani doktor gerçekten ona yardım mı etmeye çalışıyordu? Bence ablasının karışmayacağını öğrenirse anında bırakırdı. Düşünmeyi bırakıp planın üstünden geçeceği anda kapısı çaldı. Bu sefer kim derken doktorun heyecanla içeri girdiğini gördü. İzlerken yanına yaklaşmış telaşla yüzünü inceliyordu.
-Ne oldu? İyi misin?
Bu adam gerçek değildi. Kendinden uzaklaştırırken “Gel demeden odama girme.” diye uyardı.
Erdem bu hallerine alıştığı için hiç takılmadı. “Evet soruma cevap ver. Kıza yine dik dik cevap verdin. Bari peşinden gidince gönlünü aldın mı?” Pek ihtimal vermese de bir umut yüzüne baktı.
Serkan da hiç umursamadan gömleğini çıkardı. Hala izleyen adama “Üstümü değiştireceğim.” dedi. Doktor elinde ki gömleğini çekip alınca döndü.
-Benden kurtuluşun yok…
-Ablam bana karışmama sözü verdi. Yani karın bu olaylardan uzak duracak. Şimdi odamdan çık.
Gitmesini beklerken hala beklediğini gördü. Sevinçle “Gerçekten karışmayacak mı?” sorusu da onayladı. Kapıyı gösterse de “Tamam artık gönül rahatlığı ile devam edebiliriz. Sana hemen son durumları aktarıyorum.” demesiyle durdurdu.
-Bir dakika dediğimi duymadın mı?
Erdem neden tepki verdiğini anlamadan “Duydum.” dedi.
-Peki neden gitmiyorsun?
-Senin yanında olmak için. Serkan odama dönmem lazım fazla vaktimi alıyorsun. Bir ara dışarı çıktığımda Ediz bir adam dövüyordu. Araya girdiğimde Çiçek’in güvenliği için geldim dedi. Aslında Yıldız’a yaklaşan elemanmış. Ben şimdilik kovsamda işe yarar mı bilmiyorum.
Doktorun hızla sarfettiği kelimeleri dinlerken aslında ilk dediğinde takılmıştı. Gerçekten yanında olmak mı istiyordu? “Neden?”
Erdem dediklerinin üstüne gelen soruyu yine anlamadı. “Sen beni dinledin mi?”
-Neden benim yanımda olmak istiyorsun? Yani çıkarın ne?
Ona göre ilişkiler bir amacın üzerineydi. Kimse durduk yere birine yardım etmezdi. Hayatında hep böyle olduğu için doktora inanması kolay olmuyordu.
-Biz aileyiz.
Duyduğunun saçmalığa güldü .“Ben senin ailen değilim. Hem bir zamanlar ablam ile neler yaşadımı unuttun sanırım.”
-Salak değilim, hatırlıyorum. O zaman canın acımıştı ve bunu birinden çıkarmak istedin.
Hakkında yorum getirmesi hoşuna gitmedi. “Ne bu kendine teselli mi?”
Erdem karısı kadar Serkan’ı da tanımıştı. Kabukları çok kalındı ve kendi dünyalarına kimseyi sokmuyorlardı. Güvenmiyorlardı ve saf sevgiye inanmıyorlardı. Karısının hayatına girdiğinden beri bunu daha net görmüştü. Serkan da onun gibiydi. Gerçek bir dostunun olduğunu hiç sanmıyordu. Ölse de yardım istemeyecek bir tipti. Bu yüzden dediklerine takılmıyordu.
-Seninle konuşmak çok güzel, ama karımın yanına gideceğim. Sabah benim odama gel. Mert erken gelecek.
İyi geceler diyerek giden adamın sonuna kadar izledi. İnsanları çözmek onun işi olsa da doktor ona karışık geliyordu. Bir çıkarı olmadan bu kadar yanında olması çok saçmaydı. Çok geçmeden pes edeceği içinde üstünde durmayacaktı.
“”””
Duru elinde defter ve kalem ile kapının dibinde patronunu bekliyordu. Sırf bugün her şey yolunda gitsin diye erkenden işe gelmişti. Yapacaklarını defalarca tekrar ettikten sonra hastanenin içinde gezmişti. Karşılaştığı herkese kendini tanıtıp patronu hakkında daha çok bilgi toplamıştı. Elle tutulur bir şey olmasa da moralini bozmayacaktı. Tek duyduğu geliyor odasına çıkıyor ve akşam gidiyordu. Bizzat kimse ile konuşmamıştı ve bir sorunları olursa Erdem Beyi bekliyorlardı. Bir de ayarlanan iş yemeği dışında elinde bir şey yoktu. Umutsuz olmak istemese de duydukları onu fazlasıyla geriyordu. Gülümseyerek kendine güç verirken yaklaşan arabayı gördü. Patronunun olduğunu anlayınca hızla toparlanıp karşılamak için yürüdü. Dün söylediklerinin üstüne iki kat dikkat etmeliydi. Her an kovulabilirdi.
Serkan telefon görüşmesini bitirip arabadan indiğinde karşısında Duru’yu görünce konuşması için bekledi. Dünkünden farklı olmayan kıyafetinin üstüne bir de gözlük eklenmişti. Tek tip sekreter kafasından çıkamadığı belliydi. Sessizlik uzayınca “Ne oldu?” dedi.
Duru sabahın ilk anında sert bakan gözler yüzünden söyleyeceği her şeyi unutmuş gibiydi. Telaşla “Günaydın efendim.” dediğinde gülümsemeye çabaladı. Hala aynı baktığını görünce gülüşü hızla kayboldu. Adam uzatma der gibi bakıyordu. İki günde kalp hastası edecek cinste bir baskı görüyordu. Yine gerginlikten kalbi hızlı atmaya başlamıştı ve dudakları kuruyordu. Konuş bakışlarını görünce göğsünü sıkıştıran kalbi yüzünden nefes almaya çalıştı.“Sizi karşılamak için bekliyordum.” Elinden geleni yapmasına rağmen “Sana kimse kapıda bekle demiyor. Sadece işini yap.” dediği gibi hızla yanından geçip gitmesini izledi. Toparlandığı gibi peşine takıldı. Zaten bu adamdan tebrik beklemek saçmalıktı. Arkasından yetişmeye çalışırken defterini açıp kalemini hazır hale getirdi.
-Efendim bugün…
Cümlesini tamamlayamadan adam dönünce durmak zorunda kaldı. Parmağı yüzünü bulduğunda kalbi durmuş gibiydi. Yüzünü baktığında korkuyla diyeceklerini bekledi.
-Gözünde sorun mu var?
Konuyla ne alaka olduğunu bilmese de “Çok ciddi değil.” dediği anda çıkar emri geldi. Anlamaya çalışırken gözlüğünü gösterdiğini fark etti. Hızla dediğini yaptığında baştan aşağı süzülmesi nefesini kesti. Bu kesinlikle iyi bir şey değildi. Başkası olsa beğendi derdi, ama onunki kesinlikle kusur bulmak içindi.
-Eğer benim sekreterim olacaksan şu stilden kurtul.
Ağzı açık kalırken kendi üstüne baktı. Saçını güzelce toplamış ve işine uygun giyinmişti. Daha ne istiyordu?
Serkan devam ederken “Öğlen hastane yakınında ki restorandan yer ayırt.” dedi.
Duru kafasını kaldırdığında patronunun çoktan gittiğini gördü. Çalışmaya başladığı andan beri giymeye alıştığı topuklular ile yetişmeye çalışırken hiç kolay olmuyordu. Sonunda yaklaştığında “Tam öğlen yemeğinde mi olacak?” diye sordu.
Serkan döndüğünde kıvranıp durduğunu gördü. Sorunun ayakkabılardan olduğunu anlaması uzun sürmedi. Kendi bu işkenceyi seçtiği için görmemezlikten geldi.
-Bana bir şeyi tekrar ettirme dedim.
Duru panikle “Efendim…”diye başladı bu sefer de araya telefon girdi. Öğleyin iş yemeği vardı ve bu günler önce ayarlanmıştı. Bunu unutmuş olamazdı.
Serkan telefonunu çıkardığında doktorun aradığını görünce meşgule aldı. “Dediği yap. Odaya dönünce kahvem hazır olsun.” Hızla geri dönüp Erdem’in odasına yöneldi.
Duru arkasından “Serkan Bey, ama…”dese de adam çoktan gitmişti. Restorandan yer ayırtmazsa sıkıntı çıkardı. Adamları da geri çeviremezdi. Aklına gelen fikirle önce restoranın numarasını bulup aradı. İki ayrı masa ayırtıp iş görüşmesi için gelecek kişiye haber verdi. Tabi biraz geç gelmesi içinde buluşma saatini özellikle belirtti. Böylelikle patronu iki görüşmeyi arka arkaya yapabilirdi. İyi bir iş başarmanın mutluluğu ile de devam etti.
Serkan doktorun kapısına vardığında çalıp direk girdi. Bekledikleri kişi gelmişti. Kendine dönen gözler ile durumdan haberi olduğunu anladı. Ne kadar hoşnutsuz olduğu gözlerinden belliydi. Ondan farklı olmasa da karşısına geçip oturdu.
Mert arkadaşının ısrarı ile gelmişti. Serkan ile görüşmesini istediğinde kesinlikle hayır dese de hatırını kırmayıp kabul etmişti. Onunla aynı ortamı solumak bile istemiyordu.
-Ne söyleyeceksen çabuk ol.
Erdem arkadaşının tavrını anlasa da ikisi arasını bulmak için “Serkan seni dinliyoruz.” diyerek yumuşattı.
Hiç uzatmadan konuya girecekti. “Dün akşam misafir ettiğiniz Şenol ve nişanlısı hakkında konuşacağım.”
Mert evinde ağırladığı misafiri bilmesinin şaşkınlığı ile doğruldu. Hala eski hesapları güdüyor olamazdı. Yüzü iyice sertleşirken “Bu ne demek oluyor?” dedi.
Serkan neye sinir olduğunu anlamıştı. “Mert birbirimizi sevmiyoruz. Benim derdim seninle de değil. O Leman’ı, Cemre’den uzak tut.”
Karısının ismini anlaması ile ayağa kalktı. Onun yüzünden yaşadıklarından sonra da arada kim olursa olsun sakin kalamazdı.
Serkan da ayağa kalkarken tepkisinden önce “Leman benim eski sevgilim.” dedi. Anında değişen bakışlar şaşkındı. Devam edip “Şu anda benden intikam almaya çalışıyor. Cemre’ye de bu yüzden yaklaşıyor.” dedi. Bunları hiç anlatmayı düşünmese de Mert’in dinlemesi için yapmak zorundaydı.
Erdem de destek olmak için araya girdi. “Serkan doğru söylüyor. Kızın amacı ortalık karıştırmak. Cemre ve sen uzak durun biz halledelim.”
Mert’in aklı karışmıştı. Serkan’a hiç güvenmese de işin içinde arkadaşı da vardı. Ona baktığında “Sen buna inanıyor musun?” dedi. Sonuçta onun işi de ortalık karıştırmaktı. Bu da başka bir oyunu olabilirdi.
Serkan bu tepkiye aldırış etmese de Erdem kötü oldu. Ayağa kalktığında arkadaşına yaklaştı. “Bana güven.”
-Zaten sen istedin diye buradayım. Bu adam için hiçbir şey yapmam.
Serkan duyduklarına rağmen “Sadece bir şey yapacaksın.” dedi. İkisinin bakışı onu bulduğunda aklından geçen planın sadece onların bilmesi gerek kısmını anlatmaya karar verdi.
-Büyük ihtimal Leman bizi karşı karşıya getirecek bir ortam bulacak. O zaman yakama yapış ve ne yapmak istersen ses etmeyeceğim.
-Ne saçmalıyorsun?
Mert “Onlara istediklerini ver ve benimle kavga et.” demesini beklemiyordu. Arkadaşına baktığında o da anlamayan gözlerle izliyordu.
-Serkan aklından ne geçtiğini birazcık da bize söyler misin?
Doktorun sorusuna gülerken “Siz sadece dediğimi yapın. Gerisi bende.” dedi. Mert’e baktığında “Leman’ın olduğu bir yere davet edildiğinde bu dediklerimi hatırla.” diye konuşmasını bitirdi. Odayı terk ettiğinde Leman’ın harekete geçeceği zamanı beklemek kalıyordu. Onun kurduğu tuzağa bile bile düşecekti. İnsan en çok yendiğini sandığı an gevşerdi. Zafer sarhoşluğu onun için bulunmaz an olacaktı.