Ediz işini bitirip dışarı çıktı. Arabasına doğru gideceği anda bahçe dışında ki bekleyen arabayı fark etti. Dikkatle baktığında direksiyon başında biri olduğunu gördü. Yönünü değiştirip karanlık tarafa geçip yürümeye başladı. Çiçek Hanımı takip eden biri olabilirdi. Aklına gelen ikinci ihtimal ise Serkan’ın takip edilmesiydi. Karşı taraf boş durmadığı belliydi. Karanlıkta bahçenden çıktığında arabaya yaklaştı. Camın önüne dayandığında adam telefonla uğraşıyordu. Yüzünü görmek ve neler döndüğünü anlamak için cama tıklattı. Aynı anda kendine dönen yüzü anında tanıdı. Yıldız’a yaklaşan lavuktu. Kapıyı açtığı gibi yakasına yapışıp dışarı sürükledi.
Alpaslan yakalanmanın telaşı ile bir de dışarı sürüklendi. Yakasına yapışan adamı çok iyi biliyordu. Daha sabah nişanlısına yaklaşmıştı. Leman Hanım karşına çıkar dese de bu kadar çabuk beklemiyordu. Ellerinden kurtulmaya çalışırken “Bırak!” dedi.
Ediz’in gözü dönmüştü. Bırakmak yerine yüzüne yumruğu geçirdi. “Nişanlımın yanında ne aradığını söylemeden bırakmayacağım.” Savrulan adamı bir kere daha tutup yumruğu geçirdi.
Alpaslan cevap vermek yerine durdu. İkini yumruktan sonra yere düşünce karnına da tekme yedi. Bu dayak daha sonra işine yarayacağı için resmen tepkisiz kaldı.
Ediz karşılık vermeyen adama daha da sinir olurken üstüne eğilip yakasını tuttu ve biraz doğrulttu. Burnu kanamış gözleri de kızarmaya başlamıştı, ama gıcık bir şekilde rahattı.
-Derdin ne?
Alpaslan gülerek “Nişanlın.” dediğinde inadına yaptı. Beklediği gibi bir yumruk daha geldi. Adamın elinde baya ağırdı. Yüzü acısa da gülmeye devam etti.
-Yıldız’a bir kere daha yaklaşırsan seni öldürürüm.
Alpaslan burnundan akan kanı silip Ediz’e baktı. Ölüme susamış gibi “ Oysa daha yeni başlıyorduk.” dedi.
Ediz eli boğazını bulduğunda sıkmaya başladı. Adamın yüzü kızarsa da durmadı. “Bunu sen istedin!” Adamı tamamen nefessiz bırakacağı anda kolunu tutan elle yana baktı. Ne zaman geldiğini anlamadığı doktor adamı elinden almıştı.
Erdem karısı ile ne konuştuğunu sormak için arkasından bahçeye çıkmıştı. Gittiğini düşüneceği anda gelen sesler ile neler olduğunu görmüştü. Koşturarak gelip Ediz’i durdurmuştu. Elinden aldığı adam zor nefes alıyordu. Yakasını biraz açtıktan sonra su bulmaya çalıştı.
-İyi misiniz?
Ediz geri itildiği yerden doğrulurken “Erdem Bey bu adam Yıldız’a yaklaşan kişi.” diye sinirini belli etti.
-Ediz sus ve bana su bul!
Hiç niyeti olmasa da doktorun kızgın bakan gözlerini görünce adamın arabasına baktı. Koltuğun kenarında ki suyu uzattığında bunu yaptığına inanamıyordu. Doktorun bu merhameti yüzünden yol alamazdık. Adam kim olursa olsun iyi davranıyordu.
Alpaslan da baş ucunda ona su veren ve ilgilen adamı izliyordu. Kendine gelirken kim olduğunu da biliyordu. Leman Hanım hepsini tek tek anlatmıştı. Alara Hanımın kocasıydı. Adam doktordu. Araştırdıklarında baya temiz biriydi. Yine de bu kadarını beklemiyordu. Sonuçta onların açığını bulmak için etraflarında geziyordu.
Erdem adamın daha iyi olduğunu görünce kolundan tutup kalkmasına yardımcı oldu. Yüzünü görünce Ediz’e baktı. Bıraksa hala döveceğini görünce “Hadi sen git.” dedi.
-Efendim sizi bununla tek bırakmam. Hem görmüyor musunuz bizi takip ediyorlar.
Alpaslan yediği yumruk yüzünden ağzı acısa da “Çetin Beyin nişanlısı Çiçek Hanımın güvenliği için geldim.” dedi.
Ediz bu saçmalığa güldü. “Çiçek Hanımın bundan haberi var mı? Patronun da Leman olmasın.” Bunları bilecek kadar çok şey yaşamışlardı. Bu yalanları başkaları yerdi, ama o yemezdi.
-Senin derdin başka. Nişanlın ile konuştum diye…
Devam edemeden Ediz üstüne yürüdü. Erdem ikisi arasına girdiğinde “Yeter!” dedi. Ediz’in damarına bastıkça hata yapıyordu. Alpaslan’a dönüp “Patronun ne ya da kim için geldiğin beni ilgilendirmiyor. Bir daha çalışanlarımın yanında ya da evimin etrafında seni görürsem gerekeni yaparım.” dedi. Bu saçma planlar ile uğraşmadan farklı yöntem ile çözecekti.
-Ben Çiçek Hanım için…
Erdem sözünü kesip “O patronlarının aklından ne geçiyor bilmiyorum, ama onlara ayaklarını denk almalarını söyle. Serkan ya da bir başkasına yaklaşmasınlar. Şimdi evimin etrafından uzaklaş.” dedi. Arabasını gösterdiğinde gitmesini bekledi.
Alpaslan mecburen arabaya bindiğinde çalıştırıp sürdü. Bu iş elbet burada bitmemişti. Leman Hanımın müsait olmadığını bildiği için hastaneye sürdü. Darp raporu işine yaracağı kesindi. Telefonu çıkarıp yüzünün halini çektikten sonra bildiği numaraya göndermeyi de unutmadı.
Erdem ise uzaklaşan arabadan sonra Ediz’e döndü. Sinirli olduğunu görse de “Sen böyle fevri hareket etmezdin.” dedi. Karısı kadar onunda zekasını biliyordu. O zor süreçte hep yanında olmuş soğuk kanlılık ile yardımcı olmuştu. Böyle yaparsa baştan kaybederlerdi.
-Adam nişanlıma yürüyor. Nasıl sakin kalayım?
-Zaten istediği bu. Sende yardımcı oluyorsun. Şimdi yediği dayakla senden şikayetçi olsa ne olacak?
Ediz buna hiç ihtimal vermiyordu. “Efendim bunların işi arkadan iş çevirmek.”
Erdem sakinleşmesi için yaklaşıp elini omzuna koydu. Ona çalışanından daha çok bir arkadaş gibi değer veriyordu. “Ediz sen bana lazımsın. Karım hamile ve neler yapabileceğini ikimizde biliyoruz. Bu yüzden Serkan’ın yanında olmalıyız.”
Ediz neden yaptığını bilse de “Alara Hanım için bu kadarına gerek var mı?” demeden edemiyordu. Sonuçta Serkan Beyin geçmişte yaptıkları ortadaydı. Onun yüzünden yine bir olayın içine sürükleniyorlardı. Doktor da onun yüzünden zarar görmüştü. Hala yardım etmeye çalışması fazla geliyordu.
Erdem ne demek istediğini anladığında gülümsedi. “Evet değer. Serkan karımın kardeşi ve ona değer veriyor. Hataları olsa da bende onu anlamaya çalışıyorum. Hem değişmeye çalışıyor.”
Ediz buna pek ihtimal vermiyordu. “İyi düşünceler çok güzel, ama Serkan. Alara Hanım kadar zeki olsa da acımasız bir tarafı var. Hem sizi de yanında istemiyor. Bırakın ne hali varsa görsün.” Sinirle sarfetti kelimelerden sonra patronuna verdiği sözü hatırladı. “Gerçi Alara Hanıma biz halledeceğiz dedim.”
Erdem neler konuştukları soracağını hatırlayınca “Yani neler olduğunu bilmiyor mu?” dedi. Bu ihtimal çok az olsa da umutla baktı.
-Sizin hatırınıza duracak gibi, ama işin içinden çıkamazsak durmaz.
Erdem telaşla “O zaman birlikte hareket etmeliyiz. Bundan sonra sakin ve planlıyız. Bak ben bu işlerden anlamıyorum. Bana sen yardımcı olacaksın. Serkan daha yanaşmıyor, ama ben halledeceğim.” dedi.
Ediz doktorun samimiyetine inansa da Serkan’ın zor olduğunu biliyordu. Sırf onun iyi niyetine karşılık “Tamam.” dedi. Yalnız bırakmadığı doktor olacaktı.
-Ben gideyim neler öğreneceğim bakayım.
Erdem sonunda yanında olduğunu görünce gülümsedi. “Leman ve nişanlısı bu akşam Mert’in evinde. Yarın yanımıza gelecek ve Serkan ile birlikte konuşacağız. İkisinin arasını biliyorsun. Serkan’a inanması biraz zor. Bunun için ne yapabiliriz?”
Ediz biraz düşününce “Orası bende. İkisinin geçmişte birlikte olduklarının kanıtını bulurum. Hem bu Leman’ı durdurmak içinde işimize yarar. Sonuçta nişanlısını kaybetmek istemez.” dedi.
Erdem’e bu çok acımasız geliyordu. “Bu kadar ileri gitmek zorunda mıyız?” İnsanları böyle sıkıştırmayı sevmiyordu.
Ediz de farkındaydı. “Siz bana bırakın. Hem Alara Hanım için dediniz. Anladıkları dilden gitmeliyiz.”
Erdem mecburen kabul edince “Bundan sonra her gelişimi sana söyleyeceğim, ama sende bana söyleyeceksin. Bir de sakin kalıyorsun.” dedi. Onay beklediğini belli edince Ediz gülümsedi.
-Şimdi git nişanlının gönlünü al. Yarın el ele gelin.
Ediz çıkan yüzüğü hatırlayınca “O iş biraz zor olacak gibi.” dedi. Doktorun bakışlarını görse de “Ben gideyim. Sizde içeri girin.” diyerek uzaklaştı. Arabaya bindiği gibi de her zamanki gibi yardım alacağı kişiyi aradı. Açıldığı gibi de “Süleyman adamı bulma işini bırak. Serkan Bey ile eski sevgilisinin ilişkisini bulacağız. Davet gecesi de sahil delil olacak her şeyi topluyoruz.” dedi.
-Tamamdır.
Telefonu kapattığı gibi gaza bastı. Evinin önüne vardığında ilk kontrol ettiği ışıklar oldu. Yandığını görmek içini rahatlatsa da neyle karşılaşacağını kestiremiyordu. Arabadan inip evine vardığında sessizlik karşıladı. İş dönüşü birlikte girdikleri bu kapı şimdi baya yalnız hissettirmişti. Yatak odasının ışığının açık olduğunu görünce yaklaştı. Kapıya vardığında Yıldız’ın valizini topladığını görünce telaşla “Ne yapıyorsun?” dedi.
Yıldız kapı sesini duysa da işine devam etmişti. Az önce ona ulaşan fotoğrafın siniri ile “Görmüyor musun?” dedi. Ona güvenmeyen biriyle ne yapabilirdi? Kalbi o kadar acıyordu ki öfkeden her şeyi fırlatmak istiyordu. Adamı bulup dövmek neydi?
Ediz ellerini tutup durdurdu. Kendine döndürdüğünde gözlerinde ki gördüğü korkutucuydu. Onu kaybedemezdi. Doktorun dediği gibi sakin kalmaya çalışırken “Yıldız konuşalım.” dedi.
-Sen zaten son sözü söyledin.
-Ben bir şey demedim. Sen yüzüğü çıkardın. İzin ver kendimi anlatayım.
Yaşadığı korku ile afallamış ve yanlış yapmıştı. Yıldız’ın ağzından dökülen “Ediz bana masum numarası yapma. Adamı bulup dövmüşsün bile. Bir de karşıma geçmiş konuşalım diyorsun.” sözleri ile beyninden vurulmuşa döndü. Doktorun dediği gibi gidip şikayetçi olmamıştı, ama tam yerinde kullanmıştı. Böyle bir tuzağa düştüğüne inanmıyordu. Elleri arasından sıyrılan parmaklar ile kendine gelmeye çalıştı.
-Bitti!
Tek kelime kalbine kurşun gibi saplanmıştı. Yıldız’ı kolları arasına çektiğinde kaçmaması için sıkıca sardı. Sesi kararlı olduğu kadar yumuşaktı.
-Bitemez. Ben seni bırakmam.
Yıldız’ı gözleri dolarken “Sen bana güvenmiyorsun.” dedi. Bu çok ağır geliyordu. Onu severken başka bir erkekten etkileneceğini nasıl düşünürdü?
Ediz gözleri görünce kendinden nefret etti. Alnını alnına dayadığında “Özür dilerim.” dedi. Bunu defalarca söyleyebilirdi. “Kıskançlık yüzünden saçmaladım.”
Yıldız yakınındaki gözleri izlerken samimiyetini görüyordu. Yine de kızgınlığı geçmemişti. “Bu onu dövmen gerçeğini değiştirmiyor.”
-Adam kapımıza kadar gelmişti. Bir plan içinde oldukları belliydi. Üstüne senin hakkında dengesiz konuşunca kendimi tutamadım.
Yıldız geri çekilirken “İstediklerini verdin yani.” dedi.
-Doktor da aynı şeyi söyledi.
Anlamayan gözleri görünce olanları aynen aktardı. Sonunda da “Konu sen olunca akıl kalmıyor.” diyerek bitirdi.
Yıldız yaptığını hala affetmiş olmasa da bekletti dolu gözlere hayır diyemiyordu. “Peki böyle mi devam edeceksin?” Anında hayır diyen gözlere daha fazla dayanamayıp gülümsedi. Zaten ne kadar kızsa da kalbi onun sevgisi ile doluydu.
Ediz sonunda biraz olsun yumuşadığını görünce hızla yanağını öptü. “Artık yok. Erdem Bey planlı hareket edeceğiz dedi.”
Yıldız buna daha çok gülerken “Doktoru getirdiğiniz hale bak.” dedi. Adam işinden başka bir şey yapmazdı. Şimdi resmen olayın ortasındaydı.
-İşte aşk insanı ne hale getiriyor.
Ediz doktor üzerinden kendini göstermesi Yıldız’ın gözünden kaçmadı. Kaşları kalkarken öpmek istese de biraz daha uğraşacaktı.
-Peki ne yapıyoruz?
Ediz onu hiç olaylara dahil etmek istemese de uzak dur dediği anda olacakları biliyordu. Bir kere daha kavga etmek istemiyordu. Hem onlara da istediğini veremeyecekti.
-Önce yüzüğü tak sonra yemek yerken konuşalım.
Yıldız inadına “Acelesi yok.” dediği anda dudakları öpüldü. Geri çekilmeye çabalasa da sert dudaklar izin vermiyordu. Nefesi kesen adamın istediğini alana kadar bırakmayacağı belliydi.
Ediz dudaklarından ayrılmadan cebinden yüzüğü çıkardı. Teninin bağımlısı olduğu kadınından milim uzaklaşmak zorunda kaldığında nefes nefese olsa da yüzüğü o parmağa taktı. Bir daha çıkmasına izin vermeyecekti.
“””
Erdem eve girince sakin ve gülümseyerek odaya giriş yaptı. Tüm gözler ona dönse de karısının yanına geçip oturdu. Olanları daha sonra Serkan ile konuşacaktı. Şimdi misafirini ağırlamalıydı. Çiçek’e bakıp “Hoş geldin. Nasılsın?” dedi.
Alara kocası ne kadar saklasa da bir şey olduğunun farkındaydı. Söz verdiği gibi şimdilik sadece izleyecekti. Kardeşinin de keyfi olmadığı için daha çok ona odaklanmaya gayret ediyordu.
-İyiyim enişte. Sen nasılsın? Babamız hazır mı?
Erdem heyecanla “Bir sonraki kontrolü bekliyorum. Cinsiyeti belli olacak.” dedi. Kız ya da erkek fark etmezdi, ama merak ediyordu. Hem erkek bebek gelirse karısına bir hediyesi vardı. Bunun için ekstra sabırsızdı.
Çiçek de duyduğu ile arkadaşına baktı. “O kadar oldu mu?”
Serkan konuşmayı sessizce dinlerken Çiçek’i izliyordu. Söylemek istedikleri içinde kaldığı içinde huzursuzdu. Nerede yanlış yapıyordu? Neden ona verdiği değeri görmüyordu?
-Herkese iyi akşamlar.
Handan odaya girince Erdem ayağa kalkıp karşıladı. Annesini karısının yanına oturmasını sağladıktan sonra da Serkan’ın yakınına yerleşti. Fazla dalgındı. Gözüne takılmıştı.
-Çiçek ne de güzel yaptın. Bu arada senin de güzel haberlerini anneden alıyorum. Çetin ile birlikteymişsin.
Handan oğlunun duygularından habersiz konuşunca gözler Serkan’a döndü. Alara konuyu değiştiremeden kardeşi “Acaba bu ilişki ne zaman başladı? Yine şirket için bir evlilik mi?” demesi oramın havasını değiştirdi. Çiçek ile Serkan yine göz göze gelirken Handan neler olduğunu anlamak için izliyordu. Anlaşılan bir şey kaçırmıştı. Kızına baktığına durumu anlaması uzun sürmedi. Oğlu ile son zamanlar yakın olduklarını bilse de bu kadarını beklemiyordu. Oysa Çiçek’in annesi Nehir kızı sonunda yuva kuracağı için çok mutluydu.
Erdem araya girip “Yemek yemiyor muyuz?” dediğinde Serkan’ı kolundan tutup kaldırdı. Handan annesi de ayağa kalkınca herkes masaya yürüdü.
-Çeneni az tut. Yoksa kız sana yaklaşmak yerine uzaklaşacak.
Serkan kulağının dibinde konuşan doktora döndüğünde “O adamlar evlenmesine izin mi vereyim?” dedi. Sinirden onunla içinden geçenleri paylaştığını fark ettiğinde uzaklaşmaya çalışsa da doktor bırakmadı.
Erdem duygularını biraz dışa vurmuşken “İzin verme, ama böyle de yapma.” dedi. Birlikte masaya geçtiklerinde Serkan’ın yanına oturmasını sağladı. Karşısında da Çiçek vardı. Kendi de karısının karşısındaydı. Masanın başında oturan Handan hava oluşan gerginliği hissediyordu. Kızı hamile olduğu için üstüne gitmek istemese de sonra oğlu ile konuşacaktı.
Yemek bu hava ile geçti. Çiçek’in aklında Çetin vardı. Sınırlarını zorlarsa sıkıntı çıkabilirdi. Masandan kalkınca “ben izninizi istesem.” dediğinde herkes şaşırdı. Bu kadar çabuk kalkmak istemesini bir tek Serkan anlıyordu. O adama ‘erken gelirim canım’ demişti.
-Bir kahve içseydik.
Handan’ın teklifine “Başka zaman sözüm olsun.” dedi. Alara arkadaşının kardeşi yüzünden mi yoksa başka bir şeyden mi acele ettiğini çözmeye çalışıyordu. Kendine döndüğünde gülümseyerek yaklaşınca kulağına “Sıkıntı ne?” dedi.
Çiçek geri çekildiğinde “Yok bir şey.” dedi. Erdem’e döndüğünde “Güzel haberinizi bekliyorum.” dedi. Biraz kaçar gibi çıktığında Serkan peşine takıldı. Ne kadar susacağım dese de koşar gibi o adama gitmesini kabul edemiyordu. Kapıdan çıkınca ‘Çiçek!’ diyerek durdurdu.
Nefes alıp sakin bir şekilde döndüğünde “Efendim.” dedi. O bakışların anlamını bilmek zorluyordu. Çetin ile dengeleri sağlamaya çalışırken Serkan’ı kendinden uzak tutmaya çabalaması yorucuydu.
Serkan dibine kadar yaklaştı. Kendini izleyen gözlere “Bu kadar çok mu özledin?” diye sordu. Hızla gelmeyen cevap ve ne saçmalıyorsun bakışından cesaret aldı. Anlık istek ile elini Çiçek’in saçlarının arasına geçirdi ve kendine çekti. O dudaklar ile buluştuğunda kendini bırakamadan geri çekiliş ve yüzüne yediği tokatla kaldı.