Kayboldum

2598 Words
Önündeki dosyaların arasında kaybolmuştu. Bilgisayarla uğraşırken kapısı çaldı. Bakmadan 'gel' dedi. Aklına yatmayan kısmı bulmaya çalışırken kimin geldiğine bile ilgilenmemişti. -Saat kaç oldu? Dosyalara gömülmüşsün. Erdem karşısında ki sandalyeye oturdu. Sonunda kafasını kaldırınca saatini gösterdi. Mesai saati çoktan bitmişti, ama Serkan yine farkında değildi. -Bitirmem lazım. Aslında hiç acelesi yoktu. Erdem de bunu biliyordu. Her zamanki gibi kendini işle doldurmuştu. Bu ilk de sonda değildi. Yıllar geçse de bu yeni Serkan'a hiç alışamamıştı. Ne kadar uğraşsa da eskiden eser yoktu. -Hadi çıkalım. Serkan bilgisayar ekranının oyalanırken "Sen çık. Ben daha kalacağım." dedi. O günden sonra sadece işine odaklanmıştı. Gece gündüz çalışmış ve beynini doldurmayı başarmıştı. Bu yüzden günler geçtikçe alışmıştı. Eski yaptıkları saçma gelmiş daha olgun bir insan olmuştu. -Olmaz bugün birlikte çıkacağız. Karımdan izin aldım. Alemlere akarız. -Boşuna almışsın. Ben bir yere gitmeyeceğim. Erdem yine bakmayan adamı izlerken aslında üzülüyordu. Eskiden olsa ne yaptığını hemen anlardı. Beni kullandın değil mi diye sorardı. Hatta beni eğlendirerek ne yapmaya çalıştığını da biliyorum diye eklerdi. Bunların hiçbirini söylemiyordu. Bu yeni Serkan hiçbir şeyi bilmiyor gibi davranıyordu. Bildiğin salağa yatıyordu. O kız gideli neredeyse dört sene olacaktı, ama bıraktığı hasar hala geçmemişti. Sinirle yerinden kalkıp sandalyede kalkmayı bilmeyen adamın kokuna yapıştı. Artık eskisi gibi de tepki vermediğini içinde üstüne gitmek kolay oluyordu. -Sana izin aldım diyorum. Bu gece biraz kafa dağıtacağım. Beni yalnız mı bırakıyorsun? Serkan vaz geçmeyeceğini anlayınca "Sonra çocuklarımı özledim diye şikayet etmek yok." dedi. Ne zaman dışarı çıksalar sonu böyle bitiyordu. Adam ikinci çocuğu olduktan sonra ailesine daha da düşkün olmuştu. Gerçi haksızda değildi. Alara gibi bir karısı ve iki tane oğlu vardı. Erdem hemen itiraz etti. "Alara da bugün Çiçek ve Cemre ile takılacak. Sen orada ki curcunayı düşün." Aklıma geldikçe gülümsetiyordu. Cemre ve Mert'in bir erkek çocukları da olmuştu. İki tane de Alara ile Erdem'in oğlu vardı. Son olarak Çiçek'in kızı da eklenince beş çocuk oluyordu. Bu birleşmeler güzel olduğu kadar baya sesli geçiyordu. Serkan ise ortaya çıkan güzelliği bir anlık düşündü. Koşturan çocuk ile dolu bir ev. Yeğeni Özkan bir yaşına daha girmese de ayaklandığı gibi diğerlerine katılırdı. Erdem masanın üstünde duran telefonunu ve ceketini aldı. "Hadi gidiyoruz." -Masayı toplasaydım. -Yaparlar... Erdem bir an yanlış bir şey dediğini fark etti. Serkan o günden sonra sekreter ya da yardımcı istememişti. Tüm işini kendi hallediyordu. Çok zorda kalırsa da danışmadakilerden yardım istiyordu. Yanına kimsenin yaklaşıma izin vermiyor gibiydi. Durumu toplamak için bilgisayarı kapatıp dosyalarını düzenledi. Serkan artık kelimelere ve olanlara beynini kapatmış gibiydi. Erdem'in ne yaptığını ve neden panik yaptığını bilmezlikten geliyordu. Sadece ona ayak uydurup ceketini giydi. Telefonunu cebine atınca kapıya yöneldi. Erdem de işini bitirince peşine takıldı. "Nereye gidelim? -Fark etmez. Sen seç. Her soruya ve olaya verdiği tepki bunun benzeriydi. Ben diyen adam yok olmuş. Hayata ayak uyduran normal bir insana dönüşmüştü. Erdem bunu söyleyeceğini hiç düşünmezdi, ama eski Serkan'ı özlemişti. Gıcık olsa bile yaşıyordu. Şimdi ise ölü gibiydi. Arada şakasına takıldığında, artık büyüklük diye geçiştiriliyordu. Evet büyümüştü. Yirmi sekiz yaşına gelmişti, ama bu gerçek olamazdı. Onu eski haline getirmek için hep birlikte uğraşsalar da kaybolmuş gibiydi. -Yalnız ben araba getirmedim. Serkan sessizce onayladı. Kendi arabasına doğru giderken kapıları açtı. Erdem sormasını ya da Ediz'i yine mi eve yolladın demesini bekledi, ama yoktu. Umursamazlık ilk olmasa da arabaya binince yana baktı. -Gecenin sonunda şoföre ihtiyaç olabilir. Ediz'i arayayım mı? -Duruma göre bakarız. Arabayı çalıştırıp yola çıktığında Erdem ne yapsam diye her zamanki gibi düşünüyordu. Duru gittiği günden sonra dağılan bu adamı toplamaktan hiç vaz geçmemişti. O gece Cemre ile telefon konuşmasını sonra duymuştu. Onun adına çok üzülmüştü. Neler olduğunu öğrenmek istese de Serkan ağzını bile açmamıştı. Karısı da çok uğraşsa da anlatmamıştı. Cemre ile dertleşir diye umut etmişlerdi, ama o da olmamıştı. Bir tek Handan'ın kız ile olan konuşmasını öğrenmişlerdi. O günden sonra Serkan'ın annesi ile de arası bozulmuştu. Artık kendi evinde oturuyordu ve gerekmedikçe bir araya gelmiyorlardı. Handan her şeyi oğlum için yaptım dese de bu büyük yıkımı gördüğünde pişman olmuştu. Geri döndürmek istese de kızın gittiğini öğrenmişti. Alara da kızı bulmaya kalkıştığında Serkan bir tek o zaman konuşmuştu. Bir daha bu konuyu açmayın demişti. Herkese kapısını kapatan adamın içinden başka biri çıkmıştı. Sadece işine gelip giden birine dönüşmüştü. Cemre dahil kimseyi yanına yaklaştırmamıştı. Geçen yıllarda bunun değişmesi için neler yapsalar da olmamıştı. Erdem en son arkadaşından fikir almaya bile başlamıştı. Ferman'a gitmeyeceğini bildiği için onun durumunu anlatarak neler yapabileceklerini sormuştu. Serkan'ı bizzat görmediği için zor olsa da onun yönlendirmesi ile hayata döndürmeye çalışıyorlardı. Bugünde yine hayır diyeceği bir yeri seçip navigasyona girdi. -Geçen gün Mert ve Ferman ile gittik. Baya iyi bir yerdi. Serkan ekrana bakıp yola devam etti. "Her seferinde farklı bir yere gitmeyi seviyorsun." Yorum getirmesi gülümsetmişti. Neden yaptığını biliyorum demesi daha iyi olurdu, ama bu da kötü değildi. -Geçen gittiğimiz yerde çok ses vardı. -Çilingir sofrası istedin. O kadar ses olması normal. Erdem hala anlamamazlıktan gelen adama artık alışmıştı. Şimdilik ona ayak uyduracaktı. -Bu seferde çilingir sofrası olacak. Serkan sessizce oynayıp gaza bastı. Doktorun ne yaptığını bilmeye kafa yormuyordu. Kendini o kadar çok bilmemeye odaklanmıştı ki artık sadece olanı kabul ediyordu. Mekana varınca birlikte indiler. Erdem kapıya doğru yürürken "Birgün Mert ve Ferman'ı da çağıralım." dedi. Amacı arkadaşı ile bir araya getirmekti. Ara ara denese de Serkan hiç yanaşmamıştı. Ferman ile bir kere görüşse ona ulaşmak daha kolay olacaktı. Mert’le bile karşı karşıya gelmemeyi başarıyordu. Ablasının ortağı olsa bile davetlere hiç katılmıyor ve yok oluyordu. Aileler bu kadar görüşürken kaçmayı iyi başarıyordu. Serkan içeri girdiğinde "Bakarız." diye geçiştirdi. Önlerine gelen garson ile bir masaya geçtiler. Erdem masayı donatın dedikten sonra garsonun gitmesini bekledi. Az önceki cevabın aslında ‘hayır’ olduğunu biliyordu. Yıllar içinde bu adamı çok iyi tanımıştı. -Bakarız değil. Bir zaman belirleyelim. Cevap beklese de bardağı aldığını gördü. Suyu da alıp koyarken elinden çekip kendisine bakmasını sağladı. Evet bu ona karşı ilk çıkışı değildi. Sonda olmayacaktı, ama artık bir değişiklik istiyordu. Zaman geçtikçe artık sabırlı olamıyordu. Mert'in yıllarca neler çektiğini biliyordu. O kuyuya düşen adam zor çıkardı. Serkan onunla aynı olmasa da kaybolduğu yerden bir türlü yolu bulamıyor gibiydi. Arkadaşı yoktu. Kimseyi yanına istemiyordu. Kendi dünyasında yeni biri oluşturmuştu. Soğuk, mesafeli ve kendince sadece işini yapan biri olmuştu. Artık kavga da etmiyordu. Sesi yükselmiyor, bir şey için savaşmıyordu. Elimden bir şey alındığında bile aldırmıyordu. Şimdi olduğu gibi. Suyunu çekip almıştı. Neden aldın demiyordu. Onun yerine diğerini almak için uzanıyordu. Onu da aldığında yine göz göze gelmeyi bekledi. Sonunda bakınca da bir tepki bekledi. Serkan ne yaptığını bilen beynini susturuyordu. "Su içmekte mi yasak?" Erdem yine saçma bir şey sorsa da "Evet sana yasak. Gerçi buna da hayır demezsin. Ne desem evet diyorsun." dedi. Taş olsa çatlardı, ama Serkan arkasına yaslanıp sessizce kabul etmişti. Suları bir köşeye bıraktı. Bu gece de konuşmadan yapamayacaktı. -Artık yetmedi mi? -Ne yetmedi mi? Erdem normalde sakin biri olsa da Serkan’ın bu halleri onu sinir ediyordu. “Bu kadar acı çekmen yetmedi mi?” Garson gelince konuşma bölündü. Tabaklar bardaklar masaya koyulurken Serkan şişeye uzandı. Soruyu duysa da kapağı açıp bardağa doldurdu. Doktor sayesinde rakı içmeye de alışmıştı. Daha önce olsa asla içmem derdi. Kolundan tutup bu tarz mekanlara sürüklediğinden beri sorgulamadan içmeye başlamıştı. Hazır olduğunda direk dikeceği anda doktor onu da elinden çekti. Göz göze geldiklerinde sinir etmeye çalıştığını bilse de hala sakindi. Başka bir bardak alıp tekrar hazırladı. Onu içtiğinde genzini yakan sıvı hiç etkilememiş gibiydi. Onun çektiği acı artık terk edilmemek değildi. Hayatın kendisiydi. Erdem eşlik ettiğinde bardağın bittiğini görünce kendi eliyle doldurdu. Daha önce de çok sarhoş edip konuşturmaya çalışmıştı, ama o da işe yaramamıştı. Adam her haliyle konuşmuyordu. Sessiz süren dakikalar sonra mekanda yükselen müzik ile Serkan kafasını kaldırdı. Kelimeler sanki onu anlatıyordu. Kalbinde bir bıçak var gibiydi. Dermanı da yok gibiydi. Kayboldum diye yükselen sesle aynı hissediyordu. Kendini unutmuştu. Artık bulamıyordu. Erdem hüzün dolu gözleri görüyordu. Yine boşalan bardağını doldurdu. “Keşke konuşsan da ne hissettiğini bilsem.” Öylesine söylese de “Konuşsam neye yarayacak?” sorusu gelince heyecanla kafasını kaldırıp baktı. İlk defa susmamış bir tepki vermişti. Devamı gelsin diye sakin kalmalıydı. -Denemeden bilemezsin. Serkan’ın zihni uyuşmuştu. Üst üste içmenin verdiği bir ağırlık çökmüştü. Susmaya alışmış olsa da bu sefer kulağına ulaşan müzik ile de kelimeler durmuyordu. -Olmadığını görmedik mi? Erdem bardağı eline aldığında devam etsin diye “Neyi gördük? Hatırlatsana.” dedi. Yüzünde oluşan acı içinde gülümseme sakladığı her şeyi döküyordu. -Ben batırdım doktor. Her şeyi yapabilirim sandım, ama bak yine yalnızım. -Değilsin. Önce bunu bir anla. Ben varım. Ablan, annen hatta yeğenlerin var… Erdem tek tek sayarken ‘hayır’ anlamında kafasını salladığını görünce durdu. İlk defa konuşuyordu ve susmasını istemiyordu. -Yapma doktor sende biliyorsun ben kötü biriyim. Mert’e, sana, ablama neler yaptım?.. Burada arada girmeliydi. “Oğlum bunların hepsi yıllar önceydi. Mert ile aran artık iyi. Benimde kardeşim gibisin…” Devam edemeden Serkan’ın masadan destek alıp kalkmaya çalıştığını gördü. -Nereye? -Gidelim… Yine aklına bir şey esmişti. Kalktığında yaklaşan garsondan hesabı soramadan Serkan ödedi. Bir de taksi istediler. Arabanın burada kalması iyi olacaktı. Sonunda eve doğru yola çıktıklarında Erdem şoföre kendi evinin adresini verdi. Araba devam ederken yanında oturan Serkan’a baktı. -Bu gece eve gitme bizde kal. Sessiz onaydan sonra karısına yolda olduklarına dair mesaj çekti. Saatler süren suskunluk sonrası biraz konuştuğuna bile sevinecek durumdaydı. Alara’sı da duyunca mutlu olacaktı. Yıllardır kardeşinin iyi olsun diye her şeyi yapmıştı. Araba evin önünde durunca birlikte indiler. Erdem kapıya yaklaşırken anahtarını çıkarmıştı ki karısı kapıyı açtı. İçmenin etkisiyle biraz dağıtmış olsa da hala iyiydi. Yaklaşıp yanağını öptü. -Hala ayaktasın sevgilim. Alara arkadan gelen kardeşine baktıktan sonra “Daha yeni gelmiştim.” dedi. İçeri girmelerini sağladıktan sonra salona kadar eşlik etti. Bu sırada çalışanına kahve yapmasını rica etti. Kocası bu gece dağıtmalarını kardeşi için yaptığını biliyordu. Çabası hoşuna gitse de yıllar geçse de kardeşinde bir değişim yok gibiydi. -Çocuklar uyudu mu? -Özkan’ı biliyorsun hep uyuyor. Vural de eve gelince seni sordu, ama yorgun düştü. Erdem bu halde çocuklarının odasına gitmek istemediği için ayağa kalktı. “Ben banyo edeyim.” -Kahve gelecekti. -Sonra içerim. Erdem odadan çıkınca Alara geldiği andan beri sessiz olan kardeşine döndü. Baya sarhoş olduğu belliydi. Çalışan kahvesini getirince önüne koymasını bekledi. Yalnız kalınca da “Hadi iç.” dedi. Çocuk gibi dediğini yapan kardeşini izlerken aslında onun içinde farklı geliyordu. Eskiden sadece kendi aklındakini yaparken şimdi uysal birine dönmüştü. Herkesin istediği bu olabilirdi, ama o alışkın değildi. Serkan kahveyi içince biraz kendine geldi. “Ben de yatayım.” Ayağa kalktığında ablası karşısına dikildi. Eskiden konuşmadan anlaşan iki kardeş göz gözeydiler. Alara neler düşündüğünü bilecek kadar zeki olan kardeşini sadece izledi. Aynı şekilde o gözlere bakıp aklından geçenleri okumaya çalıştı. O kadar çok karışık ve üzgündü ki bunu bilmek iyi gelmiyordu. -Sabah bir yere kaybolma. Yeğenlerin seni özledi. -Tamam. Ablasının yanından geçip misafir odasına geçti. Daha önce gece yarısı kendi evine geçtiği için uyarıyı anlamıştı. Banyoya girip yıkandıktan sonra hiçbir şey düşünmeden kendini uykuya bıraktı. Daha yeni uyuduğunu sanıyordu, ama yanağını öpen biri vardı. Gözünü açmaya çalışsa da içmenin etkisinden kolay olmuyordu. Gözünü biraz araladığında yüzünü tutan küçük parmakları ve Vural’ı gördü. Uyandığını görünce bir kere daha öpülmüştü. -Dayı.. Dört yaşına giren küçük adamı kucağına çektiğinde tamamen uyanmıştı. Başı biraz ağrısa da böyle uyanmak çok güzeldi. Ellerinden öptüğünde gülüşü odayı doldurmuştu. -Sen dayını uyandırmaya mı geldin? Yeğenine baktığında “Babamı bulamadım.” demesi gülümsetti. Tam bir baba düşkünüydü. Yardım istediğini anlayınca “Birlikte bakalım mı?” diye sordu. Anında mutlu olan yüzü görünce güzelce tutup kalktı. Babası gibi karışık saçlarını daha da karıştırıp odadan çıktı. -Vural! Ablasının sesini duyunca “Benimle.” diye seslendi. Merdiven başında doktoru görünce de yeğenine babasını gösterdi. Anında kucağından inmek istese de izin vermedi. Birlikte aşağı indiklerinde babasının kollarına gitmesine izin verdi. Sanki uzun zamandır birbirlerini görmüyorlarmış gibi sarılan ikiliyi izlerken ablası yanlarına geldi. -Ben çıkıyorum. Acil bir işim çıktı. Alara son dakika işini sevmese de yapacak bir şey yoktu. Önce kocasını sonra oğlunu öptü. Kardeşine döndüğünde “Kahvaltı yapmadan çıkma.” diye uyardı. Erdem karısına “Ben ilgilenirim.” dese de çoktan gitmişti. Serkan’a döndüğünde “Hadi kahvaltı yapalım. Sonra Vural’ı kreşe bırakacağım.” dedi. -Beni dayı götürsün. Oğlunun isteğini tam anlayamadan dayısının kucağına atlamasını izledi. Boğazını sıkıca sarılmış gözlerine bakıyordu. Serkan yeğenin istediğini duymuştu. “O zaman bugün birlikte gidiyoruz.” Erdem en azından çocukların yanında iyi olduğunu görüyordu. Hiç itiraz etmeden “Önce kahvaltı.” dedi. Bu sırada Özkan da bakıcısının kucağında gelmişti. Oğlunu da kendi sandalyesine oturttuktan sonra kendi yerine oturdu. Yiyebileceği birkaç şeyi önüne koyduktan sonra Vural’a döndüğünde dayısına bakarak tabağına koymaya çalıştığını gördü. Serkan’ın da ona yardım ettiğini görünce hiç karışmadı. Dört erkek kahvaltı yaptıktan sonra Özkan ile vedalaşıp evden çıktı. Erdem karısı erken çıktığı için Ediz’in onunla gittiğini anladı. Oğlu ile birlikte Serkan’ın arabasına bindi. Arka koltukta oğlunu güvene aldıktan sonra “Çıkabiliriz dayısı.” dedi. Serkan arkaya baktığında yeğenin heyecanlı bakışlarını gördü. Hazır olduklarını görünce de kreşe doğru yola çıktılar. Özkan doğduktan sonra Vural için akranları ile birlikte olmak daha iyi olur diye kreş tercih etmişlerdi. Oğulları hızlı uyum sağlarken kardeşi ile ilgili de sıkıntı yaşamamıştı. Şu ana kadar her şey yolundaydı. Serkan binanın önünde arabayı durdurdu. Herkes çocuğunu getirdiği için bir hareketlilik vardı. İndiğinde arka kapıyı açtı. Vural çoktan kollarını uzattığı için kucağına aldı. Erdem de indiğinde dayısı bırakacak diye öne geçti. Serkan’ın kucağında mutlu olan oğlunu izlerken bir kadının önlerine geçtiğini gördü. Velilerden biri diye düşünse de bir acayiplik var gibiydi. Serkan kapıya yönelmişti ki “Bakar mısınız?” sesiyle durdu. Yana baktığında kendinden birkaç santim kısa olan kadını gördü. Yanında duran küçük kız yeğenine bakıyordu. Vural da inmek isteyince yere eğilip ayaklarının basmasını sağladı. Doğrulduğunda “Buyurun.” dedi. -Konuşmamız gerekiyor. Serkan ne olduğunu anlayamıyordu. Birden önünü kesen kadının derdini sormadan önce “Bir izin verin.” diyerek Vural’ı öpüp hocasına teslim etti. Kadında kızı teslim edince artık dinlemeye hazırdı. Doktoru çağırabilirdi, ama küçük bir sorun olduğunu düşünerek gerek duymadı. -Evet sizi dinliyorum. -Oğlunuz kızımızı rahatsız ediyormuş. Karşısında ki kadın sinirli olduğu her halinden belliydi. Direk konuya girmiş ve her an daha da kızacak gibiydi. -Emin misiniz? -Ben yalan mı söylüyorum? Birden üstüne gelen kadını görünce haliyle sakinlik kalmadı. Üstüne “Siz kimsiniz bir adınızı söylesenize.” gelince gerildi. -Serkan Dilmen. Yeterli mi? Karşısında ki kadın birden gülünce deli biri olduğunu düşünmeye başladı. Çattık galiba diye düşünürken “Sen dayısısın yani." geldi. Daha dikkatli baktı. Ablası özel bir yere gönderdiği için tanınması normal olsa da kimle muhatap olduğunu bilmek istiyordu. Kendine uzatılan el sonrası “Kayra Diker.” dese de tutmadı. Az önceki çıkışından sonra pek tanışmak istemiyordu. -Serkan ne oldu? Kayra geleni görünce “Elisa’nın halası. Kayra.” diyerek kendini tanıttı. Serkan konu dağlınca müdahale etmeden duramadı. “Vural, yeğeninizi rahatsız etmiş diyordunuz?” Kayra kendine kızgın gözlerle bakan adam döndü. Evet yeğeni yolda gelirken anlatmıştı ve halası olarak duyunca tabi sinir olmuştu. Okula girerken de göster dediğinde işaret ettiği çocuğa doğru yürümüştü. Bir anlık çıkışı sonrası karşısında ki adamı tabi ki de tanımıştı. Bizzat olmasa da adını baya duymuştu. Sonuçta onlarda iş dünyasındaydı. Babası ve abisi her gün konuşuyordu. Bu yüzden de öğrenmemek mümkün değildi. Erdem ortamın gerginliğini fark etti anda araya girdi. Serkan uzun zaman sonra bir tepki vermiş olsa da yanlış yerdi. Kızın üstüne de yürüyecek gibi davranmaya gerek yoktu. -Bir sorun varsa ben ilgileneyim. Ben Vural’ın babasıyım. Kayra kaba beyefendiye göre gayet kibar adam döndü. “Erdem Dal değil mi? Alara ablanın eşisiniz.” Bir davette ikisini gördüğünü hatırladı. Serkan konuşmadan sıkılmıştı. “Artık asıl konuya gelsen.” Kayra iki seferdir laf sokan adama doğru yürüdüğünde Erdem aradan çekilmek zorunda kaldı. “Gelmezsem ne olur?” Serkan diklenen kıza üstten bakarken umursamadan geçemiyordu. Sabah sabah canını sıkmıştı. Yeğeni hakkında ileri geri konuşmuştu ve patavatsız birine benziyordu. Bir mesele böyle halledilmezdi. -O zaman çekil de zamanımızı alma. Kayra gözlerini kıstığında ‘Serkan Dilme’i kafasının içine kazımıştı. Bu söylediklerini ona tek tek yedirecekti. O daha ‘Kayra Diker’i tanımıyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD