Çetin, Çiçek tarafından kahvaltıya çağırılsa da biraz tedirgindi. Dünkü olaydan sonra konuşmamışlardı. Bu oyun artık bitsin diyebilirdi. Aklında dönenler yüzünden gece doğru düzgün uyuyamamıştı. İştahı da olmadığı için tabakla oyalanıyordu.
Çiçek bir süredir tek lokma yemeyen adamı izliyordu. Başta tanıdığı adamdan çok farklı biriyle karşı karşıyaydı. Dünkü suçlayıcı konuşmaları yüzünden buluşmak istemişti. Keyfi olmadığını görünce “Keyfin yok sanırım.” dedi. Kendini bulan bakışlar gülümsemeye çalışsa da iyi olmadığını görüyordu.
-Evde durumlar nasıl?
-Babam onu evden kovdu.
Çiçek sessiz onayladıktan sonra “Peki senin canını sıkan ne?” diye sordu. Son zamanlar ona karşı iyi davranan adama biraz olsun yardımcı olabilirdi.
Çetin içinde biriktirdiklerini daha fazla tutamayacaktı. Belki son konuşmaları olacaktı, ama hissettiklerini anlatmadan gitmeyecekti.
-Hiç şansım olmadığını bilmek. Seni baştan çok zorladım. Leman’ın planına başta destek bile verdim…
İtiraf etmek kolay olmuyordu. Bir anlık sessizlik oluşunca Çiçek devam etmesini sağlamak için “Sonra ne değişti?” diye sordu. Gözlerinin içine bakan adam artık çok farklı bakıyordu. İlk zamanlar hırsla dolu olan gözler şu anda tedirgindi. Bir korkuyu barındırıyordu. Konuşmak istese de bir şey ona engel oluyor gibiydi. Yanlış bir soru sorduğunu hissettiği anda “Ben aşık oldum.” cevabı geldi. Kim demek istemiyordu, çünkü anlamıştı. Birinin kalbini kırmak ya da üzmek istemiyordu. Çareyi kaçmakta bulunca “Aslında ben senden özür dileyecektim. O haberi senin çıkardığını sandım…” diye telaşla anlatmaya çalışırken elini tutan parmaklar ile sustu. Hala gözünün içine değen bakışlar ‘yapma’ diyordu. Kaçma yüzleş diyordu, ama onun için hiç kolay değildi.
-Çetin…
-Bu sefer ben konuşacağım. Sen dinleyeceksin.
Çetin tuttuğu parmaklara varlığını hissettirirken o gözlerde küçük de olsa bir onay bekledi. Kalbini saran mutluluğu öylece kaybedemezdi. Kendini bir kere daha anlatıp sonuna kadar mücadele etmeliydi. Sonunda dinliyorum gelince tatlı bir heyecan sardı. Bu küçükte olsa bir umut demekti.
-Her şeye baştan başlayalım. İstersen önce arkadaş olalım. Bana sadece yanında olma şansını versen bile yeter.
Çiçek hevesle söylediklerinin mahcupluğunu yaşıyordu. Aslında ne istediğini biliyordu. “Kalbimde başkası olsa bile mi?” Elini tutan parmaklar gerilince gözlerde ki yıkılışı da gördü. İleri gittiğini anlayınca telaşla “Ben…”dedi, ama Çetin yine izin vermeyip “Başkası olsa bile.” istiyorum dedi. Şaşkınlıkla kalırken tam olarak ne istediğini anlamaya çalıştı.
-Sadece ne olursa olsun yanında olduğumu bilmen yeterli. Bana bu kadarını verebilir misin? O zaman özrünü kabul ederim.
Çiçek gülümsediğinde “Yine tehdit ediyorsun.” diye takıldı. Sonunda Çetin de gülünce “Bu sefer masum sanki.” dedi. Tek istediği bu küçük isteğinin kabul edilmesiydi. Umutla baktığı gözler gülerek tamam dediğinde sanki dünyalar onun olmuştu.
-Bundan sonra yalan yok. Tehdit yok. Sen ne dersen o..
Çiçek sevinçten sayıp duran Çetin’i durdurabildiğinde “Yalnız biz arkadaş olmadık mı?” diyebildi.
-Benim arkadaşlığım böyle..
Çetin’in keyfi yerine geldiği gibi çatalı eline aldı. “Yalnız çok acıkmışım. Stresten hiçbir şey diyemedim.”
Çiçek karşısında ki adamı izlerken verdiği değerinin de farkındaydı. Daha sonra ne olurdu bilmiyordu, ama Çetin ile arkadaş olacaktı.
“””””
Leman sabırsız şekilde beklerken sinirden yerinde duramıyordu. Serkan yüzünden yine hayatı alt üst olmuştu. Şenol ile ne kadar konuşsa da kendini affettirememişti. Tek sözü bitti olmuştu ve hayatından çıkarılmıştı. Evet buralardan gidecekti, ama Serkan’ı da bitirip gidecekti.
-Leman Hanım baştan söyleyeyim çok vaktim yok.
Duru karşısına oturduğunda çökmüş durumdaydı. Evi toplamışlardı ve şu anda kamyona yüklenmeye başlamıştı. Anneleri borçlarını kapatmaya gitmişti. Burada ne aradığını bilmese de gelmişti. Aslında son kez Serkan’ı görmeye gidecekti, ama ona ne diyeceğini bilmiyordu. Buradan gideceğini söylemiyordu. Dünden beri görüşmek isteyen adama sadece bekle demişti.
Leman sonunda geldiğini görünce baştan aşağı süzdü. Serkan’ın en son bu kızı seçtiğine inanmıyordu. Sarıldıkları zaman şüphe etmişti, ama konduramamıştı. Duru’nun söylemleri yüzünden de anlaması geç olmuştu. Tüm söyledikleri elinde olsa da son kez “Serkan ile konuştun mu?” diye sordu. Ona dokunma dediğine göre görüşüyorlardı. Kaçan gözler ve telaşını gördü. Kendi hayatı mahvolurken onlar mutlu olamazlardı.
-Hayır, işi bıraktım. Neden görüşeyim?
Duru saklamaya çalışsa da Leman anlamıştı. “Serkan’dan neden intikam almak istediğimi hiç merak ettin mi?” Merakla bakan gözler evet diyordu. İstediği de bu olduğu için kaçırmayacaktı.
-Sevgilimdi….
Duru’nun şaşkınlıktan ağzı açılırken “Sonra beni başka bir kız için terk etti.” geldi. Serkan hakkında daha ne duyacaktı? Her an yeni bir şey duyuyor ya da öğreniyordu. En acısı ise hiçbiri iyi değildi.
Leman hayal kırıklıkları ile dolu bakışları görüyordu. Canı yandığı kadar sonunda can yakacak kişiyi bulmuştu. “Hatta o kız Cemre. Restoranda evli olmasına rağmen kızı rahatsız etti. Bir ara kızın evliliğini bile sonlandırdı.”
Duru’nun kalbi sıkışırken “Bu kadar ileri gitmiş olamaz.” dedi.
-Gitti. Ablası olmasa şu anda Cemre’nin kocası Serkan olabilirdi.
Elini kalbinin üstüne koyduğunda acı hafiflemiyordu aksine artıyordu. Gözleri ile gördüklerine bile mazeret bulamazken duydukları çok fazlaydı.
-Sonra ne yaptı biliyor musun? Ablası ayırdı diye onu düşman ilan etti. Şu anda kocası olan Erdem’in yaşadıklarını anlatmamı ister misin?
Daha fazlasına dinlemeye gücü yoktu. Kafasını 'hayır' anlamında hızla salladı. Leman geri dönülmez bir yere yollamak için “Bu adam sonra da Çiçek’e kafayı taktı. Neler olduğunu sende gördün. Şimdi sen söyle ben haksız mıydım?” dedi.
Kafası o kadar karışmıştı ki konuşamıyordu. Kalp ağrısı göz yaşlarına dönerken yanlarına yaklaşan kişiyle irkildi. Kim olduğunu anlayamadan “Onca olaydan sonra hala görüşüyor musunuz?” sorusu geldi.
Handan, Ediz sayesinde her şeyi öğrendiği kızı Leman ile gördüğünde öfkeyle nasıl yaklaştığını bilemedi. Oğlunun seviyorum diye isyan ettiği kız düşmanı ile bir olmuştu. Baştan hayatına böyle giren birinden başka ne beklenirdi?
Leman hiç çekinmeden “Bir sorun mu var?” dedi. Handan’ın gelmesi işine yarayacağı netti. Sonuçta o da oğlunun kimi sevdiğini öğrenmişti. Onun yapacakları da Serkan’ın mutluluğuna en olacaktı.
Duru zaten iyi değildi. Kızgın gözlerle bakan kadını hatırlaması biraz zaman aldı. İlk çalışmaya başladığında gösterilen fotoğraflar arasında anne diye tanıtılan kişiydi. Panikle ayağa kalktığında “Düşündüğünüz gibi değil.” dese de boşunaydı.
Handan gördüklerinden fazlasını dinlemeyi düşünmüyordu. Bu yüzden “Sen oğlumun hayatına bu kadın yüzünden girmedin mi? Para ile tutulan biri değil misin? Yalan mı?” diye bağırdı.
Yalan diyemiyordu. Kadın dediklerinde haklıydı. Yine de “Ben işi bıraktım. Pişman oldum.” demek istedi.
-Nasıl bir pişmanlık? Oğluma borcunu ödeterek mi? Senin gibi kızları ben bilirim? Yalanlarını başkasına anlat. Ne kadar istiyorsun söyle, bu saçmalık bitsin.
Kadının söyledikleri karşısında şoktaydı. Borcunu Serkan’a mı ödetmişti? Öyle bir şey yapmamıştı. Bunu kabul edemezdi. Telaşla telefonunu aldığında annesini aradı. Şu anda ödemeye gittiğine göre gerçeği ondan öğrenebilirdi.
Leman olanları sessizce izlerken Serkan’ın ilişkisi daha başlamadan biteceğine emindi. Handan onun yerine de hallettiği içinde hiç müdahale etmiyordu.
Handan hala oyun oynayan kızın “Anne sen neredesin?” dediğini duysa da bekledi. Son yalanlarına şimdilik izin verecekti.
Zümra oğlunun borcunu ödemeye gitse de hiç beklemediği bir karşılık alıp eve dönmüştü. “Duru abinin borcunu biri ödemiş. Neler oluyor sen biliyor musun?”
Serkan gerçekten bunu yapmış mıydı? Annesi karşısında parası peşinde olan kız olmuştu. Yıkılmış duygularla “Anne o parayı abim bana getirsin. Ben sana adres atıyorum.” dedi. Annesi kabul edince de telefonu kapattı. Mesajı yolladıktan sonra karşısında aşalar şekilde bakan kadına döndü. O kadar öfkeliydi ki Serkan ile tanıştığı güne nefret edecek durumdaydı.
-Oğlunuzun parasına ihtiyacım yok. Hepsini geri ödeyeceğim. Birazdan para burada olur.
Handan bir de gururlu davranan kıza yaklaştı. “O para bizden sana sadaka olsun. Oğluma yaklaşma yeter.”
Duru yumruğunu sıktığında düştüğü durum yüzünden dağılmıştı. Bundan sonra yüzünü bile görmek istemiyordu. “Merak etmeyin zaten buradan gidiyorum.”
-İyi olur.
Handan gitmeden önce Leman’a döndü. “Bu dediklerim senin içinde geçerli.” Geldiği gibi de ortamdan ayrıldı.
Duru’nun gücü bitmişti. Sandalyeyi tutabildiğinde zorla oturdu. Kalbi atmıyor, canı çok acıyordu. Göz yaşları akarken durdurmaya çabalasa da olmuyordu. Aşık olduğu adam onu parça parça etmişti.
-Sana baştan Serkan’ın ne kadar kötü biri olduğunu söylemiştim.
Leman da kalkacağı anda Duru “Dur!” dedi. O adamı bir daha görmek istemiyordu, ama buradan gitmeden önce her şeyini silip gidecekti.
-Parasını ona ver ve bir daha karşıma çıkmamasını söyle.
Leman tekrar yerine yerleşti. Bunu zevkle yapacaktı.
“””””
Serkan sabah işe gelse de gözü hep telefondaydı. Aramaları hiç açılmamış mesajlarına da kıza cevaplar gelmişti. İşe gelmek yerine direk Duru’nun evine gitmeyi düşünse de en son mesajında şu anda dışarıdayım. Bir fırsatını bulursam geleceğim demişti. Bir yandan da kapıya baksa da zaman geçmiyor gibiydi. Odaya sığamasa da çıkamıyordu. Ya gelirse diye sıkışıp kalmıştı. Her şey bitmiş yeniden başlama heyecanı ile dolu olsa da bu beklemek canını sıkıyordu. Vakit kaybetmeden onun elini tutup sadece sen varsın demek istiyordu.
-Serkan!
Duyduğu sesle kafasını kaldırdığında karşısında Sedef’i görünce şaşırdı. Hangi ara gelmişti? Hiç fark etmemişti.
Sedef de dalgın olduğunu görünce karşısına oturdu. “Kaç kere kapını çaldım. Odada yoksun sandım.”
Toparlanırken “Duymamışım.” dedi. Aklı tamamen başka yerdeydi. Gözü yine saate kayarken Duru geldiğinde Sedef’in burada olmasını istemiyordu. Sonuçta üst üste baya yanlış anlaşılma olmuştu.
-Sen neden geldin?
Daha önceki buluşmalarından çok faklı bir adam bulunca haliyle şaşırdı. Dalgındı ve bir telaş içinde gibiydi. Onu böyle görmek kimsenin alışkın olduğu bir durum değildi.
-Buradan geçerken uğramak istedim. Benden bir şey istemiştin. Gerçi dün çıkan haberlerden sonra hala ihtiyacın var mı bilemedim.
Serkan neden bahsettiğini anlamayacak kadar dağılmıştı. Beyni durmuş gibiydi. Aklını toplamaya çalışsa da olmuyordu. Bu ilk defa oluyordu ve zihni hatırlamasına izin vermiyordu. Tek düşündüğü Duru’ydu.
-Neye ihtiyacım var mı?
Sedef şok içinde ayağa kalktı. Eğilip alnına eline koyduğunda “Sen iyi misin?” dedi. Hızla uzaklaşan adamı izlerken kesinlikle bir durum olduğunu anladı. Daha dikkatli baktığında gözleri aşırı yorgun bakıyordu.
-Serkan ne oluyor?
-Bir sorun yok.
Buna inanmak mümkün değildi. İnsanların aklını okuyan adam sanki kitlenmiş gibiydi. Haber ortadan kalkmıştı. Hatta Mert ve Alara ortak basın açıklaması yapmıştı. Çıkan haberler de asılsız olduğu netleştiğine göre sıkıntı neydi?
Duru gelmeden Sedef gitsin diye “Benim biraz işim var. Daha sonra konuşalım mı?” dedi. Her an kapıdan girmesini beklerken mesaj sesiyle hızla telefona baktı.
Bu adrese gel.
Okuduğu gibi fırladı. Sedef arkasından seslense de onu kimse durduramazdı. Hastaneden koşarak çıkarken Ediz ve Yıldız görmüşlerdi. Birbirlerine baktıklarında Handan Hanımın yaptıklarını öğrendiğini sandılar.
Arabaya son gaz bastığında Duru’dan gelen mesaj hala açıktı. Sonunda buluşacaklardı. Onunla kendine tamamen temiz bir sayfa açacaktı. Bu düşünceler ile adrese geldi. Telefonu aldığı gibi arabadan indi. Mekana girdiğinde Duru’yu bulma umuduyla baktı. Gözü bir masa da takılırken gördüklerinin yanlış olduğuna emindi. Yaklaşırken bir yandan Duru’yu aramaya başladı. Telefon yine kapalıydı. Öfkeyle yaklaştığında “Senin burada ne işin var?” dedi.
Leman kahvesini içerken başına dikilen Serkan’a baktı. Duru’nun bıraktığı paket masanın üstüne duruyordu. Onu göstererek “Sana.” dedi.
Serkan sorusuna cevap alamayınca sinirle konunu tutup ayağa kaldırdı. Gözleri öfke saçıyordu.
-Sana Duru’dan uzak dur dedim.
Leman kolunu hızla çekti. “Sen ne sanıyorsun? O kız seni sevdi mi? Yapma Serkan kendini yine kandırma.”
-Saçmalıklarını dinleyecek vaktim yok.
Gideceği anda “Bunu o sana bıraktı.” demesiyle durdu. Leman’a hiç güvenmese de masanın üstünde gösterdiği pakete baktı.
-Ne bu?
-Bak istersen.
Leman kaldığını görünce baştan beri aldığı kayıtları çıkardı. Masanın üstüne koyduğunda başlaması için düğmeye bastı.
Serkan paketi izlerken kulağına ulaşan sesle kayıt cihazına baktı. Bir zamanlar acımasız şekilde Mert’e yaptığını kendi yaşıyordu. Duru’nun kendi hakkında söylediklerini duysa da inanmayacaktı. Bunların hepsi yalandı. Kendine itiraf etmek için gelmişti. Leman’ı kandırmak için söylemiş olmalıydı. Umursamadan paketi aldığında içine baktı. Para olduğunu görünce elini atıp aldı. Üstünde bir kağıt olduğunu gördü. Paraları bırakıp okumaya başladığında Leman “Seni kimsenin sevmeyeceğini artık anlamışsındır.” diyerek ayrıldı.
Her okuduğu kelimeyle çöktü. Kayıt hala devam ederken kağıtta da Duru’nun yazdıkları vardı.
Sen bu yazdıklarımı okurken ben çoktan İstanbul’dan ayrılmış olacağım. Beni boşuna arama ve bulmaya da çalışma. Evet her şey yalandı. Sana itiraf etmeye geldiğim gece bile seni kandırdım. Bana sormadan borcumu ödemişsin, ama senin parana ihtiyacım yok. Her şeyi para ile çözebileceğini sanıyorsun. Dilerim bir gün bunun çözüm olmadığını anlarsın. (Duru)
Kulaklarına ulaşan ses ve okuduğu doğru olamazdı. Paketi aldığı gibi koşarak arabasına bindi. Gaza bastığında bildiği mahalleye sürdü. Bunların hepsini Leman’ın bir oyunu olmalı. Duru öyle biri değildi. Arabası evin önünde durduğunda etraf sessizdi ve daha da acısı pencerelerde perde bile yoktu. Adım adım yaklaşırken boş eve baktı. Daha dün buradaydı. Pencereden girmiş, dudaklarını öpmüştü. Şimdi tek bir iz olmamasını kabul etmek kolay olmuyordu.
“”””
Erdem bir yandan yemek yese de bir yandan karısına belli etmeden Serkan’ı aramaya devam ediyordu. Ediz koşarak hastaneden çıktı dediği için merak etmişti. Saatlerdir telefonunu açmaması korkutuyordu.
Alara kocasının huzursuz olduğunu görünce yemeğine ara verip elini tuttu. Hızla kendine dönen gözler telaşlı bakıyordu. Bir şey saklamaya çalışırken “Canım bir isteğin mi var?” diye sormuştu.
Handan damadına baktığında haline gülümsedi. Kızının gözünden kaçmayacağını biliyordu.
-Kime ulaşmaya çalışıyorsun?
Alara telefonu gösterdiğinde Erdem sıkıntıyla “Serkan’a.” dedi. Karısı sayesinde belki daha hızlı bulurdu. Hastaneye döndüğü gibi yine ortalıktan kaybolmuştu.
Alara kardeşinin kayboluşlarına alışkındı. Hem hayatında biri olduğuna göre onunla zaman geçiriyor olabilirdi. Kocasının bilmediği için “Sevgilisi ile birliktedir.” dedi. Leman sorunu da bittiğine göre artık iyi olmalıydı.
-Sende biliyordun ve bu sefer öylece izledin mi?
Handan’ın söyledikleri Erdem’i şaşırtmıştı. Kayınvalidesi neden bu kadar kızgındı? Serkan’ın sevdiği kız kimdi?
Alara ise annesinin bir şey yaptığını anladı. Şüphe ile “Anne ne oluyor?” diye sordu. Kardeşini sıkıştırmamıştı, ama sesinden mutlu olduğunu anlamıştı.
-Kardeşinin seviyorum dediği kız Leman tarafından yanına koyulan biri. Yani sekreter olarak yaklaşıp oğlumu oyuncak yapmış.
Erdem kimden bahsedildiğini anladığında “Duru mu?” diye sormadan edemedi. Kız öyle biri değildi. Telaşla “Yanlış anlaşılma olmasın.” diye ekledi.
Alara bu sefer kardeşi uzak dur dediği için karışmamıştı. Pişman olurken “Anne emin misin?” dedi.
-Kızı bu sabah Leman ile bastım. Kardeşin kızın borcunu bile ödemiş. Bunlar normal mi?
Alara annesinin yaptıklarını tahmin etmişti. “Kıza ne dedin? Serkan ile konuşmadan müdahale etmeseydin.” Kardeşi kızın neler yaptığını bilmediğini sanmıyordu. Ona rağmen seviyorum dediyse bu ciddi olduğunu gösteriyordu.
-Alara sen hamile olunca değiştin mi? Kız kardeşini kandırmış. Avucunun içine almış oynuyor. Buna izin mi verecektim?..
Devamını dinlemeden masadan kalktı. Erdem de peşinden kalktığında karısı telaş yaptıkça korkuyordu. “Canım lütfen sakin ol. Belki düşündüğümüz olmamıştır. Serkan’ı biliyorsun. Ne yapar eder kıza kendini anlatır.”
Alara bunları bilse de “Telefonunu açmıyor diyorsun. Bu normal değil.” dedi. Aramaya başlasa da açılmıyordu.
-Tamam ben çıkıp arayayım. Gidebileceği her yere bakayım, ama sen üzülme.
Alara aramaya devam ederken “Kaybolmak istediyse onu bulamazsın.”dedi. Telefon açılmadıkça deli olacaktı. Kesin kötü bir durum vardı.
-O zaman kim arasa açar? Onu bulalım. Ne dersin?
Erdem bir yol bulmaya çalışırken Alara’nın aklına tek bir isim geliyordu. Bunu istemeye hakkı olmasa da rehberden bulduğu gibi aradı.
Mert kızları uyuduktan sonra karısı ile vakit geçiriyordu. Telefonu çalmaya başlayınca ekrana baktı. Karısına gösterdikten sonra açtı.
Cemre akşamın bu saatinde Alara’nın neden aradığını merak ettiği için kocasına yaklaştı. Telaşla “Mert acil bir durum var.” dediğini duyunca bebekle ilgili sandı.
Mert de aynı şeyi düşünmüştü. “Alara İyi misin? Erdem nerede?” Gitmeye bile hazırlanmıştı. “Ben iyiyim. Biliyorum isteyeceğim çok saçma ama Serkan ortalıkta yok. Telefonunu açmıyor. Ona ulaşmak için yardımına ihtiyacım var.”
Cemre duyduğu ile geri çekilirken kocasının şaşkın gözlerle ona baktığını gördü. Telefonu geri çekip sesi dışarı neden verdiğini anlamıştı.
-Neler olduğunu sorsam.
Alara konuşamadan Erdem telefonu aldı. “Mert benim. Bizim oğlanın aşık olduğu kızla bir sorun olmuş sanırım. Bizde tam bilmiyoruz.” O da sesi dışarı verdiğinde karısı konuşsun diye tuttu.
-Bunu istemek doğru değil ama Cemre arayabilir mi? Yoksa onu bulmak kolay olmayacak.
Mert karısına baktığında kararı ona bıraktı. Alara’nın anlattıklarına bakılırsa kimseyle konuşmak istemiyor olabilirdi. Tek arkadaşı karısı olduğu içinde teklif mantıklıydı.
Cemre ise arkadaşını merak etse de kararsızdı. Kocasını üzecek bir karar vermek istemiyordu.
Mert kararsız kaldığını görünce “Tamam, ararız.” dedi.
-Teşekkür ederim.
Mert ben sana haber vereceğim diyerek kapattı. Karısının telefonunu alıp uzattı. Hala baktığını görünce “Hadi ara. Ailesi çok merak etmiş.” dedi.
Cemre onun adına üzülse de “Senin rahatsız olacağın bir şey yapmak istemiyorum.” dedi.
Mert kendi telefonundan Serkan’ın numarasını karısının telefonuna tuşladı. Eline sıkıştırdıktan sonra gözlerine baktı.
-İnsan bu anlarda en çok bir dostunu arıyor. Onu sorgulamayacak ve sadece dinleyecek birine ihtiyaç duyuyor. Serkan için bu kişi sensin.
Cemre kocasının emin bakışlarını görünce arama tuşuna bastı. Sesi dışarı verdiğinde onunda duymasını istedi.
Serkan kaybolduğu yerde saatlerdir elinde paketle oturuyordu. Duru’dan kalan ses kaydı ve mektup önündeydi. Sanki yaşam durmuş gibiydi. Bugüne kadar yaptıkları gözlerinin önünden geçerken geldiği son noktayı acı içinde izliyordu.
Telefonu yine çalmaya başladığında boş gözlerle ekrana baktı. ‘Cemre’ yazısı görünce çökmüş vücuduna küçük bir çare gibiydi. Saatler sonra eli ilk defa hareket ederken telefonu aldı. Açıp kulağına götürdüğünde neden aradığını bile düşünecek durumda değildi.
Mert açıldığını duyunca karısına baktı. Serkan ses vermediği için o konuşmalıydı.
Cemre telaşla “Serkan orada mısın?” diye sordu. Derin bir iç çekiş ve sonrasında gelen “Cemre ben iyi değilim.” kelimeleri çok ağırdı.
Mert ayağa kalktığında karısına telefonunu gösterdi. Alara’ya haber vermek için ayrılırken iki arkadaşı da biraz yalnız bırakmak istedi.
-Serkan neden iyi değilsin? Yanına gelmemi ister misin?
İçinde ki yıkım öyle büyüktü ki artık kendini değersiz biri gibi hissediyordu. Bunu anlatabileceği tek kişi de Cemre’ydi.
-Yine olmadı. Ben nerede yanlış yapıyorum?
Cemre pes ettiğini sesinden anlıyordu. “Bak sorun ne bilmiyorum. Konuşursunuz…”
-O gitti…
Kelimeler ağzının içinde kalırken arkadaşına ne diyeceğini bilemedi. Daha acısı ise “Gerçekten sevseydi gider miydi?” sorusu oldu.
Serkan artık anlamıştı. Yine sevilmemişti. Anlaşılan hiçbir zaman da sevilmeyecekti.