Duru elinde kahve ile kapının önüne geldiğinde gergin olsa da gülümsedi. Kapıyı çalıp içeri girdiğinde yine kafasını kaldırıp bakmamıştı. Adamın hiç umurunda bile değildi. Gülüşü sabit tutup yaklaştı ve kahveyi önüne bıraktı. Bir adım çekildiğinde "Başka bir istediğiniz var mı?" diye sordu. Sesini güçlü tutmaya çalışsa da ortamda ki soğukluk üşütüyor gibiydi. Bu işe gerçekten ihtiyacı olmasa başlarım sana diyerek gidecekti. Adam değil kalastı.
-Su!
Bir anlık boşlukta gelen sesle küçük bir sıçradı. Adam her konuştuğunda içini bir korku sarmaya başlamıştı. Daha işin başında böyleyse gerisini düşünemiyordu.
Serkan bir hareketlilik görmeyince kafasını kaldırdı. Sırıtarak kendine bakan kıza "Bir kere söyleyince anlamıyorsun sanırım." dedi. Eli ayağına dolamış etrafına bakan kıza sehpanın üstünde duran suyu gösterdi. Geri yaslanırken panikle bardağı eline alışını izledi. Sürahi de aldığında titreyen eli görünce sinir oldu. Sekreter istemişti beceriksiz birini değil. Doldurup kendine döndüğünde telaşla bakan gözleri buluştu. Gözleri kaçarken geri yerine gelip suyu masaya koymasını bekledi. Tamamen beceriksiz biriydi. Küçük işleri yapsın yeter derken bu kadarını beklemiyordu.
-Bu ne?
Duru kaçtığı gözlere baktığında yine gerildi. Adam hiçbir şeyi beğenmiyordu. Sinir sistemi daha baştan çökmek üzereydi. Yakasını yapışıp benden ne istiyorsun adam akıllı söyle dememek için dişlerini sıkıyordu.
-Su, efendim.
Serkan kahve diye getirdiği bardağa ve suya baktıktan sonra tekrar kıza döndü. Korku ve stres ile bakan gözleri görse de geri adım atmayacaktı. Beceriksizliğe ve yavaşlığa tahammülü yoktu ki bu kız her konuda eksikti. Suyu kızın önüne sürdükten sonra "Anlaşılan daha önce hiç çalışmadın." dedi. Baktığı gözler o kadar boş izliyordu ki sinir olsa da güldü.
Duru ise alay ettiğini düşünerek dişlerini daha çok sıktı. Bu adamı kesin boğardı. Sabırla "Hatamı söylerseniz düzeltirim." dedi. Kalkan tek kaş ve dudak köşesinde ki gülümseme sadece soğukluk hissini artırıyordu.
-Söylersem ne anlamı kalacak.
Duru konuşacağı anda Serkan devam edip "Kahveye gelince bu bardakta mı içeceğim?" dedi. Adamın şikayeti bitmiyordu. Suyu neden içmediğini anlamadan bir de kahve eklenmişti. Onda ne var diyemeden "Nasıl içtiğimi biliyor musun?" sorusunu geldi. Ağzından adım akıllı kelime çıksa konuşabileceklerdi, ama her lafı aşağılama üzerineydi.
-Haklısınız. Sormadım.
Serkan o gözlerle sinir görünce öne eğildi. İnsanların sınırlarını zorlamayı severdi. Kızın sabrını zorlarken "Sormadın ve odamda kahve makinesi olmasına rağmen gidip aldın." dedi. Sok içinde gösterdiği yere bakan kızın vereceği tepkiyi izledi. Biraz akıllı ise bana bir şey denediniz diye tepki vermeliydi. Onun yerine "Hemen yapıyorum." diye kahve makinasının başına koşturmuştu. Kızın saflığı sinirlerini bozarken "Ne kahvesi yapacaksın?!"diye bağırdı. Mesele bir kahve değildi. Kızın hiç sorgulamadan direk işe atlamasıydı.
Duru bağırma ile olduğu yerde kaldı. Döndüğünde patronunun neden sinir olduğunu anlamıyordu.
-İstemiyor musunuz?
Serkan iyice deli olmuştu. "Biri senden kahve istediğinde nasıl içmek istediği sor." Bunu söylediğine inanamıyordu. Kız üstüne gülümseyip yanına koşturmuş "Haklısınız unuttum. Nasıl içerdiniz?" demesiyle bu sefer şok içinde bakan oydu. Bu kız kamera şakası mıydı?
Patronunun önünde ki kahveyi alacağı anda o da tutunca karton bardak döküldüğü gibi her yere dağıldı. Hem adamın üstüne hem de kağıtlar mahvolmuştu. Panikle nereyi toplayacağım bilmeden eline peçete aldı. Önce patronuna yöneldiğinde gömleğini sileceği anda bileğini tutan parmaklar ile göz göze geldiler. Evet şimdi ölen o olacaktı. Adamı gözleri resmen nefesini kesiyordu. Kalbi korkudan deli gibi atarken bileğini sıktığı için geri de çekilemiyordu.
Serkan kızın beceriksizliği yüzünden üstü perişan olunca tuttuğu bileği kendine çekti. Kız daha da yaklaştığında korkuyla bakan gözlere "Ne yapıyorsun?" dedi.
-Üstünüz...
Sözünü kesip "Bir daha bana dokunma!" diye uyardı. Kızı geri itip ayağa kalktığında hiç düşünmeden üstünde ki gömleği çıkarmaya başladı.
Duru hızla gözlerini kaçırırken "Ben çıkayım mı?" dedi.
-Masayı temizle.
Anlık baktığında çıkan gömlek ile patronunu tamamen üstsüz gördü. Bir an etkisine giriyordu ki adamın tavrını hatırlayınca toparlanıp masaya yöneldi. Kahveyi ve suyu alıp kaldırdığında istemsiz gözü yine kaydı. Gömleğini giyerken bir mankeni izliyor gibiydi. Karakteri iyi olsa tam aşık olunacak adamdı. Düşündüklerine sinir olurken işine devam etti.
Serkan gömleğini giydikten sonra yeterince kahvesiz kaldığı için kendi yapmaya karar verdi. Makinaya yaklaştığında Duru hızla önüne geçince durmak zorunda kaldı.
-Ben yaparım efendim. Siz oturun. Nasıl içersiniz?
Ellerini cebine koyup "Sert olsun." dedi ve başla işareti verdi. Ona hiç güvenmiyordu. Bir sakarlık daha yapabilirdi. Bu yüzden hareket etmeden izlemeye devam etti.
Duru masasına geçmeyeceğini anlayınca dönüp işe koyuldu. Ensesinde patronunub nefesi ile elleri titrese de kahvesini yapmaya çalıştı.
Serkan sonunda bir şeyi başardığını görünce güldü. Kahveyi alıp döneceği sırada ciddi bir ifadeye büründü. Kendime dönen gözler büyük bir iş başarmış gibi heyecanla bakması komik gelince istemsizce yine güldü.
Duru adamın gülümsemesini izlerken az önceye göre farklı olduğunu hissediyordu. Aslında iyi biri olabilir miydi? Belki de canı bir şeye sıkılmıştı. Elinden almasını beklerken "Masaya koy." demesiyle gerçek dünyaya uyanması uzun sürmedi. Adam kalastı ve öyle devam ediyordu. Bir an iyi biri olduğunu nasıl düşünürdü? Hakkında bir tane iyi haber bile yoktu. Sabah beklerken okuduğu yazıları hatırlayınca bu adamla işinin zor olduğunu gayet iyi biliyordu.
Yanından geçip dediğini yaptı. Döndüğünde tek duyduğu "Çıkabilirsin." oldu.
-Başka bir...
Lafı kesildiği gibi "Yok." diyen cevapla kaldı. Adam yerine dönmüş yine kağıtlara gömülmüştü. Bundan insanlık beklemek saçmalıktı. Mecburen odayı terk etti. Bu iş böyle devam edemezdi. Kendisinin konuşmayacağı belliydi. Kovulmamak içinde onu biraz olsun tanımalıydı. Ne yapması gerektiğini anlatacak birine ihtiyacı vardı. Aklına gelen kişiyle odasını bulmaya koyuldu. Aradığı odayı bulunca da önce sekreterine müsait mi diye sordu. Çıkan hastadan sonra uygun olacağını duyunca da beklemeye başladı.
Erdem çıkan hastadan sonra tekrar kapısı çalınca ‘gel’ diyerek kapıya baktı. İçeri giren kızı izlerken “Ben Duru, Serkan Beyin sekreteri.” demesiyle gülümsedi. Karşısında ki sandalyeyi gösterdikten sonra telefonu eline aldı. Danışmayı ararken vakti sınırlı olduğu için bir dakika dedi.
-Buyurun hocam.
-Serkan Beyin sekreterinin girişini yapalım. Sizde dosyası var mı?
-Duru Derin mi hocam?
Erdem telefonu uzaklaştırıp “Soyadınız neydi?” dediğinde gelen cevapla evet dedi. Konuşmayı bitirip kıza döndüğünde “Kusura bakmayın. Unutmadan halletmek istedim.” dedi.
Duru karşısındaki adamı izlerken kendi patronunun biraz olsun ona çekmesini çok isterdi. Adam kibardı ve güler yüzlüydü. Kim olduğunu bildiği içinde “Önemli değil Erdem Bey.” dedi.
-Hocam yeterli. Burada herkes öyle seslenir. Size nasıl yardımcı olayım?
Erdem kızın bir derdinin olduğunu anlamıştı. Fazla telaşlı ve çekingen bakıyordu. İşin ucu Serkan’a dayandığı içinde yardımcı olmak istiyordu.
Duru kararsız kalsa da tek konuşabileceği kişi o gibiydi. “Ben tam olarak ne yapacağım?” Alacağı tepkiden korkarak beklerken Erdem’in gülümsemeye devam etmesi onu rahatlatmıştı.
-Serkan Bey için veteriner kliniği açılıyor. Arka kapıdan çıkınca binası orada olacak. Gelen olursa doktora haber vereceksin.
Devam edeceği anda “Serkan Bey doktorluk yapıyor mu?” sorusu geldi. lafını kestiğini fark edince telaş ile kusura bakmayın dedi.
-Sorun yok. Benimle rahat konuşabilirsin. Yapmaya başlayacak. Aynı anda hastane yönetimi de onda. Bu yüzden iş planı sende olacak. Başka kafana takılan bir konu olursa da her zaman sorabilirsin.
Duru bu kadar güzel karşılanmayı beklemiyordu. Erdem hoca kendi patronundan çok farklıydı. İçi biraz daha rahatlamıştı. “Ben o zaman bir programı varsa danışmadan alayım.” Heyecanla ayağa kalktığında Erdem’in “İşte o mümkün değil.” demesiyle durmak zorunda kaldı.
-Sana patronun hakkında küçük bir ip ucu vereyim. Programını kimse bilmez. Hızlı plan yapar ve harekete geçer. Onu yakalamak için hızlı olman gerekiyor.
Erdem kızın işinin zor olduğunu bilse de neyle karşı karşıya olduğunu anlamasını istedi. Çaresiz bakan gözlere üzülse de bu kardeşleri biliyordu. Resmi bir toplantı olmadıktan sonra atacakları adımı kimseye söylemezlerdi.
-Peki ben nasıl yakalayacağım?
Erdem konuşamadan Duru’nun telefonu çalmaya başladı. Utanarak ekrana baktığında bilmediği bir numara olduğunu gördü. Saygıdan dolayı sessize alacağı anda Erdem “Aç istersen.” dedi. Önemli olacağını düşünerek açtığında “Neredesin?” sorusu ile uzaklaştırıp ekrana baktı. Tanımadığı bir numara sinirle neden hesap soruyordu?
-Siz kimsiniz?
-Duru beş dakika içinde odamda ol!
Cevap veremeden yüzüne kapanan telefonla kaldı. Arayanın patronunun olması şoku ile izlerken dediklerini hatırladı.
-Benim gitmem lazım.
Erdem bir sorun mu var diyemeden kız hızla çıkmıştı. Nasıl olacaktı bilmiyordu, ama bu kıza şimdiden üzülmeye başlamıştı. Belki yardımı olur diye akşam Serkan ile konuşmayı düşündü.
“”””””
Erdem üstünde ki gömleğini çıkarıp çantasını aldığında kapısı çaldı. Gel dediğinde Ediz içeri girdi. Anında bozuk olan morali dikkatini çekti. Sabahtan beri Yıldız da görünmemişti.
Ediz aradığı adamı bulup Süleyman’a göndermişti. Bana bul dedikten sonra da işine devam etmişti. Patronunu eve bıraktıktan sonra uğraması gereken birkaç kişi daha vardı.
-Erdem Bey, Alara Hanım ile konuşacaklarımızın üstünden geçelim mi?
Ediz’e yaklaşırken “Onu hallederiz. Asıl siz nasılsınız? Yıldız ile konuşabildin mi?” dedi.
-Onu biz hallederiz.
Kapıyı açtığında doktorun çıkmasını bekledi. “Alara Hanım bir şeyden şüphelenirse…”devam edemeden Erdem “Leman’ın bir şey yapmadığını söyleyeceksin. Kız zaten evlilik telaşında diye eklersin. Sonrasında ben olaya dahil olacağım. Sakın Mert ile irtibat halinde olduklarını söyleme.” dedi.
Ediz saklamanın zor olduğunu bilse de tamam dedi. “Ben arabayı hazırlıyorum.” Önden ayrıldı. Erdem de Serkan’ın yanına uğrayacaktı ki geldiğini gördü. Arkasında da çekinerek takip eden sekreteri vardı. Kızı ilk günden bu kadar yorması canını sıkmıştı. Yaklaşınca “Eve gidelim seninle konuşacağız.” dedi.
Serkan arkasından gelenden habersiz “Doktor hala beraber çalışıyoruz demedim. Beni fazla zorlama. Mert işi ne oldu?” dedi. Zaman kaybedemezlerdi. Leman’ın çoktan harekete geçtiği netti.
-Yarın burada olacak, ama sana bir haberim var.
Serkan yana baktığında “Misafirleri bugün geliyormuş.” demesi ile hemen düşündü. Leman düşündüğü gibi çoktan harekete geçmişti.
-Tamam bugün normal olmaları daha iyi. Yarın konuşunca uzak durmaları gerektiğini öğrenir.
-Peki biz ne yapacağız?
Doktorun baya hazır olduğunu görünce gülümsedi. “Sen sadece ablamı oyala.”
-Serkan yardımıma ihtiyacın var. Çetin’i nasıl devre dışı bırakacağız? Çiçek ile ne olacaksın?
Konuşacağı anda Duru’nun beklediğini gördü. “Doktor sen eve geç.” Devam ederken yanıma gel işareti yaptı. Arabasına varmadan önce de dönüp bekledi.
Erdem ne oluyor diyemeden kızı yanına çağırdığını gördü. Serkan’ın karşısında duruşunu görünce bu adama eli maşalı bir sekreter ayarlamayı düşündü, ama bu sefer kızı işinden edecekti. Arabasına bindiğinde Ediz “Efendim o kız kim?” diye sordu.
-Serkan’ın sekreteri, ama çok dayanmaz.
Ediz kızı incelerken korku dolu bakan gözlerini görmüştü. Yine de “Araştırmamı ister misiniz?” dedi.
Erdem hepsinin paranoyak olmalarına alışkın olsa da güldü. “Sence şüpheli biri olsa önce Serkan fark etmez mi? Hem beyefendi kendi halledecekmiş. Bırak yapsın bakalım.”
Ediz itiraz etmeden yola çıktığında Erdem’in de artık tek ilgi alanı karısıydı.
Serkan karşısında hazır ol da bekleyen kızı incelerken içine şüphe düşmüştü.
-Neden peşimden geldin?
Duru telaşla “Belki bir isteğiniz vardır diye.” dedi. Adamın hala aynı baktığını görünce “Yarın ile ilgili de bir şey demediniz.” diye ekledi.
-Ne kadarını duydun?
Serkan hala güvenmiyordu. Kızın anlamayan bakışları sinir ederken “Doktor ile bizi dinledin mi?” diye çıkıştı.
Duru korkuyla bir adım geri gitti. Telaşla “Bir şey duymadım. Uzaktan takip ettim.” dedi.
-Gözüm üstünde. Yeni biri bulmak istemediğim için seni tutuyorum. Hata yapmaya devam edersen kovulursun.
Duru konuşamadan Serkan arabasına binip ayrıldı. Giden arabanın arkasından sessiz çığlığını attı. Bu adam tam bir psikopattı. Bu yaptıklarının başka açıklaması olamazdı.
“”””
Erdem sonunda eve vardıklarından açılan kapıdan içeri girdiği gibi karısını bulmaya koyuldu. Salona girdiğinde görmenin mutluluğu ile “Sevgilim.” dedi.
Alara kocasının sesiyle kafasını kaldırdığında yaklaşıp yanağını öpmesine izin verdi. Dudaklarına yönelecekti ki Ediz odaya girince durdu. Anında fark ettiği yüzünü sonraya bırakıp “Nasılsın sevgilim.” dedi.
-İyiyim. Çiçek geliyor mu?
Gündüz evet diyerek arkadaşını çağırsa da kocasının ısrarını anlamak için yüzünü inceledi. “Neler dönüyor?”
-Bir şey dönmüyor canım. Kız senin arkadaşın bende ağırlamak istiyorum.
Erdem gülümsese de Alara inanmamıştı. Tek kaşı kalkarken asıl nedenini beklediğini belli etti. Karısının bakışları yeterli olunca “Hayırlı bir iş.” dedi. Anında anlayacağını biliyordu.
Alara da çok istese de “Canım o iş öyle kolay değil. Çiçek bizimkisini kardeşi gibi görüyor.” dedi.
Erdem başkası söylese olsun derdi, ama söz konusu karısı olunca “Hiç mi şansı yok?” dedi. Kalkan kaşlara üzülürken “İkinci Cemre olayı mı geliyor?” dedi. Serkan yine aynı şeyleri yaparsa ortalık yine karışırdı.
-Serkan aynı hatayı yapsa da biz bu işe karışmasak daha iyi olacak gibi. Gerektiğinde müdahale ederiz.
Erdem karısını şaşkın gözlerle izlerken “Bunu sen mi söylüyorsun?” demeden edemedi. Alara hiçbir şeyi kendi haline bırakmazdı.
Kocasının tavrına gülümserken “Konu aşk olunca çok müdahale edemiyorum.” dedi.
Erdem onaylarken “Ama başka konu olunca durmam diyorsun. Leman konusu ne?” Direk konuya hızla girdi. Karısı Ediz’e bakmadan da çenesinden tuttu. Kendine sabitlediği gözlere “Eğer böyle devam edersen düğünden önce yarım bıraktığım işi bende yaparım. Çetin’in peşine düşer birtakım olaylara karışırım.” dedi. Gayet ciddi olsa da karısının dudaklarında oluşan gülümseme dikkatini fazlasıyla dağıttı. Oysa bu işi kendi yapmalıydı.
Alara kocasının bu hallerini gördükçe aklı başka çalışıyordu. Ediz’e bakmasa da onu gösterip “Küçük bir önlem.” dedi.
Erdem karısını ile daha özel bir yerde olmak istese de önce bir şeyi halletmeliydi. “Ediz ne buldun?”
Karı koca birbirine kitlenmiş bakarken kendine yöneltilen soru ile doktor ile anlaştığı gibi cevap verdi.
-Duydun mu, bir sıkıntı yokmuş.
Alara kocasının dudaklarına bakarken gözleri ile onayladı. Erdem, Ediz’e izin verdiğinde yalnız kaldıkları gibi sonunda arzuladığı dudaklara kavuştu. Hiç bırakmayı düşünmese de öksürük sesi ile ayrılmak zorunda kaldılar. Gelene baktığında Serkan “Sizin odanız yok mu? Hatta dur eviniz vardı. Neden buradasınız?” dedi.
-Gözünü kapat.
Alara ikisini izlerken fırsattan istifade ayağa kalktı. Kocası kendine döndüğünde “lavaboya gidiyorum.” diyerek odadan çıktı. Koridorda bekleyen Ediz’e el işareti yapıp çalışma odasına geçti.
Ediz zaten bu kadar hızlı kabul ediş beklemiyordu. Alara Hanımın gözünden kaçar mıydı? Odaya girdikleri gibi “Dinliyorum.” demesine hiç şaşırmadı.
Alara kollarını bağladığında asıl duymak istediğini bekliyordu. Ediz de farkında olsa da “Erdem Bey sizin için telaş yapıyor. Bu sefer haksızda değil. Uzak mı dursanız?” dedi. Kızacağını bilse de düşündüklerini söyledi. İstese ortalığı kaldıracağını çok iyi biliyordu, ama karnında ki bebeği ve kendini düşünmeliydi.
Alara kocasının üstüne titremesini ve korkularının farkındaydı. Sadece kardeşini yalnız bırakmak istemiyordu.
-Bu sefer arkadan destek olacağım. Sen bana neler döndüğünü söyle.
Ediz üstüne vazife olmasa da “Serkan’a bırakın. Düşse de kendi çözsün. Hem kocanızda yanında. Onun sayesinde farklı olacağını düşünüyorum. İşin içinden çıkılmaz bir durum olursa söylerim.” dedi.
Alara dikkatle izlerken aslında kardeşine güveniyordu. Kendine karşı yenilse de başkasının canını okumayı çok iyi bilirdi. Ediz’in dediği gibi Erdem’in onunla olması iyiye işaret olabilirdi.
-Tamam, ama işler sarpa sararsa durmam.
Erdem hızla onaylarken sarmayacağının sözünü verdi. Üç erkek bu işin üstesinden geleceklerdi. Buna inanıyordu.