Serkan kapı kapanınca Erdem’e baktı.
-Daha plan bile yapmadık. Neden gönderdin?
-Biraz daha devam edersek ikisi kavga edecekti.
-Böyle her şeye takılırsanız yol alamayız.
Erdem duygusuz tavırlarına alışmış olsa da azıcık saygı bekliyordu. “Adamın nişanlısı başkasına yaklaşacak. Bunu kabul etmesi kolay mı?” Anlasın diye beklese de boş gözler işe yaramadığını gösteriyordu.
-Bu yola gireceksen önce acımasız olman lazım. Karşımızdakiler neler yapıyor öğrenmemiz gerekiyor.
Erdem de farkındaydı. Aklına gelen kişiyle “Sedef bize yardımcı olur mu?” dedi. Karısı duysa lime lime ederdi, ama işe yarayabilirdi.
Doktorun teklifine gülerken “Sen yürek yedin sanırım. Ablama yakalanmaktan korkmuyor musun?” dedi.
-Ben değil sen görüşeceksin. Yıldız o adama yaklaşacağına sen kıza yaklaş. Çetin ile bir muhabbeti olduğu ortada. Elimize belki bir şey geçer.
Mantıklı gelse de onu engelleyen bir şey vardı. Çiçek’e adım atacağı anda başka bir kıza yaklaşırsa hiç iyi olmazdı. Gözünde ki itibarı zaten iyi değildi. Daha da kötü olabilirdi.
Erdem sessiz kaldığını görünce devam edip “Hatta sana Mert ile bir görüşme ayarlarım. Birlikte konuşabiliriz.” dedi. Kendince kurduğu planları anlatırken onay bekliyordu.
-Sedef olayını düşüneceğim. Sen Mert ile görüşme ayarla, ama Leman ile ilgili konuşma. İşin içine ben olunca anlatacaklarıma inanmaz.
-O yüzden yanınızda ben olacağım. Yoksa Mert seninle konuşmaya gelir mi?
Serkan onayladığında Erdem onu izliyordu. Bir yerde takıldığını görüyordu. Zeki bakan gözler düşünceliydi. Sebebini tam anlamalıydı. Karısının dediği gibi birinden hoşlanıyor mu merak ediyordu. Onun gibi biri gerçekten severse değişebilirdi, ama önünde ki engeli de duymuştu.
-Seninle Çiçek’in arasında ne var?
Serkan bakışlarını ustalıkla gizlerken “Konumuzla ne alaka?” dedi. Kalbinden geçenleri biri ile paylaşmayı düşünmüyordu. Hele doktor ile hiç konuşmayacaktı. Fazla samimiyet zayıflık demekti.
Erdem iki kardeşin duygularını nasıl iyi sakladıklarını biliyordu. Davet gecesi kendi gözleri ile de gördüğü için “Bence çok alaka. Sen bu kızı seviyor musun?” dedi. Daha da sert bakan bakışları görse de geri adım atmadı.
-Ablamın sana anlattıkları ile fikir yürütme.
-Peki gördüklerim?
Serkan kendi adına olmasa da etrafında dönen ve başlayan planın tedirginliği ile “Ne gördün?” dedi. Ablasının her şeyi anlaması normaldi, ama doktor bile farkına varması başkaydı. Bu Leman’ın da anladığı anlamına gelirdi. Çetin de ona yardım eden kişi olunca Çiçek ile yakınlaşması daha zor olacaktı.
Erdem girdiği telaşı farklı anladı. “Vay bizim kayınço aşık olmuş.” Mutluğu o bakışlar yüzünden kısıtlı olsa da umursamadı.
-Dönmemizin şerefine yemek verelim. Tabi Çiçek de bize katılsın.
Serkan dur diyemeden Erdem karısını aramıştı. Zaten aklı ondaydı. Özlediği sesi duymak için sabırsızca beklerken açılması ile “Sevgilim.” dedi.
-Doktor sakın!
Serkan ayağa kalktığında Erdem de kalktı. Masanın diğer ucuna geçtiğinde karısının “Aşkım.” diyen sesini duydu. Aptal gibi sırıtırken “Seni çok özledim.” dedi.
Serkan sıkıcı muhabbetten daha çok doktorun konuya girmesine engel olmaya çalışıyordu. Peşinden gitse de çoktan “Akşam Çiçek yemeye gelsin mi?” sorusu gelmişti. Pes edip yerine geçip oturdu. Bu adama ne dese işe yaramadığını görüyordu. Çocukça planlar ile onu kazanamazdı. Açıkça tavrını belli ederek yürüyecekti.
-Olur sevgilim. Benim şimdi işim var sonra konuşalım mı?
Erdem kapatmak istemiyordu. “Önce bir şey yedin mi onu söyle.” Cevap gelmeyince “Tamam ben sekreterin ile hallederim.” dedi.
Alara önünde ki kağıtlar ile uğraştığı için konuşamamıştı. Kocasının söylediği ile doğruldu. “Aşkım daha yeni kahvaltı yaptım. Bana kilo aldırmaya mı çalışıyorsun?”
-Birkaç güne bizimkisinin cinsiyeti belli olacak. İkinize iyi bakmam lazım.
Kocasının ilgisi hoşuna gitse de “Şu anda aç değilim.” dedi.
-Olsun ben yine hazırlatayım.
-Erdem!
Telefon öpüyorum diye kapanınca şaşkın gözlerle izledi. Bu adam evlenince daha da değişmişti. Bu halleri çok hoşuna gitse de kontrol takıntısı oluşmuş gibiydi. Oysa bu işi daha çok kendi yapardı. İşine döndüğünde aklının ucunda Ediz’e verdiği görev vardı. Hala bir haber olmasa da öğrenecekti.
Erdem telefonu kapatıp bir liste hazırladı ve karısının sekreterine attı. İşi bittiğinde de kayınçosuna döndü. “Yemek işi tamam. Sıra senin diğer işe gelelim.”
Serkan artık konudan konuya geçtiği için bırakmıştı.. “Sen artık beni bir rahat bırakır mısın? Ben yemek istemedim. Akşam çalışmam lazım. Yani katılmayacağım.”
-Ne çalışacaksın? Daha özel sekreterin bile yok. Odan yapılmadı. Hastan yok. Önümdeki dosyaları söylüyorsan onların da acelesi yok.
Serkan her şeye bir cevabı olan adama “Ne odasından bahsediyorsun?” dedi.
-Sende kendi işini yapacaksın. Bunun için sana sekter bulmalarını istedim. Odan içinde istediğin ne varsa söyle.
-Veterinerliğin burada ne işi var?
-Doktor varken değerlendirelim. Hem merak etme bina içinde olmayacak. Arka kapından çıkınca orada ek bina var. Orada hazırlık yapılacak.
Serkan ne dese işe yaramayacağı için “Ne halin varsa gör.” dedi. Kimsenin geleceğini düşünmüyordu. Zaten önce Leman ve yandaşı ile ilgilenmeliydi.
-O zaman sekreterleri çağırıyorum.
Doktor ayağa kalkınca “Birini seç işte. Beni yorma.” dedi. Bir de onunla zaman kaybedemezdi.
-Sonra, bunu mu buldun dersin. Hiç uğraşamam.
Bu konuda haklıydı. Erdem danışmaya arayıp sesi dışarı verdi. Açıldığında ‘Buyurun Serkan Bey’ diyen kıza kendini tanıttı.
-Buyurun hocam.
-Sekreterlik için gelenler olacaktı. Oradalar mı?
-Evet, ama bir kişi gelmiş.
Erdem neden diyemeden konuşmayı dinleyen Serkan “Gönder.” dedi. Telefonun düğmesine basıp kapattığında doktora döndü.
-Tamam bulduk.
-Görmedin bile.
Serkan ayağa kalkıp doktorun kolunu tuttu. Kapıya kadar eşlik edip açtı. Dışarı çıkmasını sağladığında şaşkın bakan gözlere “Mert ile görüşme ayarlayınca haber ver.” diyerek yüzüne kapattı. Adam yapıştım bırakmıyordu.
Erdem birkaç saniye bekledikten sonra onu baya zorladığını farkına vardı. Bugünlük bu kadar yüklenme yeterdi. Odasına dönmeliydi. Hem Ediz ile Yıldız ne durumda bakmalıydı.
Serkan da sonunda yalnız kalınca kafası rahatlamıştı. Masasına ulaştığında kapı çalınca geri döndüğünü düşünmek bile istemiyordu. Sesi sert çıkarken “gel!” dediğinde doktorun geleceğini düşünerek öfkeyle bakıyordu. Açılan kapıdan içeri giren kızla yüzü değişirken anında sekter olduğunu anladı. Ürkek bakışlar ile önüne geldiğinde pek telaşlı bakıyordu. Üstünde giydiği kıyafet bile ben sekterim diyordu. Tepeden toplanan normal saçlar ve aynı tonda göz rengi. İlk anda bile safa saf bakıyordu. Bir tepki beklediği belliydi. Sessizlik devam edince elindeki dosyayı masanın üstüne koyuşunu izledi.
-Ben Duru..
Serkan bakmaya devam ederken kız telaşla “Duru Derin orada da yazıyor.” demesine tepki vermedi. Fazla basit biriydi, ama umursayacak değildi. Sadece işini yapacak kadar akıllı olması ona yeterdi. Zaten çok işine yaramayacaktı. Önüne koyduğu dosyayı aldı. Kızla aynı yaşta olduğunu gördü. Normal bir okul ve yapabileceği en fazla bu olan biriydi. Daha fazla okuma istemediği için masaya attı. “Bana kahve getir.” Kıza baktığında hala izliyordu. Bir hareket beklese de yoktu.
-Duymadın mı?
Duru tam olarak ne döndüğünü anlamıyordu. “İş görüşmesi” diye başladığında karşısında ki sert bakan adam “Senden kahve istediğime göre sonuç belli değil mi?” dedi. Böyle bakarken onu anlamasının imkanı yoktu. Bir selam bile vermeyecek kadar değersiz miydi? En azından sizi işe aldım diyebilirdi.
-Tam olarak ne iş yapacağımı söylemeyecek misiniz?
Serkan hemen anlamayan insanlardan nefret ederdi. Bir daha bu saçmalık ile ilgilenmemek için bu kıza evet demişti, ama pişman olmak üzereydi. Toparlanıp dirseklerini masaya koyduğunda ürkek bakan kıza aslında baya sabırlıydı.
-Duru eğer çalışmak istiyorsan dediğimi yap. Yoksa zamanımı boşuna alma.
Telaşla kapıya yöneldiğinde aslında ne yapacağını hiç bilmiyordu. Kapıdan çıktığında panikli gözlerle etrafa baktı. Yaklaşan hemşireyi durdurduğunda “Kahve nerede bulabilirim?” diye sordu. Belki beyefendinin özel kahve yapma makinası vardı. Zahmet edip kendini bile tanıtmayan Serkan Beyin şimdilik isteğini hemen yerine getirecek sonra da her şeyin yerini öğrenecekti.
-Aşağıda kafeterya var. Oradan alabilirsiniz.
-Peki Serkan Bey nasıl içiyor biliyor musunuz?
Anlamayan gözlerle bakan kıza teşekkür edip yolladı. Kapının üstünde yazan ismi okurken “Bakalım bu Serkan Dilmen nasıl biri?” dedi. Aslında ilk andan itibaren hiç sevmemişti. Kendini beğenmiş bir tavrı vardı ve insana yüksekten bakıyordu, ama bu adamın yanında çalışmak zorundaydı. Bu yüzden de ilk anda önüne çıkan engele takılmayacaktı.
“”””
Ediz avucunun içinde tuttuğu yüzük ile Yıldız’ın peşine takıldı. Sonunda bahçede yakalayıp karşısına geçti.
-Bu ne demek oluyor?
En küçük kavgalarında bu yüzük çıkacak mıydı? Hem onu başka bir adamın yanına göndermek istemesinin neresi yanlıştı?
-Ediz şimdi konuşmayalım. Sana çok sinirliyim.
-Ben de sinirliyim, ama yüzük çıkarmıyorum.
Yıldız yaşadığı kırgınlığı anlamayan adamın yüzünü inceledi. Sinirli bakışları onu daha çok üzerken “Konuşsam dinleyecek misin?” dedi.
Ediz yüzüğü uzatıp “Tak şunu ve istediğini söyle.” dedi. Bunu takana kadar neler atlatmışlardı. Öyle kolay çıkamazdı.
-Bana emir verme!
Ortam yine gerilirken sesler de yükseliyordu. Ediz nefes alırken sakin olmaya çabalasa da kolay olmuyordu.
-Serkan için bu kadar ileri gitmek zorunda mısın?
Yıldız basit düşünen sevdiği adama sabırlı olmaya çalışıyordu. “Mesele sadece o mu? Erdem Bey de işin arkasında. Bizde onun için çalışmıyor muyuz?”
-Öyle bile olsa bunu yapmayacaksın.
Ediz bu kadar sert konuştukça Yıldız inadına yapmak istiyordu. Hem hızla yol almak varken neden uğraşıyorlardı?
-İyi o zaman Alara Hanım öğrendiğinde sen Erdem Beye hesap verirsin.
Gideceği anda Ediz kolunu tutup durdurdu. Kavga bitsin diye uğraştıkça daha da uzuyordu. Sesini azaltıp önce biraz düşünmeye çalıştı. Dediği gibi Alara Hanım bir cevap bekliyordu ve doktor öğrenmeyecek demişti. Bunu nasıl becerecekti hiç bilmiyordu. Karısının gözünden kaçacak mıydı? Kocası olarak bende dese de pek ihtimal vermiyordu. Belki hamilelik sayesinde başarabilirdi.
-Onu ben dert edeyim.
Yıldız kolunu tutan elin üstüne parmaklarını koydu. Gözleri buluştuğunda “Nişanlı olduğumuz için sana yardım etmeye çabalıyorum, ama sen kıskançlık derdindesin.” dedi. Eli kendinden uzaklaştırdığında “Ben geride duracak biri değilim.” diye ekledi.
Ediz ne dese yanlış anlayan kadınına ne diyeceğini bilmiyordu. Böyle yaptıkça da araları açılıyordu. “Aynı şeyi ben yapsam. Beni yollayacak mısın? Hem ben sana geri dur demiyorum. Başka yol bulalım diyorum.”
-Böyle misilleme ile mi devam edeceğiz?
Kendini anlatamadıkça sinirleniyordu. Yüzüğü de hala takmamıştı. Tekrar gösterip “Şunu al sonra konuşalım.” dedi.
-Bunu biraz düşüneceğim.
Yıldız yine çekip gidince Ediz öfkeyle yüzüğü cebine attı. Geri hastaya girdiğinde güvenlik odasına yürüdü. İçeri girdiğinde ona dönen adama çıkmasını işaret etti. Kaybolan adamdan sonra da bilgisayar başına oturup nişanlısına yaklaşan lavuğu bulmaya koyuldu. Bakalım canına susamış kişi kimdi?