2

927 Words
Hayatının hiçbir döneminde ailesinin ona yettiğini hissetmemişti. Çocukluğunun aklında kalan parçalarını da hesaba katarsa mutlu aile tablosunun ne olduğuna dair en ufak bir fikri bile olmamıştı. Onların evinde bir şeyler eksikti, öyle ki bir türlü yuva haline dönüşmüyordu koca ev. Yalnızca ev olarak kalıyor ve zaman da geçse düzen de değişse onların hali değişmiyordu. Bu tablonun oluşmasındaki tek engel babalarıydı, her zaman o olmuştu. Bu ailenin bütün olmasıyla mı ilgiliydi gerçekten bilmiyordu ancak bir şekilde, koca ailenin tek ferdi sorunken problem küçük kalmıyor yahut düzelmiyordu. Yuvalarının oluşmasına tek engel babalarıydı ve bunu değiştiremiyorlardı. Bunu kabullenmiş değildi Zehra Özcan. Böyle bir şeyi kabullenebilmek imkânsızdı. Ailenin en küçüğü, tek kız çocuğu ve kendini kontrol edemeyen bir hayalperest olmanın yanında karakteriyle de alakası olmalıydı. Alışmıştı lakin kabullenememişti. Daima babasının bir gün onları benimseyeceğini, anlayacağını ve seveceğini ummuştu. Her zaman bunu beklemişti. Oysa adamın aklındakileri öğrendiğinde, yanıldığını anlamaya başlamıştı. Bu ev asla yuvaya dönüşmeyecekti. Zaten Zehra’ya bu evin içinde yer yoktu. Babası en önce onunla konuşmuştu. Zehra’nın söz hakkını istemeye bile çekindiği bir konuşma gerçeklemişti ikisi arasında, konuşan daha çok babası olmuştu tabii. Babası Zehra’nın evlenmesine karar vermişti. Henüz görüşmediği bir insandan bahsetmesi önemli değildi. Ailesini tanıyorlardı, iyi insanlardı ve artık evlenmesinin zamanı gelmiş de geçiyordu. Bu zamana kadar onun istediği her şeyi yapmıştı ve artık onun da sözünü dinleme vakti gelmişti. Adamın yüzüne bakarken gözleri yaşarıyordu. İstediğim her şey mi, diye sormak istiyordu. Bana bugüne kadar ne istediğimi hiç sormadın ki baba, diyerek itiraz etmek geliyordu içinden. Fakat yılların alışkanlığıyla sormayı becerememişti. Herkesin karşı çıkacağını bildiğinden miydi yoksa gerçekten bunu istediğinden mi kestiremiyordu ancak babası evlilikle ilgili itiraz duymak istemediğini söylüyordu. Karaman ailesi çok küçük de olsa akrabalık bağı paylaştıkları, saygın bir aileydi. Evleneceği adam iyi biriydi ve Zehra iyiliğini istediğini görmeliydi. İtirazından eminmiş gibi gözlerine uzun uzun bakmış ve düşünmesi için ona biraz süre vermişti. Adama karşı itiraz etmesi söz konusu değildi ancak içinde isyan çığlıkları birikmiş de boğazından sıyrılmak üzereymiş gibi bir acı vardı. Sanki ağzını aralasa her şey dışarı çıkacaktı. Bu mantıklı değildi. Görmediği biriyle evlenmesini nasıl isteyebilirdi? Hem niyeydi? Hadi babası böyleydi ama şu bahsedilen saygın ailenin derdi neydi? Nasıl oluyordu da o adam görmediği biriyle evlenmeye karar verebiliyordu? İçindeki isyanı kimse duymuyor gibiydi. Ağabeylerinin babasına itiraz etmesine, annesinin dahi bir cesaret eşliğinde babasına karşı çıkmasına rağmen adamın fikri değişmemişti. Ya evlenecekti Zehra ve bir Karaman olmayı kabul edecekti ya da artık bu ailede ona yer yoktu. Her iki koşulda da evinden edildiğini yalnızca o mu görüyordu? İki gecesini ağlayarak geçirmişti tüm bu olanların ardından. Ya ailesini paramparça edecekti ya da babasının dilediğini yapmasına bir kez daha göz yumacaktı. Annesinin, her ne koşulda olursa olsun adamdan ayrılmayacağını bilecek kadar çok şey görmüştü. Bu garip bir bağlılıktı. Kadın babasından tamamen farklı olmasına rağmen ve belki adamın da sık sık söylediği gibi çocuklarını şımartarak adamdan farklı bir zihniyet geliştirmelerine yardımcı olsa da annesi babasına sırtını çevirmezdi. Zehra diretse biliyordu ki ağabeyleri ona yardım eder ve ailenin dağılması pahasına bir yolunu bulabilirlerdi. O zaman annesi ne olacaktı? Her şey gözüne korkunç görünüyordu. Böyle olmasını istemiyor ama kaçacak bir çıkış yolu da bulamıyordu. Nihayetinde babası onunla tekrar konuşmak istediğinde çaresizce kabullendi. Bir parça olsun annesine kıymet veriyorsa evliliği kabullenmeliydi. Ya kötü biriyse, diye sormuştu Zehra. Ya onu sevmezsem? Asla mutlu olamazsam? Yüzünü görmediğim biriyle evlenmemi nasıl isteyebilirsin baba? Ama adamın onu duyduğunu sanmıyordu. O ve annesi de birbirini görmemişti, ne olmuştu yani? Mutlulardı. Yıllardır bir aradaydılar. Kendi bulup getireceği adamın sonradan değişmeyeceğini nereden bilecekti? Ailesini bilmek, babasının sözü yetmez miydi? Adam ona son kez kararını sorduğunda içinden yalnızca haykırmak gelmişti. Oysa ağzından bir onay çıkmasa da başını hafifçe sallayarak isteğini kabul etmişti. Öyle olsundu madem, Karaman ailesine gelin gidecekti. *** Her şey bir hafta içinde olup bitmişti. Birkaç gün içinde istemeye gelmişlerdi ve nasıl saygın ve iyi biriyse adam, onu görmek için dahi gelmeye tenezzül etmemişti. Ailesinin açıklamalarına bakacak olursa büyük bir sıkıntısı vardı, çok üzgünlerdi ve bu açıklama yeterince korkunç değilmiş gibi Zehra buna da boyun eğmişti. Ailesinin hiçbir hazırlık yapmasına gerek yoktu Zeynep Karaman’a göre. Her şey ayarlanmış, hazırlanmış ve tek eksik gelinmiş gibi bir izlenim oluşturuyordu Zehra’nın gözünde. Güler yüzlü, naif bu kadının itici hiçbir yanı olmamasına rağmen o yüreğinde bir acı dalgası oluşturan cümleler ettikçe ondan kaçmak istemişti. Tabii babası buna razı gelmemişti. Adam gösterişi severdi. Dışarıdan baktığınızda mükemmel bir aile izlenimi bırakmaya çalışırdı her zaman. Evin içinde gerçekleşen her başarı onun sayesinde olmuş gibi davranmayı, kendini kaptırırsa övünmeyi de severdi. Bu nedenle annesinden ayrılıp da Karaman ailesiyle İstanbul’a gitmek üzere yola çıktığında, bir kamyon da peşlerinden gönderilecekti. Onun istediği ne çeyiz ne de evlenmekti ama birkaç gün içinde bunları da sessizce kabullenmeyi öğrenmişti. Düğün yaşadığı korkunç haftanın sonunda gerçekleşecekti. Zehra ne söz ne nişan ne de kına yapılmasını istememişti ve hiçbir sözü dinlenmiyor değildi anlaşılan, bu arzusu kabul edilmişti. Zeynep Karaman ileride pişman olabileceğini, iyi düşünmesini söylediyse de kadına kulak asmamıştı. Yalnızca basit bir nikâh töreni yapılacaktı. Bu durumun onu nasıl sarstığını annesinden başka kimse anlayamıyordu besbelli. Görmediği bir adamla evlenmek üzereydi. Ses tonunu bilmediği, nasıl bir karaktere sahip olduğuna dair en ufak bir fikre sahip olmadığı Aras Karaman ile evlenmesine günler kalmıştı. Yine de kimse olanları yadırgamıyor gibiydi. Zeynep Hanım onunla isteme günü konuşurken adamın bir resmini vermişti. Bu hareket neredeyse histerik kahkahalar atmasına sebep olacaktı ama anlamamış gibi bir hali vardı sevgili kayınvalidesinin. Zehra o özür dileyip Aras’ın gerçekten gelmek istemesine rağmen gelemediğinden bahsettikten ve her şeyin güzel olacağına söz verip gittikten sonra resme bakmaya dahi yeltenmeden paramparça etmiş ve çöpe atmıştı. Onu görmeye bile gelmeyen bir adamı merak edecek değildi. Hem merak etseydi bile bu kimsenin umurunda olmazdı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD