Lorenzo tam karşıma geldiğinde bakışlarındaki sertlik değişmedi. Bana öfkeli bir şekilde bakıyordu. “Emily… Yine sen…” dediğinde sertçe yutkundum.
Bana doğru bir adım daha attı. “Sakın bana dokunayım deme! Yoksa çığlık atarım! Bütün herkesi başımıza toplarım!” dediğimde yüzü hâlâ sertti. Kolumdan sertçe tutunca tam çığlık atacakken büyük ellerini ağzıma koydu ve çığlığımı engelledi.
Göğsüm inip kalkarken gözlerimiz birbirindeydi. Gözleri, geceden bile karanlıktı.
“Uslu ol! Buradaki davetsiz misafir sensin! Şimdi elimi çekeceğim sakın çığlık atayım deme! Sorularıma cevap ver!” dedi, sert bir sesle.
O, şu an bana gerçek yüzünü gösteriyordu. Lorenzo Castelli tam olarak böyle bir adamdı. Duruşunda ve bakışlarında bile sertlik vardı. Önceki davranışları sahteydi.
“Tamam mı, Emily?”
Kafamı salladım. Gözlerimdeki korkuyu silip ona karşı korkmadığımı göstermeye çalıştım ama bu hiç kolay değildi. Karşımdaki adam tehlikenin ta kendisiydi.
“Dilini mi yuttun?”
Normalde alayla söylediği sözleri şimdi öfkeli söylüyordu. “Yutmadım.”
“O zaman sesin çıksın! Tamam mı?”
Şu an çok sinirliydi ve sinirini benden çıkartır gibiydi. “Tamam!”
Benim de sesim sert çıkmıştı. Bedenlerimiz arasındaki mesafeyi kapattı. Bedeni bana yaklaştıkça geriliyordum. Sürekli yan yana geliyorduk. Bu kader miydi yoksa tesadüf mü?
“Ne gördün?”
“Hiçbir şey görmedim.”
Kolumdan tutup sertçe kendine çekti. Göğsüm göğsüne çarptı. Yüzlerimiz arasındaki mesafe de sıfırlandı. Gözleri dudaklarıma doğru kaydı. Sözlerime devam ettim.
“Bir şey mi görmem gerekiyordu? Bırak kolumu! Canımı yakıyorsun!”
Kolunu gevşetti ama yüzündeki ifade değişmedi. “Emily, ne gördün?”
“Adamı hırpaladığını gördüm, oldu mu? Merak etme, polise gitmem!”
“Burada ne işin var? Yoksa beni takip mi ediyorsun?”
“Sen, kendini ne sanıyorsun? Neden seni takip edeyim? Sadece eve gidiyorum!”
“Bu taraftan mı? Neden bu taraftasın?”
Haklıydı. Şimdi ne diyecektim?
“Ben…” dediğimde yüzü daha da öfkeli bir hal aldı.
“Konuşsana!”
“Sana hesap mı vereceğim? Sana ne! İstediğim yoldan giderim! Bırak hemen kolumu yoksa iyi olmaz!”
Alayla yüzüme baktı. “Ne yaparsın? Şu an kollarımın arasında bana ne yapabilirsin? Korkmuyor musun?”
Korktuğumu belli etmeden yüzüne baktım. “Hayır, korkmuyorum. Hemen kolumu bırak!”
“Yalancı. Şu an çok korkuyorsun, Emily ama senin yalancı bir kız olduğunu bu gece daha iyi anladım. Adın konusunda bile bana yalan söyledin!”
“Bırak! Gideyim. Senin yoluna bir daha çıkmam!”
“Ben ne zaman istersem o zaman gideceksin. Şu an gitmeni istemiyorum! Yoluma bir daha çıkmam diyorsun, işte bu çok zor! Tekrar karşılaşacağız, Emily… Ben ne zaman istersem o zaman karşılaşacağız…” derken bakışlarındaki sertlik değişmişti.
Yine o baştan çıkartıcı bakışlarıyla bana bakıyordu. Beni kendine doğru çekiyordu ama ondan uzak durmam gerekiyordu. O, tehlikenin ta kendisiydi. Şu an bilerek yapıyordu. Kolumu ondan çekmeye çalıştım ama izin vermedi.
“Hemen bırak beni! Bana kimse istemediğim bir şeyi yaptıramaz!”
Alayla güldü.
“Şş, rahat dur. Sana söyledim. Ne zaman istersem o zaman bırakırım! Şunu da unutma, Lorenzo Castelli asla ‘kimse’ olamaz!”
Öfkeyle ona baktım. “Bırak dedim! Ben senin bildiğin kızlara benzemem!”
Kafasını salladı. “Evet, benzemiyorsun ama ben de senin bildiğin erkeklere benzemem! Bence bunu çok iyi biliyorsun,” derken gözlerinde şeytani bir parıldama oldu.
Debelenmeye devam ederken “Lorenzo, bırak onu!” diyen Esmira’nın sesiyle derin bir soluk aldım. Şu an Esmira’nın gelmesine çok sevinmiştim. Bakışlarım ona döndüğünde yanında eşi de vardı. Lorenzo kolumu bırakınca ters ters ona bakıp yanlarına gittim.
Esmira koluma dokundu. “İyi misin? Neden buradasın? Bu tarafta olmamalıydın.”
“İyiyim. Pamir buradaydı. Ondan kaçarken kendimi burada buldum. Bilsem asla gelmezdim.”
Bana endişeli gözlerle baktı. “Bu gece için çok özür dilerim. Seninle çok iyi ilgilenemedim. Seni geçiştirdim gibi oldu. Birkaç ailevi problemimiz var. Üzgünüm.”
Esmira’nın zaten bir sıkıntısı olduğu yüzündeki ifadeden bile belliydi. Onu sıkboğaz etmiştim. “Asıl ben üzgünüm. Seni çok sıkıştırdım. Ailevi sıkıntın olduğunu bilseydim seni aramazdım.”
“Yarın, yeniden görüşelim. Ben seni arayacağım. Sana Pamir konusunda da yardımcı olmaya çalışacağım.”
“Teşekkürler Esmira. Aramanı bekliyor olacağım.”
Bana gülümsedi. “Şoför seni gideceğin yere kadar bırakacak. Kendine dikkat et.”
“Tekrar, sağ ol.”
Esmira’nın yönlendirmesiyle arabaya ilerledim. Lorenzo’nun bakışları üzerimdeydi. Beni izliyordu. Bakışlarımı kaçırdım. Onunla bir daha karşılaşmamayı diledim ama içimden bir ses onunla yeniden karşılaşacağımızı söylüyordu.”
**
Gonca’nın evine geldiğimde ayaktaydı. Endişeli bir şekilde bana bakıyordu. “Emily, yüzün bembeyaz. İyi misin? Seni kaç kere aradım, haberin var mı? Neden telefonlarımı açmıyorsun? Delirdim!” dediğinde elimdeki çantayı, kapının yanındaki dolabın üzerine koyup yanına ilerledim.
“Çok kötü şeyler oldu. Bu gece kâbus gibiydi. Hiç iyi değilim.”
Kendimi koltuğa bıraktım. Yaşadıklarımı düşündükçe delirecek gibi oluyordum. O da yanıma oturdu. “Emily, ne oldu? Beni korkutma.”
Ona başından sonuna kadar yaşadıklarımı anlattım. Elini ağzına koydu. “Ben sana daha dün gece söyledim. Benimle dalga geçtin. Şimdi ne olacak? Ne yapacaksın?”
Ona baktım. Gonca korkudan titriyordu. “Bilmiyorum. Bir yandan Pamir, diğer yandan Lorenzo Castelli. Sanırım bela mıknatısıyım!”
“Sen bela mıknatısı değilsin! Sen, hatanın bedelini ödüyorsun. Seni uyardım. Sen tanımadığın bir adamla beraber olmayı düşünecek kadar delirdin! Bu olanlar senin hatan!”
İç çektim. “Gonca, yeterince gerildim. Bir de sen üstüme gelme. Hayatımın ne kadar saçma olduğunun farkında mısın?” diye sordum.
Kafasını salladı. “Farkındayım.” deyip beni omzuna doğru çekti. Omzunda yatarken telefonuma mesaj geldi. Baktığımda Pamir olduğunu gördüm.
Müstakbel karıcığım, benden kaçtın ama yakında hiç kaçamayacaksın. Şu an nazlandığını düşünüyorum ama fazla naz aşık usandırır. Ben de sıkılmaya başlıyorum.
Mesaj daha fazla öfkelenmemi sağladı. “Bu şerefsizden bir an önce kurtulmam gerekiyor. Bunun için de ne gerekiyorsa yapacağım! Şu mesaja bak! Midemi bulandırıyor! Yarın, yeniden Esmira’yla görüşeceğim.”
“Esmira’nın ne sıkıntısı var? Ya sana yardım edemezse?”
“Bilmiyorum. Soramadım ama Esmira bana yardım etmezse benim için büyük bir yıkım olur. O zaman Pamir’le evlenmek zorunda kalırım.”
Bundan çok korkuyorum. Yüzümdeki ifadeyi gören Gonca bana sarıldı. “Emily, her zaman yanındayım. Ne gerekiyorsa ben de yaparım.”
“Teşekkür ederim, Gonca. Bana zaten her zaman yardımcı oluyorsun. Aynı şekilde ben de senin hep yanındayım.”
**
O gece bir türlü uyuyamamıştım. Gece boyunca yaşadıklarımı düşünüp yatakta sağa sola dönüp durmuştum. Özellikle de Lorenzo… Onun bakışları, sözleri zihnimde yankılanıp durmuştu. İnternette gördüğüm haberler ve yaşadıklarım onun ne kadar tehlikeli biri olduğunu kanıtlıyordu. Diğer yandan bana her yaklaştığında çok heyecanlanıyordum.
Onun bakışları bile insanı kendine esir ediyordu. Öğleye kadar evden çıkmadık. Gonca yine pencerenin önünden ayrılmadı. Akşama doğru Esmira aradı. Görüşmek istiyordu. Gonca tek gitmemi istemese de onun işe gitmesi gerekiyordu.
Sıradan şeyler giydim. Kot bir pantolon ve crop bir üstlük. Üzerime de montumu alıp evden çıktım. Şu an enerjim yoktu. Hayatım alt üst olmuştu. Yeniden Kurşun’a geldiğimde sağıma soluma bakındım. Bu sefer o karanlık bakışları göremeyince derin nefes aldım.
Esmira’yı beklerken bunalmıştım. Elimi yüzümü yıkamam gerekiyordu. Normalde eğlenmeyi ve dans etmeye bayılırdım ama şu an bu ses başımı ağrıtıyordu. Tuvalete doğru giderken biri kolumdan tutup bir odaya soktu. Karanlıktı. Tam çığlığı basacakken büyük bir el ağzıma kapandı. Sırtımı da odanın kapısına dayadı.
Bu koku… Ona aitti.
Lorenzo Castelli… Yine bedenlerimiz çok yakındı. Işığı açınca yine o karanlık gözlerle karşılaştım. “Elimi çekeceğim. Sen de dünkü gibi uslu olacaksın, tamam mı?”
Elini yavaşça çekince “Sen beni mi takip ediyorsun?” diye sordum, sinirle.
Kaşlarını havaya kaldırdı. “Bu sefer beni tanımadığını ima etmiyorsun. Sanırım, dünden sonra benden korkmaya başladın ama korkma, la mia bellezza.”
Benimle eğleniyordu. “Dünden kimseye bahsetmedim. Şimdi beni rahat bırak! Seninle uğraşamam.”
“Zaten bahsetmeyecek kadar zeki bir kızsın, Emily…”
İsmimi söylerken kadınlığımın sızlaması… Ah, bu adam tutkunun diğer adıydı. “O zaman benden ne istiyorsun?”
İki elini yanımda duvara yaslamıştı. Birini çekip önüme gelen saçımla oynamaya başladı. Saçıma dokununca anında nefesim kesildi. “Ne yapıyorsun?”
“Ne yapıyorum? Sen söyle!”
Nefesim düzensizleşmişti. Onun yanında konuşamıyordum. Yüzünü bana yaklaştırdı. Dudaklarımız arasında az mesafe kala gözlerim açılıp kapandı. Benimle oynuyordu. Nefesi yine dudaklarıma çarparken yine onları kulağıma doğru ilerletti.
Ellerim yumruk oldu. Onu itemiyordum. “Buraya Esmira’yla buluşmaya geldiğini biliyorum.”
Gözlerimiz yeniden birbirine değince “Nereden biliyorsun?” diye sordum.
“Neden buluşacağınızı da biliyorum.”
Kaşlarım daha fazla çatıldı. “Ne demek istiyorsun? Daha açık ol!”
“Dün gece bana her şeyi anlattı. Çok yazık. Evet, Esmira sana yardım edebilir. Onun ailesi çok güçlü ama şu an ailevi meselelerle o kadar meşgul ki sana gerçekten yardım edebilir mi bilmiyorum.”
“Her şey derken? Ne biliyorsun?”
“Dün gece orada olma nedeninin birinden kaçman olduğu… Annenin ortadan kaybolması, babanın iflası ve seni evlendirmek istemesi… Her şey…” dedi. Sonra da ekledi.
“İstersen seni hemen bu durumdan kurtarabilirim.”
“Neden? Neden bana yardım etmek istiyorsun? Senin gibi bir adamın çıkarsız yardım edeceğini sanmıyorum. Peki, karşılığında ne istiyorsun?” diye sordum.
Lorenzo’nun yüzünde tehlikeli bir ifade belirdi. “Seni.”
Söyledikleri birkaç saniye beynimde yankılandı. Hayretle ona baktım. “Beni mi? Ne saçmalıyorsun sen? Bu ne demek?”
“Doğru duydun. Seni istiyorum. Eğer benim olursan seni kurtarırım! Seçim senin…”
Bu beladan kendim mi kurtulacaktım yoksa Kurtarıcım İtalyan Bir Mafya mı olacaktı?