When you visit our website, if you give your consent, we will use cookies to allow us to collect data for aggregated statistics to improve our service and remember your choice for future visits. Cookie Policy & Privacy Policy
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.
Başımdaki beladan kurtulmak için bulduğum dahiyane fikirden sonra başım yeniden belaya girmişti çünkü Lorenzo Castelli gibi tehlikeli bir adamla karşılaşmıştım. Ona kendi ayaklarımla gitmiş sonra da vazgeçip kaçmıştım. Bir daha karşıma çıkmaz dediğim adamın teklifi… Bu durumu kullanmaya çalışıyordu. Söylediği cümle sürekli beynimde yankılanmaya başladı ama ben ne diyeceğimi bilemedim. Seni istiyorum. Eğer benim olursan seni kurtarırım! Seçim senin… Bu tam olarak ne demekti? Benden ne istiyordu? Beynimden vurulmuş gibi olmuştum. “Neden? Sen ruh hastası falan mısın? Bu nasıl bir teklif? ‘Seni istiyorum’ tam olarak ne demek?” diye sordum. Bu tepkiden başka ne diyeceğimi bilememiştim. Bu teklif bana absürt gelmişti. Bakışlarındaki ifade değişmedi. Saçımdaki eli çeneme doğru ilerledi.