11.bölüm?

1246 Words
Sıkıntı ile oflarken, alnımda biriken terleri kolum ile sildim. İçli köfte yapmanın zor olduğunu tahmin edebiliyordum ama imkansız olduğunu düşünememiştim. İç harcıydı dış harcıydı derken bütün günüm mutfakta heba olmuştu. Saatleri saymaya mutfakta 2. saatimi doldururken bırakmıştım. Durumum tam olarak şöyleydi; ilk başta annem ile 5 tepsi börek yapmıştım ve onlar mükemmel derecede lezzetli olmuşlardı. Sonrasında anneme canımın içli köfte çektiğini söyleyerek ondan da yapmak istemiştim. Her ne kadar bu isteği mi maliyetli ve garip bulsa da uzun bir dil dökmesi sonucu ikna olmuş ve tamam demişti. Kendisi sadece malzemeleri hazırlamama yardım etmiş ve kendi başımın çaresine bakmam gerektiğini söylemişti. Sıkıntı şu idi ki başımın çaresine bakamıyordum. Bu zaman kadar hiç içli köfte yapmamıştım ve bundan sonra da yapacağımı sanmıyorum. İçli köfte bir, ben sıfırdım. Sonunda pes ederek oturduğum sandalyeden kalktım. Ellerimi yıkayarak en başından vermem gereken kararı verdim. Madem olmadı, bende başka bir şey yapardım. Annem 5 tepsi börekten sonra yorulmuş, koltuğa boylu boyunca uzanmış televizyon izliyordu. Mutfaktan çıkıp ayak ucuna oturduğum da bile gözlerini televizyondan ayırmamıştı. Oysa ben bana baksın ve ona attığım yavru kedi bakışlarımı görsün istiyordum. Dudaklarımı bükerek en sevimli ses tonumla konuştum. " Annemm." Altan bir bakış atıp tekrar önüne döndü. " Hıh." Beceremedim diye ağzına sakız olacaktım ama ondan başka da fazla seçeneğim yoktu. Bezgin bir sesle " Olmadı anne ya, sen gelsen bir baksan." Deöiştim annem ise hiç istifini bozmadan " Valla ben daha bir şey yapamam, git fellah köftesi yap." Onun yardım etmeyeceğini adım kadar bildiğim için zaten başka seçenekleri değerlendirdiğimi bilmese de olurdu... " o kıymayı da biraz daha salça ile sulandır üstüne sos yap, koca kıymayı ziyan etme israf." Diyerek son eklemelerini de yapan anneme son kez baktım. Siz de beni ziyan ettiniz annecim ama bak benim sesim çıkıyor mu? " Tamam anne" diyerek tekrar mutfağı girip bulduğum tariflere tek tek baktım. En iyi fellah tarifini seçip denemeye başladım. Başardım. Gerçekten de becerebilmiştim. Saat 5'i gösterirken cam borcamlar da yerini alan fellaha son bir bakış atıp duş almak için odama girdim. Ergen kardeşim yan odada son ses müzik dinlerken bende yorgun yüzüme aynadan bakıp son zamanlarda fazla uyumadığım için çıkan göz torbalarıma rahatsızca bir bakış atıp duşa girdim. Üstüme sinen leş gibi yemek kokusundan arınıp vanilyalı ve kirazlı vücut losyonumu tüm vücuduma yedirdim. Öyle bir koku ki bunu sürünce, parfüm sıkmama bile gerek kalmayacak kadar baskındı. Üstüme düz mom jean ve beyaz tişört giyip boynum boş kalmasın diye de gold kolyelerimden iki tane taktım. Saçımı kurutup fönledim ve hafif de olsa makyaj yaptım. Saat altıya geliyordu ve benim işim tam zamanında bitmişti. Camdan kafamı uzatıp hazırlıklara baktığım da tam tahmin ettiğim gibi annem de arkadaşlarına katılmış masaları birleştirmeye başlamışlardı. Kafamı kaldırıp onun camına baktığım da odasında değildi. Belki de gelmeyecekti kim bilir... İlk defa hayatımda bir şey beni heyecanlandırıyor ve karnımda kasılmalara sebep oluyor iken şimdi gene aynı boşluğa düşmüştüm. Onunla mesajlaşmak sevdiğin bir kitabın en güzel sahnesini okumak kadar keyifli ve heyecan verici idi. Şimdi ise içimde koca bir boşluk hissediyorum ve sanki hiç geçmeyecek gibi bir huzursuzluk duyuyordum. Beni daha çok karamsarlığa sürükleyen düşüncelerimi bir toz bulutu gibi dağıtıp tekrar mahallede ki hazırlıkları izlemeye başladım. Sibel teyzeler ve Melahat teyzeler de annemlerin yanında ki yerini alınca diğer komşu teyzelerimiz de bir bir sokağa dökülmeye başlamıştı. Erkekler en son gelir ve onlar geldiğinde yemeğe başlanır idi. Bugün babam olmayacaktı çünkü o bu tarz insan içeren etkinlikleri pek sevmezdi. Zeynep teyzelerin kapısı açılınca merakla onlara bakıyordum ki benimde odamın kapısı bir hışımla açılınca irkilerek arkamı döndüm. Yağmur' u görmen ile rahatlarken, yanıma gelmesi ile birlikte koluna bir tane yapıştırdım. " Manyak mısın kızım, düzgün girsene şu odaya! " diye sitem etmiştim ama onun pek umrun da değildi. Beni hiç takmadan" Teyzem diyor ki o beceriksiz kızım aşağı insin sofraya yardım etsin." Demiş ve boy aynasından kendine bakmaya başlamıştı. " Of beni anlatıyor dimi?" Sormama bile gerek yoktu aslında. Masaya bıraktığım vişne çürüğü renginde glossumu eline alırken onaylarcasına kafasını salladı. " Aynen öyle, en son anneme kıymanın senin elinden çektiği işkenceyi , dananın kasaptan çekmediğine dair bir şeyler söylüyordu." " O kadar da değil! Gayette güzel oldu, yersin." Derken sesim biraz bozuk çıkmıştı. Resmen kadın beni kötülemek için elinden geleni yapıyordu. " Aşkım takma, annem ve teyzem iki kafadarlar. Körler sağırlar hesabı... salla, bak ben hiç takıyor muyum?" Onun kadar gamsız olmak isterdim. Konuyu kapatmak için " Hadi inelim." Dedim ve yaslandığım camdan ayrılarak dışarıya, annemlerin yanına gittik. Çoğu kişi geldiği için yavaştan da olsa masalara yerleşilmeye başlanmıştı. Zeynep teyze, kaynanası ve Hakan' ın kız kardeşi Miray' da buradaydı. Onlara uzaktan baş selamı vermek ile yetinip bizim çocukların yanında biraz oyalandım. Ne var ki artık herkes oturmuş sadece biz ayakta kalınca mecbur annelerimizin yanında ki boş yerlere hepimiz yerleşmiştik. Yan yana olan kişiler neşe ile sohbet edip bir yandan yemeklerini yerken, ben sessizlik hakkımı kullanıyordum. Üstelik Zeynep teyzeler ile karşılıklı oturmuşken konuşma isteğim daha da azalmıştı. Melahat teyze biraz uzak kaldığı için hafif bağırarak " Zeynep oğlan yok mu?" Demiş ve duyan herkesin ona bakmasını sağlamıştı. Bende merakla başımı kaldırıp Zeynep teyzeye baktım. Yüzünde mahcup bir ifade kol gezerken " Aradım canım, en son yolda idi gelir şimdi." Demişti ama demesine kalmadan onun sesi sokağın başından duyulmuştu. " Geldim anne, buradayım." Buraya doğru adımladığını hissetiğimde bakışlarımı tabağımda ki patates salatasına odakladım. " Hoş geldin evladım." Diyen Melahat teyze kaleyi içten feth etme derdinde gibiydi. Analı kızlı Hakan'a göz koymuşlardı. Hakan, Zeynep teyzenin yanında ki yerini alırken benim karşı çaprazım da kalmıştı. Gözüm ister istemez ona koyarken nefesim kesildi. O da benim gibi beyaz bir tişört giymişti ve oldukça yakışıklı idi. Gülerek yan tarafında ki Sinan' a bir şeyler söylüyordu. Bunlar ne ara kaynaşmışlardı? Haddinden fazla baktığımı fark edince, ona bakmayı kestim ve tüm yemek boyunca sadece tabağım ile ilgilenmeye ant içtim. Ta ki Sibel teyzenin anneme ithafen " kız Hatice, sen sadece börek yapacağım demedin mi? Bu fellah köftesi nereden çıktı? " demişti. Rezil olma korkusu ile gözlerim büyürken, merakla annemin cevabını bekledim. Sanki bana işkence etmek istercesine yavaş hareketlerle ağzında ki yemeğini çiğneyip öyle konuşmaya başladı. " Bizim kızın işleri... Tutturdu içli köfte yapacağım diye ama beceremedi tabi sonradan buna çevirdik." Allah' ım neden böyle bir anne,neden? Zeynep teyzelere kısa bir bakış attığım da hepsinin bana bakması ile utançla kızardım. Hakan kaşlarını çatmış bir şekilde konuşulanları dinliyordu. Anlamış mıydı acaba? Sibel teyzenin sanki bana garezi varmış gibi " Kız Züleyha, senin nereden aklına geldi. Ben kırk yıl düşünsem aklıma gelmez." Demiş ve mum dikmişti. Kısa bir bakış atıp, kısık çıkan sesimle " Seviyorum çünkü oradan geldi." Demiştim. Hım Diyerek önüne dönmesi ile bende rahat bir nefes aldım derken yanımda ki ergen kardeşim konuştu bu sefer. " Abla sen et seversin ya, yalan söyleme." Allah' tan sadece bizim duyacağımız bir şekilde söylemişti de bu sefer komple mahalleye rezil olmamıştım. " Ablacım yemeğini ye sen boş yapma." Bana dil çıkartıp yemeğine geri döndü. Bundan sonrası nihayet sakin geçmişti. Herkes yemeklerini bitirip yavaş yavaş kalkmaya başlamıştı bile. Annem ve altın kızlar grubu çekirdek alıp mahallenin ilerisinde ki parka gitmişlerdi. Burayı toplamak ise mahallenin gençleri yani bize düşmüştü. Ben, Yağmur, Zehra ve Ezgi sofraları toplarken erkekler de masa sandalyeleri topluyorlardı. Erkek grubunun içinde Hakan'ın da olduğunu söylemiş miydim? En sonunda sadece sofra bezlerini katlama işi kalınca köşeye ayırdığım yemek artıklarını sokak hayvanlarına vermek için sokağın sonunda ki çöp kutusuna doğru yürümeye başladım. Çöpün yanına geldiğimde kapları bıraktım ve tam ayağa kalkarken çöpe gürültü ile bir şey atılması ile dudaklarımdan bir çığlık firar etmişti. Korku ile yerimden kalkıp arkamı döndüğümde, bir bedene çarpmam ile bir elin belime sarılması aynı anda oldu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD