Mehmet kucağında sızmış sevgilisiyle odasına gitmişti direkt. Sızmadan önce bir sürü şey söylemişti ama tek kelime bile anlamamıştı. özür dileyip durmuştu sızmadan önce o yüzden merakla uyanmasını bekliyordu.
Zeynep her ne kadar hayır dese de odasına kadar adamların eşlik etmesine engel olamamıştı. Bir tanesi hariç hiçbiri cevap vermemiş duvar gibi bir surat ifadesiyle peşinde dolaşıyorlardı. “Yenge lütfen abimin talimatı odana kadar eşlik edeceğiz.” Eliyle geçmesi için yol gösterince sinirlense de bir şey demedi sonuçta onlarda patronlarını dinliyorlardı. Onlara ne derse desin sözünün bir hükmü yoktu onların nezninde. Önlerinden yürüdü. Odanın önüne geldiğinde kapıyı açtığında hala adamların orada durmasıyla onlara döndü. “Eşlik ettiğiniz için teşekkür ederim.” Yine aynı adam “Estağfurullah yenge. İyi geceler biz buradayız. İsteğin olursa seslen yeter.” Zeynep’in kaşları çatıldı bu kadarı da fazlaydı. “İsminiz neydi?” “Âdem ben” “Âdem bey odama kadar eşlik ettiniz teşekkürler, ama daha fazla burada beklemenize gerek yok. Misafirler rahatsız olabilir.” Âdem derin bir nefes aldı gidemezdi. “Tamam, şöyle yapsak olur mu yenge?” “Zeynep” “Anlamadım yenge.” “Adım diyorum yenge değil Zeynep. Adımı kullanın lütfen.” “Tamam yenge. Sadece ben dursam çocuklar koridorun başında beklese abimin kesin talimatı var. O gelene kadar bir yere ayrılamayız.” Bu gece yeterince zorlanan Zeynep artık günü bitirmek istiyordu. İnatlaşamayacaktı. “Nasıl biliyorsanız öyle yapın. Ama kimseyi huzursuz etmeyin. Bir laf bile duyayım sizinle ilgili çok sevdiğiniz abinizi de sizinle gönderirim buradan. İyi geceler” “Anladım yenge. İyi geceler.” “Zeynep, Adem adım Zeynep” Derken odasının kapısını kapattı. Kendini bitik hissediyordu. Boraya baktı oda da göremeyince paniklemişti ama aklına bu gece Sevgiyle kalacağı aklına gelince rahatladı. Kendini duşa attı. İlk defa başına böyle bir şey geliyordu. Ve dehşet verici bir şeydi.
Su onu rahatlatmıştı. Tüm hareketleri yavaş ve sakindi. Üstünü giydi bir fincan papatya çay yapıp balkona geçti. Tekli koltuğu tırabzana dayadı ve oturdu. Sakinleşmişti ama o anlarda yaşadığı korkuyu hala içinden atamamıştı.
Aklından geçen diğer bir şey ise arabadan indiğinde sığındığı kollardı. Sıkıca sarmalamış, her şeyin geçtiğini, artık yanında olduğunu söylemişti. Ve öyle de hissettirmişti. Kollarında güvende hissetmişti. Bu duyguları hissetmeyeli bayağı olmuştu onun için birisine sığınmak, birisinin kollarında güvende hissetmesi. Hoşuna gitmişti hafif gülümsedi. Hele saçlarını koklayarak öpmesi...
Turan hala sinirini atamıştı. Adamlarına da dikkatsizliklerinden ve böyle bir şeyin yaşanmasına sebebiyet verdikleri için gerekeni yapmıştı. Birçok şeyin affı olabilirdi ama bunun asla. Kapı da Âdem ile konuşmuş, Zeynep’in uyuduğunu düşünerek odasına geçti. Bu halini görmesini istemiyordu. Ellerindeki ve üzerindeki kan lekelerinden kurtulmak için duşa girdi hemen. Üstünü giyip balkona çıktı belki onu görürüm umuduyla. Doğru bir tahmindi elinde fincanıyla tırabzana yaslanmış öylece otururken bulmuştu. Korkutmamak için hafifçe öksürdü.
Zeynep gelen öksürük sesiyle daldığı düşünce denizinden çıktı. Turanı fark etmesiyle hemen ayağa kalkıp yan balkona doğru yaklaştı. “Ne oldu polisler aldılar mı onları?” Turan ne dese bilemedi yalanı sevmezdi hele Zeynep’e yalan söylemek hiç istemiyordu ama doğruyu pek hoş karşılamayacağını da biliyordu. Kaşını kaşırken konuştu “Evet geldiler aldılar. Restoranın kamera kayıtlarını aldılar şikayetçiyiz deyince direkt gittiler.” Zeynep şaşırdı. “Bizi çağırmayacaklar mı?” “Yok, ben avukatımı aradım o halledecek. " "Aylin nasıl oldu?” “Senin eline ne oldu?” Aynı anda konuşmuştu ikisi de. Turan kaşını kaşırken elinin üzerindeki yaraları fark etmemişti. “Yok, bir şey. Aylin nasıl oldu? Kötüydü giderken.” “Mehmet sakinleştirdi. Zaten sarhoş gibiydi sızdı kaldı.” Başıyla onayladı. “Sen nasılsın?” Zeynep kupasından bir yudum alırken duyduğu soruyla düşündü. “Bilmem iyiyim galiba. Sadece çok hazırlıksız yakalandığım için korktum. İçmiştik birde. Aklım karışık olunca panikledim.” Aklına takılan soruyu sordu “Adamlarım arkanızda demiştin. Tesadüf mü yoksa sen peşimi birilerini mi taktın?” Turan bu soruyu bekliyordu ama ne söylese bilemedi. “Sana yalan söylemedim hiç yine söylemeyeceğim.” Alaycı bir şekilde gülümsedi. “Bu adamlarım tesadüfen seni buldular. Seni bulduktan sonra peşinde adamlarım vardı. Ben memlekete gittiğimde içimin rahat etmesi ve güvende olduğunu bilmem içindi. Geldikten sonra gitmelerini istemedim.” Zeynep şaşırmadı erkek kafası işte diye düşündü. “Şanslısın.” Turan anlamadı “Neden?” Çayından bir yudum alırken gelen soruyla gülümsedi. “Benim gibi hayatı düzenli ve sıradan giden bir kadını bile takip etmeyi başaramayanlar seni koruyor. İyi hayatta kalabilmişsin.” Alaycı bir tonda söylemişti Turan başını sallayarak gülümsedi. “Haklısın bundan sonra olmaz böyle bir şey merak etme.” “Etmiyorum zaten.” Derken denize doğru dönmüştü “Bana güvenmen ne güzel.” Turanın dediğini duymazdan geldi. “Çünkü peşimde kimseyi istemiyorum. Gerek görsem ben koruma tutardım.” Turan derin bir nefes aldı. “Peki, sen na-“ Zeynep duyduğu cümleyle sonunu beklemeden kesti “Sakın!” “Sakın beni salak yerine koyma. İstemiyorum dedim bitti. Şimdi olmayacak deyip gizlice dolaşmasın kimse peşimde. Madem beni sevdiğini ve bana karşı dürüst olduğunu söylüyorsun. O zaman isteklerime saygı duy.” Turan şaşırmıştı. “Peki, emrin olur. Peşine adam takmak yok.” “Teşekkürler.” “Ayrıca bu akşam için tekrar çok teşekkür ederim.” “İhtiyacın olduğu her an birkaç adım arkanda olacağım.” Zeynep yavaşça gözlerini yumarken nefes verdi. “Hiç vazgeçmeyecek misin?” “Neden vazgeçeyim?” “Benden” “Asla” bunu öyle net, keskin ve kendinden emin söylemişti ki şaşırdı “Peki sana birkaç soru sorabilir miyim?” “Elbette ama böyle olmuyor.” Deyip aradaki seperasyonu gösterdi. Zeynep olumlu anlamda kafasını sallayıp içeri girdi. Onu çağırdığını sanıp o da odasından çıkıyordu ki elinde birkaç şeyle Zeynep koridora çıktı. Hala koridorda duran Âdem açılan kapıyla hemen kafasını kaldırdı Zeynep’i görünce başıyla selam verdi. Zeynep aynı şekilde karşılık verip yan odaya doğru yürüdü. Kapıda kendini bekleyen adama hafifçe gülümsedi. “Ben geliyordum yorulmasaydın.” “Geldim.” İçeri geçmesi için kapıyı daha çok açıp kenara çekildi. Elindeki şeyleri ve telefonunu sehpaya koyarken hızlıca göz gezdirdi. Bu odayı zorda kalmadıkça boş tutuyordu ama doluluktan dolayı vermişlerdi. Tam da adamına. Sakince koltuğa oturdu aynı kanepenin diğer tarafına da ona dönerek Turan oturdu. "Bora yalnız kaldı ben gelseydim keşke." "Bora yok." Kaşları çatıldı hemen "Bora nerede?" "Bu gece geç geleceğimi söyleyince Sevgi ablanın odasında kalacaklar." Anladım dercesine kafasını salladı. Gözü sehpadakilere takılınca "Bunlar niye?" Kaşıyla sehpadaki pamuk, krem ve tentürdiyot işaret ederken. Aynı onun gibi kaşıyla elini göstererek konuştu. "Elin için. Mikrop kapmasını istemem." "İstemez misin gerçekten?" Gözlerine baktı, o kapkara gözlere. "Tabi ki istemem hemde elinin bu hale gelmesinde payım varken." Turan gülümseyerek elini ona doğru uzattı. Bu fırsatı kaçırmazdı. Zeynep bir parça pamuk alıp tentürdiyot döktü biraz. "Nereden çıkardın senin yüzünden olduğunu?" Zeynep hafifçe elini tuttuğunda birkaç saniye gözlerine bakarak gülümseyip tekrar eline döndü ve pamukla silmeye devam ederken konuşmaya başladı. "Gerçekten o adamları polise verdiğine inanmamı beklemiyorsun dimi?" Turan gülümsedi ama tek kelime etmedi. Yarasını sarması hoşuna gitmişti ve bu anın tadını çıkartmak istedi. "Susuyorsun? Ee tabi sessizlikte bir onaydır?" "Ondan değil." "Ya neden?" "Ufacık bir yaramla bile böyle ilgilenmen hoşuma gitti. Ayrıca her zaman ki gibi harika görünüyorsun. Bu kadar yakınımdayken sadece seni izlemek istiyorum." O konuştukça Zeynep durmuştu. Gözlerine baktı ve o gözlerde gördüğü şey duvarlarına çok güçlü bir yumruk atmıştı sanki...