Turan soluk soluğa uyandı. Ciğerleri saatlerce oksijensiz kalmışçasına derin nefesler alıyordu. Yine aynı kabusu görmüştü. Hemen duşa attı kendini. Soğuk suyu açıp öylece altında bekledi. Rüyanın etkisinden çıkmaya çalışıyordu. Gözlerini kapattıkça tekrar görüyordu sanki gözlerini açtı hemen. Duştan sonra bir kahve alıp balkona çıktı. Tırabzana yaslanıp denizi izledi sadece. Artık yorulduğunu hissediyordu. Ne zamandır oradaydı bilmiyordu ama güneşin doğuşunu izlemişti. Aklında dolanan düşüncelerden gelen sesle kurtuldu. Yan balkona baktığında içten ve samimi bir gülümseme belirdi. Arabalı pijama takımı elinde oyuncağıyla Bora duruyordu. "Anne?" "Günaydın küçük bey" Bora gelen sesle yan balkona baktı. "Günaydın Turan. Annemi gördün mü?" Turan'ın kaşları çatıldı. "Hayır. Yok mu?" Olumsuzca kafasını salladı. Sabah uyandığında annesini göremediği ve odada yalnız olduğu için korkmuştu. "Yok." Dudağı büzülmüştü. Bunu gören Turan hemen onun yanına gitmek istedi. "Yanına gelmemi ister misin?" Sadece kafasını sallamıştı. "Kapıyı açar mısın bana?" "Tamam." Turan oda kartını ve telefonunu cebine koyup hemen yan odaya geçti. Kapı açılınca yere çöktü. Şimdi Bora'yla aynı boyda sayılırdı. "Şşş sakin ol yakışıklı. Bak ben geldim. İstersen anneni beraber arayalım." Bora hızlıca kafasını salladı. Kucağına aldı. "Odada yok mu?" "Yok her yere baktım." Kapıyı kapatıp asansöre ilerledi. "Peki. Gel biz aşağı inelim anneni arayalım, onu beklerken birer süt içelim? Ne dersin?" Bora suratına baktı. "Tamam ama hemen arayalım çabuk gelsin." "Tamam. Sen nasıl istersen patron." Bora kıkırdadı. "Hoşuna mı gitti." "Komik. Bana patron dedin." Turan'da gülümsedi bu sefer. Lobiye indiler, cam kenarında bir masaya oturdular. Yanlarına gelen garsonla Bora'ya döndü "Neli süt istersin?" "Ben çikolatalı severim. Sen neli seversin?" Turan düşündü. "Sade." Bora kafasını olumsuzca salladı. "Çikolatalı sevmelisin tadı çok güzel." Turan güldü olumluca kafasını sallayıp iki çikolatalı süt ve bir su istedi. Telefonunu çıkartıp Zeynep'i aradı. Tam kapatacakken açıldı telefon. "Efendim." Nefes nefeseydi. "Günaydın. Neredesin?" "Günaydın. Dışardayım. Bir şey mi oldu?" Zeynep anlam veremedi bu saate aramasına. "Bora uyandığında seni görememiş, seni beraber arayalım dedik." "Telefonu ona verebilir misin?" "Tabi" Turan karşısında merakla ona bakan ufaklığa uzattı telefonu. Hemen annesine nazlı bir sesle sitem etti. "Anne nerdesin?" Bora sakince dinledi, arada mırıltılarla onayladı. "Tamam ben Turan'la bekliyorum seni." Bora telefonu kapatıp ona verdi. Turan merakla ona baktı. Ama soru sormadı. O sırada gelen sütlerle birlikte sohbet etmeye başladılar. Bora sütünü içerken,Turan süt bardağına elini bile sürmemişti. Süt sevmezdi zaten. Bora onun bardağını görünce ona baktı. "Sevmedin mi? Ama çok güzel niye sevmedin ki?" Turan masum masum bakan yüze dayanamayıp büyük ibr yudum aldı. Beğendiğini göstermek için mırıltılar çıkardı. "Harikaymış. Çok sevdim." Bora gülümsedi. "Ben sana demiştim."
Zeynep gelene kadar sohbet ettiler. Zeynep erken uyandığı içi koşuya çıkmıştı Bora'nın bu kadar erken uyanacağını düşünmemişti. Turan'nın sabah sabah onu araması garibine gitse de konuşunca panikle geri döndü. Lobiye girdiğinde duyduğu kahkahalarla o tarafa döndü. Oğlu ve Turan gülerek konuşuyorlardı. Yanlarına gittiğinde pijamalarıyla oturmuş ikisininde önünde yarısı içilmiş kocaman birer bardak çikolatalı süt, oğlunun yüzünde süt bıyığı kahkahalar atıyordu. Onu fark ettiklerinde Bora kucağına atlamış ve sütlü ağzıyla öpücükler kondurmuştu yüzüne. Zeynep, Turan'a yukarı çıkarken küçük bir açıklama yapıp teşekkür etti. Odalarına dağıldılar.
Bugün kafenin tadilattan sonra ilk açılışı yapılacaktı. O yüzden kahvaltıdan sonra Zeynep hazırlanıp oraya geçmişti. Bora orada oynarken, Zeynep hazırlıklarla uğraştı. Her şey hazır olduğunda davetlilerini beklemeye başladı.
Küçük bir konuşma sonrası herkese hoş geldin deyip misafirleriyle ilgilenmeye başladı. Zeynep herkesle ilgileniyor sohbet ediyordu.
Turan ise onu kendi hayatında izleme fırsatı buluyordu. Yatta sohbet ettikleri o geceden sonra konuşmamışlardı hiç, Zeynep düğün organizasyonu için Aylin'le hazırlıklara yardım ediyordu. Bir köşeye geçti. İzlemeye başladı onun diğerlerine olan tavrını, Zeynep'e yaklaşımlarının nasıl olduğunu. Yanına gelen kadınla ona baktı bir kere tanımadığını görünce tekrar Zeynep'i izlemeye döndü. Kadın gitmeyince ona baktı. "Merhaba." Turan içkisinden bir yudum olurken kadını süzdü. "Merhaba" "Melda ben." Turan başını salladı sadece adını söylemedi. Turan'ın gözü sürekli Zeynep'in üzerindeydi. Adamın ilgisini ona vermemesi sinirini bozmuştu ama belli etmedi. Beğenmişti ve istiyordu. "Senin adın ne?" Turan tekrar göz ucuyla baktı ona "Siz" "Anlamadım?" Turan tekrarladı. "Siz diyin lütfen." Melda'nın yüzü düştü. Sessiz kalmayı tercih etti. Turan etrafı izlerken mekana giren kişiyle şaşırdı. Adam içeri girince etrafına bakınmış, Turan'ı görünce ona doğru ilerledi. Turan ona doğru adımlayınca ortada buluştular. "Neden geldin sen?" "Abi biraz acil dışarıda görüşelim mi?" Turan başını sallayıp bardağını yanındaki masaya bırakırken adama dışarıyı işaret etti. Bahçeye çıkan ikili kenardaki masalardan birisine geçtiler Turan rahatça oturdu. "Hayırdır ne oldu?" Adam derin bir nefes aldı, o konuşmadıkça Turan sinirlenmeye başlıyordu. "Konuşsana oğlum." "Abi ortalık biraz karıştı. Girdiğimiz son ihale vardı ya. Tehdit etmişlerdi, sen bir şey olmaz onlardan demiştin hani." Turan hatırlayınca kafasıyla onayladı. "Heh işte onlar bizim depoya saldırmışlar." Turan rahat tavrı bir anda yok olmuş olduğu yerde dikleşmişti. Esmer teni sinirden biraz daha kararmıştı sanki. "Mustafa sen ne dediğini duyuyor musun?" Mustafa gözlerini kaçırdı. Turan sakinleşmeye çalışıyordu ama içinde sanki bir ateş yanıyordu ve giderek büyüyordu. "Ne deme-" Etraflerindekiler ona bakınca sesini alçattı. "Ne demek lan depoya saldırdılar." "Adamlar yok muydu?" "Onlara ne oldu?" "Abi bildiğin gibi değil. Çocukların hepsi hastanede zehirlenmişler. Piçler gelen yemeklerine zehir karıştırmışlar. Onlar fenalaşınca depoyu soymuşlar." Mustafa konuştukça Turan'nın kömür karası gözleri daha fazla kararıyordu. Hışımla kalktı yerinden arabasına doğru gitti, Mustafa peşinden. Tam kafeden çıkarken Bora onu görmüş ve peşinden koşmuştu. "Turaannn nereye gidiyorsun?" Turan onun sesini duyunca yerinde durdu. sinirini bastırmaya çalışıp arkasına döndü. "İşim çıktı patron. Gitmem lazım." "Gelicek misin?" Turan zor da olsa gülümsedi hafifçe. "Birkaç gün içinde gelicem merak etme." "Tamam. Bay bay" deyip sarıldı. Turan ona sarıldı. Mustafa şok içinde izliyordu. Patronu sinirine öfkesine rağmen ufak çocukla konuşup onunla vedalaşıyordu. Ne zamandır görüşmediklerini düşündü. Çocukları severdi asla kötü davranmazdı ama böyle bir durumda durup onunla ilgilenmesine konuşmasına şaşırdı. Turan vedalaşmalarının ardından kafeden çıkarken yüzündeki gülümsemenin yerini korkunç bir öfke almıştı. Mustafa'nın yanına geldiğinde "Uçakla mı geldin?" "Evet abi" Başını salladı. Mustafa hemen şoför koltuğuna oturdu. "Hemen gideceğiz söyle hazır beklesinler." Mustafa hemen telefonunu çıkartıp pilotla konuşup talimatlar verirken arabayı son hızla havalimanına sürmeye başlamıştı bile.
Turan'nın öfkesiyse kendineydi. Düşmanını küçük görmek gibi bir hata yapmıştı ve bunun bedelini adamları ödemişti. "Çocuklar iyi mi?" Mustafa yanındaki abisine döndü. "Hastanedeler abi. Tedavi altındalar ama ciddi değil. Mideleri yıkandı, birkaç güne çıkarlar." Turan başını salladı. Depodan ne aldıkları zararı aklına bile gelmiyordu. Onun için önemli olan adamlarıydı. Diğer bir anlamadı konuysa nasıl buna cesaret edebilirdi?
Deli Turan'ın kim olduğunu unutanlar vardı demek ki. Olsun onlar unuttuysa zevkle tekrar hatırlatırdı...