.2.

1247 Words
Gelen sesle irkildi Zeynep. Yan odanın balkon demirlerine kollarını yaslamış ona bakan adamı görünce şaşırdı. "Korkuttunuz beni." O da aynı alaylı ses tonuyla cevap verdi. "Merak etmeyin çarpmaz. Ben alışkınım." Bardağın dibinde kalan birkaç yudumu tek seferde içip sandalyenin yanından kırmızı şarap şişesini alıp bardağına doldurdu. Şerefe der gibi bardağını kaldırdı adama doğru. Adam hafifçe başını sallayarak karşılık verdi. Hale bakışlarını adamdan çekti ve tekrar denizi izlemeye başladı. Yan balkondan birkaç tıkırtı sesi gelse bile bakmadı odaya döndüğünü düşündü. Koltuğa iyice yerleşti bacaklarını koltuğun kolçağının üzerine koydu, kafasını koltuğa yaslayıp öylece ay ışığında parlayan denizi izledi. "Şerefe" Gelen sesle derin bir nefes aldı. Ne zaman gidecekti bu adam odasına. Samimiyetten uzak olduğu belli bir gülümsemeyle karşılık verdi adama. "Özür dilerim." Kaşları hafifçe çatıldı Zeynep'in nedenini anlayamadı. "Neden?" "Anneannem adına özel hayatınızla ilgili bu kadar soru sorması hoş değildi." Zeynep nedeni duyunca gülümsedi. "Bu ince düşünceniz için teşekkürler ama bunu yapması gereken siz değilsiniz. Sonuçta aklı başında birisi. Ve merak etmeyin ben böyle şeyleri umursamayı bırakalı çok oldu." Turan verdiği cevaba hem sinir olmuş hemde hoşuna gitmişti. Bardağından bir yudum aldı. Hala demirlere yaslanmış halde duruyordu. Balkondaki tekli koltuğu balkon demirlerinin hemen dibini çekti. Zeynep'i görebileceği şekilde arkadaki duvara kadar itti. Şimdi aralarında bir seperasyon olsa bile kafasını hafif eğdiğinde zaman onu görüyordu. Zeynep ise onu umursamayı bırakmış düşünceleriyle dolu bir denize atmıştı kendini. Yaralarımızın iyileşmesi imkansız olsa bile kabuk bağlayacağını ve acısının dineceğini söylerler. Ama söylendiği gibi olmamıştı. Evet ilk gün ki kadar acımasa bile hala canını yakıyordu. Geçmişe gitmişti yine. Yaşadıkları, gözyaşları, yalnız kalmışlığı... Göz yaşı süzüldü yavaşça yanağına doğru. Turan sadece izliyordu Zeynep'i. Küçük ayak sesleriyle dağıldı o ağır hava Zeynep için hızlıca yanaklarını sildi. Ağlamak üzere bir ses ooooo duydu. "Anne." "Aşkımm neden kalktın?" Bora elinde peluş İronman oyuncağıyla annesinin kucağına yerleşti. "Canavarlar geldi rüyama korktum." Zeynep sıkıca sarıldı oğluna sakinleşmesi için, birkaç dakika öylece kaldılar. "Anne bana şarkı söyler misin?" "Tabi söylerim bebeğim ne söyleyeyim?" Bora düşündü. "Öğrettiğin şarkıyı." Gülümsedi Zeynep. Tekrar kollarıyla sardı oğlunu sırtını okşamaya başladı. "Karanlıktan gelecekler Önünde dikilecekler Sarı sarı dişleri olucak Sivri pençeleri olucak" (Nil Karaibrahimgil - Benden Sana) Zeynep o kadar dalmıştı ki şarkıyı söylerken oğlunun tekrar uyuduğunun, kendinin gözyaşlarının farkında değildi. Ama Turan onları izliyordu. Ve merak ediyordu ne yaralamıştı onu bu kadar. Yemekte geçen konuşmadan beri gözleri bulutlanmıştı. Şimdi ise o bulutlar yağmur olmuş akıyordu. Zeynep oğlunun uyuduğunu fark edince kaçıncı kez tekrar ettiğini bilmediği şarkıyı söylemeyi bıraktı. Yavaşça kalktı oğlu uyanmasın diye, sessiz adımlarla içeri girdi. Arkasında meraklı bir adamın izlediğinden habersiz. Oğlunu kendi yatağına koydu ve yanına yattı. Kocaman sarılıp kapadı gözlerini. Yeni bir gün için... Sabah hızlı başlamıştı onlar için Zeynep arkadaşına söz vermişti nedimesi olacak ve onu asla yalnız bırakmayacaktı. Ki böyle bir söz vermese bile elinden geldiğince yanında olacaktı. O yüzden otelle ilgili işlerini olabildiğince hızlı tamamlamak ve onun bu güzel günlerinde destek olmak istiyordu. Erkenden kalktı bu sabah, o yüzden koşuya çıktı. Odasına döndüğünde oğlu hala uyuyordu. Güzel bir duş alıp hazırlandı. Bora'yı bakıcısı Sevgi ablaya bırakıp çıktı. Güzel bir kahvaltı yaptı terasta. Kahvaltıdan sonra dün gelen ama kontrol etmeye fırsat bulamadığı ürünleri kontrol etti. Kargoları açtı. Birkaç evrak işiyle uğraşırken misafirlerinin kahvaltıya indiğini duyunca onların yanına uğradı. Her ne kadar çoğunu tanımasa bile Aylin için önemlilerdi bu onun için yeterli bir sebep oluyordu. "Günaydın. Afiyet olsun." Masadan günaydın sesleri yükseldi. Ayak üstü sohbet ederken Turan sürekli Zeynep'e bakarken o sadece masaya ilk geldiğinde bakmış sonra hiç bakmamıştı. Ayak üstü bugün ki planlarını dinlerken kahvaltı için gelen Bora'yla kendi masalarına geçtiler. Onlarla oturmaları için ısrar etseler bile nazikçe red etmişti çünkü o kadar samimiyet kurmaya gerek görmüyordu. O kadının bakışları sürekli onun üzerindeydi ve iyi mi yoksa kötü niyetli mi anlayamıyordu. Uzak durmakta fayda vardı."Gerçekten teşekkürler ama biz masamıza geçelim zaten kalabalıksınız hem gün içinde bol bol görüşeceğiz. Size afiyet olsun." "Sağol kızım size de" Kahvaltı faslı bitince Zeynep çalışmaya devam etmek için dosyalarını aldı. Çalışmaya otelin bahçesindeki kamelyalardan birisine geçti. Bahçenin bir kısmında plaj hariç yine yeşil alanda bu kamelyalardan vardı. Burada biraz daha bahçe takımını andıran oturma grupları yer alıyordu. her kamelya başka renklerde farklı çiçeklerle süslenmişti. Burası biraz daha kenarda ve sessiz kalıyordu. Plaj ve havuzun tam tersi alanda bulunduğu için kalabalık ve gürültülü yoktu. Çalışmak için rahattı. Bora bugün arkadaşına gidecekti. Tatile girmiş olsalar bile arkadaşlarıyla arası açılsın istemiyordu Zeynep bu yüzden sık sık bu tarz buluşmalar ayarlamaya çalışacaktı. Bora'yı bakıcısı ile yollayan Zeynep çalışmaya geri döndü. "Selamm güzellikk." Neşeli sesiyle yanına gelen Aylin'le gülümsedi. "Selam canım. Ne bu neşenin kaynağı?" Gülümsedi "Ya sevgilim gelmiş. Ben mutlu olmayayım kim olsun." Bu sefer Zeynep güldü. "Ee nerede benim yakışıklı prensim?" "Yakışıklı prensin bugün arkadaşında kalacakmış." "Yarına kadar yok yani?" "Şuanlık öyle gibi ama akşam belki gelir onsuz uyuyabileceğimi sanmıyorum." Aylin sevinçle el çırptı. "Bugün boşsun yani." "Hayır canım çalışıyorum gördüğün gibi." Derken bir yandan elindeki tableti salladı. "Ya Mehmet bugün koyları gezelim demişti. Sende geliyorsun o zaman." "Ben mi? Kızım deli misin git sevgilinle baş başa takıl." "Yok ya baş başa olsak niye seni çağırayım. Biz bizeyiz. Sen, ben, aşkım, Turan, Sena, Alper ve Berke." Çalışması gerektiğini söylese bile dinletememişti. Odasına çıkmış hazırlanıyordu. Büyük hasır çantasının içine birkaç tane mayo güneş kremi akşam için bir elbise ve diğer gerekli olanları doldurdu. Bora'yla konuşup nasıl olduğunu öğrendi. Her ne kadar sevgi hanım yanında olsa da içi rahat etmiyordu. Ama oğlunun mutlu sesini duyunca biraz daha rahatlamıştı. Resepsiyona indiğinde mutfaktan istediği bazı atıştırmalıkların olduğu çantanın hazır olduğunu görünce beklemeden kendi çantasını ve o çantayı arabasına koymalarını rica etti. Aylinlerle birlikte gidecekleri için onları bekliyordu. Çok geçmeden geldiklerinde beklemeden arabaya geçtiler. Diğerleriyle marinada buluşacaklardı. Arkaya Aylinlerin geçmesiyle Turan öne oturmuştu. Bu adamın tuhaf bir arası olduğunu düşünüyordu Zeynep. Arabayı çalıştırmadan önce telefonunu bağladı arabaya müziksiz araba sürümeyi sevmiyordu. Ama son çaldığı playlist Bora'ya ait olunca birden yükselen çocuk şarkısıyla güldüler. Değiştirdiği şarkıyla araba hareket ettirdi. "Zeynep. Yiyecek bir şeyler hazırlattın mı? Ona göre alalım marinaya geçmeden." "Aperatif bir şeyler var." "Tamam biz yine de uğrayalım. Teknede ne var bilmiyorum." "Gideriz güzelim." Şehir içine girdiklerinde boş bulduğu bir yere park etti arabayı. Markete girdiklerinde Aylin ve Mehmet yiyecek bir şeyler bakarken Zeynep ve Turan'ı içecek almalarını söylediler. Bir sepet alan ikili market içinde ilerlerken Turan Zeynep'in bir iki adım arkasında arabayla onu takip ediyordu. Zeynep kararsız biçimde ne alacağını düşünürken Turan'a döndü. "Ne alalım?" Turan konuşmadan direkt biralardan koydu. Zeynep kafasını salladı. "Akşam teknede yeriz yemeği o yüzdeden şarap." eline bir kırmızı şarap alıp Turan'a döndü. Turan yüzünü buruşturdu. Zeynep'in elinden onu alıp yerine koydu. Yerine rakı şişesini alıp Zeynep'e döndü. Onaylar anlamda kafasını sallasa da yine elinden alınan şarabı sepete koydu. Turan bu hareketine gülümsedi. Ne inatçı diye düşündü. Ne olur ne olmaz diye bir paket su aldıktan kasaya ilerlediler. Zeynep önden giderken o görmeden turan bir şişeyi daha sepete ekledi. Alacaklarının onlara düşen kısmı bitince beklemek istemediler. Poşete uzanan Zeynep'le elini geri çekti Tura. "Ne yapıyorsun?" "Poşeti alacağım." "Neden" "Taşımak için" "Gerek yok" "Gerek var mı demedim zaten taşıyacağım dedim hem senin içinde ağır olur hepsi ver işte birini bana." Yürümeye başladı Turan. "Ağır falan değil. Ne kadar var sanki burada." "Aman peki taşı yardım etmek istedim." "Gerek yok güzelim. Sen bagajı aç yeterli." Zeynep bagajı açıp ona bakmadan arabaya bindi. Klimayı açtı Bir anda kafasında bir ses yankı yaptı. "Güzelim... Güzelim..." Yok artık yanlış duymuştu herhalde. Dikiz aynasından arkaya baktığında Turan'ın telefonla konuştuğunu gördü. Telefon konuşması bitince arabaya bindi o da. "Bir da-" Açılan kapıyla Aylin'in konuşması bölmüştü daha yeni başladığı cümlesini devam ettirmedi. Sadece yandan bir bakış atmış ve arabayı çalıştırdı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD