İkimiz de şok içinde babalarımıza bakıyorduk. Bu bir şaka olmalıydı. Devlet okuluna seve seve giderdim. Ama Cansel? Bu bir şaka olmalıydı, ne dediklerini bilmiyorlardı, bu asla gerçek olamazdı.
"Baba, bu bir şaka değil mi? Niyetiniz ne sizin, ben bundan kurtulmak isterken sen burnumun dibine sokmaya çalışıyorsun. Bu yetmez, istersen evimize getir birde!"
Babam düşünceli bir şekilde baktı. "Aslında iyi bir fikir. istediğiniz zaman yatılı kalabilirsiniz birbirinizde."
Göz devirdim, o sırada Cansel babasının kolundan tuttu ve odasına girdiler. Babama döndüm, saatine bakıyordu.
"Dinle Serra, bu hayatta her şey bizim istediğimiz şeylere göre işlemez kızım. Bu yüzden lütfen bu konuda fikrimi değiştirmek için uğraşma, çünkü değişmeyecek. Şimdi gitmem lazım, akşam evde görüşürüz."
Bir şey dememe izin vermeden yanımdan uzaklaştı, yanımda bulunan koltuğa oturdum. Başka çarem yoktu, babamın dediğini dinlemek zorundaydım. Cansel'e bu kez izin vermeyecektim. Bu sefer o benim değil, ben onun huzurunu kaçıracaktım, bu defa pes eden ben değil, o olacaktı.
Akşam yemeği için masaya oturduğum sırada kapı çaldı. Melek abla koşa koşa kapıyı açtı, gelen babamdı. Hemen lavaboya geçti, bir süre sonra gelip masaya oturdu.
"Kurt gibi açım, yemekler çok güzel duruyor her zaman ki gibi, ellerine sağlık Melek," diyerek Melek ablaya gülümsedi, Melek abla da karşılık vererek mutfağa gitti. Babam bir yandan yemek yiyor bir yandan da beni izliyordu.
"Söyle bakalım tüm içindekileri, dinliyorum küçük hanım," dedi bana bakarak. Başımı olumsuz bir şekilde salladım, çatalıma sapladığım patatesi ağzıma götürdüm, çiğnemeden yutarak konuştum.
"Devlet okuluna gitmek bana ceza değil ödül olur. Ama her konuşmamızda anneme laf atan bir kızla aynı okula gönderiyorsunuz beni, bu çok saçma bir hareket değil mi sence de baba?"
"Benim tanıdığım Serra o kızı yıldırır, ama şiddet yoluyla değil, bunu daha düzgün bir şekilde yapar. Onunla savaş mı istiyorsun? Savaşın o halde, ama eşit şartlarla savaşın kızım. Sen bir ay boyunca savunma dersi gördün ve şu an bu gücünü o kız da kullanıyorsun, ama şartlarınız aslında eşit değil."
"Peki o bunu düşünüyor mu? Onun annesi var, benimse yok, beni bu yönden vuruyor. Bu eşit mi peki baba, Cansel doğru mu davranıyor? Hatalı ben miyim yine?"
"Sana hatalısın demiyorum, ama doğru yaptığını da düşünmüyorum. Boşversene, zamanı geldiğinde zaten sen de anlarsın kızım," dedi. Yanıt vermek yerine sessiz kalmayı tercih ettim. İştahım kapanmıştı, bu yüzden masadan kalktım. Babam da hiçbir şey demedi, odama girdim, yarın cumartesiydi. O yüzden iki gün boyunca ölü gibi yatabilirdim, bu düşüncenin verdiği rahatlıkla uykuya daldım.
"Kalk bakalım uykucu, bugün okula kayıt günün," diye uyandırdı babam. Gözlerimi açtığımda başımda takım elbiseli bir halde bekliyordu. Saate baktığımda saatin 06.40 olduğunu gördüm.
"Bu saatte neden uyandırıyorsun baba, daha çok erken. Bırak biraz daha uyuyayım."
"İşlerim var Serra, şu kaydını yaptıralım, bende şirkete gideceğim. Haydi kalk artık, ilk günden geç kalma okuluna, bekliyorum seni kızım. On dakikaya aşağıda ol, fazla bekletme," diyerek odamdan çıktı. Bu saatte ne okuluydu şimdi? Oflayarak yataktan çıktım. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra acele bir şekilde bir tişört ve bir pantolon giyerek odadan çıktım. Babam her zamanki gibi gözü saatinde bekliyordu. Beni görünce kapıya doğru ilerledi.
"Hızlı ol Serra, oyalanmadan halledelim şu işi," dedi babam. Melek abla anında durdurdu. "Ayhan bey, kız bir kahvaltı etseydi, aç karnına mı gidecek?"
"Boşver Melek abla, daha önemli işleri var babamın, beni bekleyemez. Ben sonra yerim," dedim.
Babam göz devirerek bana baktı. "İğnelemeyi bırak lütfen ve gel artık."
Başımla onaylayarak onu takip ettim. Adem abi kapıyı açtı, arabaya bindik. Adem abi arabayı çalıştırdı. Babamla sohbet ediyordu.
Onları dinlemeyip camdan dışarıyı izlemeye başladım. Bir süre sonra araba durdu. Sonunda varmıştık. Arabadan inip okula göz gezdirdim. Açık maviydi, bazı yerlerde dökülmeler vardı, ama eski okulumdan binlerce kat daha iyiydi benim gözümde. Babam elini omzuna koydu.
"Hiçbir şeye takılmadan derslerine odaklan. Benim için yap bunu kızım, annen için başar!" Zoraki bir şekilde gülümseyerek onayladım. Birlikte okula girdik. Sora sora müdürün odasını bulduk, tam içeriye girecekken babamı durdurdum.
"Ben burada beklesem olur mu baba? Hem bensiz de kayıt yapılır. Beni biliyorsun çay içmeden kendime gelemiyorum. Kantine gidip bir çay almalıyım."
Babam düşünceli bir şekilde bana baktı. "Tamam, ama ben çıktığımda burada olmuş ol. Hatta çayını içer içmez odaya gel. Benim acelem var o yüzden fazla duramam."
"Tamam baba," diyerek ondan uzaklaştım. Gördüğüm bir kıza kantinin yerini sordum. Kız tarif edince kantini buldum ve bir çay alarak masalardan birine oturdum. Hızlı bir şekilde çayımı içtim. Birkaç dakika bekledikten sonra ayağa kalktım ve müdürün odasına gittim. Kapıyı çalarak içeriye girdim. Babam odada değildi, yine gitmişti kaçarcasına. Boş bir ifadeyle müdürün yüzüne baktım.
"Sen Serra olmalısın, değil mi?" diye sordu dalgın bir edayla. Ne diyeceğimi unutmuştum bir an.
"Evet müdürüm, babamla gelmiştim kayıt için, gitmiş galiba," dedim. Müdür başıyla onayladı.
"Sınıfın 11-B Serra, ders yarım saate başlar. Bir kişi daha kaydoldu. O sınıf biraz olaylı, eğer bir sorun yaşarsan hiç çekinmeden gel halledelim olur mu?" dedi. Başımla onaylayarak teşekkür ettim ve odadan çıktım.
Araya araya sınıfı beş dakikada buldum, sınıfta bir kız ve erkek oturmuş sohbet ediyorlardı, ne yapacağımı bilmez bir halde öylece sınıfın ortasında durdum.
Kız bir süre bana baktı ve konuşmaya başladı "Yeni mi geldin?" diye sordu. Konuşacak halim yoktu, başımı onaylayarak salladım.
Kız yanındaki çocuğa bakarak "Kalk kız otursun yanıma," dedi çocuk yerinden gülerek kalktı ve bir ön sıraya oturdu.
"Gel otur yanıma, senin güvenliğini sağlamalıyız," dedi, ne demekti şimdi bu, hiç anlamamıştım ama gelip oturdum.
Onlar soru sormadan ben anlattım. "Adım Serra, iki gün önce okulda kavga çıkardığım için tartıştığım kızla birlikte buraya sürgün edildim o kızla beraber. Bence benimle takılmak istemezsiniz, o kız bana sebepsizce düşmanlık besliyor, benimle takılan konuşan insanlar da aynı şekilde davranır büyük ihtimalle," dedim.
"Ben Ayşe, tanıştığımıza memnun oldum Serra. Gelsin bakalım, ne yapabilir çok merak ediyorum. Hem o bu sınıfa gelince görür uğraşmayı, burada asıl onunla uğraşacak çok kişi olur, bu kargaşada o seni unutur gider," dedi. Hiç sanmıyordum ama umarım böyle olurdu.
"Ben de Hakan, Ayşe ile 8 yıllık arkadaşız, aramıza hoş geldin diyelim Serra," diyerek gülümsedi. Ben de onlara gülümsedim.
"İlk defa bu kadar erken arkadaş yaptım galiba, daha doğrusu ilk defa arkadaş yaptım."
"Gerçekten mi, çok tuhafmış. Neyse takma, onlar kaybeder de geç," dedi. Çok cana yakın bir kızdı, sonunda konuşabileceğim iki kişi çıkmıştı. Birkaç soru sordular ufak tefek, sohbetimiz yine o nefret ettiğim sesle kesilmişti.