Sonunda dersler bitmişti. Yiğit pisliği benimle konuştuktan sonra derslere girmemişti, bu benim için iyi birşeydi. Öte yandan Ayşe hâlâ korkuyordu Yiğit'in bu konuyu yaymasından. Ama bunun olmasına asla izin veremezdim. Okuldan birlikte çıktık Ayşe'yle.
"Herşey için teşekkürler tekrardan Serra, sayende Yiğit sustu. İyi ki varsın," dedi Ayşe okul kapısından çıkarken. Bunu bugün sanırım defalarca söylemişti.
"Zaten o benden duydu bunu, eğer söyleseydi benim yüzümden olurdu, bende buna engel oldum. Lütfen daha fazla teşekkür etme, böyle olmaz. Biz arkadaşız artık, birbirimize tabi ki destek olacağız."
Ben bunları diyince Ayşe rahat bir nefes aldı. Tam o sırada Adem abi önümüzde durdu.
"İstersen seni de evine kadar bırakalım, yorulma boşuna," dedim Ayşe'ye. Başını olumsuz anlamda salladı.
"Yok canım, zaten buraya çok yakın evim. Yürüyerek giderim, yine de teşekkür ederim davetin için."
"Peki, sen bilirsin canım. O zaman yarın okulda görüşürüz," dedim. Vedalaştıktan sonra arabaya bindim.
"Okul nasıl geçti Serra hanım?" Diye sordu Adem abi. Aklımdan bugünün özetini geçirdim, berbat bir gün geçirmiştim aslında. Ama bunu kimseyle konuşamazdım.
"Güzel geçti Adem abi, alışmaya çalışıyorum yeni okuluma," diye yalan söyledim. Gerçekleri kimsenin bilmesine gerek yoktu sonuçta. Adem abi başıyla onayladı ve o da sessizleşti. Yol böyle sessizlik içinde bitmişti. Eve varınca çantamı bir kenara attım hemen. Anında Melek abla geldi yanıma.
"Yemeği şimdiden hazırladım kızım, baban bugün bir iş yemeğinde olacak. İstersen geç şimdiden ye," dedi Melek abla.
"Hayır abla, aç değilim şu an, daha sonra yerim ben," dedim. Ama o buna engel oldu.
"Öyle deyip kaçamazsın kızım, zaten sabah da kahvaltı etmeden çıktın evden. Bari şimdi bir şeyler atıştır, beni gerçekten ablan olarak görüyorsan bu sözümü dinlersin."
Aslında gerçekten de açtım. Ama o kadar acıkmama rağmen nedense iştahım yoktu hiç. Buna itiraz etmeyecektim.
"Tamam abla, ben bir duş alayım, daha sonra geleceğim," dedim.
"Tamam canım benim," dedi Melek abla. Gülümseyerek yukarıya çıktım. Odaya girer girmez banyoya doğru ilerledim. Üzerimde büyük bir yorgunluk vardı, duş belki iyi gelebilirdi. Kıyafetlerimi indirdim ve kendimi yorgunluğumu alması için suyun gücüne bıraktım.
Aşağı indiğimde sofra hazırdı Melek ablanın dediği gibi. Küçük bir sofra kurulmuştu, Melek abla dün dediğimi dinleyip daha az çeşit yemek yapmıştı. Sofraya oturdum ve yemeğimi yemeye başladım. Yemeğim bitince sofradan kalktım ve elime masadaki eşyalardan alıp mutfağa götürmek için girdim. Eşyaları koyarken Melek ablanın bulaşıkları dizdiğini gördüm.
"Yardım ister misin abla?" Diye sordum.
"Yok küçük hanım, çok az kaldı zaten, sen yemeğini yedin, değil mi?"
"Yedim evet, ellerine sağlık, her zamanki gibi mükemmel olmuştu."
"Afiyet olsun küçük hanım. Dün dediğini dinleyerek daha az çeşit yemek çıkardım."
"Böyle daha iyi oldu Melek abla, en azından yemekler artık israf olmaz," dedim. İşine engel olmamak için mutfaktan çıktım. Masada kalan birkaç parçayı da götürdükten sonra odama girdim. Telefonum odamda kalmıştı. Elime aldığımda Yiğit'in beni aradığını fark ettim. Neden arama gereği duymuştu ki şimdi bu? Geri dönüş yapmasan yine beni Ayşe ile tehdit ederdi, bu yüzden onu tekrardan aradım. Telefon ikinci çalışta açıldı.
Daha ben konuşmadan o konuşmaya başladı.
"Bir daha ben aradığımda sakın açmamazlık yapma güzel kız," dedi. Göz devirdim lafına.
"Birincisi telefonun başında seni beklemiyorum ben, ikincisi uzatmadan neden aradığını söyle hemen!" Dedim sert bir ses tonuyla. Yüzünü göremiyorum ama güldüğünün farkındaydım.
"Malum, seninle bir anlaşma yapmıştık. Yarın ben ne dersem o olacaktı, baştan söylüyorum sana, dediğim tek bir şeye dahi itiraz edersen bu Ayşe için asla iyi olmaz. Tekrar vurguluyorum, yarın istediğim her şey olacak," dedi tehditkâr bir ses tonuyla. İstedikleri olacaktı evet, tabii bu durumu kullanıp sapıtmazsa.
"Peki sana nasıl güvenebileceğim, ya ben istediklerini yaptıktan sonra beni yine aynı şeyle tehdit etmeye çalışırsan?" Diye sordum.
"Bu konuda güvenmemen normal, ama emin ol istediklerim olursa ben bu konuyu sürdürmem, hatta her şeyi unuturum. Bence gayet güzel bir anlaşma," dedi. Gözlerimi yumdum, başka bir şansım yoktu ne yazık ki.
"Pekâlâ, ne istiyorsun peki, şu an arama sebebin ne daha doğrusu?"
"Yarına dair ilk emrimi vermek için aradım, okula falan gitmeyeceksin yarın. Güzel bir gece elbisesi alacaksın yanına, ve bir de normal klasik bir elbise. Yarın tüm gün benim yanımda olacaksın. Ben ne dersem onu yapacaksın." O böyle konuşunca korkmaya başladım. Ya aklında saçma sapan şeyler varsa diye düşündüm.
"Daha mantıklı şeyler isteme şansın yok mu acaba? Böyle gereksiz şeyler için okula asmak da ne demek?"
"Ohoo, sen daha gün başlamadan itiraz etmelere başladın bile, bak böyle yaparsan anlaşmamız iptal olur." Onu Ayşe için dinlemeye mecburdum. Neyse ki devamsızlık hakkım yoktu, o yüzden bir günden bir şey olmaz diye kendimi teselli etmek zorundaydım.
"Pekâlâ, dediğini yaparım. Ama şunu belirteyim, eğer benden saçma sapan şeyler istersen asla yapmam. Daha da açık konuşayım, sakın benden sapık sapık şeyler isteme."
"O konuda ne yazık ki sana söz veremem. Hadi bir güzellik yapayım sana, fazla ileri gitmem belki. Ama o an ki ruh halime bağlı. Bak Serra, Ayşe'nin ailesi böyle şeyleri hiç hoş karşılamaz, özellikle babası. Onu ya öldürür, ya öldürmekten beter eder. Ben sınıftaki herkesin nasıl bir hayatı olduğunu biliyorum. Eğer dediklerinin birini dahi yapmazsan senin yüzünden yeni arkadaşının başı belaya girecek. Ve de sevdiği kişi ondan nefret edecek. Bunun olmasını ister misin?"
Ayşe'nin ailesiyle ilgili söyledikleri beni şaşırtmıştı. Ona benim yüzümden başı belaya girerse gerçekten kahrolurdum. Kimsenin canının benim yüzümden yanmasına müsaade edemezdim, bunun ucunda benim hayatımın kayması olsa bile. O ne derse yapmaya mecburdum, gözlerimi kapattım.
"Pekâlâ, kabul ediyorum. Başka diyecek birşeyin var mı? Yoksa kapat artık," dedim.
"Var canım, yarın için güzellik malzemesi falan da al yanına, güzel bir gün yaşatmanı istiyorum bana," dedi sesine gizemli bir ton ekleyerek. Midem bulanıyordu ondan.
"Bak eğer bana tecavüzde bulunmayı düşünürsen önce seni, daha sonra kendimi öldürürüm!" Bunu derken sesim titriyordu. Kimseye boyun eğmeyen Serra şu an ne hale düşmüştü, hemde bir serseri it tarafından. Bir an sessizlik oldu.
"Sana tecavüzde bulunmayacağım beyinsiz kız, bak sabrımı taşırma. İstersen anlaşmayı bozalım oyunbozanlık yapacaksan. Tecavüz falan yok, ama zorlarsan beni, canını başka türlü yakarım senin!"
Ona güvenmiyordum, ne yapmam gerek hiç bilmiyordum. Ayşe'ye herşeyi hallettiğimi söylemiştim. O da bunu duyunca rahat bir nefes almıştı. Şimdi ona olmadı diyemezdim.
"Tamam, yarın haber edersin, uğraşmak istemiyorum şu anda seninle," dedim. Ben bunu diyince bir süre sessiz kaldı, ve daha sonra telefonu yüzüme kapattı. Kapatması daha iyiydi, onu çekecek halim yoktu hiç. Kendimi yatağa bıraktım ve kendş kendime konuşmaya başladım.
"Allah'ım, lütfen yarın kötü birşey geçirmesin aklından. Beni o pislik adamdan bir an önce kurtar lütfen," diye dua edip gözlerimi yumdum.