FİZİKSEL GÜÇ

1004 Words
"O pis elini üzerimden çek lanet herif, uzak dur benden! Bu tehditlerinden korkmuyorum, aksine komik geliyor," dedim ve desteklemek için güldüm. Bu onu daha çok çıldırttı, kolumu daha fazla sıktı. Tam o sırada bir oğlan konuştu. "Yiğit kızı boş ver, onun fiziksel gücü seninkiyle denk değil, bu sana yakışmaz, hiçbirimize yakışmaz." dedi. Konuşan kişiye bakınca bana restoranın önünde çarpan kişinin olduğunu fark ettim. Endişeli bir ifadeyle bana bakıyordu, kimse bana acıyamazdı. Sağ elimle yumruk yapıp Yiğit denen pisliğin göğsüne vurdum, ama bu onu hiç kıpırdatmadı, kolumu daha fazla sıkarak ben duvara yapıştırdı. "Sana bir müjdem var küçük kız, okula bir süre gelmene gerek kalmayacak, çünkü yazı yazamayacaksın. Kendini çok iyi kolla, çünkü bana vurduğun elin yakında çok fena kırılacak," dedi. Sinirli bir şekilde bacağına tekme attım. "Çekil üzerimden adi pislik, uzaklaş hemen benden. Senden korkmuyorum, aksine sana acıyorum," dedim. Restoranın önünde çarpıştığım çocuk Yiğidin yanına gelerek kolumu sıkan eline dokundu. "Yapma Yiğit," dedi. Sinirli bir şekilde ona döndü Yiğit. "Ali, bu kızı şimdilik bırakıyorum, ama düzelmezse cezasını illa ki ödeyecek, bunu da yanına bırakmayacağım," dedi beni bırakarak. Sınıftan çıktı, diğer arkadaşı da arkadaşının peşinden gitti. Sınıfta sadece ben ve Ali denen çocuk kaldı, Ali kapıya bir göz atarak konuştu. "Ya sınıfını değiştir, ya da okulunu. Yiğitten uzak dur, o Tekin biri değil," dedi. Ben konuşmadan sınıftan çıktı. Artık sınıfta tektim. Başımı sıraya koydum ve gözümü kapattım, ilk okul günü mükemmel geçiyordu ve daha harikaları beni bekliyordu. Zil çalınca sınıfa ilk gelen Ayşe oldu. Yanıma resmen koşarak geldi, çıplak koluma bakınca kızardığını fark etti. "Serra, iyi misin? O sana zarar vermedi, değil mi? Seni yalnız bıraktığım için özür dilerim, ama Yiğit çok tehlikeli biri. Lütfen ona karşı böyle dik kapalı olma," dedi. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Gözlerimi kapadım ve başımı hayır anlamında salladım. "Beni ezmesine izin veremem Ayşe, eğer bir daha böyle bir şey olursa sakın burada durma ve uzaklaş. Benim yüzümden kendini asla riske atma, ben bunu yanlış anlamam emin ol," dedim. Ayşe'nin yüz ifadesi endişeli olduğunu çok gösteriyordu. "Bak Serra, bu okul bilindiği üzere mükemmel bir yer değil, özellikle 11. sınıfların en tehlikeli sınıfı burası desem yeridir. Yiğit bu sınıfın hatta okulun mafyası gibi, öğretmenler bile ona bir şey derken iki kere düşünüyor, çünkü tehlikeli bir insan. Okulda kim ona ters tepki verse birkaç gün sonra başına bir şey geliyor tartıştığı kişinin. Yanlış bilmiyorsam amcası müdürü tehdit etmiş, adamı nasıl korkuttuysa o bile karışamıyor Yiğide. Biz de kendimizi güçlü gösteriyoruz sınıfça artık, onun yanında takılanların da ondan pek farkı yoktur. Daha nasıl anlatayım bilmiyorum, uzun lafın kısası lütfen Yiğit ve tayfasıyla tartışma. Bu senin iyiliğin için, emin ol," dedi. "Ne kadar tehlikeli olursa olsun, haksızlığa gelemem benimle uğraşmazsa dururum, ama bir şey derse de sessiz kalmam. Dediğim gibi, eğer olay çıkarsa hemen uzaklaş. Başını benim yüzümden belaya sokma lütfen." Sınıf yavaş yavaş gelen öğrencilerle doluyordu, her gelen bana bakıp yerine geçiyordu. Cansel sınıfa gelince ağzının içinden bir şeyler söyleyip yerine geçti. Tuhaf olan Hakan'da hemen ardındaydı ve yanına geçti. Ayşe'ye bakınca hakan'ı izlediğini fark ettim. İç çekerek, "Hakan'ın böyle yapmasını hiç beklemezdim, önceden tanımıyordur Cansel'i. Sonuçta ayrı dünyaların insanları onlar, galiba Hakan Cansel'e karşı bir şeyler hissetti ilk görüşte," dedi. Öyle bir söyleyişi vardı ki biraz dah onlara baksa ağlayacak gibiydi. Nedenini tahmin eder gibiydim, ama emin değildim. "Canını sıkma, Cansel'in ne mal olduğunu öğrenince kaçacak delik arayacak, bundan yana kaygın olmasın. Baksana ben ondan kaçmak için geldim, ondan kurtulmak için resmen okulumu değiştim. Gerçi o yine burada, tam kurtuldum sayılmaz," dedim. Böyle deyince Ayşe sırıttı, ben de karşılık verdim. "Bu okuldaki son gülüşlerin kıymetini bil. Bir daha mumla arayacaksın." sesin geldiği yöne bakınca Yiğit'in sınıfın kapısından beni izlediğini gördüm. Ben cevap vermeden Cansel atladı. "Oyumu senden yana kullanıyorum yakışıklı, göster o kıza gününü," dedi cilveli bir sesle. Yiğidin bakışları benden Cansel'e kaydı. "Sana fikrini soran olmadı diye hatırlıyorum, niyetini anlıyorum, başka kapıya. Benden sana ekmek çıkmaz," dedi. Çoğu erkek buna güldü, Cansel olduğu yerde kaldı, yüz ifadesi değişti. Bu rezillik ona yeterdi. Yiğit'e döndüm. "Belli olmaz o işler, belki de ilk gülüşümdür bu, ve sana kötü bir haberim var bunun gerisi de gelecek." Yiğit hafifçe tebessüm etti, ama bu hoş olmayan bir tebessümdü. "Bu sözünü birkaç gün sonra hatırlat, ama ağlarken olsun, biraz daha gülerim. Kara listeme bu yeni kız eklendi arkadaşlar, ona haddini bildirene kadar hepinizi çıkarıyorum listemden. Bu kızla benim haricimde kimsenin uğraştığını görmeyeceğim, sen de dahilsin yeni gelen. Yoksa seninle de uğraşırım!" "Çok boş konuşuyorsun, zamanı gelince göreceğiz her şeyi. Sen atar yap bakalım, günler her şeyi gösterir," dedim yüzümde büyük bir gülümsemeyle. Ben gülümsedikçe bu daha çok sıkıyordu canını. Başını sallayarak yerine geçti, arkadaşı Ali yerine geçerken bana bakıp başını olumsuz bir şekilde salladı. Ali'yi tanımıyordum ama bana hiç de kötü biri gibi gelmiyordu. Ayşe Yiğit'in etrafındakilerin onun gibi olduğunu söylemişti, ama Ali iyi biri gibi hissediyordum. Hiçbir şey düşünmek istemiyordum, tek istediğim bu lanet günün bir an önce bitmeseydi. "Evet arkadaşlar ders bitti, toparlanabilirsiniz," dedi hoca. Kitaplarını ve çantasını aldıktan sonra sınıftan çıktı, biz de eşyalarımızı topladık. Gün sonunda bitmişti. Ayağa kalktık, Ayşe Hakan'a bakıyordu, gün boyu Ayşe'nin yanına gelmemişti. Tüm gününü Cansel'in yanına geçirmişti. Ayşe bana döndü. "Serra sen istersen beni dışarıda bekle, ben Hakan'la konuşup geliyorum hemen," dedi. Başımla onayladım. Ayşe Hakan'ın yanına doğru giderken ben de diğerleri gibi sınıftan çıktım. Okuldan çıkarken Adem abi aradı, telefonu açtım. "Serra hanım kusuruma bakmayın, biraz gecikeceğim 15 dakikaya geliyorum. Ufak bir işim vardı da." Bunu duyunca canım fena halde sıkıldı, ama ona bir laf edemezdim. "Sıkıntı yok Adem abi, ben bekliyorum seni," dedim ve telefonu kapattım. Orada bulunan boş bir banka oturdum ve telefonu cebimden çıkardım. Sosyal medyada takılmaya başladım. Bir anda üzerime bir kağıt geldi, ne olduğunu anlamaya çalıştım. Gergin bir şekilde kağıdı aldım ve açtım. İçinde "Benim karanlığıma hoş geldin ufaklık," yazıyordu. Bunu kimin attığını tahmin etmek zor değildi. Etrafıma baktım ve onu gördüm, duvara yaslanmıştı, beni izliyordu. "Senin derdin ne ya, kafanda sorun mu var? Şu ergen hareketlerini bırak artık, ben senin boş laflarını çekemem, anla bunu. Çek git yolumdan, bir daha bu saçma hareketleri yapacak olursan..." Dediğim anda koluma yapıştı ve beni kendine çekti.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD