Bölüm | 3
İnip kalkan göğüs kafesinin hırıltısı kulaklarında keskin bir melodi gibi çalışıyordu. Düşüncelerine kara bir bulut çökmüştü. Gözleri etrafı öylesine derinlemesine inceliyordu ki, sanki her kareyi resmedecekti. İlkbahar meltemi gözeneklerinden sızarak içeri giriyor ve bedeninde tatsız bir ürperti bırakıyordu.
Tatil kasabasının karanlık sokakları zihninde dolanan karartılara ışık tutabilirdi. Çünkü zihninde dolananlar daha puslu ve renksizdi. Adımları sağ taraftaki istikamete yönelirken, yeşil gözlerinin feri tamamen gitmişti.
Eve dönmesi için arabayı Elif’e bırakmıştı. Yalpalayan adımlarını anne ve babasının kaldığı villaya kadar zor sürükledi. Bahçe kapısının önünde dikilerek yeşil gözlerini sabit bir noktaya dikti ve zihninde kopan fırtınaları biraz itelemeye çalışarak, o sis bulutunu gidermeyi denedi. Cümle bile kurup kuramayacağına emin değildi.
Soluklarını hızlıca alıp vererek gözlerini kapattı. Kendi içinde olan zelzeleleri bir nebze durdurmayı denedi. Küçüklüğünden itibaren sadece annesini suçlamıştı. Bu gece düğünde duydukları ise, zihnindeki tüm yanıtsız soruların ve eksiklerin cevabı oluvermişti.
Yavaşça kapıyı itti, ellerinde adeta derman yoktu. Ayakkabısını yerde sürüyerek ev kapısına kadar ilerledi, sol elini havaya kaldırarak kapıyı yavaşça tıklattı. Alisa evdeydi, onu uyandırmak istemiyordu. Tabii yine de ilk onun uyanacağını hesaba katmamıştı. Uyku arasında ufacık bir seste bile sıçrayarak uyanırdı. Geçmişten gelen konularla bağlantılı bir korkuydu.
Kapı hızlıca açıldığında karşısında Alisa’yı görmüştü. Uykudan uyanmış gözlerle soru sorarcasına yüzüne bakındı. Geri çekilerek abisinin içeri girmesini istemişti.
“Bir sorun mu var?”
“Annemle konuşacaktım.”
“Bu saatte.”
“Özel olarak konuşmak istediklerim var.” Dedi yüzünü öne eğerek içeri girdiğinde kardeşi kapıyı sessizce kapatmıştı.
Sevgi Hanım merdivenlerden aşağı inerken, elini merdivenin kenarına dayayarak sıktı. Alp’le yüzleşecek gücü kendinde bulabilir miydi emin olamıyordu. Bakışlarını Alp’e diktiğinde, o da yeşil gözlerini kendisine kaldırarak göz hapsine almıştı.
Salona doğru ilerlediğini gördüğünde, merdivenleri aheste adımlarla indi. Düzensiz soluğunu toparlamaya ve zihnindeki uykuyu dağıtmaya çabaladı. Alisa ve Alp karşılıklı koltuklarda oturmuştu.
Sevgi Hanım uzun koltuğun birine oturarak yayıldı ve gözlerini Alp’e diktiğinde, Alp Alisa’ya dönerek ricada bulundu.
“Alisa bizi biraz yalnız bırakabilir misin?” dedi sesi kısılırken.
Alisa pek abisinin ricasını sorgulamamıştı. Kalkmak için yöneldiğinde, Sevgi Hanım el işareti yaparak oturmasını istedi ve gözlerini yumdu.
“Sanırım bu konuyu hep birlikte konuşsak daha iyi olacak.”
“Bilmeli mi gerçekten?” dedi Alp tedirgin biçimde.
“Senin de bilmemen lazımdı. Artık ortaya döküldü, yapacak bir şey yok. Birinize bu sırrı yükleyip diğerinizden saklayamayız.”
Alisa yeşil gözlerini tedirgin biçimde annesine, ardından abisine çevirerek bir açıklama bekledi. İkisi de suskundu. Sanki sormalarını bekler gibi bir halleri vardı.
“Neler oluyor?” dedi ve sadece sustu.
“Bugün Yeşim Hanım’la düğünde, sahil kenarına giderek özel bir şeyler konuşmuştuk. Abin bunlara şahit oldu.”
“Konu nedir?” dedi Alisa öğrenmeye çalışarak.
“Konu benim ve dayının gençliğiyle ilgili.”
Sevgi Hanım sırtını dikleştirerek öne doğru kaykıldı. Beklemenin anlamı yoktu. Konuya en iyisi direkt girerek başlamaktı. Doğru kelimeleri bulmaya ve beklemeye çalışmak anlamsızdı. O kelime dünya üzerinde hiçbir dilde yoktu, anlatmayı kolaylaştıracak bir ambiyansta olamazdı.
“Babam olacak o adam pedofiliydi, küçükken bir kaç kez beni sıkıştırmıştı. En son sıkıştırdığında genç kız sayılırdım. Dayınız bunu yakalayarak durdurmak istedi. Onu da geriye fırlattığında kesici alet alarak onu yaraladı.”
Sevgi Hanım saçlarını geriye doğru atarken, bakışlarını kaçırdı. Onun için anlatması oldukça güçtü. O yüzden hızlıca özet geçmek en iyisiydi.
“Babamız olacak o adamda öldü.”
Alisa başını iki yana salladı, duyduklarının doğru olup olmadığını algılamaya çalışıyordu. Sadece sustu. Annesinin söylediklerinin ağırlığı altında ezilip gitmişti.
“Beni o yüzden yanınızda tuttunuz değil mi? Bu korkudan...” dedi ve yutkundu. “Senin korkularından...”
Sevgi Hanımın gözyaşları gözlerinden aşağı süzüldüğünde, sadece sustu. Çünkü Alisa’nın kaçırılmalarını önleyememişti. Bir sürü korkunç durumlar karşı karşıya kalmıştı.
“Her şey çorap söküğü gibi yerine oturdu.” Dedi Alisa yutkunarak. “Yine de korkunun ecele faydası yokmuş. Aksine abimi de bana düşman ettin!”
Son sözünü bağırarak söylemişti.
“Alisa biz bunları aşmamış mıydık?” dedi Alp kardeşine dönerek.
“Evet belki aştık ama bu resmen ikimizi birbirimize düşman ettikleri gerçeğini değiştirmiyor.”
“Konumuz gerçekte bu mu?” dedi Alp kardeşine şaşırmış biçimde bakarken. Acıdan konuyu saptırmaya çalıştığını görebiliyordu.
“Ben neler yaşadım sen biliyor musun?” dedi Alisa abisine bağırarak. “Bu kadının travmaları yüzünden neler yaşadım.”
“Babamı uyandıracaksın.” Dedi Alp sessizce.
“Evde yok!” dedi Alisa sertçe. “Ben neler yaşadım, tek başıma nerelerde kaldım nelerle mücadele ettim haberin var mı? Yok! Üstelik beni Orhan gibi kurtaracak ne kardeşim nede abim yanımdaydı.”
Sevgi Hanıma dönerek ses tonunu düşürdü.
“Sakın ama sakın bunun arkasına saklanayım deme. Duydun mu?”
“Saklanmıyorum.” Dedi Sevgi Hanım gözlerini silerken, Alisa’nın elini tutmak istediğinde elini kaçırdı.
“Ben uyumaya çıkıyorum.” Dedi sakinleşmeye çalışarak. “İyi geceler abi.”
Alisa’nın öfkesinin geçici olduğunu anlıyordu. Evi terk etmek gibi bir girişimde bulunmamıştı. Alp’te Alisa’ da ailesine birer şans vermek için ve tüm olanları geride bırakabilmek için bir şans veriyorlardı. Umut ediyorlardı. Anne ve babaları kadar darma duman ailelerini bir arada tutmak için ellerinden geleni yapıyorlardı.
Alisa koşarak merdivenlere ulaştı ve ikişer adımlarla yukarı çıktığında, Sevgi göz yaşlarını temizlemeye çalışmadı. Alp oturduğu yerden kalkarak annesinin yanına oturdu. Onu kollarının altına alarak kendisine çekti ve sımsıkı sarıldı. Saçlarının arasına öpücük bıraktığında, gözlerini yumdu. Ağlayarak sakinleşmesini bekliyordu. Nefes alışverişindeki hırıltı git gide azaldıkça, annesinin yüzüne bakarak gözyaşlarını temizledi.
Anne ve babasının öldüğünü öğrendiğinde, onlara her sarılmadığı an için çok pişman olmuştu. Annesini kendisine çevirerek sımsıkı sarıldı.
“Seni affettim anne.” Dedi çatallı çıkan ses tonuyla. İşinde bulundukları savaş onlara zarar dışında başka hiçbir şey vermeyecekti. “En çok ta kendim için affettim. İçimde sana karşı olan tüm kötü duygularla ve düşüncelerle helalleştim. Yanımda olmamanı affettim, içimdeki tüm kini, nefreti ve öfkeyi öldürdüm. Çünkü bunların sadece bana zarar vermekten başka hiçbir işe yaramadığını anladım.”
“Alp.” Dedi oğlunun başını okşayarak. “Üzgünüm oğlum. Her şey için çok özür dilerim. Daha iyi bir anne olamadığım için özür dilerim. Ama bundan sonra sizin her zaman yanınızda olmaya çalışacağım.”
Geri çekildi, annesinin yüzündeki yaşları bir kez daha temizledi.
“Neden daha önce bütün bu olanları anlatmadın. Neden seni anlamama izin vermedin?”
“Beni anlasan bile bu yaptığım hataların yanlışlığını düzeltmez Alp.”
“Sadece seni anlamayı denebilirdim. Yıllarca neden sorularıyla boğuşmaktan delirdim anne. En azından on yedi veya on sekiz yaşımda söyleyebilirdin. Beni koca bir karanlığın ortasında bırakmayabilirdin. O kadar çok hata yaptınız ki.. Alisa’yı benden saklamanız... Ona kızamıyorum anne, çünkü haklı.”
“Evet, Alisa’ da haklı. Biz elimizden geleni yapacağız oğlum.”
“Benim için çok geç kaldınız, ama Alisa için geç değil anne. O daha küçük...”
“Sende küçüksün.” Dedi Sevgi Hanım.
“Ben artık baba oluyorum anne.” Dedi buruk biçimde tebessüm ederek.
“Küçük olduğunuzu biliyorum, ama iyi bir baba olacaksın bundan hiçbir şüphem yok. Senin bu kadar iyi bir evlilik sürdürebileceğini hiç tahmin edemezdim. Kızlarla geçinemezdin bile.”
“Elif sadece bir kadın değil. O benim hayat arkadaşım, o benim diğer yarım. Beni hayata bağlayan ve hayat adına mutlu eden en önemli sebep. O benim için çok farklı anne. Aylar geçtikçe ona olan sevgim azalmıyor, aksine bağlılığım artıyor. Çünkü o doğru insan.”
“Biliyorum.” Dedi susarak. “O hep senin için farklıydı.”
“Öyleydi ve biliyorum. Arda’da Orhan’ı bir gün affedecek.”
“O konu hepsinden daha sıkıntılı.” Dedi Sevgi Hanım gözlerindeki yaşları temizledi ve derin bir soluk aldı.
“Bahçeye çıkalım mı?”
“Olur.”
Bahçeye çıkarak sandalyeye yayıldıklarında, Sevgi Hanım sorusunu yöneltti.
“Arda öfkesini yenecek diyorsun yani.”
“Maalesef ki öyle.”
“Maalesef ki derken?”
“Ailemizi hep affetmek için varız gibi, değişik bir bağlılık içerisindeyiz. Ne yaparlarsa yapsın bir yanımız sürekli affetmek istiyor. Arda’da affedecek, bunu biliyorum.”
“Bu kadar eminsin.”
“Evet, kendimden biliyorum.” Dedi ve sadece sustu. Alp’in dedikleri sadece bir tahmindi. Neler olacağını kestirmek zordu. Onu tamamen terk eden bir baba ve koskoca bomboş bir geçmiş doldurulabilir miydi bilemiyordu.
“Ben kalkayım, Elif bekler.” Dedi annesine dönerek. Oturduğu yerden kalkarak bir kez daha annesine sarıldı. Yanağına öpücük kondurdu.
“Kalkma ben yavaşça kapıyı kapatır çıkarım, sen biraz hava al.”
Dış kapıya kadar adımlarını sürüdü, ayakları yere çakılmıştı. Yeşil gözleri merdivenlere çevrildi. Yavaşça merdivenlere yönelerek yukarı çıktı. Alisa’nın oda kapısını yavaşça açtığında, yatağının içinde kitap okuduğunu gördü.
Bu kıza kesinlikle hayrandı, bu kadar öfkeliyken nasıl okuduğunu algılayabiliyordu? Alisa’nın yeşil gözleri kendisine çevrildi, yatağının içine yavaşça doğrularak oturmuştu.
Yatağın yanı başına giderek hemen ucuna oturdu. Alisa’nın alnın öpücük kondurdu.
“Bu kadar öfkeyle nasıl kitap okuyorsun? Anlamak mümkün değil.”
“Bana öfkemi kontrol altına almam öğretilmese sence her sinirlendiğimde etrafta eşya kalır mıydı?”
Doğru bir bakış açısıydı, kesinlikle kalmazdı.
“Annemize karşı daha anlayışlı olmalısın.”
“Olamıyorum abi. Yaşadığı şeyleri benimde yaşamama izin verdi. Öfkem buna.”
“Bazı şeylerin dönüşü yok Alisa. Hiçbir geçmişimizi silemeyiz ve düzeltemeyiz. Onları affetmekten başka çaremiz var mı?”
Alisa sadece sustu. Alp’in haklı olduğunu biliyordu.
“Alisa her şey ortaya çıkalı aylar oldu. Daha fazla onlara bu şekilde eziyet etmemiz doğru değil. Evet kızgınız öfkeliyiz ama artık bitmeli, onlarda perişan oluyor. Bir şekilde hep birlikteyiz ve birlikte olmayı öğrenmek için birbirimize zaman tanımalıyız. Lütfen sende onlara bu zamanı ver.”
“Haklısın.” Dedi susarak. “Ama yapamıyorum sende beni anla.”
“Yapabilirsin, yapabileceğini biliyorum. Yeterince zaman kaybettik, daha fazla kaybetmenin ne anlamı var?”
Alisa gözlerini yumdu ve bir süre sadece o şekilde aldı.
“Elimden geleni yapacağım.”
“Biliyorum.”
Alisa’yı kollarının altına çekerek sımsıkı sarıldı. Saçlarının arasına bir sürü öpücük bıraktığında, Alisa’da eğilerek yanağına öpücük kondurdu ve sımsıkı sarıldı.
İkisi de kıkırdayarak gülmüşlerdi. Sevgi Hanım kapının girişinde onları izliyordu. Konuşma seslerini duyarak yukarı gelmişti.
“Gelsene anne.” Dedi Alisa. Sevgi Hanım adımlarını yatağın yanına kadar ilerleterek oturduğunda, Alp ve Alisa’ya sımsıkı sarıldı. Onlarda annelerine sımsıkı sarılmışlardı. Tüm sarılaşamayışların özlemini gidermek istercesine ve gelecekteki tüm zamanlara nisbet edecesine...