Giriş
Giriş
Orhan restorandan içeri girdi. Yeşim, Arda ve Selin'in oturduğu masaya baktı. Artık bu vicdan azabıyla yaşamak istemiyordu. Yeşim'in hamile olduğunu öğrendiğinde onu yalnız bırakıp gitmişti. Geri dönüp pişman olduğunda bulamamıştı.
Yeşim Tatil Kasabasını çoktan terk ederek uzaklaşmış ve izini kaybettirmişti. Yaşları çok küçük olsa da, her zaman önüne baktığını düşünse de hiçbir zaman bakamamıştı. İş hayatı, farklı kadınlar sadece onu Yeşim'den uzak tutmayı başarmış, lakin o hayatın bir yerinde öylece takılı kalıvermişti. Yirmi yaşlarında...
Artık büyümenin zamanı gelmişti ve bedel ödemenin tam sırasıydı.
Adımları onların masasının önünde durdu. Yeşim'in bakışları kendisini görmesiyle adeta kızarıp bozardı. Hızla ayağa kalkarak, Arda'ya döndü.
"Ben birazdan geliyorum, siz istediğinizi söyleyin."
Orhan'ı kolundan çekerek tuttu ve uzak bir konuma sürükledi. Restorandan çıkarak kumsal kenarına varmışlardı.
"Burada ne işin var?" dedi Yeşim.
"Arda'yla konuşmaya geldim."
"Arda'yla hiçbir zaman konuşmayacaksın."
"Gerçekleri bilmeye hakkı var."
"Onun tek hakkı normal bir anne babaya sahip olarak büyümesiydi. Bu olmadı, şimdi geçmiş karşıma bilmeye hakkı var deyip, oğlumu darmaduman edip gidemezsin."
"Bunun doğru olmadığını sende biliyorsun."
"Oğluma zarar vermene izin vermeyeceğim. Biz böyle iyiyiz, bizi rahat bırak. Seneler önce nasıl sorumluluk almaktan kaçıp gittiysen şimdide öyle git."
"Gençtim Yeşim."
"Bende gençtim! Ve ben gençliğimi oğluma adamayı seçtim. Şimdide ona zarar vermene izin vermeyeceğim! Onu yıkıp darmaduman edeceksin. Git buradan Orhan!"
Yeşim Hanım'ın güçlü kadın duruşu herkesi etkileyebilecek türdendi. Zamanında kaldığı çaresiz ve zor durumlar karşısında öylesine güçlenmişti ki, Orhan'ın karşısında dimdik duran bir kadın vardı.
"Özür dilerim." dedi Orhan sadece. "Seni yalnız bırakıp gitmemeliydim."
"Bir özür, onlarca seneyi değiştirmez Orhan. Sen korkağın tekisin ve lütfen öyle kal. Ben oğlumu tutamam."
"Ona ne yalanlar söyledin? Onunla konuşmadan önce bunu bilmeliyim."
"Ona hiç yalan söylemedim, her şeyi dosdoğru anlattım. Arda ben hamileyken beni bırakıp gittiğini biliyor, emin ol sana çok öfkeli. O yüzden karşısına çıkma."
Yeşim kızarık gözlerini ve düşen suratını saklamaya çalışarak Orhan'ın yanından ayrıldı ve Arda'nın yanına giderek oturdu. Orhan'ın korkup kaçacağını çok iyi biliyordu o yüzden hiç zorlamamıştı.
O korkaktı. Hiçbir zamanda cesur olmamıştı. Numaradan vicdan rahatlattığını biliyordu.
Orhan'ın adımları onların masasına yöneldiğinde, bu düşüncesinin yanlış olduğunu anladı. Gözünü karartmış ve gerçeklerle yüzleşecekti.
Masanın önünde durarak, Yeşim'e ardından Arda'ya baktı.
"Git buradan!" dedi Yeşim kısık sesle.
"Ne oluyor anne?" dedi Arda, başını kaldırarak Orhan'a baktı. "Sen Alp'in dayısı değil misin?"
"Hayır." dedi Orhan düz bir ifadeyle.
"Sus artık."
Yeşim ayağa kalkarken, Arda'da onları izledi. Orhan'ın bakışları Arda'ya döndü.
"Ben senin babanım."
Arda'nın bakışları hızla annesine çevrildiğinde, kaşlarını yukarı kaldırmasını veya yalan söylediğini söylemesini bekledi ama ikiside olmamıştı.
"Buradan git." dedi Yeşim Hanım tekrar ederek.
"Ne diyor bu adam?" dedi Arda annesine bakarak.
"Saçmalıyor."
"Saçmalamıyorum."
Arda sandalyeyi geriye çekerek ayağa kalktı. Gözlerini Orhan'nın gözlerine dikti.
"Git buradan." dedi Yeşim son kez yalvarır ses tonunda. Oğlunun gerçeklerle yüzleşmemesi için son çabasını kullanmıştı. Artık her şey çok geçti. Akacak kan damarda durmazdı.
"Anneni gençken bırakıp giden benim. Senin baban benim."