Bölüm | 2

1957 Words
Alp'in bakışları tabaktan girişe yöneldi. Orhan üzerine düzgün bir şeyler giyerek düğün salonuna gelmişti. Bakışları hemen Yeşim Hanım’ a çevrildi. Elini boynuna götürerek tabağına bakmaya çalışıyordu. Durumdan oldukça rahatsızdı. Arda ayağa kalkmak için yönlendiğinde, Selin bir elinden Yeşim Hanım bir elinden tutarak kalkmasını engellediler. Güzel gecenin yerini gergin dakikalar alacak gibi görünüyordu. Öfke yığınının gizli olduğu bedenin bakışları gözlerini Orhan’ın cüssesinden ayırmayarak gözlerine kenetledi. Orhan yürüyerek ilerledi. Gözlerini Arda’nın gözlerine dikti. Yeşim ve Arda’nın oturduğu büyük masanın tam karşısından sandalye çekerek ağır hareketlerle oturarak yerleşmişti.  Bakışları özür dilemekten çok uzak, sanki savaş açan bir tavırdaydı. Alp’in annesi Sevgi Hanım, düğün yerinde dikkat çekmemeye çalışaraktı. Misafirlere gülümseyerek Orhan’ın bulunduğu masaya geldi ve hemen yanındaki sandalyeyi çekerek sakince oturdu. Alp Elif’in yanından ayrılarak birazdan savaş alanına dönecek masaya ilerledi. Orhan’ın diğer yanına oturdu. Elini masanın üzerine koydu. Hepsinin gözünün içine tek tek baktı. “Eğer Cansu ve Furkan’ın düğünün bozarsanız, hepiniz benimle aranı bozarsınız. Hesaplaşmamız, hesaplaşmanız gereken konular var ama susacaksınız. Cansu ve Furkan bu mutlu güne ulaşabilmek için ne bedeller ödedi ve acılar çekti. Onların mutlu gününü batırmayacaksınız. Buna izin vermem.” Öfkeli gözlerini Orhan’a çevirdi. “Ortamı gerginleştirme, buradan git.” “Gelmeyecektin.” Diye fısıldadı Sevgi Hanım kardeşine bakarak. “Vazgeçtim.” Dedi Arda’ya gözlerini dikerek. Arda masanın altında ellerini ovuşturuyordu. Orhan’a yumruk atmamak için tüm çabasını sarf ediyordu ama Alp haklıydı. Cansu ve Furkan’ın düğün günlerini kendi ailevi mevzularıyla mahvetmeye hakları yoktu. Aile mi demişti? Ortada aileye dair hiçbir şey yoktu. Bir yanda annesi ve kendisi, bir yanda annesinin en zor döneminde onu yüz üstü bırakıp giden bir adam vardı. Arda sandalyeyi geriye itti. Yavaşça ayağa kalktı. Cansu ve Furkan’ın yanına ilerledi. Onlarda çok gerilmişti, her an kavga çıkabilir diye gözlerini ayıramıyorlardı.  “Çok mutlu olun.” Dedi Cansu ve Furkan’a gözlerini dikerek. Bakışlarındaki sıkıntıyı anlamamak elde değildi. “Ben müsaade isteyeyim.” Cansu elini uzatarak Arda’nın elini tuttu. “Keşke kalsaydın.” “Kendimi tutabileceğimi bilsem kalırdım. Sizin en mutlu gününüzü mahvetmeye hakkımız yok.” Selin topukluların üzerinde hızla ilerledi ve Arda’nın yanında durdu. “Bende izin istiyorum.”  Arda kızarık ve öfke dolu gözlerini Selin’e çevirdi. “Sen burada kal.” “Hayır.” “Selin.” Dedi sakin ses tonuyla. “Biz gidiyoruz.” Arda’nın koluna girerek onun dimdik durmasını sağladı. Patlamak üzere olan bir bombaydı. Sakin ve dirayetli durması için onu tutmaya çalışıyordu. Arda’yı kolundan tutarak hafifçe çıkışa çekiştirdi. Kapıdan çıkarak gözden kaybolduklarında, uzun süre yürüdüler. Selin topuklu ayakkabılarını ayağından çıkardı. Boyu Arda’nın omuz hizasına gelmişti. Aralarındaki boy farkı oldukça fazla denebilirdi. Ara sokağa saptıklarında, Arda’yı durdurmak istedi. Lakin ilerliyordu. Karanlık ve büyük çalılardan yüzünü silik görüyordu. Gözlerinden süzülen yaşları hayal meyal görebildi. Arda ne kadar güçlü durmaya çalışsa da, Orhan onu paramparça etmişti. Durmaya da niyeti yok gibiydi. Hızlı yürüyerek Arda’nın önüne atladı ve ona sımsıkı sarıldı. “Kendini tutma, ne kadar acı çektiğini görebiliyorum.” Kolları Arda’nın sırtını sımsıkı sararken, Arda’nın düzensiz nefes alışverişlerini içinde hissetti. Hıçkıra hıçkıra ağlamayacaktı. Çünkü Orhan’ın bunu hak etmediğini düşünüyordu. “Orhan bunu hak etmiyor, ağlamayacağım.” “Peki küçüklüğün, o babasız büyümeyi hak etmiş miydi? Hiç ağlamaya hakkı yok muydu?” “O çocuk çok ağladı Selin. Her gün camdan bakarak ağladı. Birinci sınıfa giderken çocuklarını okula bırakan anne ve babaları gördükçe ağladı. Futbol maçına giden baba ve oğulları gördükçe ağladı. En sonda arabayı kullanmayı öğrendiğinde ağladı.”  Gözlerinden yaşlar tek tek süzülüyordu. “Ondan sonra o çocuk hiç ağlamadı, çünkü artık baba kavramına hiç ihtiyacım olmadı. Hayatta babamla yağacağım her şeyi tek başıma yaptım. Şimdi karşıma çıkmış ben senin babanım diyor, istemez. Artık çok geç, ona ihtiyacım yok.” “Anne ve babamızın yanında ihtiyacımız olduğu için durmayız ki.” Dedi Selin sakince. Arda’nın ters tavır sergilemesinden de korkuyordu ama yapmayacağını biliyordu. Kendisine çok düşkündü, beraber oldukları süre boyunca hiç kendisini üzmemişti. Çünkü Arda annesinin erkek için her akıttığı göz yaşına gizli gizli şahit olarak büyümüştü. Hiçbir kadının gözlerinden yaş akmasına sebep olmayacağına içten içe yeminler etmişti. “Evet, çünkü anne ve babamızın yanında sevdiğimiz için kalırız. Ben onu sevmiyorum. Annemi yapayalnız bıraktığı için, onun omzuna bunca yükü bindirdiği için ondan nefret ediyorum ve sevmeyeceğim.”  “Biraz zamana bırakalım, Orhan ne istiyor bunu anlarız. O da ne yapacağını bilemez bir vaziyette gibi görünüyor. Neden bunca yıl sonra karşınıza çıktı bilmiyorum.” “Canımızı yakmak için, annemi kandırmak için çıktı. Çünkü Yeşim hep cepteydi, kadın senelerce hiç kimseyi hayatında istemedi.” “Belki sadece seni düşündü.” “Belki de... Yine de Orhan’la bir ilişkisi olmasındansa başka biriyle olmasını yeğlerim. Çünkü başkasının onu mutlu etme ihtimali var ama Orhan’ın yok. O bencilin teki. Bu gece bile keyfimizi kaçırmak için geldi. O kimseyi sevemez.” Ellerini Selin’in belinden ayırarak geri çekildi. “Biraz gidip çalışmaya ihtiyacım var.” “Tamam sana eşlik edeyim.” “Biraz yalnız kalmam lazım.” “Peki.” Selin’i eve bırakmak için yanına kadar eşlik etti. Ardından tamirhaneye kadar sakince yürüdü. Arada önüne gelen taşlara tekme atıyordu. Gökyüzüne bakarak hava almaya, kafasını dağıtmaya çalışıyordu.  Tamirhaneye vardığında, kıyafetlerini çıkartarak iş kıyafetlerini giydi ve arabanın altına girerek arızalarını tamir etmeye başladı.  Düğünde hafif bir müzik salona hakimdi. Derya Hanım beyiyle dans ederken, Nihal Hanımda eşiyle ortama eşlik etmişti. Alp ortamın erginliğini umursamayarak masadan kalktı. Elif’e dans etmek için elini uzattığında, Elif gülümseyerek eşlik etmişti.  Sevgi Hanım kardeşine dönerek konuştu.  “Ne yapmaya çalışıyorsun Orhan. Sırası değil.” “Sadece Furkan’ın düğününe katılmak istedim, başka bir niyetim yok.”  Yeşim öfkesini kontrol altına aldığında, ayağa kalktı. Orhan’ın yanına gelerek dikildi. “Ayağa kalk.” “Neden? Beni dövecek misin?” dedi alaylı tavırla. “Seni döverek kurtulacağımı bilsem, çoktan yapacağıma emin olabilirsin ama bu inadını körükleyecek. Ayağa kalk konuşacağız.” Yeşim hanım düğün alanının dışında kumsala doğru ilerlerken, topukluları kumların içine battığı için çıkarttı. Eline ayakkabılarını alarak devam ettiğinde, Orhan onu peşinden takip ederek ilerlemişti. Müzik sesi çok uzaklardan gelmeye başladığında, ayakkabılarını yere attı. Arkasını döndü, Orhan’a öfkeli gözlerini dikti. “Ne istiyorsun Orhan?” “Konuya çok ortadan daldın sanki.” “Dalga geçmeyi bırak ve sorularıma adam gibi cevap ver. Bir kez olsun adam ol.” “Furkan’ın düğününe gelmek istedim.”  Yeşim gözlerini kısarak Orhan’ın üzerine yürüdü. “Senin derdin ne?” dedi bağırarak. “Hiçbir şey.” Parmağını havaya kaldırarak, Orhan’ın göğsüne bastırdı ve sertçe itti. “Planın veya derdin veya niyetin ne bilmiyorum ama Arda’yı üzmene izin vermeyeceğim. Oğlumu yıkıp dökmene izin vermeyeceğim. Ben ona senelerce emek verdim. Tüm emeklerimi heba etmene ve onu kendine çevirmene izin vermeyeceğim.” “Bana benziyor değil mi?” dedi Orhan gülerek ve ekledi. “Merak etme bana asla dönmez. Benimde senin gibi bir annem olsaydı, bu kişiye dönüşmezdim.” “Bana sakın acıtasyon yapma, buna bir kere kandım. İkincisine kanmam. Artık çocuk değiliz. Bana cevap ver. Derdin ne?” “Canım sıkıldı, aksiyon arıyorum.” “Gerçekten hastasın, sana acıyorum. Asla büyüyememişsin, ailenin seni şiddetle büyüttüğü günleri unut artık.” Orhan alaycı tavrını ve gülümsemesini kesti ve ilk kez ciddileşti. “İçerek, kendini oradan oraya atarak, bomboş bir ömür geçirmişsin. Sevgi kendini zorda olsa toparlamaya çalışmış.” “Onunda iyi bir annelik yapabildiğine mi inanıyorsun? Alp’in yanındaydı, Arda’nın Alp’ten ne farkı var ki?” “Çok farkı var, o Alp için beceremese de çabaladı. Sen kaçıp gitmeyi tercih ettin. Oğlunu terk etmeyi tercih ettin.” “Benim gibi bir insanın babalık yapmasındansa, yapmaması daha iyiydi.” “Şimdi derdin ne peki?” “Derdin ne? Neden Arda’ya babası olduğunu söyledin, oğlunun hayatını mahvedeceksin.” “Çünkü ben artık değişmek istiyorum.” “Biz doktor değiliz, doktora gidip tedavi olabilirsin.”  Yeşimi kolundan tutarak kendisine yakınlaştırdı. “Arda’yı kazanacağım. Ben çektiğim acıları her gün yaşıyorum, onun içinde baba yarası olarak yaşamasını istemiyorum. Kırk yaşıma geldim, hala ailemden görmediğim sevginin acısını yaşıyorum ben. Kendim umurumda bile değil, ben bitmişim. Sen onun iyi olduğunu zannediyorsun ama değil. Çünkü sen sevilerek büyüdün, asla birinin seni istememesinin ne demek olduğunu anlayamazsın. Ben ailem gibi biriyken bir çocuk büyütme fikrinden korktum. Çok küçüktük Yeşim, yine de geri döndüm. Yoktunuz.” “Ya sonra neden gelmedin? İşine gelmedi. Benim karnım bu yalanlara tok Orhan. Onun sana ihtiyacı yok.” “Bir adam kaç yaşında olursa olsun babasına ihtiyacı vardır. Benim babama şimdi bile ihtiyacım olduğu gibi.. Ben bile o dayakçı adamı arıyorum. Diyorum ya sen bunları anlayamazsın.” Yeşim’in kolunu canını acıtmadan bıraktı. “Bu benim davam, Arda’yla aramdaki mesela. Sakın bu meseleye girme.” “Onu bambaşka birine çevireceksin, yapma. Ben onu uyuşturucu satıcılarının içinden kurtardım. Onu mahvedeceksin. Tekrar o bataklığa giderse ne yaparım. Elimden hiçbir şey gelmez.”  “Buna izin vermem.” “Yapma Orhan, yalvarıyorum. Çık git hayatımızdan.” “Çok geç, bir kere girdim. Artık çıkıp gidemem.” Ne yaparsa yapsın, ne derse desin Orhan’ı ikna edemeyeceğini anlamıştı. Uğraşmanın bir anlamı yoktu. Sevgi Hanım son konuşmalara şahit olmuştu. Orhan Sevgi’nin geldiğini gördüğünde, susarak Yeşim’in yanından ayrıldı. Sevgi Yeşim’in yanında durarak gözlerini denize dikti. “Bir anda hayatının içine girip, her şeyi bozduğumuz için üzgünüm. Elimden ne gelirse ben yapmaya hazırım. Orhan’ı hayatınızdan uzaklaştırmak için elimden geleni yapacağım. Ne dersen haklısın, Arda’yı tek başına büyüttün. Biz yanında değildik.” Sevgi Hanım duraksadı. Boğazı geçmişte yaşadıklarını anımsamasıyla düğümlenmiş, yutkunamamıştı. Alp Orhan’ın düğünden çıktığını görmüş ve onun geldiği yöne giderek annesinin yanına gitmek istemişti. Dayısıyla konuşmasını söyleyecekti. Annesi Sevgi Hanımı ve Yeşim Hanımı gördüğünde gittikçe yaklaştı. Sesleri duyulur mesafedeydi. Kendisini fark etmemişlerdi. Durarak aralarında geçen konuşmaları dinledi. “Olsaydık ta Orhan’la yaşadığımız onca şeyden dolayı yeterince iyi destek olamazdık. Yıllarca destek almama rağmen, Alisa ve Alp’in durumunu görüyorsun. Eşimin desteği bile bizdeki yaraları toplamamıza yeterince yardımcı olamadı.” “Alp ve Alisa gerçekleri bilmiyor değil mi?” “Hayır. Onlara böyle bir şeyin ağırlığını nasıl yükleyebiliriz ki?” “Her şeyi biliyorum, Orhan anlattı.” Dedi Yeşim susarak. “Orhan o adamın başında şişe kırıp ölümüne sebep olduktan sonra hiç toparlayamadı. O enerjisi, derslerinde başarısı yok oldu gitti. Ablası olarak onun için hiçbir şey yapamadım. Seninle tanıştıktan sonra düzelmeye başlamıştı.” Yeşim Sevgi’ye dönerek, kaşlarını çattı. “Ne ölümünden bahsediyorsun sen?” Sevgi bakışlarını kaçırdı. Orhan Yeşim’e demek ki her şeyi anlatmamıştı ve şuanda pot kırmıştı. “Sen tam olarak ne biliyorsun?” dedi sakince. “Orhan bana babanın seni taciz etmeye çalıştığı için kafasında cam kırdığını ve ıslah evine girdiğini söyledi bir süre için.” “Öldü.” Dedi Sevgi gözlerini denize kaçırarak. “O adam öldü, o ölümden sonra Orhan’ı hiçbir şey toplayamadı. Travmanın etkisinden çıkamadı. Şuan bile iyi olduğunu sanmıyorum. Bununla yaşamaya alıştı sadece... Baba kavramı onun için bir travmaydı. Hamile olduğunu söylediğinde, geçmişiyle yüzleşemedi ve kaçtı. Biliyorum...” “Ben öldüğünü bilmiyordum.” Yeşim Sevgi’yi rahatsız etmemeye çalışarak konuyu kapattı. “Eğer herhangi bir desteğe ihtiyacın olursa ben buradayım. Halası olarak...” dedi ve sustu.  Arkasını dönerek, gözlerinden düşen yaşları temizlemek için elini havaya kaldırdığında, Alp’le göz göze gelmesiyle kalbi tekledi. Konuşmaların hepsini duymuştu. “Anne sen ne diyorsun?” Sevgi Hanım elini alnına götürerek tuttu. Yıllarca köşe bucak ondan sakladığı gerçeği duymuştu.  Yeşim telaşla yürüyerek Alp’in yanına geldi. “Doğru mu bunlar.” Dedi şok içerisinde Alp. Doğru olduğunu biliyordu, sadece teyit etmek istiyordu. “Evet.” Dedi Sevgi oğluna sıkıntı içinde bakarak. “Sen neden buradasın? Gidip arkadaşının yanında olsana. Duymaman gereken şeyleri duydun. Bunları duymamalıydın Alp.” Alp acı dolu gözlerle annesine yaklaşarak önünde durdu ve gözlerinin içine baktı. “Bunu bize söylemeliydin.” “Böyle bir şey nasıl söylenir Alp.”  Bir kaç adım annesine yaklaştı ve ona sımsıkı sarıldı. “Yıllarca sizin neden böyle olduğunu çözemedim, hep kendimi suçladım. Neden söylemedin? En azından on sekiz yaşından sonra bahsedebilirdin.” “Bu yükü taşımanıza izin veremezdim.” Sevgi Hanım soluklandı, zihnini toparlamak için saniyelere ihtiyacı vardı. Cansu ve Furkan’ın düğününde Orhan yüzünden fazlasıyla olay yaşanmış ve sabote edilmiş gibi olmuştu. “Şimdi düğüne gidelim, insanlara huzursuzluk vermeyelim. En yakın arkadaşının düğünündesin, bunları daha sonra konuşuruz.”  
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD