BORÇ

1310 Words
' Düğün yaptığını gazetelerden mi öğrenecektik?' dedi. ' Düğün yapmadık anne. Rüzgar' ın ailesi kendi çevresine davet etti. ' ' Olsun. Nerede bu kızın ailesi demediler mi? Ağaç kovuğundan mı çıktın sen? Dokuz ay karnımda taşıdım. Baban yoktu ben tek baktım. ' Yine aynı seriye başlamıştık. Sanki babamın evde kalmasına çok müsade etmiş gibi yalnız çocuk büyütmekten dakikalarca bahsettiği seriye yine başlamış oldu. Artık ezbere biliyordum bu cümleleri. ' Anne babamın hasta olduğunu söylemiştim. Seni davet etseydim demezler miydi hasta kocasını bırakıp gelmiş diye. O yüzden çağırmadım. ' Ee sonuçta anneme göre bizim ailemizinde bir itibarı vardı. ' Peki niye arayıp sormadın? Ne oldular demedin. Baban hastaneden çıktıktan sonra kocanla bir geldin. İnsan bir şeye ihtiyacınız var mı der ama insan işte. Seni doğurmak yerine taş doğurmuş olsam o bile anamsın dur bir duvara destek olayım derdi ama sende tık yok. Senin maaşın, babanın emekli parası zor geçiniyordu bu ev. Şimdi nasıl dönecek hiç düşünüyor musun? Buldun zengin kocayı rahatsız tabii. Hasta babana da duvarı kırar pişiririm ben artık. Kardeşinde okulu bırakıp ayakkabı boyacısı olur. ' Rüzgar' dan biraz uzaklaştım. ' Anne şurada bir haftadır evden ayrıldım. En son maaşımı da sana vermiştim. İşe girince tekrar para gönderirim ama şu an mümkün değil. ' ' Onca zengin geldi de bir şey takmadı mı kimse? İki Reşat bozdurmak anana vermek zor mu geldi?' Reşat altındam aşağısı da kurtarmıyordu tabii ki annemi. ' Anne altın falan takılmadı. ' ' Kimi kandırıyorsun sen? Sırf o herifin ailesi neler takmıştır. ' ' Takmadılar anne. Gelen hediyeleri de babası kendi kasasına koydu. Beni pek istemiyorlar anne. Zaten paragöz sanıyorlar. Ne yapayım altın isteyip iyice paragöz mü görüneyim ailenin gözüne?' Annemin dilinden konuşmaktan başka çarem yoktu. Hediyeler ne oldu hiçbir fikrim yoktu. Umrumda da değildi zaten. ' Yok yok. Bırak güvensinler. Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez. Zaten gelmiş beş on kişi. Ama para gönder. Kocandan al. ' ' Anne daha kaç günlük evliyim? Nasıl para isterim?' O sırada tam arkamda duran Rüzgar' ı fark ettim. ' Para göndeririz sıkıntı değil. ' dedi. Anneme; ' Bir dakika. ' dedim. Elimle tuttum telefonu sıkıca. ' Senin paranı istemiyorum.' ' İnat etme işte. Yirmi bin yeter mi şimdilik? Yetmezse gündüz şirket hesabından hallederim. ' İyi ki annen duymuyordu. Bir an düşündüm. Annem durmayacaktı. Susmayacaktı. ' İki bin lira borç ver bana. İşe girince öderim. Borç olarak yalnız. Babam hastaneden çıktı biliyorsun. Yoksa asla almazdım. ' Annem babamı aç bırakacak potansiyele sahipti maalesef. Kardeşimi de küçük demeden işe gönderecek. ' Halledilmiş bil. Bana IBAN göndermen yeterli. ' Rüzgar' dan tekrar uzaklaştım. ' Anne şu an sadece iki bin gönderebilirim. Yeniden işe gireceğim o zaman daha fazla gönderirim. ' ' O ne dilenci parası gibi. Neyse bu defalık olsun. Daha öğrenememişsin kiminle evli olduğunu ama kuşu ürkütmemek lazım. Ayrıca ne işinden bahsediyorsun? Şirketlerinden hisse iste. ' ' Kapatmam lazım anne. ' dedim ve kapattım. Rüzgar iki bin lirayı bana gönderdi. Bende annemlere gönderdim. Anneme benden habersiz para gönderebilsin istemiyordum. Zaten berbat halde köşeye sıkışmıştım. Rüzgar' ın yanına gittim. Alışverişe devam ettik. ' Sen neden iş arıyorsun? Senin bir işin yok mu zaten?' ' O insanların yüzünü görmek istemiyorum. Şaka yapıyorsun diye algıladım. ' ' Bence hata yapıyorsun. ' ' Ne hatası? Önce Güngör' le beraberdim şimdi seninleyim diye biliyorlar. Tam zengin koca avcısı gibi görünüyorum gözlerine. ' ' Bende onu diyorum. Zengin koca avcısı biri zengin koca bulunca çalışmaz. Tamda bu nedenle zaten aynı yerde aynı işine devam etmelisin bence. ' ' Seni neden bu kadar ilgilendiriyor? Korkma sana yük olmak gibi bir niyetim yok. ' Ben ona benim için tek kuruş harca dememiştim. Ne yaparsa kendi yapıyordu. Şimdi bir de evde oturup parasını yerim diye endişe mi ediyordu? ' Senin için söylüyorum. Tabii aynı zamanda kendim içinde. İş bulmak kolay değil. Gerçi eğitimin ne bilmiyorum ama yine de bu devirde zor. Yani benim çevremde seni para avcısı beni de sana kanmış bir salak olarak görecek. ' ' Zaten gözünde para avcısı değil miyim? Ah pardon. İtibar. İyi de adam beni kovmuştur bence. Haber bile vermedim. ' ' Sen orasını bana bırak. ' dedi. Saçmaydı. Yani Güngör' e bakıyorsun diye sinir olan adamın o şirkette çalışmamı kabul etmesi saçmaydı. Elbette Güngör babasının yanına gidip gelecekti. Ama haklı olduğu bir yan vardı ki iş bulmak kolay değildi. Özellikle lise mezunu olarak. ' Tabii seni kırmaz. Sonuçta dünürsünüz. Sanırım sizin kafaları hiç anlamayacağım. ' ' Aslında anlıyorsun bence. Para önemlidir. Para her kapıyı, her arkadaşlığı açar. Çıkarın olan herkes iyi, çıkarının bittiği herkes kötüdür. ' ' Berbat bir mantık. ' ' Bence sende bu mantığa çok uzak değilsin ama istediğin rolü yapmaya devam et bakalım.' Alışverişin devamında hiç konuşmadık neredeyse. Sadece kıyafetler üzerine. Tonla para harcadı. AVM' den sonra beni butik gibi bir yere götürdü ve ölçülerimi aldırdı. Oradan hiçbir şey almadan çıktık. Bana bir koleksiyon hazırlayacaklarmış. Orada bir şey demesem de çıkınca; ' Hamile olduğumu biliyorsun değil mi? Yakında kilo alacağım. ' Kıyafet seçerken özellikle üzerime tam yapışmayan şeylerde seçmiştim ki ilerleyen aylarda giyebileyim ama burada tam ölçü alınmıştı. ' Bir süre yemek davetleri alırız. Yani o koleksiyon sana bir ay bile gitmez. ' ' Niye? Kağıt falan mı? Yırtılacak mı hemen?' ' Aynı şeyi ikinci kez giyecek değilsin herhalde.' İsraftı. Bir kıyafete tonla para verip bir kez giymek israftan başka bir şey değildi. Eve gittiğimizde her yer pırıl pırıl ve yerleşmişti. Bizde olsa günlerce temizlik yapılır ve ev yerleştirirken belimiz kopardı. ' İyi günlerde oturun Rüzgar Bey. Mutluluklar dilerim. Eğer beğenmediğiniz bir şey ya da bir eksik olursa bana buradan ulaşabilirsiniz. ' dedi ve kartını bırakıp gitti iç mimar. ' Oda işini ne yapıyoruz? Elimizdekileri ona göre yerleştireceğim. ' dedim. 'O süslü oda senin olsun. Ben kendime oda ayarlıyorum zaten.' dedi. Poşetleri alıp yukarı çıktım. Elindekileri getirirdi herhalde. O kadar öküz değildir. Gerçi ne kadar öküz olduğunu henüz bilmiyordum. Olabilirdi de. Çokta umutlanmamak gerekiyordu. Eşyaları yerleştirmeye başladım. Bir süre sonra kapıyı tıklattı. ' Pizza yer misin?' Evde ne yenecek yerine ele güne karşı karım bilinen kişi ne giyecek derdine düşerse böyle akşam için pizza peşinede düşerdi tabii. ' Olur. ' ' Neyli olsun?' ' Fark etmez. ' Normalde bile çok sevmezken hamile halimle pizza yiyecektim. Bunca şeye onun için katlanıyordum. Bebeğimde bir günlük idare ederdi herhalde. Yarım saat sonra tekrar kapıyı tıklattı. ' Al pizzanı. Bir de ayağına getiriyoruz. ' dedi. Aldım. Hiçbir şey söylemedim. Aşağıya inip onunla pizzacı yolu gözleyecek değildim. Kapıyı kilitledim. Pizzamı yedim ve banyo yapıp mışıl mışıl uyudum. Sabah aşağıya indim. Dolapta Ebru' nun gönderdiklerinden bir şeyler kalmıştı. Onları yemeye başladım. Beyefendi hala uyuyordu herhalde. Neyse sonunda uykumu almıştım. Aslında çok uzun zaman sonra ilk kez anne dırdırı olmadan uyanmıştım. Evet bir kaç gündür Rüzgar' la uyanıyordum ama o da ayrı bir sorun olduğu için bunun keyfini çıkaramamıştım. Kahvaltılık her şeyi bitirdim. Rüzgar Bey' de başının çaresine bakacaktı artık. Olmadı aldığı kıyafetleri yerdi. Beni ilgilendirmezdi. Acaba ayaklarımı sehpaya uzatsam ayıp mı olurdu? Ay şimdi Rüzgar gelir bir laf ederdi. Kesin bu sehpa bile tonla paraydı. Arkama yaslandım ve kumandayı elime aldım. Televizyonu açtım. Beş dakika bile izlememiştim ki kapı çaldı. Herhalde Rüzgar Bey yattığı yerden kendine sipariş verdi diye düşünüp kapıyı açtım. Kapıda bir kız vardı. Yirmili yaşlarda ve uzun kızıl saçlıydı. Çakma kızıl. Mini eteği vardı. Yoksa buna midi mi diyorlardı. Bence sadece mi falandı. Bacaklarına yapışmıştı. Etek siyahtı ve eminim ki bu darlıkla yürürken yukarı sıyırılıyordu ki zaten üç santimetre sıyrılsa iç çamaşırını görürdük. Üzerinde beyaz bir gömlek vardı ama gömlek o kadar inceydi ki içindeki siyah dantelli sütyenin üzerine tül geçirmiş gibiydi. Zaten beyazın altına siyah giyerek amaç sanırım gömleği değil sütyeni göstermekti. Gerçi buna sütyen denmiyordu. Ne deniyordu? Unuttum şimdi. İşim olmazdı benim böyle şeylerle o yüzden aklımda tutamıyordum. ' Günaydın. Rüzgar Bey yok mu?' diye şakıdı resmen. Hayatımda bu kadar cilveli günaydın demediğimden emindim. Daha dün bir bugün ikiydi. Bu kız Rüzgar' ın evini nasıl bulmuştu? Gerçi kılık kıyafete bakınca yargılamak gibi olmasın ama eve hayat kadını çağırmışta olabilirdi. Rüzgar' dan beklerdim.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD