Güngör nikahtan sonra yüzüme baktı.
' En doğru kararı verdin Eylül. '
' Defol git Güngör. Bir daha karşıma çıkma. Anladın mı beni? Yüzünü görmek, sesini duymak istemiyorum. '
' Karnındaki çocuğun babası benim unuttun sanırım.'
Alaycı bir kahkaha firar etti dudaklarımdan. Normalde böyle gülen biri değildim ama sinirim bozulmuştu.
' Hadi ya. Sensin öyle mi? Hadi o zaman açıkla ailene. Eylül benden hamile de. Ya da nüfusuna al. Hiçbirini yapamazsın. Ayrıca yapmanı da istemiyorum ama bana da böyle saçma sapan konuşma. Sen o çocuğun hiçbir şeyi olmayı hak etmiyorsun.'
' Elbet sinirin geçecek ve sana yaptığım iyiliği göreceksin. ' dedi ve gitti.
İyilik diyordu ya. İyilik. Beni delirtmeye çalışıyorsa başarmasına az kalmıştı.
' Merak etme. Bu konuyu fazla dillendirmeye cesaret edemez. ' dedi Rüzgar. Sesini duyunca irkildim. Buradaki varlığını bile unutmuştum sinirden. Kanepede oturmuş, arkasına yaslanmış ve kollarını birbirine bağlamıştı. Sanki film izliyordu. Bunlar nasıl insanlardı ve ben nasıl bir şeyin içine düşmüştüm.
Uzanıp çantamı aldım ve kapıya doğru yöneldim.
' Nereye gidiyorsun?'
Öfkeyle döndüm.
' Sanane. '
' Yalnız an itibariyle senin kocan oluyorum. '
Cidden ben kabus görüyorum ya. Bunun başka açıklaması falan olamaz. Bu kadar manyak iki kişi beni aynı anda bulamaz. Çölde kutup ayısı ile karşılaşan bedevi bile bu kadar şanssız değildir.
' Evime. Oldu mu? Rahatladın mı sahte kocacığım?'
' Gidemezsin. '
' Neden gidemiyorum? '
' Güngör' den hamile kalacak salak birinden zeka beklemek benim hatam. Hani herkes karnındaki bebeğin babası benim diye bilecek ya. '
' Eee ne olmuş?'
' Bizde evliyiz. '
' Formaliteden. '
' Kalkıp insanlara böyle diyemeyiz değil mi? '
' Ne olacak peki?'
' Önce benim aileme gideceğiz. '
' İyi tamam. Sonrada beni aileme bırakırsın. Hemde tanışmış olursun. Tamam mı bitti mi mesele?'
' Adın neydi?'
Şaka mıydı bu adam yahu? Bu lafı yüz kez demiş olabilirdim ama durumu en iyi anlatan cümleydi sanırım. Kamera şakası falan olsa şu durumdan daha mantıklı olacağı kesindi.
' Eylül. Bin kere duydun. Hafızada bir sorun var sanırım. '
' Kadınların isimleri konusunda hafızam biraz zayıf. O yüzden de sana gün içinde hayatım, aşkım falan derim. Orası sıkıntı olmaz. İnsanlar çocuğunun babası ve kocan olan şahıs nerede, niye ayrı evlerde yaşıyorsunuz dediğinde ne cevap vermeyi düşünüyorsun?'
' Keşke geberdi diyebilsem ne güzel olurdu. Bulurum diyecek bir şey. '
' Ağzımı bozdurma Eylül. Aynı evde kalacağız elbette. '
' Yuh! Çüş! Yavaş gel. '
' Nezaket gösterisi için teşekkür ederim. Bunu ailemin yanında yapmazsan sevinirim. '
' Ben seninle aynı evde kalmam.'
' Bende seni tehdit etmekle uğraşmam. Güngör' ü geri çağırmamı ister misin? O bu konuyu halleder. '
Çantamı sinirle koltuğa vurdum. Tamam dediği mantıklıydı. Yani ailemde neden kocanla kalmıyorsun derdi de tanımadığım bir adamla aynı evde kalmaktan daha iyiydi aileme cevap vermek.
' Ayrı odalarda kalacağız ama. '
' Herhalde yani. '
' Kapımın kilidi de değişecek. Anahtarı sadece bende olacak. Yedek bir anahtarın olmadığından emin olmalıyım. '
' Senin odana girmem için bir tek neden söyleyebilirsen kabul edeceğim bunu. '
' Ne bileyim ben senin sapık olmadığını. '
' Diyelim ki sapığım. Ömrünün sonuna kadar o odada kalma şansın var mı? Elbet çıkacaksın. Yani sapıksam anahtar seni kurtarmaz. '
İnsan rahatlatacak bir iki söz söylerdi. Ona inanır mıydım? Elbette hayır. Tanımadığım bir adamın lafına niye inanacaktım? Hoş Güngör' ü tanıyordum da ne olmuştu gerçi.
' Sinir bozucu herifin tekisin. '
' Yürü Eylül. '
Yürüdüm. Lüks arabasına bindik. Hiç arkaya oturmaya çalışıp konuyu uzatmadım. Bir süre gittikten sonra durduk.
' Git şuradan üstüne başına bir şey al. ' dedi.
' Gerek yok. '
' Gerek var. Beni uğraştırma. '
İndim. Muhtemelen berbat görünüyordum. Olmamak mümkün değildi. Mağazaya girdik. Rüzgar bir kazak ve pantolon seçti. Üzerine pardesü gibi bir şey aldı. Kabine gidip giyinmemi söyledi. Dediğini yaptım. Ailesinin ne suçu vardı? Onlarda kandırılıyordu. Hastaneye baygın gidip oradan sonra bir sürü şey yaşamıştım. Kabindeki aynaya baktığımda gerçekten çok yorgun ve tükenmiş bir kadın gördüm. Gözlerim acı içinde çığlık atıyordu. Parayı Rüzgar ödedi. Buna itiraz edecek ne halim ne de maddi gücüm vardı. Basit görünen bir pantolon kazak bile dünya paraydı. Sanki altın iplik kullanıyorlardı. Bu zenginler bence iyi dolandırılıyordu. Bir süre daha gittik ve yine durduk.
' Gir şu kuaföre. Saçını yıkat. Fön çektir. Günlük bir makyaj yapsınlar. ' dedi ve elime bir kart tutuşturdu.
' Şifresi 4567. ' dedi. Aman ne akıllıcaydı. 1234 yapmamıştı aklınca. Ardışık sayılı şifreler her zaman kolay kırılırdı. Dediğini yaptım. Hiç acele de etmedim. Acelem var bile demedim. Ondan uzak olmak iyi geliyordu. Tekrar arabaya bindim.
' İnsana benziyormuşsun. ' dedi. Cevap vermedim.
' Ailen sormayacak mı? Bence ne diyeceğiz konuşalım. Seni tanımıyorum bile. '
' Ailem için endişe etme. Büyük ihtimalle seni muhatap bile almayacaklar. '
' Ne!'
' Ne sanıyordun? Hayallerindeki gelin adayı olduğunu falan mı?'
' İyi de bu durumda daha çok sorgulamazlar mı?'
' Sen ortasını bana bırak. '
Epey bir yol gittik. Yani bir insan tanımadığı biriyle evlenmek için bunca yolu gelmeye bile üşenirdi. Kale kapısı gibi bir kapıdan geçtik. Tamam Soyluhan ailesi zengin bir aileydi ama bu kadarı da fazla gösterişti. Burası ev falan değildi. Konak ya da villa demek bile eksik kalırdı.
' Siz vampir falan mısınız? ' dedim. Çünkü karşımdaki ev neredeyse bir şato gibiydi.
' Kan emici olduğum doğru sayılır. ' dedi.
' Anlamadım. '
' Anlama boşver. '
Kapıyı çaldı. Kapıyı genç bir kadın açtı.
' Sude aileyi büyük salona toplar mısın? Konuşmam gereken önemli bir şey var. '
' Emredersiniz Rüzgar Bey. Siz içeri buyurun. Hemen haber veriyorum. '
Aynı yerde değilseler biraz geç bir araya gelirlerdi. Bu evde birini bulmak bence hiç kolay değildi. Sanırım büyük salon dediği yere geçtik. Bizim evden iki tane falan sığardı bu salona herhalde. Sonunda bir kız geldi önce.
' Abiciğim. Seni bu kadar hızlı görmeyi beklemiyordum. '
Rüzgar kalktı. Kıza sarıldı ama öpmedi. Anladığım kadarıyla Rüzgar bu evde yaşamıyordu. Güngör' ün nişanlısı bu kızdı sanırım. Parmağında kafam kadar taşları olan bir beş taş parlıyordu. Tek taş kesmemişti herhalde. Güzel kızdı. Güzel ve asil. Galiba hafif estetik dokunuşları vardı ama bence yine de güzeldi. Keşke imkanım olsaydı da Güngör' ün nasıl bir pislik olduğunu ona anlatabilseydim. Ne ailemi ne de bebeğimi tehlikeye atamazdım. Kıza o kadar acıyordum ki başka hiçbir şey hissetmedim. Sonra bir kadın geldi. Rüzgâr kalkmamı işaret etti. Kalkıp elini öptü. Bana da öpmemi işaret etti. İleri doğru adım attım ki bir ses duyuldu. Ne kız kardeşi ne de annesi bu kız kim dememişti. Sanki Rüzgar her gün eve bir kızla geliyormuş gibiydi.
' Hangi rüzgar attı seni buraya?'
' Önemli bir konu için geldim. Önce bir oturalım. Anlatacağım. '
Babası geçip oturdu. Rüzgar onun elini öpmek için bir hamle yapmadı. O da oturdu. Bende oturdum. Annesi ve kardeşi de oturunca söze başladı.
' Ailem. Sizi Eylül ile tanıştırmak istiyorum. Ben evlendim. ' dedi. Ortam bir an sessizleşti. Herkes sanki buz kesti. Babasının sert ve öfkeli sesi böldü sessizliği.
' Sen ne dedin? Böyle bir şeyi nasıl yaparsın? Bu kabul edilemez. ' dedi. İçimden konuş amca dedim. Bu saçmalığı belki sen durdurursun.