Steve'in yanında gördüğü kişiler Richard'la birlikte vefat eden arkadaşları Albert ve Austin'di. Bu bir yanılgı olmalıydı, gerçek olamazdı!
"Siz nasıl burada olabiliyorsunuz?" diye sordu onlara doğru ilerlerken. Tam yaklaştığında Albert ve Austin arkalarını döndü ve ondan uzaklaşmaya başladı koşar adımlarla.
O da peşlerinden gidecekti bunun nasıl mümkün olduğunu sormak için. Steve tuttu kolunu, engel olmuştu.
"İyi misin Laura, sadece yol adresi sormak için gelen iki insan, tanıyor musun onları?"
Yalan söylüyordu, o duyduğu sesler gerçekti, Richard'la bir bağlantısı vardı bu adamın. Kolunu itti ve onların peşinden koştu, onların kim olduğuna emindi, yani neredeyse.
Yetiştiğinde Austin'in kolunu tutup kendisine çevirdiğinde başka bir yüzle karşılaşmıştı.
"Neden tuhaf hareketler yapıyorsunuz?" Diye sordu Albert olduğunu düşünen kişi hafif bir aksanla. Laura şu an çok utanmıştı. Git gide kafayı yiyordu, bu onu korkutuyordu.
"Siz az önce başkasıydınız, nasıl değiştiniz?" Kulağa komik geliyordu dediği, kendisini insanların önünde küçük düşürüyordu. Bunu fark edince yutkundu istemsizce.
"Ne kadar saçma konuştuğunuzun farkında mısınız? Yol adresi sorduk, şimdi de gidiyoruz," dedi Austin olduğunu düşündüğü kişi. Steve arkasından geldi Laura'nın.
"Kusrumuza bakmayın arkadaşlar, sizi sanırım birine benzetmiş. Yol size tarif ettiğim gibi!" Laura yanılmadığına emindi, yani neredeyse!
"Özür dilerim," dedi yenilgiyi kabul ederek. Psikolojik destek alması gerekiyordu, o mezarlığa gittiği günden beri saçma sapan şeyler hayal ediyordu. Ama o kadar gerçekçi duruyordu ki hâlâ emin hissediyordu kendini gördüğüne dair.
"Sıkıntı yok, iyi günler." Aralarından biri bunu söyledikten sonra birlikte buradan uzaklaştılar. Steve onu izliyordu merakla, Laura onu izlediğini görünce kaşlarını çattı.
"Sorun ne, neden beni öyle izliyorsun?" Bunu sorarken cevabını biliyordu içten içe. Onun yanında tam bir deli gibi göründüğüne emindi.
"Onları kim sandın, verdiğin tepkiler hiç normal değildi."
"Sana anlattım, Richard tek başına vefat etmedi, onunla birlikte iki arkadaşı daha gitmişti. Onların yüzünü gördüm bu kişilerde, hatta buna eminim, neredeyse!"
"Ağzınla söylüyorsun, neredeyse diye. O zaman neden böyle emin hareket ettin. İnsanlar senin delirdiğini düşünecek, istediğin gerçekten bu mu?"
"Sence insanların ne düşündüğü benim umrumda mı? Ayrıca dedikleri mantıklı değil. Buraya yollarının düşmesi neredeyse imkansız, evin konumunu görmüyor musun? Ayrıca sen az önce evde oturuyordun, neden aniden dışarı çıktın? Hepsinin cevabını istiyorum!"
Steve bu soruların karşısında sıkıntılı bir şekilde nefes alıp geri bıraktı.
"Hava almak için çıktım. Ve adamların yolu nasıl buraya düştü bende bilmiyorum, gitmeden önce sormalıydın bunu. Ayrıca ne olursa olsun bu senin tuhaf hareketlerinin açıklaması olmuyor tatlım."
Haklıydı, delirdiğini ne yazık ki gözler önüne seriyordu sürekli. Bu son iki gündür oluyordu, Laura yanıldığından emin değildi, hâlâ onları gördüğünden emindi ve bu hali onu korkutuyordu.
"Belki de ben yanıldım, olabilir! Her neyse, konuyu kapatalım, ben biraz dinlenmeye çekilsem iyi olacak!" Bunu dedikten sonra arkasını dönüp uzaklaştı Steve'den.
"İyi olur, belki de dinlenerek hayalet düşüncesinden sıyrılabilirsin!"
"Beni düşündüğün için teşekkürler," dedi Laura kinayeyi görmezden gelerek. Dün tanıdığı adamın bugün laflarına katlanıyordu. Normalde bunu kabul edemezdi. Ama şu an daha net anladı, Steve'de tuhaf şeyler vardı ve bunu hemen açığa çıkarması gerekti.
Onları gördüğüne emindi ve Steve'in onlarla arasında bir bağ vardı, bu onun için artık önemli bir meseleydi.
Bunları düşünürken odasına geçti ve kapıyı kilitledi.
"Herşeyi açığa çıkaracağım, bunun için her an seni takip ediyor olacağım ve gerekirse dibinden ayrılmayacağım!" Bunları düşündükten sonra pencereye yanaştı, Steve'in orada oturup dışarıyı izlediğini gördü.
Bir süre bakındı değişik şeyler olacak mı diye, Steve'in kendi kendine konuşması dışında enteresan birşey yoktu.
Belki kendi kendine konuşmak tuhaf gelmeyebilirdi insana, ama konuşurken başını ellerinin arasına alıp konuşması da normal sayılmazdı. Daha detaylı izledi, bir süre sonra Steve gülümseyip durdu. Başını yavaşça Laura'nın penceresine çevirdiğinde bu Laura'yı ürkütmüştü, hemen yana kaydı görünmemek için.
Steve, Laura'yı istemeden korkutuyordu, ama buna sebep olan kişinin ta kendisi Laura'ydı zaten.
"Ahh, beni izliyordun demek küçük fare, ne bulacaksın sanki," dedi Steve gülümseyerek. Daha sonra o da içeriye girdi.
Laura yakalandığını fark edince canı sıkılmıştı, kendini yatağa bıraktı.
"Sende ki, tuhaflığı en kısa sürede halledeceğim çözerek. Richard ile bir bağın olduğuna artık daha da emin oldum. Senin sırrını çözeceğim!"
Bunu derken gözleri ağırlaştı, uykusu gelmişti. Gözlerini şimdilikte olsa kapatmıştı, uyandıktan sonra plan kurması daha doğru olacaktı.
Uyandığında evde yine sessizlik vardı. Birşey demeden odadan çıktı, Steve etrafta görünmüyordu. Odasına baktı sessizce kapıyı açarak, tahmin ettiği gibi Steve odasında değildi.
Bu kez dışarı çıkıp kendini riske atmayacaktı, önce kendi odasına gitti, pencereden baktı orada görünüp görünmediğine. Orada olmadığını görünce arka bahçeyi gösteren karşı odalardan birine girdi ve belli etmeden perdeyi açtı.
Steve oradaydı, tuhaf olan sabah gördüğü çocukların da Steve'in yanında olmasıydı. Yanlış düşünmemişti, pis bir oyun dönüyordu. Seslerini dinlemesi gerekti ama pencere kapalıydı. Ses çıkarmadan pencereyi açtı.
"Bir daha gelmeyin buraya, eğer Laura şüphe ederse o zaman hepimiz yanarız! Hâlâ anlamıyor musunuz, başımız tehlikeye girebilir!"
"Onu ikna edip kurtuluş biletin olarak kullanmayacağın ne malum? Bizi salak yerine koymadığına güvenemeyiz dostum!"
Yüzlerini karanlıktan seçemiyordu, sabah üzerlerinde olan kıyafet vardı yine üzerlerinde. Duyduklarından hiçbir anlam çıkarmıyordu. Neyden şüphe etmemesi gerekiyordu, neden Steve için kurtuluş bileti olabilirdi?
"Ben ona zarar gelmesini istemem, bunu çok iyi biliyorsunuz. Şimdi gidin, sizi ben bulurum. Laura yakınlarda olmalı, hissediyorum," dediğinde Laura korkmuştu. Yavaş bir şekilde pencereyi kapattı, hissetmesi imkansızdı ama öyle diyince gerilmişti. Perdeyi kapattı ve yan taraftan baktı onlara.
Hepsi etrafı süzüyordu, Steve Laura'nın durduğu pencereye bakınca kaşları çatıldı. Arkadaşlarına birşeyler dedi, onlarda aynı pencereye baktı ve evden uzaklaşmaya başladılar.
Laura'yı görmeleri imkansızdı, yine de korkmuştu bu ihtimalden. Hemen çıkması gerekti odadan, Steve'e hiçbir şey belli edemezdi, bu düşünceyle odadan çıktı ses çıkarmamaya çalışarak.
Odanın kapısını kapatıp arkasını döndüğünde Steve ile karşılaşınca gözleri korkuyla büyüdü. Eve bu kadar kısa sürede girmesi neredeyse imkansızdı, ses bile etmemişti ayrıca.
"Sen?"
"Planın neydi beni izleyerek? Laura, sen gitgide kafayı yiyorsun, yaptıklarından bu çıkarılıyor!"
"Ne saklıyorsunuz benden, herşeyi duydum! Ayrıca bu kadar kısa sürede nasıl girdin eve?"
"Herşeyi kurcalama Laura! Benim de bir özelim var, bunu unutuyorsun!"
"Eğer bu konu beni de alakadar ediyorsa senin özelin olmaktan çıkar! Şimdi ya anlat, ya da polisi çağıracağım!"
"Çağıramayacaksın, madem böyle diyorsun, bende işimi hallederim," dedi ve Laura'yı kollarından tutup Laura'nın odasına çekti.
"Ne yapıyorsun sen, kendine gel!" Bunu derken ayak diremeye çalıştı, ama bu pek faydalı olmuyordu, o ayak sürüdükçe halı da dağılıyordu arkasından. Steve onu dinlemeyip yere fırlattı, Laura bu hareketle bir anlığına gözlerini yummuştu.
Geri açtığında kendini yatağında buldu, etrafa baktığında dağınıklık olmadığını gördü. Nasıl aniden yatağa geldiğini düşünüyordu, ama tek bir cevap bile bulamamıştı.
"Bu da mı bir hayaldi?" Bunu sorarken elini başına koydu, bu kadar olması imkansız geliyordu ona. Ses çıkarmadan çıktı yataktan. Etrafa baktı, hiçbir iz bulamıyordu az önce olanlara dair, odadan çıktı sessizce.
Steve'in odasının kapısı aralıktı, başını uzattığınnda uyumuş olduğunu gördü. Yine büyük bir yanılgı yaşamıştı, neden bir anda böyle kafayı sıyırır gibi hareket ettiğini hiç bilmiyordu ve bu durumdan çok korkuyordu!
Odasına girdi korkuyla, kapısını iki defa kilitledi. Bir tuhaflık vardı ve bunu vakti geldiğinde çözecekti!