Kanlı Pazarlık

1500 Words
Liman çatışmasından sağ çıkmayı başaran Selim ve Rıza, sabaha karşı eski bir depoya sığınmışlardı. Depo, Selim’in eski bir dostu olan ve silah kaçakçılığı işlerinden elini çekmiş olan Ferhat’a aitti. Ferhat, yıllar önce Selim’le birçok tehlikeli işte yan yana olmuş, ancak şimdi daha sessiz bir hayat sürdürmek isteyen biriydi. Depoya girdiklerinde Ferhat, elinde bir tabanca ile kapıda belirmişti. Onları görünce yüzünde bir şaşkınlıkla karışık memnuniyet belirdi. “Selim? burada ne işin var?” diye sordu Ferhat, silahını indirerek. Selim, kanlı gömleğini çıkarıp bir kenara atarken derin bir nefes aldı. “Ferhat, yardıma ihtiyacım var. Bu işte hayatta kalabilmek için güvenilir bir yere ihtiyacımız var.” Ferhat, Selim’in yaralı haline bakarak başını salladı. “İçeri girin. Ama ne yaptığınızı ve bu işin beni nasıl etkileyeceğini bilmek istiyorum.” *** Depoda, Ferhat’ın hazırladığı küçük bir masanın etrafında oturmuşlardı. Rıza, tetikteydi, gözleri sürekli pencereleri ve kapıyı tarıyordu. Selim ise masaya bıraktığı dosyayı açmış, Kılıç’tan aldığı belgeleri inceliyordu. “Bu dosya ne?” diye sordu Ferhat, bir bardak çayı Selim’in önüne koyarken. Selim, dosyayı Ferhat’a doğru itti. “VitaNova’nın bir parçası. Turan’ın yerini bulduk ama bu işin basit olmadığını anlıyorum. Örgüt düşündüğümüzden daha geniş.” Ferhat, dosyayı inceledi. “Bu sembol… Bu, uluslararası bir ağın işareti. Sadece İstanbul’da değil, Avrupa’nın birçok yerinde faaliyet gösteriyorlar. Eğer Turan’ı hedef alıyorsanız, arkasındaki güçle yüzleşmeye hazır olmalısınız.” Rıza, Ferhat’ın söylediklerine kulak kesildi. “Peki ya biz ne yapacağız? Turan’ı ele geçirirsek bu ağı zayıflatabiliriz, değil mi?” Ferhat, başını iki yana salladı. “Belki ama bu sadece başlangıç olur. VitaNova’nın gerçek liderleri burada değil. Selim, bu iş senin bildiğinden daha büyük.” Selim, masaya yumruğunu vurarak Ferhat’a baktı. “Bu şehirdeki herkes bu örgütün gölgesi altında yaşıyor. Bebeklerden organ çalıyorlar, insanları öldürüyorlar. Sıradan insanları kullanıp köle gibi çalıştırıyorlar. Buna göz yummayacağım. Kimse VitaNova’nın karşısına çıkmaya cesaret edemiyorsa, o zaman bunu ben yaparım.” Ferhat, Selim’in kararlılığı karşısında sessizleşti. “Peki. Sana yardım edeceğim. Ama bu işte bir adım geri atamazsın. Geri dönüş yok.” Selim, başını onaylarcasına salladı. “Bunu biliyorum. O yüzden senin gibi birine ihtiyacım var.” *** Ferhat, depodaki bir dolaptan büyük bir metal kutu çıkardı. Kutuyu açtığında içinde farklı türlerde silahlar, mühimmat ve birkaç askeri cihaz vardı. “Bunlar eski işlerimden kalanlar,” dedi Ferhat. “Turan’ın bulunduğu yer ağır koruma altındaysa, bunlar size yardımcı olabilir.” Rıza, silahlara hayranlıkla bakarak bir tabancayı eline aldı. “Abi, bununla VitaNova’nın bütün adamlarını indirebiliriz.” Selim, Rıza’ya bir bakış atarak onu uyardı. “Silahlar bir araç, Rıza. Hedefimiz insanları öldürmek değil, bu örgütün kökünü kazımak.” Ferhat, bir harita çıkararak masanın üzerine serdi. “Turan’ın yerini biliyorsanız, oraya nasıl yaklaşacağınızı iyi planlamalısınız. Depo eski bir fabrika gibi görünüyor ama içerisi tamamen değişmiş olabilir. Eğer içeride çok fazla adam varsa, doğrudan saldırmak intihar olur.” Selim, haritayı dikkatle inceledi. “O zaman gizlilikle ilerleyeceğiz. İçeri sızıp Turan’ı alacağız. Onu sorgulamamız gerekiyor.” Rıza, haritanın üzerine eğilerek bir noktayı işaret etti. “Burası arka giriş. Burası daha az korunaklı görünüyor.” Ferhat, başını salladı. “Evet, ama arka girişin olduğu bölge tuzaklarla dolu olabilir. Dikkatli olmalısınız.” *** Sabaha karşı planlarını tamamlayan Selim ve Rıza, dinlenmek için bir köşeye çekildi. Ancak Selim’in aklı hâlâ dosyada gördüğü bir isimdeydi: “Alper Demir.” Bu isim, VitaNova’nın yerel operasyonlarını yönetenlerden biriydi. Eğer Turan’ı ele geçirebilirlerse, bir sonraki hedef Alper olacaktı. Selim, gözlerini kapatmaya çalışsa da huzursuz bir şekilde uyandı. Hayalet gibi geçmişte yaşadığı her şey zihninde yankılanıyordu. Arkadaşlarının ihanetleri, verdiği kayıplar, omzundaki yükler… Şimdi her şey daha büyük bir hesaplaşmaya doğru ilerliyordu. Rıza’nın sesiyle irkildi. “Abi, bir araç yaklaşıyor.” Selim, hızla yerinden kalkarak pencereden dışarı baktı. Depoya yaklaşan bir SUV vardı. Aracın farları, sabahın ilk ışıklarıyla birleşerek depoyu aydınlatıyordu. “Ferhat, misafirlerin var mıydı?” diye sordu Selim. Ferhat, başını iki yana salladı. “Hayır. Kimseye burayı söylemedim.” Selim, silahını alarak Rıza’ya işaret etti. “Pozisyon al. Eğer buraya gelen VitaNova’nın adamlarıysa, bu geceyi sağ çıkamayacaklar.” SUV, deponun önünde durdu ve kapılar açıldı. İçinden çıkan dört kişi hızla depoya doğru ilerledi. Selim, tetikte beklerken içeriden bir ses yankılandı. “Selim, seni görmeye geldik! Bize birkaç dakika ver, sonra kararını verirsin!” Ses, Alper Demir’e aitti. Selim, silahını sıkarak Ferhat’a bir bakış attı. Bu, hiç beklemediği bir davetti ve Selim kararını vermek zorundaydı. Tuzak ve İhanet Alper Demir’in sesi depoda yankılanırken Selim bir an için zamanın durduğunu hissetti. Karşısındaki adam VitaNova’nın İstanbul’daki operasyonlarının başındaki isimlerden biriydi. Alper’in burada olması, örgütün Selim’in peşinde olduğunu ve şimdi bu durumun bir pazarlık veya ölümle sonuçlanacağını gösteriyordu. Rıza, tetikte bekliyordu. “Abi, bence bu bir tuzak. Bizi oyalamaya çalışıyor olabilir.” Selim, Rıza’yı susturur gibi bir el hareketi yaptı ve Ferhat’a döndü. “Bu adamları tanıyor musun? Seni zor durumda bırakacak bir durum var mı?” Ferhat, yüzünde endişeli bir ifadeyle başını iki yana salladı. “Hayır. Ama bu işin içinde olduğum anlaşılırsa benim de başım belaya girer. Ne yapacaksan çabuk yap.” Selim, ağır adımlarla deponun kapısına yöneldi. Pencereden Alper ve adamlarını dikkatle izledi. Adamlar tamamen silahlıydı ama saldırgan bir tavır içinde değillerdi. Alper, sanki Selim’in tepkisini ölçmek için bekliyormuş gibi sigarasını yavaşça yaktı ve dumanını geceye savurdu. Kapının yanında duran Rıza, “Abi, emin misin? Bunlar gelmeden önce plan yapmamız gerekiyordu.” Selim, kararlı bir şekilde başını salladı. “Eğer konuşmaya geldiyse dinleyeceğiz. Ama bu bir tuzaksa, burada bırakacağımız sadece cesetlerimiz olur.” Rıza ve Ferhat’ın bakışları Selim’in üzerine yoğunlaştı. Depoda sessizlik bir bıçak gibi kesiciydi. Selim kapının mandalını çekip ağır ağır dışarı çıktı. *** Dışarısı sabahın ilk ışıklarıyla aydınlanıyordu. Alper, Selim’i görür görmez yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirdi. “Selim Çelik… sonunda bir araya gelebildik.” Selim, ifadesini değiştirmeden Alper’e yaklaştı. “Ne istiyorsun, Alper? Buraya gelip beni tehdit etmeye mi çalışıyorsun?” Alper, rahat bir şekilde gülerek ellerini iki yana açtı. “Tehdit mi? Ah, Selim, beni yanlış anladın. Ben buraya bir teklifle geldim.” “Teklif mi?” Selim, kaşlarını çatarak Alper’i dikkatle süzdü. “Sizin gibi insanlarla yapılacak bir anlaşmam yok.” Alper sigarasından bir nefes daha aldı, ardından onu yere atıp ezdi. “Dinle, Selim. VitaNova’nın sana karşı bir sabrı var, ama bu sabır sonsuz değil. Kılıç’ı ortadan kaldırarak zaten sınırlarımızı zorladın. Şimdi ya bize katılırsın, ya da şehirdeki herkes seni düşman olarak görür.” Bu sözler Rıza’nın sabrını taşırmıştı. Arkadan koşarak Alper’e bağırdı, “Kimse Selim Çelik’i tehdit edemez!” Selim, Rıza’ya sert bir bakış attı. “Geri çekil, Rıza.” Alper, bu tepkiyle daha da eğlenmiş gibi görünüyordu. “Ah, sadık bir dostun var, Selim. Ama dostlar her zaman güvenilir değildir, bilirsin.” Selim, Alper’e doğru bir adım daha attı. Gözleri ateş gibi parlıyordu. “Ne söylediğine dikkat et, Alper. Bu şehirde korkutamayacağın bir insan varsa, o benim.” Alper, bu meydan okumanın tadını çıkarıyordu. Ama yüzündeki alaycı ifade bir an için soğuk bir ciddiyete dönüştü. “Peki, Selim. O zaman son bir teklifim var. Bu gece, senin için bir toplantı düzenleyeceğim. VitaNova’nın gerçek liderlerinden biriyle tanışacaksın. Eğer bu fırsatı reddedersen, bunun sonuçlarına katlanırsın.” Selim, teklifin altında yatan tehdidi anlamıştı. Ama Alper’in sözlerindeki bir şey dikkatini çekti. VitaNova’nın gerçek liderleriyle tanışmak... Eğer bu bir tuzak değilse, örgütün kalbine bir adım daha yaklaşmak demekti. “Yer ve zaman?” diye sordu Selim. Alper gülümsedi. “Bu gece saat on birde. Adres dosyada.” Ceketinin cebinden bir kâğıt parçası çıkararak Selim’e uzattı. “Bunu iyi düşün, Selim. Çünkü bir daha böyle bir fırsat eline geçmeyebilir.” *** Selim, Alper ve adamlarının uzaklaşmasını bekledikten sonra kağıdı açtı. Adres, şehrin kuzeyinde, terk edilmiş bir fabrikayı işaret ediyordu. Rıza, sabırsızca Selim’e yaklaştı. “Abi, bu bir tuzak. Açık ve net!” Ferhat da konuşmaya katıldı. “Rıza haklı olabilir. VitaNova’nın liderleri asla bir araya gelmez. Eğer gerçekten liderlerden biri oradaysa, bu kesinlikle bir şeyler planladıkları anlamına gelir.” Selim, kağıdı dikkatle inceledi. “Belki de bir tuzaktır. Ama bu, geri adım atacağımız anlamına gelmez. Bu fırsatı değerlendireceğiz. Eğer bu toplantıya gitmezsek, VitaNova’nın peşinden gitme şansımızı kaybederiz.” Rıza, itiraz etmeye çalıştı ama Selim’in yüzündeki kararlılığı gördüğünde vazgeçti. “Peki, abi. Ama bu işi çok dikkatli planlamamız lazım.” *** O gece saat yaklaştığında Selim ve Rıza, eski bir kamyonetle fabrikaya doğru yola çıktılar. Ferhat, depoda kalarak onlara uzaktan destek olacağını söylemişti. Selim’in planı, fabrikanın çevresini dikkatle incelemek ve bir çıkış stratejisi hazırlamaktı. Fabrikanın önüne geldiklerinde, çevre tamamen sessizdi. Selim, gözleriyle etrafı taradı ve Rıza’ya döndü. “Hangi durum olursa olsun tetikte ol. İçeri gireceğiz, ama hazırlıklı olmalıyız.” Fabrikanın içine girdiklerinde geniş bir alana açılan kapılarla karşılaştılar. İçeride, tam ortada bir masa ve etrafında birkaç adam vardı. Masanın başında Alper oturuyordu. Yanında, tanımadıkları bir adam vardı. “Selim, hoş geldin,” dedi Alper, gülerek. “Bu, liderlerimizden biri. Tanışmanızı çok istedim.” Adam, Selim’e soğuk bir bakış attı. “Beni tanıyorsun, Selim. Ve bugün burada olmamızın bir sebebi var. Sorunlara son vermek için geldim.” Selim, masanın yanına yaklaşıp ayakta dikildi. “Sorunları çözecek biri varsa, o da benim. Senin gibi insanlar değil.” Adam, cebinden bir tabanca çıkarıp masanın üzerine koydu. “O zaman kanla çözülür, Selim. Hazır mısın?” Bölüm bu gerilimle sona erdi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD