Her zamanki rutin işlerinden biriydi izlemek için bir film satın almak. Özellikle macera, fantastik ya da bilim kurgu türünde güzel bir film bulabilirse keyfine diyecek olmazdı. Eve gitmeden önce yeni bir film alabilmek için her zamanki yerine uğradı. İçeride kendini karşılayan yüz farklıydı. Muhtemelen yeni çalışmaya başlamıştı. Umursamadan raflara dizilmiş filmleri incelemeye başladı. Seçtiği iki filmi gösterirken yanında bekleyen genç adam kibarca özür diledi ve filmin CD'lerinin kabının içinde olmadığını söyleyerek getirmek için yanından uzaklaştı. Çok geçmeden gelen CD kabını alıp ücretini ödeyerek dışarı çıktı ve evin yolunu tuttu.
Eve geldiğinde patlamış mısırını hazırlayarak yeni aldığı filmi izlemek için DVD oynatıcısını ayarladı ve filmin kabını çantasından çıkararak içini açtı. Gördüğü ile küçük bir şok yaşadı. İki CD birbirinden farklıydı. Bu başına ilk defa geliyordu ve çok sinirlenmişti. Geri gidip söylemek istedi ama filmi kendisine veren kişinin orada yeni olduğunu hatırlayarak duraksadı. Bu yaptığı işini olumsuz etkileyebilirdi. 'Bu akşamlık televizyon ile idare ederim.' diyerek film izlemekten vazgeçti.
Günler birbirini kovaladı aradan bir hafta geçti ve Pırıl her zamanki gibi eve dönerken yeni bir film almak için her zamanki yerine gitti. En son geldiğindeki genç adam yine buradaydı ve kendisini görünce kısa bir süre yüzüne baktı. Bakışı kısaydı ama çok derindi. Genç kız buna aldırmadan raftaki filmleri incelemeye başladı. Bu sefer bir değişiklik yaparak romantik bir film seçti.
Yanına gelen genç adam film CD'lerinde bir sorun olduğunu ve biraz beklemesi gerektiğini söylediğinde kenardaki boş sandalyelerden birine oturup beklemeye başladı. Aradan geçen dakikalar uzadıkça sabırsızlanan genç kız dizini sallıyor olduğu yerde sürekli kıpırdanıyordu. İki saatin sonunda aldığı film CD'si ile dışarı çıktığında derin bir nefes aldı ve eve yürüdü. Eve vardığında vakit kaybetmeden mısırını patlattı ve filmini açarak izlemeye başladı. Film bittiğinde gözleri nemliydi yaşanılan aşk fazlasıyla etkilemişti. Başını yastığa koyduğunda filmin etkisi ile güzel bir uykuya daldı.
Ertesi gün iş dönüşü bir kahve içip sohbet etmek için arkadaşıyla buluştuğunda yaşadığı aksiliklerin sebebini anlamıştı. ''Her yerde senin kim olduğunu soruyor.'' diyordu arkadaşı. ''İlk gördüğü anda etkilenmiş yani öyle söylemiş. Bizim çocuklar seni tanıdıklarını ve ismini ağızlarından kaçırmışlar ama telefon numaranı vermemişler.''
''Söyle onlara öyle bir hataya düşmesinler.'' demişti Pırıl. Bugüne kadar hiç erkek arkadaşı olmamıştı. Aşka inanan biriydi ama doğru kişiyi bulamadığına inanmıştı hep. Biten kahveleri ile vedalaşıp ayrıldıklarında aklındaki düşüncelerle eve doğru yürüdü. Sadece iki defa karşılaşmışlardı. İlkinde yanlış film CD'sini vermişti ikincisinde iki saat beklemek zorunda kalmıştı. Bunların sebebi bu muydu?
Eve vardığında bilgisayarını açıp internet sitesindeki profilinde gezinmeye başladı. Mesaj kutusunda beliren uyarı işareti ile mesajı açmak için kutucuğa tıkladı. Göndereni tanımıyordu isim kısmında Rutkay yazıyordu. Mesajı açıp yazanı okudu. ''Öncelikle sizi rahatsız ettiğim için özür dilerim. Film almaya geldiğiniz ilk gün sizi gördüğüm an kalbimde oluşan duygulara engel olamadım. Devre dışı kalan mantığım ile çok sonradan size verdiğim film CD'lerini karıştırdığımı fark ettim. İkinci gelişinizi büyük bir istekle dilerken sizi uzun bir süre bekletmemin sebebi gidişinizden duyduğum korkuydu. Sizden tek isteğim bana tanışmak için bir şans vermeniz.''
Mesajdaki içtenlik cansız kelimelerden hissediliyordu. Etkilenmediğini söylemek yalan olurdu ama yine de parmaklarının bastığı tuşlar daha başka kelimelere can verdi: ''Lütfen, bir daha mesaj atmayın.''
Yaşadığı yer küçük bir yerdi. İsterse telefon numarasını rahatlıkla bulabileceğini biliyordu ama buna aldırış etmedi. Onun için hayatına birini almak bu kadar kolay olamazdı.
Aradan geçen birkaç gün sonrasında tahmin ettiği olmuştu ve Rutkay telefon numarasını bulmuştu. Pırıl her gün gelen mesajlardan etkilenmeye başlamıştı. Hepsi içtendi, samimiydi ve bir süre sonra kendisine engel olamayarak karşılık verdi. Güzel bir sohbet başladı. Gülümsemeler arttı ve mutluluk oluştu. Filizlenen aşk iki kalbi de ele geçirdi ve kopmayacak bir sevgi bağı ile birbirine bağladı.
Orman gülüm diye seviyordu adam kadını ve aynı içtenlikle karşılık veriyordu kadın. Seni seviyorum kelimesi hiç bu kadar anlamlı olmamıştı ve en çok onlara yakışmıştı. Birbirlerinin gözlerine bakmaya kıyamazlarken yan yana geldiklerinde kalpleri dile gelirdi. Çok sevmişti adam; bulunmayacak bir saflıkta, bitmeyecek bir sonsuzlukta öyle içten öyle derin ve kadın her cesaret edip baktığında gözlerine gördüğü aşkın sonsuzluğunda bir kez daha severdi adamı.
Çok sevmişti kadın; kalbinin en masum köşesinde, unutulmayacak anılarda ve yaşanılacak her saniyede ve adam her sesini duyuşunda tüm ruhuyla hissederdi bu sevgiyi.
Aşk gidiciydi sevgi kalıcı. Sevilecek en güzel şekilde sevmişti iki genç birbirini. Öyle ki birbirlerinin kusurları bile dünyanın en güzel şeyiydi onlar için.
Adam her gece uyumadan Orman gülüne telefonda bir türkü söylerdi. Sesinin güzelliğinin bir önemi yoktu çünkü kadın için evrende ondan daha güzel bir ses olamazdı. Bir gün kadın elinde topladığı papatyalar ile çiçeklerle bezenmiş bahçenin kenarında oturuyordu ve havada süzülen bir kelebek gelip usulca dizine kondu. Adam kadına dönerek asla unutamayacağı o sözleri fısıldadı. ''Kelebekler çiçekleri iyi tanır Orman gülüm ve senin en değerli çiçek olduğunun farkında.''
Bu söz kalbini bir kez daha ısıtmıştı kadının ve o kelebeğin kanatlarındaki mavilik yıllar sonra bile silinmeyecekti hatıralarından.
Birbirlerini asla kırmadı bu iki kalp ve asla azalmadı sevgileri ama sevda ayrılığa engel değildi. Bir ömür birlikte olmak istediler ama olamadılar. Adam kadının özgürlüğünü almak istiyordu ama özgürlüğüne düşkündü kadın. Sevgi için her şey yapılırdı ama bir ömre yayınca yorardı yıpratırdı. Aradan geçen seneler bunu kanıtlamıştı.
Ne adam vazgeçti ördüğü kafesten ne kadın vazgeçti özgürlüğünden ve iki kalp yenik düştü esen rüzgâra savruldu iki yana. Yaşamlar ayrıldı geçmişe anı dendi. Ama asla silinmedi bu sevginin izleri. Biliyordu kadın bu sevgi bir ömür yer edinmişti kalpte, solmasını istese de solmazdı çünkü ayrı olmak görmemek sevmeye engel değildi.
İki yürek de bir ömür silemedi bu sevgiyi kalpten belki de silmek yok etmek istemediler. Bir insanın sevebileceği en saf sevgiyi tatmışlardı birbirlerinde. Sadece kalpleri dokunmuştu birbirlerine ve son nefeslerinde bile hatırlanacaktı söylenen her söz.
Bir kelebek konacaktı Orman gülünün dizine adam bunu hissedecekti kilometrelerce öteden ve her şeye rağmen ayrı kalacaktı seven kalpler.
SON...