GÜNEŞLİ GÜNLER

1979 Words
İçimdeki güzel gülümsemelere inanamadım. Ben gerçekten inanamıyordum. Masadaki herkes birbiriyle gülerek konuşuyorlardı. Akşam yemeği için klasik yemek masasında toplanmıştık. Son 8 aydır olduğu gibi bu akşamda herkes gayet neşeli gayet mutluydu. Gülümseyerek annemleri izledim. Bunu fark edince bana göz kırpmış öpücük yollamıştı. O öpücük buraya özel bir öpücüktü anında emojiler gibi havada dudaklar belirmişti. Evet, bu öpücüğe her zaman hayran aklıyordum. Aynı şekilde karşılık verdiğimde benim kulağıma eğilen Minerva ‘ya baktım. "Tania, sessizsin.” Ona baktım. Sarı saçlarını iki taraftan örmüştü ve çok güzel gülümsüyordu. “Mutluyum sadece.” “Mutlu ol hep benim güzel Tania’m.” Bakışlarımız birbirini bulurken ikimizde gülümsüyorduk. O da mutluydu, biliyordum. Bu mutluluğun sahici olduğunu da biliyordum. Gözlerim tam çaprazımda bana göz kırpan Rian’ a kaydı. İyiydi, nefes alıyordu. Yaşıyordu. O benim ikizimdi, canımdı. Canımın bir yarısıydı. Bende ona göz kırptım. Kocaman sırıtıp abime dönerek gör gör dedi. Hala onunla atışıyor, ona iyi bir şey dediğimde çılgınlar gibi ona gösteriyordu. İşin tuhaf kısmı da abimin de yani Kian ‘ın da ona uyması onunda aynı davranışları sergilemesiydi. En komiği de Nyxks ‘in onlara hava atarak beni kullanması ve hepsinden de üstün olmasıydı. Karım diyor başka kelime kullanmıyordu. İster istemez bende ona kocam diyordum ve bu da onun havalanması için en büyük sebep oluyordu. “Güzelim? Daldın yine.” Her zaman ki gibi beni fark eden biricik eşime bakıp omuz silktim. “Her zaman ki halim.” Gülüyordu, onun gülmesi ile güneş hep havada oluyordu. Biliyordum o da böyle hissediyordu. Hatta herkes biliyordu çünkü krallık son sekiz aydır en sıcak günlerini yaşıyordu. Sebep de büyük ihtimalle bizim beraber geçirdiğimiz o gecelerdi. Aklıma doluşan o sesler ve görüntülere anında tepki verip boğazımı temizledim. Nyxks gülerken beni izliyordu. Ne düşündüğümü bildiğinden onun yüzündeki bu gülümsemeyi anlayabiliyordum. Gerçi ben onun her halini, her duruşunu, bakışını, gülüşünü anlayabiliyordum. O her anlamda benim eşimdi. Ruh eşimdi. Biz bu kavramı tamamen taşıyorduk. Ruh eşi. İkimizin ruhu evliydi biz gerçekten ruh eşleriydik. “Evet güzelim aydınlanman bittiyse biraz yemek ye.” Kıkırdayarak birkaç parça domatesi ağzıma attım. Gözlerini devirdi, peyniri ve domatesi bu kadar sevmeme anlam veremiyordu. Bu yüzden de ne zaman onları yesem gözlerini deviriyordu. Onun gözlerini devirmesi de benim yeme isteğimi artırıyordu. “Sevgilim artık alışsan mı?” “Bebeğim artık doğru düzgün bir şeyler yemeye mi başlasan?” Kıkırdadım benim gülmemekle yüzündeki gülümseme arttı. Ben artık biliyordum benim yerimi, kişiliğimi babamı duydum; “Tania neşen yerinde bakıyorum.” Gülerek ona bakıp; “Ağlamalı mıyım babacığım?” Herkes aynı anda elini havaya kaldırıp başının üzerinde bir tur döndürdü. Gülümsedim bu geleneği çok seviyordum. Annem; “Aman kızım ne demek ağlamak, eskide kaldı o. Artık ağlamak yok! Artık mutluluk var!” Ve belki de ilk kez geleceğe karşı bir şey hissedemedim. Oysa buraya geldiğimden beri bana bir şeyler dendiğine geleceğiyle ilgili bir bilgim olurdu. Şimdi bu cümleyle tüm o duygular çökmüştü. Hiçbir şey hissedemedim. Mutluluğu hissedemedim. İçim ürperirken ne diyeceğimi de bilemediğimden gözlerimi beni en iyi anlayan insana çevirdim. İçimden geçenleri anladığı tuhaf olan bakışlarından belliydi. Bana dönüp; “Yediysen çıkalım mı?” Bu soru garipsenmedi bile. En sevdiğimiz şey buydu. Akşam yemeklerinden sonra gül bahçesine geçmek. Ama bu sefer ben biliyordum normal değildi, garipsenmeliydi. Kian; “Biz de gelelim.” Hızla Minerva ile ayaklandı. Rian bizi umursamadan yemeğini yemeye devam etti. Evet, yemeği ne zaman biter ise karnı ne zaman doyarsa o zaman yanımıza gelirdi. Artık alışmış değildim, hatırlamıştım. Gülümsedim. Elini uzatan Nyxks ‘in elini kavrayarak kalktım. Yemek salonundan dördümüz ayrıldık. Çıkar çıkmaz Kian beni kollarının arasına çektiğinde anında elimi beline sardım. Dudaklarını saçıma bastırıp; “Bir sıkıntı var değil mi? Yüzün düştü ayrıca kalp atışların da yavaşladı.” Hala her şeye bu kadar dikkatli olmasına alışamamıştım. Bu yeniden doğuştan sonra kazandığı bir beceriydi. Yani hepimiz için yeni bir özellikti. İç çektiğimde Nyxks gülerken; “Kız nefes almadan yaşayabiliyor ama hala iç çekip derin enfesler alıyor.” Üçü de kıkırdarken gözlerimi devirerek; “Alışkanlık sevgilim, alışkanlık.” Minerva; “Konuyu kaynatmayın senin böyle olmanla içme sinen bu huzursuzluk neden var?” “Bilmiyorum, hep biri gelecekle ilgili bir şeyler söyleyince iyi kötü bir küçük görüntü falan hissedebiliyordum. Ama gelecekten bahsedilince masada hani artık mutluluk var dedi ya hissedemedim. Mutluluk yoktu! yoktu.” Kian anında elini saçlarıma çıkartıp beni durdurdu. Bir eli ile yüzümü okşarken; “Şş sakin ol güzelim, ben yanındayım kimse sana zarara veremez. Abin arkanda, ikizin arkanda.” Nyxks ‘in sabırsız sesi de ona eşlik ederek; “Kocan arkanda değil yanında güzel bebeğim. Seni tek bırakacak değilim elbette yanında olacağım ve o ellerini kavrayacağım.” Minerva kıkırdayarak; “Kian birazcık örnek alır mısın? Sadece birazcık bak Nyxks ‘in olduğunun yüzde ikisi kadar hanımcı olsan bile yeter.” Kahkaham yankılanırken Kian hiç umursamadan gülüyordu çünkü bende gülüyordum. Onu artık çözmüştüm. Onun yapısında bile sevgisini hissettirmek yoktu. Onun hissettirebildiği tek sevgi Minerva ‘ya idi. Rian ve bana bakışı ile hissettiriyordu. Ona alışmıştım. Onu hatırlamıştım. O sevgiyi içinde yaşayıp sadece hissettirebilenlerdendi. O söylemiyordu, söyleyemiyordu. Bu ona olan sevgimi körüklüyordu. O söyleyemedikçe ben daha çok söylüyordum. Bilsin istiyordum onu da çok sevdiğimi bilsin. Nyxks; “Hanımcı demek değil kızım bu. Bu sadece çok sevmek şuna bak güldü diye gece gece güneşin doğası tutacak da kendimi zor tutuyorum. Gece doğan güneş kötülük getirir.” Kian ‘ın kollarına sıkıca tutulurken anında muzip bir tavırla; “Bak kardeşim, şimdi şuraya öz kardeşim sana aşkından kollarıma bayılacak hala sana kardeşim dememi istiyorsan kes şunu!” Nyxks ve Minerva aynı anda kahkaha atmaya başladıklarında Nyxks; “Demeyebilirsin ayrıca çektin aldın kollarımdan karımı, sen gitsene kendi karının yanına.” İkisi birbirlerine laf söylerken Minerva çoktan beni kendine çekmiş yürümeye başlamıştı bile eskisi gibi kol kolaydık. Onunla aramdaki bu bağ sanırım hepsiyle olandan daha özeldi. O benim her anımda vardı. Hem bu diyar da hem de geldiğimiz diyarda. Sadece orada arkamı kollayan bir dostken burada arkamı kollayan bir tanrıçaydı. Ona baktım, o da bana döndü. Göz göze geldik. İkimizde kıkırdadık; "Tania'm sen salla bu çocuk adamları ben korurum seni. hem arkanda hem yanında olurum." Kocaman gülümsedim. Onun biz herkese yeterdik. Ama insan kalbi olmasan yaşayamazdı. Onlar bizim kalbimizdi. Biz zaten güçlü kızlardık ama onlarla gücümüz artıyordu. Bu güç sevgiydi, bu güç aşktı. Onlara duyulan ihtiyaç değil bağlılıktı. Nyxks; "Minerva! ben burada kocanla uğraşıyorum! Sen benim karımı mı kaçırıyorsun! Buraya gelin birde hızlanıyorlar. Çıldıracağım şimdi kaçmayın! Yakalarsam fena olur!" “Sevgilim, sakin mi olsan? Bir yere kaçmadım önündeyim.” Ona bakışlarıma çapkınca sırıtıp kendini gösterdiğinde anında kaşlarımı çattım. Bunu büyükçe sırıtırken hızlı adımlarla yanıma gelip beni tuttuğu gibi kendisine çekti. Şimdi başladığım yerdeydim, göğsünde. Adımlarımız gül bahçesine ilerlerken kafamdaki soru işaretleri yerini koruyordu. Kimse konuşmadan her zaman oturduğumuz o yere geçtik. Tek soru işaretleri olan ben değildim. Hepimizin bazı cevaplanamayan soruları vardı. Hatta o bazı sorular ortaktı. Bunu dile getirebilen de kadim dostum, Minerva; “Ya şimdi kızacaksınız ama bir şeyi merak ediyorum.” Gözler ona dönünce rahatsızca kıpırdandı. Ne diyeceğini merak ettim. o da en sonunda hepimizin yüzüne dikkatle bakıp; “İapetos, o nerede?” Şiddetli esen rüzgarla Nyxks ‘in omzuna başımı koydum. Biliyordum bu rüzgarlar onun içinin rüzgarlarıydı. Ona dokunmamla sakinleşirken; “Bilmiyoruz! Ve bu daha da sinirimi bozuyor. Yok adam yer yarıldı işine girdi!” Minerva; “Bu tuhaf değil mi işte? Bir iş var. Yani tamam satması falan okey ama o sizin geldiğinizde olanları öğrendiğinizi bile bilmiyordu ki. Siz gelmeden önceki gece kayboldu. Bir iş var.” Abim hızla; “Ya bende bunu düşünüp duruyorum. O böyle kaybolacak bir adam değil. Hele ki Rian yaşıyorken kendini riske atmaz. Bu işin arkasında bir şey olmak zorunda.” Bu sefer onu cevaplayan ben oldum; “Tamam haklısınız ama ne var? Yani bir şey var ama ne olduğunu bilmediğimiz sürece hepsi aynı noktaya çıkıyor. Yani başladığımız yere.” Hepsi sessiz kaldı. Dediklerini bende biliyordum. Yolunda olmayan bir şeyler vardı. Tüm krallık aranmıştı tam sekiz ay olmuştu. Dile kolay sekiz ay. En kötü bir ipucu bulunurdu ama o bile yoktu. Bir şeyler dönmüştü. Gözlerim abimle kesiştiğinde; “Bu sessizlikte hayra alamet değil. Sizin gelmenizle krallığa saldıranlar gitti. İapetos gitti. Bu öylesine bir durum olamaz.” Nyxks sessiz kalırken onun kafasının karışıklığını biliyordum. Kendini suçladığını da biliyorum. Sessizliğimize ses olan da neşeli bir şekilde bahçeye adım atan Rian oldu. Gülerken bize gelmeye başladığında çoktan hepimizin yüzünü geniş bir tebessüm kaplamıştı bile. "Duydum ki bensiz neşeniz yokmuş hemen koştum geldim! Canım ikizim kocaman kap, enişte olacak hükümdar sana el hareketi, abi seni abilikten men ettim. Kız gelin seni de yalandan öptüm.” Kıkırdadığımda ban göz kırpmıştı. Buraya geldikten sonra onunla aramdaki bağ daha da büyümüştü. Artık birbirimize bakarken birbirimizin bilinçaltını bile görebiliyorduk. Korkuyordu ve bu korkusu kendisi için değil benim içindi. Uyandığı ilk anda benim canım yandığı için kendini suçlamıştı. Ve deli gibi onu, İapetos’u sormaktan da kaçınmıştı . Onu anlayabiliyordum. Hayır onu anlıyordum. Kendini suçluyordu ve tekrar onunla karşılaşmaktan çekiniyordu. Onu güvendiği biri vurmuştu. Bunu asla unutamayacaktı. Bunu asla unutmayacaktık, hiçbirimiz. Minerva; “Bunu dediğim için biraz sonra pişman olacağım ama iyi ki geldin Rian.” Rian büyük şaşkınlıkla ona bakarken ne olduğunu kavramaya çalışarak kaşlarını çattı. Anlamak için aban dönmesi ile hemen yüzümü Nyxks’ in gövdesine gömdüm. Göz göze gelmeyince anlayamaz, bilinçaltıma giremezdi. Ve ben onu, İapetos ‘u tekrar hatırlamasını istemiyordum. Onun canı yansın, sıfırdan üzülsün istemiyordum. Ben onun yerine üzülebilirdim. Ben buradaki herkesin yerine üzülmesi kabul edebilirdim. Onların mutluluğu benim mutluluğum idi. Zaten bizi aradıkları o 13 yıl onlar için yeterince üzücüydü şimdi tekrar benim için üzülemezlerdi. Ben onların acısını da çekerdim, üzüntüsünü de yaşardım. Nyxks omzunu kaldırıp beni göğsüne çekti. Dudaklarını saçlarıma bastırdı. Kıkırdadım. Buraya gelişimizin üçüncü ayında saçımı uzama büyüsüyle uzatmıştık. Sebebi belliydi benim kısa saçlarımı görünce saatlerle ayna karşısında onlara karşı bencil oluşumu hatırlamamdı. Onlara haksızlık yapmıştım. Bencilce davranmıştım. Benim hatamdı ve bu hata yüzünden asla onlara bir daha yanı şeyi yaşatamazdım. Ben artık daha iyi kavrıyordum. Eski ben, eski Tania ne kadar diğerkam bir insan ise Öykü tam zıttıydı. O, o kadar yalnız büyümüştü ki başkasını düşünebilmek için kimsesi yoktu. Ve ilk kez ona elini uzatan bu insanlara bile bencilce davranmıştı. Güdüm. Oysa abim bana bencil dedi diye kafayı yemek üzeriydim. Bu değişim takdire şayandı. Aslında değişim değildi. Ben olduğumu kabullenmekti. Ben kim olduğumu hatırlamıştım. Aslında olduğum kişiye dönüşmüştüm. Kocaman gülümsedim. Ve bakışlarımı ona çevirdim, abime. En büyük haksızlığım Nyxks ‘den sonra onaydı. Ona gülümsemem ile gözleri kısıldı ve gözlerinin içi güldü. Rian bunu bozarak; “Evet susma eyleminiz bittiyse neden iyi ki geldiğimi kim açıklamak ister? Zira ikizim olacak kadın gözlerime bakmıyor.” Nyxks anında; “Karımın gözlerine bakma sende.” “Senin karın ise benim de ikizim bey.” Ona bey demesi ile kıkırdamamı tutamazken ikisinin de kızgın gözleri bana döndü. Anında ellerimi iki yanda havaya kaldırıp teslim oluyorum der gibi kafamı eğdim. Nyxks anında; “Rian, kaşınma kardeşim.” Rian omuz silkip; “Her neyse şu an seninle ikizimi tartışmayacağım.” Sırıtarak bana göz kırptı. Bende ona aynı bana yaptığı gibi karşılık verdim. En sonunda Minerva; “Onu konuşuyorduk.” İsmini anmadı. Zaten anmasına gerek kalmadan Rian ’ın bana bakışlarından anında kim olduğunu anladığını anladım. Nyxks; “Sakin ol, bulunmadılar. Sadece fazla zamandır ortada yoklar.” Rian ona ve abime bakıp; “Bende bunu konuşmak istiyordum. Bir olay dönüyor.” Abim anında dikleşirken; “Hayırdır aslanım? Ne oldu?” Rian bize bir bakış atsa da konuşmaya devam ederek; “Şöyle ki sabah siz burada otururken muhafızlardan biriyle karşılaştım ve birini yakaladıklarını söylediler!” Nyxks ve Kian anında ayaklandılar. Minerva ile bakıştık. Galiba o huzur dolu günler biraz geride kalıyordu. İç çekerken Nyxks; “Birini yakaladılar derken!? Ayrıca neden akşamı beklettin? Bu ne demek Rian! Neden sakladın?” Abim de onun cevaplamasına izin vermeden; “Sana bir şey mi yaptılar!?” “İyiyim ben abi, Nyxks. Sadece yakalamışlar ama daha almamışlar. Evin korunduğunu düşünüyorlar ve eve girebilecek tek bir kişi var o da . . .” Ve tüm gözler Minerva ile bana döndü. İkimiz de bir an bakıştık. Minerva sakince; “Tania girebilir çünkü onun koruyucusu yanında . . . ”
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD