On Birinci Bölüm -Kurşun-

2686 Words
Akşam saat 8 de Alsancak limanının oradaydık. Arabanın içinde gelmelerini beklerken bir yandan çelik yeleklerimizi üstümüze geçiriyorduk. “Havanın erken kararması avantajımıza oldu.” dedi Hasan amca. Her şeyimizle hazır Şevket beyi bekliyorduk. Telefonuma gelen mesaj sesiyle herkes bana dönmüştü. Hakan durmaksızın mesaj atıyordu. Normal çünkü o bana seni seviyorum dediğinde çocuğun yüzüne kapatmıştım telefonu. “Ecem beni aldatıyor musun?” dedi alaydan şaşırarak Cenk. “Evet aşkımız bu kadarmış Cenk kusura bakma.” dedim gülerek. “Vurun beni ben artık yaşayamam.” dedi elini yüzüne getirerek. Bende ona gülerken Ege’yle göz göze gelmiştik. Bu karanlıkta bile o yeşil gözler sinirini belli ediyordu. Ondan bakışımı çevirdiğimde Hasan amca bize döndü. “Evet gençler inin ve yerlerinizi alın.” dedi. Hızla arabadan inip kıyıda duran sandalların arkasına yerleştik ve beklemeye başladık. Yaklaşık bir saat olmuştu ve kimse gelmemişti. Bir şeyler döndüğünün farkındaydık ama yerimizden kıpırdamamıştık. “Bunların geleceği falan yok bir boklar dönüyor kesin.” dedi Cenk “Gerçekten mi Cenk valla süper tespitler yapıyorsun.” dedi Ege alayla. “Evet öyle tespitler yaparım ki sen bile kalakalırsın Ege.” dedi karşılık vererek. “Eğer sesinizi kesmezseniz ben size bir tespit yapacağım.” dedim araya girerek. “Yeter ki sen yap şekerlik.” dedi Cenk yanağımdan makas alıp. “Ecem sesim geliyor mu?” dedi Hasan amca. Kulaklığı biraz daha ittirip duymaya çalıştım. “Evet amirim ne yapıyoruz?” “Arabaya dönün bunlardan bir şey çıkmayacak. Herhalde yön şaşırtmak için yaptılar.” dedi. Bizimkilere dönüp 'Araca dönüyoruz hadi ' dedim ve ayağa kalktım. Ayağa kalkmamla birden silahlar patlamaya başlamıştı. Biz ne olduğunu anlamadan üstümüze kurşun yağdırıyorlardı. Bizde karşılık verirken Hasan amcalarında çatışmaya dahil olduklarını gördüm. Ayağa kalkıp geri geri yürürken boşa ateş ediyormuş gibi hissediyordum çünkü git gide ışıklar kesiliyordu. Cenk sağ tarafa ateş ederken Ege sol tarafla ilgileniyordu. Tam araca yaklaşmışken arkamızdan gelen birinin Egeyi nişan aldığını gördüm ve üstüne atladım. Boynumda müthiş bir acıyla Ege’ye bakıyordum. Kurşun tam boynumun sol arka kısmından girmişti ve canım çok yanıyordu. Ben Ege’nin kucağına yığılırken o bana şaşkınca bakıyordu. “Ecem! Ecem duyuyor musun beni? Ecem cevap ver bana.”diye beni sarsarak bağırmaya başladı ama canım o kadar çok yanıyordu ki sesim çıkmıyordu. “Ege?” dedim sonunda sesimi zorlayarak. “Tamam yorma kendini. Sakın Ecem sakın o gözlerini kapatma. Sakın gözlerini benden ayırma.” dedi bağırarak. “Hatırlıyor musun ilk tanıştığımız gün bir anlaşma yapmıştık seninle.” dedim kendimi zorlayarak. Şaşkınca bana bakıyordu. Konuşmamasını fırsat bilip devam ettim. “Biri sana veya bana silah mı doğrulttu onun önüne geçecek kadar cesur olacağız.” dedim ve kızarmış yeşil gözlere hoşçakal deyip kendimi karanlığa teslim ettim... * * * Ege'den... Kulakları sağır eden bir ses... Üstüme düşen ağırlık ve sonsuzluğa kapanan bir çift göz... Hiç bir şey hatırlamıyorum. Aklımı biraz kurcalasam da sadece Ecem'in son sözlerini ve kollarımda gözlerini yumuşunu hatırlıyorum. Ondan sonrası yok. Ecem'i nasıl arabaya bindirdik nasıl hastaneye getirdik ve ben nasıl bu yataktayım hiçbirini bilmiyorum. Boş boş odanın tavanını izlerken kendime gelmeye çalışıyordum. Bilincim bana nasıl bir oyun oynuyor bilmiyorum ama kendime gelmem en az 15 dakikamı aldı. Hızla kolumdaki serumu söküp yataktan fırladım. Aniden kalkmamla ufak bir baş dönmesi yaşasam da umursamadan odadan çıktım. Kimse yoktu. Ne Hasan amca ne Cenk ne de ekipten biri. Danışma yazan bölüme doğru koşup Ecem'in nerede olduğunu soracaktım. Ama baş dönmem koşmamı yavaşlattığı için içimden ettiğim küfürler günah haneme yazılıyordu kesin. “Ecem... Ecem Güven. Nerede şuan?” diye danışmadaki kıza sordum. “Beyefendi sizin de dinlenmeniz lazım lütfen odanıza dönün.” diye bir şeyler gevelemeye başladı. “Sana fikrini soran oldu mu? Hemen Ecem'in nerede olduğunu söyle yoksa sana yapacaklarımı ben bile bilmiyorum.”diye hastanenin içinde resmen kükredim. “Beyefendi lütfen sa-...” demesine kalmadan Cenk 'Ege' diye seslenmişti. “Ne halt ediyorsun burada yat zıbar birde seni düşünmeyelim,” diye artistlenmesi resmen al beni duvara fırlat Ege diyordu. Hay hay. Seve seve yaparım. Yakalarına yapıştığım gibi var gücümle onu duvarla kendi arama aldım. “Sen kimsin de bana artistleniyorsun yavşak. Son kez soracağım. Ecem nerede?” diye bir kerede Cenk'e kükremiştim. “Ameliyathaneye aldılar tabi ki.” demesiyle merdivenlerden aşağı inmeye başladım. Filmlerde ameliyathaneler hep aşağı katta olurdu. Burada da öyledir herhalde. Hızla zemin kata inip ameliyathane yazan oku takip etmeye başladım. Biraz daha ilerlediğimde 'Ameliyathane 2'yazısının önünde Hasan amcayı ve ekipten birkaç kişiyi gördüm. Yanlarına ilerlediğimde hiçbiri beni fark etmemişti. “Amirim.” dedim bana yabancı gelen sesimle. Ağlamaktan gözleri kıpkırmızı olmuş Hasan amca bana uzun uzun baktı bir anda boynuma sarıldı. Hasan amca bana sarılıyordu. Normal zamanda birbirimizi boğazlayacak durumdayken şuan bana sarılıyordu. Ellerimi destek olurcasına sırtına koyup sarılmasına karşılık verdim. Biraz sarıldıktan sonra kendimi ondan ayırdım. “Hadi ama Ecem den bahsediyoruz burada. Ben ona boşuna asi kız demiyorum. O her şeyiyle asi. Emin ol ölüme de asiliğini gösterip onu alt edecek ve gözlerini açıp kazanmış edasıyla bize bakacak.” dedim sakinleştirmeye çalışarak. “Ameliyat çok riskliymiş,” dedi ağlamaklı sesiyle. Böyle davranması sinirime sinir katıyordu. “Sana atlatacak diyorum,” dedim yutkunarak. “Umarım Ege.”dedi. Etrafıma baktığımda sanki Ecem ölmüş gibi herkes ağlıyordu. Zaten boka dönen sinirim bunları gördükçe hepten kuduruyordu. “Yemin ediyorum ağlayan bir kişiyi daha görürsem fena sikerim. Kendinize gelin. Size kurtulacak diyorum hiç mi tanımıyorsunuz Ecem'i? Sen niye ağlıyorsun? Kızın yerine koyduğun insanı tanımıyor musun?” dedim tekrar amire dönerek. Benim bağırmamla herkes daha şiddetli ağlamaya başlamıştı. “Ağlamayın diyorum size. Ecem o Ecem. O benim asi kızım. O benim... ”dememle iki el koluma yapışmıştı. “Ege kendine gel bütün hastaneyi inlettin.” diye Cenk çekiştirmeye başlamıştı beni. “Ağlamasın lan onlarda. Ölmedi o ölmeyecekte. Bunu o sokuk beyinlerinize sokun anladınız mı beni?” diye bağırırken aslında bende ağlıyordum. Ama bu tamamıyla sinirlenmemden kaynaklanıyordu. Ecem'in ölüm ihtimalinden değil. Ölmeyecekti çünkü.... Biraz daha kendime geldiğimde kimseden ses çıkmıyordu. Sinir krizim işe yaramıştı demek ki. Neredeyse 2 saat olmuştu ama bana 2 asır gibi geliyordu. Onunla yaşayacağım daha çok şey vardı. Ona yapacağım daha çok şey vardı. Onu deli ettikçe aslında daha çok bağlayacaktım aramızdaki o bilmediğim bağı. Bağırıp, çağırdığında, üzüldüğünde aslında daha da aşık olacaktı bana. Bırakamayacaktık işte birbirimizi. Bizden zaten normal şeyler beklenemezdi ki. Asilikte gariplikte ikimizin ruhunda vardı. “Amirim.” diye birinin seslenmesiyle başımı yerden kaldırıp seslenene baktım. Ecem'in annesiyle babası yüzlerinde en ufak bir üzüntü belirtisi olmadan bize bakıyorlardı. “Geldiniz mi?” diyerek yerden doğrularak ayağa kalktı amir. “Nasıl oldu amirim? Bu kız bu kadar mı dikkatsizleşmeye başladı? Ah hiç mi yetiştiremedim ben bunu?” diyerek söylenmeye başlamıştı Zafer amca. “Ne diyorsun lan sen?” diyerek ayağa fırlamıştım. 'Sen nasıl bir şerefsizsin? İçerideki senin kızın kendi kanından. Burada onca insan ağlarken sen gelmiş ben onu yetiştirememiş miyim diyorsun? Asıl senin burada ağlanıp dövünmen gerekirken elâlem yapıyor bunu.” deyip yakalarına yapışmıştım. Bütün hareketlerim benden bağımsız oluyordu. Bilinçli yapsam şuan da ikinci ameliyata alınacak kişi Zafer denen pezevenk olurdu. “Ege kendine gel,” diyerek ellerimin altından kurtulmaya çalışıyordu. “Kendime geleyim he?” diyerek alayla sırıttım ve hiç düşünmeden yumruğumu yüzüne geçirdim. O yere yığılırken Nazlı teyze de ona bakmaya çalışıyordu. “Şimdi al kocanı siktirip gidin şuradan!'’’diyerek tısladım. Sinirle gözlerini bana döndürdü. “O gözlerini sinirle değil de gözyaşıyla doldurman gerekirdi. Hadi onu geçtim duygusuz gavatın teki. Sen annesin be.” dedim sesim kısılarak. Gücüm tükenmeye başlamıştı artık. “Çıkar şunları şuradan yoksa ikisini de morga ben götüreceğim.” dedim amire dönerek. Hasan amca yerden Zafer amcayı kaldırıp dışarı sürükledi. Ben koridorda volta atarken Cenk gözlerini dikmiş bana bakıyordu. “Hayırdır?” dedim bende gözlerimi ona dikerek. “Şunu yapma.” dedi alayla sırıtarak. “Neyi yapmayayım?” “Ecem'i düşünüyormuş gibi yapma.” dedi yine sırıtarak. Yok bugün kesinlikle sınanıyorum ben ama sabır bana göre değil. “Bir daha de bakayım sen o lafı.” dedim yakalarına yapışarak. “Kıza yapmadığın bok kalmadı. Senin yaptıklarını hazmetmesi 5 ayını aldı. O sadece yaşadıklarını unutmaya çalıştığı süreydi. Diğer kalan zamanda tek istediği seni unutmaktı ama nasıl kanına işlediysen bir türlü çıkamadın aklından. Sen ne yaptın o 2 yılda Ege? O senin yaptıklarını ve seni unutmaya çalışırken sen kaç kızla yatıp kalktın? O senin yüzünden depresyona girip kendini odaya kapattığında senin kaçıncı gece kulübünden çıkıyordun? Sakın şimdi karşıma çıkıp ben onu düşünüyorum havalarına girme. Düşünseydin o 2 yılda onu arar sorardın ama sen çabalamadın bile. Şimdi Ecem o siktiğimin ameliyatından çıkacak ve kendine geldiğinde tek yapacağım aklından seni çıkarmak olacak.” dedi sinirle. “Ben onu düşündüm ve hala düşünüyorum." dedim dişlerimin arasından. “Düşünüyorsun evet. Peki onu yumurtaya buladıkları gün gözünün içine baka baka neden ona yardım etmedin?” dedi kükreyerek. Bana illa bu anıları hatırlatmaları mı gerekiyordu? Bir dakika onun bundan nasıl haberi vardı? “Sen nereden biliyorsun bunu?” dedim dişlerimin arasından. “Tek takıldığın noktanın burası olduğunu söyleme.” dedi hırlayarak. “Ecem’le aramda olanların anlamını kimse bilemez. Orada öyle davrandıysam bir nedeni vardır.” “Eminim vardır.” dedi ellerimin arasından kurtularak. Kısılmış gözlerimle ona bakıp tekrar yere oturdum. Tamı tamına 5 saattir bekliyorduk ve bir Allah'ın kulu dışarı çıkıp bilgi vermiyordu. Hastaneden kovacaklarını bilmesem çoktan ameliyathaneye dalmıştım. Git gide umutsuzluğa düşerken ameliyathanenin kapısı açılmıştı. Ayağa fırlayıp doktora koştum. “Ne oldu? Ecem nasıl? Bitti mi ameliyat? Kurtuldu mu?”diye arka arkaya sorularımı sıralıyordum. “Kurşun tam boynunun arkasından girmiş. Omuriliğe zarar vermemek için bu kadar uzun sürdü ameliyat. Biz elimizden geleni yaptık ama çok riskli bir ameliyattı. Uyanmasını bekleyeceğiz ve refleks kontrollerini o zaman yapacağız.” dedi. “Refleks kontrolü derken?” dedim anlamayarak. “Felç kalma riski var.” dedi tek nefesle. Şaşkınca ona bakarken ameliyathaneden Ecem'in solgun bedeni çıkmıştı. Uyanacaktı biliyorum. Benim için uyanacaktı ve yine bana gözlerini döndürerek bakacaktı. Ayağa kalkacaktı ve sırf bana sinirlendiğinden hıncını voleybol topundan ve Pelin’den alacaktı. O solgun bedenine yeniden renk gelecekti ve yine benim asi kızım olacaktı. Aradan geçen 24 saatin sonunda camın ardından Ecem'e bakıyordum. O kadar dikkatli bakıyordum ki parmağını aşağı yukarı hareket ettirdiğini fark edince deli gibi doktora seslenmeye başlamıştım. Sesimi duyan hemşire hemen Ecem'in yanına girip yandaki ekrana bakmaya başladı. Ardından doktorda içeri girip Ecem'in gözüne ışık tutuyor, bir şeyler soruyordu. Cama dayanmış ne yaptıklarına bakıyordum. Ecem yavaşça gözlerini açmış, tavana bakıyordu. Uyanmıştı işte. Asi kızım bunu da atlatmıştı. Doktor çarşafı kaldırıp bacaklarına dokunmaya başladı. Bir iki dakika boyunca aynı işleme devam ettiğinde Ecem' bakıyordum. Tepkisizce tavana bakıyordu. Doktora bir şeyler söylediğinde, hemşire çarşafı tekrar üstüne serip ikisi birlikte çıkışa yöneldiler. Doktor dışarı çıktığı gibi yanında bittim. “Korktuğumuz gibi oldu. Bacaklarını hissetmediğini söylüyor. Bir iki dakika boyunca emin olmak için dokundum ama bana 'ne zaman dokunmayı düşünüyorsunuz?' diye sordu. Bakın şu önümüzdeki 2 hafta çok önemli. Ne kadar onun yanında olursanız ve ona vereceğim egzersiz hareketlerinde yardımcı olursanız her şey daha hızlı olur. Ani hareketlerden kaçınsın. Biten hiçbir şey yok. Endişelenmeyin ve Ecem'i yalnız bırakmayın.” diyerek yanımızdan ayrıldı. Kafamı tekrar camekâna çevirdiğimde bana korkarak bakıyordu. Her şey benim yüzümdendi. Benim yüzümden acı çekiyordu, benim yüzümden hissetmiyordu ve benim yüzümden korkuyordu... Ecem'in yanına girmek için bana verdikleri hastane kıyafetlerini giydim. Ne diyecektim şimdi ona? Nasıl söylenir böyle bir şey? Hem de benim yüzümden. Üstüme kıyafetleri geçirip içeri girdiğimde yarı açıkgözleriyle bana bakıyordu. Biraz daha yanına yaklaştığımda elini uzattı bana. Şaşkınca ona bakarken bir anda yapıştım ellerine. “Şuan kendini suçladığını biliyorum. Benim yüzümden acı çekiyor benim yüzümden hissetmiyor ve benim yüzümden korkuyor diyorsun içinden. Ama senin yüzünden değil Ege. Ben sadece insanlara verdiği sözü tutan aptalın tekiyim ve yine acınası haldeyim. Ona bir gram ilgi duymayan bir erkek için ölümü göze alan zavallı kız... Bunların hiçbiri senin suçun değil. Bunların hepsi benim suçum. Güçlü olmak için her şeyi yaptım. Olmadı... Sevince insan güçlü değil, zayıf oluyormuş Ege. Sen sakın kimseyi sevme tamam mı? Güçlü ol hep. Kimse küçük görmesin seni. Ezilme sakın...“dedi zor çıkan sesiyle ve uykuya daldı. Gözlerimi ayırmadan onu dinlemiştim ve hala gözlerimi ayırmadan ona bakıyordum. Bu kadar aciz mi hissediyordu kendini? Bana olan çıkışlarından hep toparlandı sanıyordum ama hala içinde bir enkaz taşıyordu. Benim enkazımı.... 3 günün sonunda Ecem’in doktora yalvarışları sonucu eve gitmeye ikna edebilmişti. Ekipten bir kız içeri girip üstünü değişmesi için yardım ediyordu. Kapıda beklerken sabırsızdım. Biran evvel eve götürüp şuan ki gözlerin ona bakmamasını istiyordum. Hele ki Ecem'in anne baba dediği insanların ona bakmalarına tahammülüm dayanmazdı. Kapı açılıp, tekerlekli sandalyede dışarı çıkmıştı Ecem. Bakışlarımı ondan alıp etrafıma bakındığım da annesi bacaklarına odaklanmış, babası gözlerine bakakalmıştı, Hasan amcayla Cenk'te üzüntüyle ona bakıyorlardı. Tekrar Ecem'e baktığımda başı önünde arkadaki kıza 'Gidelim, 'dediğini duydum. Hemen yanlarına varıp, kızı ittirdim ve sandalyeyi sürmeye başladım. İkimizde hiç konuşmadan arabaya ilerlemiştik. Arabanın kapısını açmak için kapıya ilerlerken 'Ecemmm' diye bir bağırış geldi. Sesin geldiği yöne bakarken Hakan’ı görmemle küfür savurdum. Ona haber vermek aklımın ucundan bile geçmemişti. Bize doğru yaklaşırken bakışlarını Ecem'e sabitlemişti. “Sana ne oldu Ecem? Tam 3 gündür çıldırmış haldeyim ve sen hastaneden çıkıyorsun. İyi misin? Ne oldu?Neden hastanedesin?” diye sorularını sıralarken Ecem hiçbir şey demeden yüzüne bakıyordu. Ne diyecekti ki zaten? Baban için düzenlenen operasyonda Ege'nin önüne atlayıp boynumdan kurşun yedim felç kaldım ciddi bir şey yok. Bakışlarını bana çevirdiğinde araya girdim. “Gittiği doğum günü partisinde olay çıkmış ve boynundan vuruldu,” dedim sakin kalmaya çalışarak. “Ve sen de bana haber vermeyi hiç düşünmedin öyle mi!?” diye kükrediğinde delirmiştim. “Sana hesap mı vereceğim lan!” diye birbirlerimizin üstüne yürümeye başladığımızda Ecem'in 'Yeter' diye çığlık atmasıyla yerimde durdum. 'Eve gitmek istiyorum' dediğinde hızla yanına gidip kucağıma aldım ve koltuğa oturtturdum. Sinirimden sertçe kapısını kapatıp tekerlekli sandalyeyi bagaja koydum. Hakan’a son bir kez bakış atıp sürücü koltuğuna geçtim ve gazı kökledim. “Yemin ediyorum bu piç kurusu bir gün elimde kalacak.” “Onun ne suçu var Allah aşkına. Kaç gündür haber alamıyor benden normal bu kadar paniklemesi.” dedi Ecem bıkkınlıkla. Hiçbir şey demedim. Bir de konuşup başını ağrıtmak istemiyordum. Eve geldiğimizde kucaklayıp odasına kadar taşıdım ve dikkatlice yatağına yatırdım. “Ben şimdi sana yiyecek bir şeyler hazırlayayım. Sende dinlen.” deyip odasından çıktım. Tam aşağıya inecekken gelen ağlama sesiyle Ecem'i dinlemeye başladım. “Hadi hisset artık şunu.” diye bağırmaya başlamıştı. Biraz daha kapıda beklerken yere düşme sesiyle hızla odaya girdim. “Ecem.” dedim yerde ağlayarak yüzünü kapatan asi kızıma. “Bitti artık Ege. Her şey bitti, ben bittim , hayatım bitti her şey öldü hatta senin o asi kızın bile öldü ' dedi ağlayan sesiyle. Belinden kavrayıp yatağa çıkarttım ve uzanmasını sağladım. “Bana bak eğer bir daha bitti dersen dayağımı yersin. Hiç birşey bitmedi, sen bitmedin, hayatın bitmedi, hiç birşey ölmedi hatta asi kızım daha da asileşti.” dedim yüzünü ellerimin arasına alarak. “Hadi şimdi biraz yatma zamanı.” dedim yataktan kalkıp. Yorganını çekeceğim sıra bacaklarına baktım ve tekrar ona döndüm. “Eğer o güzelim bacaklarını bir daha morartmaya kalkarsan seni öldürürüm.” dedim gülerek. Hafif şekilde gülümseyip gözlerini kapattığında odasından çıktım. O böyle umutsuzluğa düşerse her şeyi daha da zorlaştıracaktı. Bir anda kapı kırılacakmış gibi çalınmaya başladı. Eğer o kapıyı çalan gereksiz Ecem'i uyandırırsa kapıyı söküp götüne sokmaya kararlıydım. Hızla aşağı inip kapıyı açtığım da Hakan’la karşılaştım. “Ne istiyorsun?” dedim bıkkınlıkla. “Ecem nerede?” dedi sinirle. “Uyuyor sonra gel.” deyip kapıyı kapatacağım sıra ayağını araya koyup kapıyı açtı ve yakalarımdan yapışıp beni dışarı doğru sürükledi. “Sen nasıl bir pisliksin? 3 gün, tamı tamına 3 gündür Ecem'i arıyorum ve sen bana haber dahi vermiyorsun, arıyorum açmıyorsun. Garezin ne lan bana?” diye kükremeye başlamıştı. Hızla yakama yapışan elini itip yüzüne yumruğu yapıştırdım. Yere kapaklanınca üstüne çıkıp yumruklarımı saydırmaya devam ettim. “Çünkü... Haber... Verme... Gereği.... Duymadım.” dedim her dediğim kelimeden sonra yüzüne yumruğu yapıştırarak. Hızla beni üstünden itip altına aldı ve o bana yumruklarını geçirmeye başladı. “Nasıl bir psikopatsın sen? Anladık akrabasısın? Sen kimi kimden koruyorsun?” dedi yakama yapışarak. Sonra birden durdu ve gözümün içine baktı. “Seviyorsun.” dedi donmuş gözlerle. 'Ecem'i seviyorsun' dedi inanamayarak. Üstümden itip ayağa kalktım ve yakasına yapışıp ayağa kaldırdım. “Ne saçmalıyorsun onu sevdiğim falan yok.” dedim gözlerine bakarak. “Sevmiyorsan ne diye onu benden saklıyorsun?” “Sevmediğim o kıza bağlı olmadığım anlamına gelmiyor gerizekalı. Bunca yıl yanında ben varken puştun teki gelipte elimden alamaz.” dedim bağırarak. Sonucunu düşünmeden ağzımdan çıkan kelimeleri Hakan'nın yüzüne vururken o an daha iyi farkında varmıştım. Ecem'i kimse elimden alamazdı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD