On Dokuzuncu Bölüm -Bana Aşık Değil-

3135 Words
Ne ara jete binip Tekirdağ’a geldiğimizi hatırlamıyorum. Ege'ye hastanede dediğimden beri her şey çok hızlı gelişiyordu. Çorlu Havaalanında bizi bekleyen arabaya binip hastaneye doğru gitmeye başladık. Ege 5 dakikada bir Hasan amcayı arıyordu. Cenkle ben sessizce onu izliyorduk. Konuşmanın bir faydası olmayacağını biliyorduk çünkü. Ege’nin şu hayatta en değerli varlığıydı annesi. Babası her gece içen ayyaşın teki olduğu için çok çekmişti Ayla teyze. Ege’de belirli bir yaşa gelip sinirlerine hakim olamadığı devre babasını evden kovmuştu. Annesini hep onu eve almamasıyla ilgili uyarıyor ama eve aldığını öğrendiğinde kavga edip bütün gün odaya kapanıyordu. Yarım saat sonra hastaneye geldiğimiz de hızlıca içeri girip danışmaya ilerledik. "Annem nerede?” diye bağırmaya başladı Ege. Danışmadaki kız anlamadığını belli edercesine baktığında ben araya girdim. "Ayla Solmaz." dediğim gibi bilgisayara bir şeyler yazdı. “İç hastalıkları katındaymış ama ameliyatta şuan." demesiyle kalakalmıştım. Hasan amca ameliyattan bahsetmemişti bana. Hızla ameliyathanelerin olduğu kata indik. İlk koridorda Hasan amcayı ve babamı görünce kalakaldım. Onun burada ne işi vardı? "Annem nasıl?” dedi Ege Hasan amcaya. "Direkt söyleyeceğim... 4 aydır bağımlıymış. İçki ve sigaradan ciğeri iflas edecek duruma gelmiş."dedi Hasan amca. Ege uzunca bir süre yüzüne bakıp bir şey demeden duvara doğru ilerledi ve çömelerek yere oturdu. "Ne kadar oldu ameliyata gireli?” "Bir sürü test yaptılar daha 2 saat oldu." dedi nefesini vererek. Anladım anlamında başımı sallayıp Ege’nin yanına oturacakken ameliyathaneden bir kadın fırladı. "Acil 0rh- kana ihtiyacımız var."dedi bağırarak. "Uyan varsa benimle gelebilir mi?” Herkes birbirinin yüzüne bakarken hemen atladım. "Benim uyuyor gidelim." deyip kadını takip etmeye başladım. Tamam yalan değil kafama kurşun yemiş kızım ama iğneden ciddi anlamda korkuyordum. Kadın beni sedyeye oturtturup koluma lastik bağladı ve damarlarımı belirginleştirdi. Elinde koca iğneyle bana döndüğünde gözlerimi kocaman açtım. Ayla teyze canım olmasa hiçbir kuvvet bana bunu yaptıramazdı. Tam kadının koluna yapışacakken Ege yanıma gelip başımı göğsüne yasladı. Evet bakmasan daha iyiydi sanırım. Kolumda hissettiğim acıyla gerilirken Ege kulağıma fısıldadı. "Kafana kurşun yiyorsun ama hala küçücük bir iğneden korkuyorsun asi kız." Cevap verememiştim çünkü kolumun kasılmasından sesim çıkmıyordu. Kan alma işlemi bittiğinde kadın koluma bant yapıştırıp odadan çıktı. Biraz toparlanıp sedyeden indiğimde başımın dönmesine engel olamadım. "Biraz uzan şuraya." "İyiyim ben çıkalım şuradan basıyor beni." dedim huzursuzca. "Hep yanımda olacak mısın?” dedi bir anda. Şaşkınlığın verdiği şeyle beklentiyle bakan yüzüne sırıttım. "Ne durumda olursak olalım, bir şey olduğunda yanında ilk ben olacağım Ege." dedim Verdiğim cevapla mutlu olmuş olacak ki beni kendine çekip sıkıca sarıldı ve saçıma öpücük kondurdu. Sonra benden hızla ayrılıp ameliyathanenin önüne gitti. Arkasında salakça sırıtan beni bırakıp... Bende yanlarına gittiğimde duvara çökmüş Ege’nin yanına oturdum ve başını omzuma yasladım. Böyle anlarda en ihtiyaç duyulan şeydi bir omuz. Kolunu koluma sokup ellerimle oynamaya başladı. Ben bu anın bozulmasını istemezken Hasan amcanın öldüren bakışları buna engel oluyordu. Cidden burada da mı yapması gerekiyor? 5 saatin ardından ameliyathanenin kapısı açıldı ve doktor çıktı. Şuan bu doktor ya annenizi kurtardık deyip Egeyi ve bizi mutlu edecekti ya da elimizden geleni yaptık ama kurtaramadık deyip Ege’yi sonsuza kadar bizden alacaktı... Yerden fırlayıp doktorun karşısına dikildik. İçimi ister istemez korku kaplamıştı. Ayla teyze benim annemdi, ablamdı, arkadaşımdı. Dertlerimi anlattığım ve sıkılmadan her kelimesini özenle dinleyen tek insandı. Çünkü o da acı çekmişti. Zamanında yanlış kişiye aşık olmanın bedelini ödüyordu. “Ne oldu?” dedi Ege kısık çıkan sesiyle. Ona baktığımda kıpkırmızı olan gözleriyle doktora bakıyordu. Hepimiz doktorun ağzından çıkacak kelimeleri beklerken adam ısrarla konuşmuyordu. “Film mi çekiyoruz lan burada öldüyse öldü de.” dedi Ege kükreyerek. Doktor tuttuğu nefesini verip sonunda ağzı olduğunu hatırladı ve konuşmaya başladı. “Ameliyat esnasında iki kez kalbi durdu. Geri döndürdük ama ciğerleri bitmiş durumda. Solunum cihazına bağladık. 12 saat boyunca bekleyeceğiz. Solunum cihazına tepki verdiğinde organ nakli için hemen dilekçe vermeniz lazım.” “Solunum cihazıyla ne kadar dayanır?” dedi Hasan amca. “Belki 6 ay ama daha fazlası çok zor.” dedi doktor. İçime oturan şeyle zor nefes aldım. 6 ay ne demek? Her şeyden önemlisi ya cihaza tepki vermezse? Hemen silkelenip kafamdan düşünceleri def ettim. Uyanacaktı. Dünyaya Ege Solmaz gibi bir varlığı getirmişti. O da oğlu kadar inatçıydı ve bunu da yenecekti. Ameliyathanenin kapısı açıldığında o tarafa baktım. Ayla teyze ağzından sokulmuş koca koca hortumlarla ve solgun yüzüyle görüş alanımıza girmişti. Ben gözlerimi ondan alamazken Ege'nin kısık sesle 'anne' dediğini duydum. Ben anneme düşkün olmadığım halde onu bu halde görsem yıkılırdım ama Ege'nin annesine olan düşkünlüğü her şeyden farklıydı ve şuan enkazın içindeydi. Buradaki hiçkimse, onun gibi asla hissedemezdi. Ayla teyzeyi yoğun bakıma götürdüklerinde cama arkası dönük duran Ege'ye baktım. Bakamıyordu. Annesini öyle görmeye dayanamıyordu. Kim dayanabilirdi ki? Yanına gidip elimi omzuma koyduğumda boşluktan bakışlarını çekip bana döndü. Sarılmak istiyordum ona. Kollarından sallayıp “Kendine gel kıvırcık o senin annen tabi ki de kurtulacak.”diye bağırmak istiyordum. “Onu kaybedemem.” dedi ağlamaktan zor çıkan sesiyle. “Kaybetmeyeceksin.” dedim sessizce. “Ya oda giderse?” “Gitmeyecek... Gidemez. Kıvırcığını bırakamaz o.” dedim fısıldayarak. İkimizde kimsenin duymasını istemiyorduk sanki. Zaten ikimize ait olan sayılı anlardan biriydi ve ben başkasının maydanoz olmasını istemiyordum. Birden beni kendine çekip sarıldı. Düşünmeden ellerimi belinde birleştirdim. İkimizde dengesizin tekiydik. Normal zaman da birbirimizi gırtlaklayacak duruma gelirken böyle anlarda birbirimizden başka kimsemiz yoktu sanki. Aslında ben ona bağlılığımdan dolayı yanındaydım o ise bana ihtiyaç duyduğundan. Bu da bir şeydir... Omzumda hissettiğim ıslaklıkla Ege kafasını daha da boynuma gömdü. Ağladığını kimse fark etsin istemiyordu. Bir erkek için ne kadar zayıflıktır aslında. Sevmediğin kızın omzunda ağlıyorsun... Ben Ege'nin sadece sığınağıydım. İhtiyaç duyduğunda beni bırakmıyor, işi bitince yine eski haline dönüyordu. Deli miyim bilmiyorum ama bana ihtiyaç duyduğu anları seviyorum. Onu sevdiğim ilk haliyle oluyordu çünkü. Camın ardındaki Ayla teyzeye baktım. Onunla en son 1 yıl önce Tekirdağ da görüşmüştük. Beni yanına çağırdığı gün geldi aklıma. Ona bağırdığım ve kızdığım tek an... *** -1 Yıl Önce- Ayla teyzenin müthiş ısrarıyla Tekirdağ'a gidiyordum. Ege'lerin evine... İlk başta onu görmemek için kabul etmesem de, Ege’nin evde olmadığını, beni görmeye ihtiyacı olduğunu söylediği arabama atlayıp yanına gittim. 3 katlı evin bahçesine girdiğim de burayı ne kadar özlediğimi fark ettim. Beraber diktiğimiz onun sevdiği gülleri ve benim sevdiğim papatyalarım hala duruyordu. Arka bahçede kulübesini fark ettiğim, Ayla teyzeyle yürüyüş yaparken bulduğumuz tatlı köpek Çaki de. Ege annesini görmeye geldiğinde Ayla teyzenin ısrarıyla beni de yanında götürüyordu. Gittiğimizde de bizi bir dakika bile yalnız bırakmıyor, tam bir şeyler konuşacakken yanımızda bitiyordu. Neymiş onun annesiymiş de, onunla ilgilenmesi gerekiyormuş. Pis kıskanç. Tam ilerleyecekken kulübesinden çıkan Çaki’yle tekrar durdum. Koşup hızıyla üstüme atlayınca dengemi kaybedip yere yapıştım. Üstüme çıkıp yüzümü yalayan Çaki yüzünden ve gülmekten kıpırdayamıyordum. “Çaki... Dur kızım.” dedim gülmekten kısılan sesimle. Evet Çaki bir kız ama bizim kıvırcık; “Madem burada kalacak köpek benim demektir yani adını ben veririm. Dua edin Alaaddin koymadım,” demesiyle bizde kabullenmiştik. “Çaki rahat bırak Ecem ablanı,”diyerek Ayla teyze merdivenlerden inerken bende toparlanıp Çaki’yi sevmeye başladım. “Hala beni unutmamış.” “Asıl sahibini nasıl unutur ki?” dedi Ayla teyze ve ayağa kalkıp sımsıkı sarıldım ona. “Hoş geldin kızım.” dedi durgunca. Hızla ondan ayrılıp gözlerinin içine baktım. “Hayır ağlamak yok. Daha fazla gözyaşı görmeye ve akıtmaya niyetli değilim."dedim işaret parmağımı ona sallayıp. Tamam anlamında başını sallayıp arka bahçeye doğru ilerlemeye başladı. Çaki’nin kafasına kocaman öpücük kondurup Ayla teyzeyi takip etmeye başladım. Oturduğu salıncağı görünce sırıtmaya başladım. Benim için aldığı salıncağı kaldırmamıştı. Tabi ki de Ege’nin “benim için” olduğundan haberi yok. Bende yanına kurulup onu incelemeye başladım. Çökmüş gibiydi. Gözaltları şişmiş ve morarmış, alnının ortasında iki çizgi belirmişti. Zor zamanlar geçiriyordu ama onu bu kadar değiştirecek ne yaşadı ki? “Ayla teyze Ege gelmeyecek değil mi?” dedim huzursuzca. “Açıkçası bilmiyorum Ecem. Özür dilerim kızım ama seninle konuşmaya ihtiyacım var.” dedi ellerimi tutarak. Kaşlarımı çatıp ona baktım. Derin bir nefes alıp bahçeye kısa bir bakış attı ve tekrar bana döndü. “Ecem, Ege’yi yalnız bırakma."dedi bir anda. Ben anlamaz gözlerle ona bakarken devam etti. “Ben artık dayanamıyorum. Her akşam babası yüzünden kavga etmeye dayanamıyorum. Bağırıp çağırıp evi terk etmesine dayanamıyorum. Gittim mi 4-5 gün eve gelmiyor ve o arada babası eve geliyor. İçip içip bana saldırıyor ve...”diye duraksadı. Ağlamaya başladığında tekrar sarıldım ona. Büyük olmak bu kadar korkutucu muydu? Ya da kadın olmak bu kadar zor muydu? Benden ayrılıp çaresizlikle gözlerimin içine baktı. “35 yaşında bir kadının 19 yaşındaki güzel bir kızdan yardım istemesi kadar acı bir durum yok ama ben istiyorum. Sen olgunsun Ecem. Benim kıvırcığa dayanacak kadar olgun.” dedi ağlayarak. Ben dolan gözlerimle ona bakarken lafı nereye getireceğini merak ediyordum. “Ben gidiyorum Ecem. Artık sakin bir hayat yaşamak istiyorum. Kavgasız, gürültüsüz. Ege görevlere gittiğinden beri yalnız yaşamaya alıştım ben. Ama Ege biliyorsun bana düşkün ve-” “Ayla teyze sen ne saçmalıyorsun ya?” diye bağırarak lafını kestim. Ciddi anlamda saçmalıyordu çünkü. “Ben gidiyorum ve oğlumu sana emanet ediyorum diyorsun. Farkında mısın bilmiyorum ama oğlunun hiç haz etmediği kıza diyorsun bunu.” dedim yutkunarak., “Ecem bak seni anlıyorum ama ben-” “Senin bir şey anladığın yok Ayla teyze. Bu yaşta ailesiz özellikle annesiz olmak nasıl bir duygu biliyor musun sen? Birde onlar yaşıyorken. Ben söyleyeyim. İğrenç. Hayatta hiç hissetmek istemeyeceğin türden. Şuan bu duyguyu yaşayan kıza oğlunu emanet ediyorsun sen.” dedim bağırmaya devam ederken. Ağlamasının şiddetlendiğini fark ettiğimde derin bir nefes alıp kendimi sakinleştirdim. Aile konularında ne kadar hassas olduğumu en iyi Ayla teyze bilirdi. Annemle tartıştığımızda arar ona anlatırdım direkt. Onun yanlış davrandığını, üzülmemem gerektiğini söylerdi ama şuan o yanlışı kendi yapıyordu. Sakin olduğumu hissettiğimde elini tutup ona baktım. “Senin bu yaptığın kaçmak Ayla teyze. Kaçıp kurtulacağım sanıyorsun ama olmayacak. Ege peşini bırakacak mı sanıyorsun? Her şeyi geçtim onu bırakmayı nasıl düşünürsün sen?Seni herkesten özellikle de benden kıskanan , sana bu kadar bağlı olan birini nasıl bırakacaksın?Ben onunla olsam her şey çok mu düzgün olacak.”Beni bırakıp gitti bir de başıma bunu bıraktı,”diyecek. Bunu ona yapamazsın, ”dedim. Şuan rolleri değişmiştik. Ben 35 yaşında bir anne o 19 yaşında küçük bir kız olmuştu. “Ege yıkılır değil mi?” dediğinde dediklerimin etkili olmasına sevindim. “Sorumu bu. Zaten bir şeyleri yakıp yıkmaya meraklı çıldırtmanın anlamı yok şimdi “dedim gülerek. “Onunla kavga etmek istemiyorum.” “O senin oğlun, en iyi sen tanıyorsun onu. Eminim bir şeyler bulursun Ayla teyze.”dedim rahatlayarak. Onun Egeyi terk ettiğini düşünmek bile istemiyorum. İkimizde o konuşmadan sonra sessiz kalmıştık. Ayağımın yanına kıvrılan Çaki’nin tüyleriyle oynarken Ayla teyze bozmuştu sessizliği. “Nasıl oldun Ecem?” dedi burukça. “İyiyim... Sanırım.” dedim Çaki’yle oynamaya devam ederken. Bu sıralar hep bu yalanı söylüyordum. “Yalan söylüyorsun.” dedi sırıtarak. “Sen dışında herkes inandı ama.” dedim gülerek. “Onlar herkes çünkü.” dedi kaşlarını kaldırıp gözlerini dikerek. Gülümseyip tekrar Çaki’ye döndüm. , “Ecem bak inanmayacaksın biliyorum ama Ege sen-,.. ” “Anne neredesin?”diye Ege’nin sesini duyunca Ayla teyzenin lafı yarım kaldı. İkimizde gözlerimizi kocaman açıp birbirimize bakıyorduk. , “Anne!?” diye Ege tekrardan bağırdı ve sesi yakından geliyordu. Şoktan çıkıp ayağa fırladım ve saklanacak yer arıyordum. “Ecem sakin ol görsün seni ne olacak?” dedi Ayla teyze. “Sorun onun görmesinde değil. Benim onu görmek istememem de.” dedim aceleyle. Kafamı arkaya çevirdiğim de Çaki’nin kulübesini görmemle hızla koşup kendimi kulübeye soktum. Oraya nasıl girdim ben de bilmiyorum ama gözükmediğime adım kadar emindim. Ege bahçeye girdiğinde gözlerimi yumdum. Bir anda onu görmeye gerçekten kalbim dayanmazdı. Aradan geçen 5 dakikadan sonra yumduğum gözlerimi açtım. Ayla teyze Egeyi dizlerine yatırmış saçlarıyla oynuyordu. Kulübeye doğru baktığında eliyle 'gel' işareti yaptı. Yavaşça kulübeden çıkıp istemden onlara baktım. Ege huzurla annesinin dizinde uyurken ben donmuş şekilde ona bakıyordum. Bu hali çok masumdu. Daha bir sevilesiydi. Dudağıma gelen tuzlu tatla kendime geldim. Hızla gözlerimi silip Ayla teyzeye hafifçe gülümsedim ve bahçeden fırladım. Aslında ağlamam ona değildi. 1 yıl aradan sonra onu en masum haliyle görmem bana 1 yıl daha kaybettirecek olmasındandı. -Günümüz- Eğer o gün Ayla teyzenin yanına gitmeseydim belki de o bir yerlere gitmiş, Ege’yi terk etmiş olacaktı. Ege'ye yaptığım şeyler listesine bir yenisi daha eklenmiştim o gün. Kulübeye girdiğim an aklıma gelince ufak bir tebessüm oldu yüzümde. Sahi küçücük kulübeye nasıl girmiştim ben? Koluma değen elle Ege benden ayrıldı. Hasan amca sinirle Ege’ye bakarken ben onun ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordum. “Baban seni çağırıyor Ecem yanına git.” dedi Egeden bakışlarını ayırmadan. Ege’de sinirle gözlerini kısmış ona bakıyordu. Onları sinirli bakışmalarıyla yalnız bırakıp babam (!) ın yanına gittim. “Beni çağırmışsın?” dedi düz bir sesle. “Nasılsın?” diye sordu bir anda. Öyle dank diye sorulunca bir kal geliyor insana. “İyiyim de... Hayırdır?” dedim göz kırparak. “O ne demek şimdi? Babanım ben senin.” dedi sinirle. Dediği şeyle gözlerimi büyültüp harika bir kahkaha attım. “Baba?” dedim sorarcasma.”Ben o kelimenin anlamını bilmiyorum ya açıklar mısın biraz." dedim kollarımı birleştirip. “Ecem sinirlendirme beni." dedi tıslayarak. “Sinirlen. Çok mu umurumda sanıyorsun? Bu zamana kadar nasılsın diye sormadıysan bundan sonra da sorma bünyem almıyor.” dedim bağırarak. Koluma yapışan birisi beni dışarı sürüklerken hala bağırıyordum. Hastane dışına çıktığımızda susmadığım için “Ecem yeter “diye susturmuştu Cenk. Onun bağırışıyla kendime gelip çenemi kapattım. “Adam sana nasılsın diye sordu bir küfür etmediğin kaldı.” dedi bağırarak. “Sakın!” dedim işaret parmağımı sallayarak.”Sakın bana onu savunma.” “Savunmuyorum sadece-” “Sadece ne? Onun ilgisini falan istemiyorum Cenk.”diye tepiniyordum resmen. “Hiştt tamam."deyip beni kolları arasına aldı. Islatana kadar ağlayıp kendime geldim. Tamam adam alt tarafı nasılsın dedi ama bu öyle bir durum değil. Onların ilgisizliğine alışkınım ben. Eğer bana ilgi gösterirlerse tekrar kaybederim korkusuyla yaşayamam. En azından alıştığım halleriyle kalsınlar. Öten sesle Cenkten ayrılıp telefonumu elime aldım. 'Hakan' arıyordu. Saat neredeyse 11 'e geliyordu. Bu saate kadar aramamasına şaşırmıştım. “Efendim.” dedim yorgun sesimle. “Ecem Allah aşkına neredesin sen? Niye açmıyorsun o telefonu?” dedi bağırarak. Şaşkınca telefonu kulağımdan çekip ekrandan bildiri kısmına geldim. 30 arama 57 mesaj. Yuh nasıl duymadım ki ben? “Hakan çok özür dilerim duymadım. Hastanedeyiz.” dedim aceleyle. “Ne!? Ne hastanesi Ecem bir şey mi oldu?” “Hayır yani bize değil. Ege’nin annesi...” dedim devamını getiremeyerek. “Nasıl ya, ne oldu ki?” “Ecem!” diye Hasan amca seslenince arkamı döndüm. “Hakan seni sonra arasam.” “Tamam da neredesiniz? Hangi hastane?” “Tekirdağ. Yaşam Hastanesi.” deyip telefonu yüzüne kapattım. Hasan amcaya doğru ilerleyip yüzüne baktım. “Ege’yle bu kadar yakın olmanı istemiyorum."dedi pat diye. Hayır niye bugün herkes bu kadar net olup beni şaşkınlıktan şekilden şekile sokuyor? “Ne?” dedim ağzım açık şekilde. “Egeyle yakın olmanı istemiyorum” “Ya bu hastane kokusu sizde kafamı yaptı? İçeride olan onun annesi ve yalnız başına. Acı çekiyor. Hayatta değer verdiği tek insan şu an komada. Uyanıp uyanmayacağı bile meçhul. Uyandı diyelim. Sadece uyanmasıyla atlatabilecek miyiz? Organı bulabilecek miyiz? Bunları düşüneceğine gelmiş bana Ege’ye yakın olma diyorsun.” diye tüm bahçeyi dolduracak şekilde bağırdım. “Kuralları biliyorsun aşık ol-” “Ya sen neyin aşkından bahsediyorsun? İlle duymak mı istiyorsun. Al söyleyeyim o çocuk beni sevmiyor. Şu kadarcık bile bir şey hissetmiyor bana karşı. Bende bununla yaşamayı öğrendim. Artık şu saçma düşünceleri kafandan at.”diye bağırıp onlardan uzaklaşmaya başladım. Hasan amcanın bunu yaptığına inanamıyorum. Şu ortamda bile gelmiş kuraldır şeydir ondan bahsediyor ve bana bunu defalarca hatırlatıyor. Kendimi toparlayıp tekrar içeri girdiğimde hava kararmaya başlamıştı bile. Yoğun bakım katına çıkıp bizimkilerin yanına gittim. Hasan amca sandalyede oturmuş yeri izliyor Cenk ve Egede camdan Ayla teyzeye bakıyorlardı. Onların yanına gidip Ayla teyzeye bakmaya başladım. “Ayla teyze en çok beni sever." dedi Cenk. Ege’yle aynı anda 'ciddi misin 'bakışı attığımızda “Ne? Her size geldiğimizde köfte yapıyordu bana.” dedi gülerek. “Tekirdağ’ın köftesi meşhur geri zekalı. Misafir gelince oranın nesi meşhursa o yapılır yemeğe. Git iki kültür öğren öyle gel.” dedi Ege gülerek. Cenk afallamış şekilde bakarken bende burnumu kırıştırıp gülümsedim ona. “Onun en sevdiği Ecem’dir.” dedi Ege annesine bakarak. Ben şaşkınca bakışlarımı ona çevirdiğimde hala annesine bakıyordu. “Her geldiğinde sımsıkı sarılırdı ona, beraber bahçeyle uğraşırlar, alışverişe giderlerdi... Onun için salıncak bile aldı,”dediğinde daha da büyütmüştüm gözlerimi. “Ama haklı kadın. Benim gibi ayıyı ne yapsın? Ecem hep kızı gibi onun.” dedi bakışlarını bana çevirerek. Ben hala şaşkınca ona bakarken arkadan gelen sesle Ege de bana eşlik etmişti. “Ecem!” “Ege!” “Hakan?” “Pelin?” **** “Aşkım çok merak ettim seni."diyerek Ege’ye sarılan Peline şaşkınca bakıyordum. Hakan bana 'Nerdesiniz?' diye sorduğunda geleceklerini tahmin etmemiştim. “Siz... Nasıl?” dedi Ege Pelinden ayrılıp hızla bana dönerek. “Hakan, Ecem’e ulaşmasa haberimiz olmayacak. İnsan bana haber verir bari.” dedi Pelin yapmacık siniriyle. Ege sinirden kısılmış gözleriyle hala bana bakıyordu. “Hakan merak edince bende söyleyeyim dedim." “Elbette söyleyeceksin Ecem, böyle bir şeyi bizden özellikle de Pelin’den saklaman saçma olurdu,” dedi Hakan Ege’ye bakarak. Ben gideceğim birde Pelin’e haber vereceğim he. “Her neyse...”deyip tekrar Ayla teyzeye döndü Ege. Pelinde yanına gidip koluna girdi. Hah sanırım ihtiyaç giderme görevimi başarıyla tamamlamıştım. Bakışlarımı onlardan ayırıp Hakan’a döndüm. “Telefonunu açmayınca baya merak ettim. Evinize geldim ama açan olmayınca daha da delirdim. Neden bilmiyorum bırakıp gittin sandım. Çok saçma ama anlık öyle sandım.” dedi duraksayarak. “Saçmalama nereye gidebilirim hem de sana haber vermeden? Bunlar hep anlık panikten.” dedim gülümseyerek. “Bunlar hep seni kendimden bile çok sevmemden Ecem.” dedi gözlerimin içine bakarak. Dediği şeyle gülümsemem solarken bende gözlerinde takılı kaldım. Bu işin sonu hiç iyi olmayacaktı. Arkamızda çok fazla kırgın insan, çok fazla seven kalp bırakacaktık. Tekrar gülümseyip ona baktığımda Hasan amcayla babam yanımıza geldi. Hakan bakışlarını benden ayırıp Hasan amcaya döndü. “Efendim nasılsınız?” dedi elini uzatıp gülümseyerek. Hasan amca bozuntuya vermeyip eliğini sıktığında babam tip tip bakıyordu. “İyiyim delikanlı sen nasılsın? Ecem’e göz kulak oluyor musun?” dedi göz kırparak. “Sağ olun bende iyiyim. Kızınız bana emanet merak etmeyin.” dedi Hakan. Babama baktığımda şaşkınca Hakan’a bakıyordu. Hasan amcayı babam olarak tanıttığımdan haberi yoktu sanırım. “Oynattı!!” diye bağırış yükseldi arkamızdan. Hızlıca arkamı döndüğümde Ege cama yapışmış vaziyette bağırıyordu. “Oynattı... Oynattı Ecem elini oynattı.”diye bana dönüp bağırdığında bende koşarak cama yapıştım. Doktorlar Ege’nin bağırışını duymuş olacak ki hızlıca içeri girip Ayla teyzenin gözlerine ışık tutmaya başladılar. Dikkatlice onlara baktığımızda Ayla teyzenin gözlerini kırpıştırdığını gördüm. Doktor bize dönüp gülümseyince o anki rahatlama hissiyle bende gülmeye başladım. Kurtulmuştu. Yani şimdilikte olsa kurtulmuş, Ayla Solmaz olduğunu göstermişti. Ayla teyze tamamıyla gözlerini açtığında bizden tarafa bakmaya başladı. Benimle göz göze geldiğinde hafifte olsa gülümsediğini fark ettim. Ağzım kulağımda ona gülümserken Ege’ye döndüm. Oda gamzelerini belli edecek şekilde gülümserken bana döndü. Tam ona tekrar sarılacakken Hasan amca hemen arkamda bitti. Sabah ki tartışmamızdan dolayı tekrar ona bağırmak istemediğim için önüme döndüm. Bu sıra herkes değişmeye başlamıştı o yüzden ani tepkiler vermemek için sakin davranmaya çalışıyor ve sesimi çıkarmıyordum. Tabi bu hep böyle kalacağım anlamına gelmiyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD