Yirminci Bölüm - Çok Geç Kaldık-

2000 Words
“Daha iyi misin annem?” diye sordu Ege annesinin elini ovalarken. "İyiyim anneciğim nasıl olmayayım. Sen buradasın, kızım burada.” dedi Ayla teyze beni göstererek. Sol eline de ben yapıştım hemen. "Tabi ki de burada olacağım Ayla sultan. "dedim gülümseyerek. "Bende buradayım Ayla sultan ayıp ediyorsun ama." dedi Cenk üzgün bakış atarak. “Aaa en sevdiğim ikinci oğlum.” dedi Ayla teyze yorgun sesiyle gülümseyerek. “Size en sevdiği benim demiştim.” dedi Cenk Egeyle beni göstererek. “İkinci dedi geri zekâlı ikinci.” dedi Ege Cenk'e tip tip bakarak. Ayla teyze Ege’ye gülümserken arkamda dikilen Hakan’la Peline gözü kaydı. “Siz çocuklarda...” dedi sorar şekilde. “Ben Hakan Ecem’in erkek arkadaşıyım.” “Bende Pelin.” demesiyle beni itekleyip Ayla teyzeden uzaklaştırdı ve elini tuttu. “Ege’nin kız arkadaşıyım.” dedi kocaman ağzıyla gülümseyerek. Şeytan diyor göm şunun ağzına tüm dişlerini kır, dilini de kopartıp yuttur bir daha konuşamasın. Ayla teyze bana kısa bir bakış attığında omuz silkip gülümsedim. Tekrar Pelin’e döndüğünde; “Kız arkadaşı mı? Ege hiç senden bahsetmedi ama?” demesiyle neredeyse kahkaha patlatıyordum. Ayla teyze insanları bir hareketinden veya bir bakışından nasıl biri olduğunu anlayabiliyordu ve ona göre davranıyordu. Pelin morarmış yüzüyle Ayla teyzeye bakarken Ege şaşkınlıktan açılmış gözlerini bir annesine bir Pelin’e gönderiyordu. Durumu kurtarmak bana kalmıştı yine. “Hadi çıkalım artık Ayla sultanda dinlensin biraz. Sonra geliriz yine.’’ deyip Ayla teyzeye göz kırptığımda gülümseyerek bana baktı ve hepimiz odadan çıkmaya başladık. Kapıyı kapatmamla Pelin’in Ege’ye dönmesi bir oldu. “Annene benden bahsetmediğine inanamıyorum Ege." dedi sinirle. Ben kapının orada gülmemek için kendimi zor tutarken Hakan da sırıtarak Pelin’e bakıyordu . “Kadın ameliyattan çıktı narkozdan kafası gidik cidden buna mı takılıyorsun Pelin?” dedi Ege ki onunda sinirlenmeye başladığı belliydi. “Tamam kavga etmenin sırası değil.”dedim araya girerek. “Sen karışma bari buna karışma.”dedi Pelin gözlerini büyütüp bana bakarak. “Anlamadım?” dedim tekrar etmesini isteyerek. Eğer doğru anladıysam yumruk ağzına geliyordu çünkü. “Her şeye burnunu sokmaktan başka işin yok mu senin? Bizim ilişkimizle ilgileneceğine kendi ilişkine bak. İster burada kavga ederiz, ister dışarı da. SANANE!” dedi son cümlesine vurgu yaparak. Şaşkınca ona bakarken gülmeye başladım. Arkamı dönüp derin bir nefes aldım ve aynı gülüşle önüme dönüp Pelin’e baktım. “Seni yolarım."dedim gülüşümün arasından. Bu tepkimi beklememiş olacak ki afalladı. “Cidden önüme yatırır o sarı kafandaki saçları tek tek yolarım.” dedim ona bir iki adım yaklaşarak. Ona yaklaştığımı fark eden Hakan bir anda belime yapışıp kendine doğru çekmeye başladı. “Biz en iyisi dışarı çıkalım hadi Ecem.’’ deyip daha da hızlı çekelemeye başladı. Yelloza bak. Neylerine karışmışım da laf ediyor bana? Hakanın belimde olan elini itip bahçeye bir iki adım attım. Bugün herkes kasti olarak mı bu kadar üstüme geliyor? Önüme düşen saçlarımı arkaya doğru ittiğimde karşıma dikilen Hakan’la göz göze geldim. “Ecem neler oluyor sana?” dedi Hakan sinirle. “Ne oluyormuş Hakan? Bir sen eksiktin bugün sende başla.” dedim bende bağırarak. “Pelin’in haklı olduğunu bilmek zoruna gidiyor değil mi?” dedi oda bağırmaya başlayarak. “Sana inanamıyorum. Sende mi onun gibi düşünüyorsun?” dedim şaşkınca. “Sen farkında değilsin ama bizim ilişkimizden çok onlarınkiyle ilgileniyorsun. Ne zaman onları yan yana görsen gözlerini ayırmadan onlara bakıyorsun. Ne zaman bir şeyler yapmaya çalışsalar araya sen giriyorsun. Ne zaman konuşmaya veya tartışmaya başlasalar da araya sen giriyorsun. Tamam kuzenin ona düşkünsün anlıyorum ama bu çok fazla.” dedi bağırarak. Dolmaya başlayan gözlerimle şaşkınca ona bakıyordum. “Ne zamandır içinde biriktiriyordun bunları?” “Bunlar birikmişler değil Ecem gerçekler. Eğer bizim ilişkimize de bu kadar düşkün olsaydın, gözlerin bana boş değil de bir şeyler hissederek baksaydı ne demek istediğimi anlardın.” dedi kısılan sesiyle. “Ben... Seni seviyorum. “dedim duraksayarak. Bahçeyi dolduracak şekilde kahkaha patlattı. “Ya bunu derken bile duraksıyorsun Ecem neyin sevgisinden bahsediyorsun?” dedi gülmeye devam ederek. Bunu bu kadar hissettirmiş miydim ben? Şuan karşımda resmen beni görüyordum. Hakana karşı en ufak bir aşk belirtim yoktu ve bu his kocaman bir boşluktu. Ege’nin bana bakarken neler hissettiğini şimdi anlıyordum. “Sen sadece son yılında yalnız kalmamak için beni kullanıyorsun, senin aksine ben seninle gelecek düşündüm."dedi sessiz ama sert çıkan sesiyle. Hiçbir şey diyemiyordum ve git gide küçülüyordum karşısında. “Sana bensiz hayatında mutluluklar.” dedi ve arkasını dönüp yürümeye başladı. Şaşkınca arkasından bakarken bir şeyler yapmam gerektiğini hissediyordum ama kıpırdayamıyordum. Son anda ayaklarıma gelen hareketle peşinden koştum ve koluna yapıştım. Hareketlerim kesinlikle benden bağımsızdı. Ağladığını fark ettiğimde bir dakika bile düşünmeden yapıştım dudaklarına. Şaşırdığını bana karşılık vermeyişinden anlıyordum. Kendine gelmesi için daha da bastırdım dudaklarımı ona. Kendine geldiğinde dudaklarını araladı ve öpmeme izin verdi. Bir elini belime yerleştirirken bende kollarımı boynuna doladım. Şuan ne yaptığımı kesinlikle bilmiyordum. Sadece yapıyordum. Nefessiz kaldığımızda dudaklarımı ondan ayırıp alnımı alnına yasladım. Belimdeki eli beni bırakmaz istemezcesine sıkıydı. “Beni bırakmayacaksın değil mi?” dedim kendimi zorlayarak. “İşimi zorlaştırıyorsun asi kızım.” dedi daha da kendine çekerek. “Güzel.”diyebildim sadece. Az önce Hakanı öpmüştüm, hem de kendim isteyerek. Seven birini nasıl kırabilirsin ki? Benim için imkansız bu. Belki de bu yaptığımla her şeyi daha da çıkmaza sürüklemiştim ama yapmak zorundaydım işte. Onu öpmek zorundaydım. Ondan ayrılıp ellerini tuttuğumda ağlamaktan kızarmış gözleriyle bana bakıyordu. “Senden tek bir şey istiyorum Ecem. Beni sensiz bırakma.”dedi. Hafifçe gülümseyip kafamı salladım. Elimi tutmaya devam ettiğinde arka tarafıma sırıtarak bakmaya başladı. Neye baktığı merak ettiğimden bende döndüm. Ege sinirden yumruk yapmış ellerini ve kısılan yeşil gözleriyle bana bakıyordu. Seslice yutkunup bakışlarımı ondan kaçırdım ve yere doğru bakmaya başladım. Ne zamandan beri oradaydı? Hakan elimi sıkıca kavrayıp onun olduğu tarafa doğru yürütmeye başladı. Ben hala başımı kaldırmadan yürüyordum. Ege’ye yaklaştığımızda sinirle çıkan sesiyle durduk. “Annem seni çağırıyor, yanına git."dedi bana bakmadan. 'Tamam' anlamında başımı sallayıp Hakan’dan elimi ayırdım ve yukarıya doğru koşmaya başladım. Şuan bana tek iyi gelecek şey Ayla teyzeydi. Üst kata geldiğimde kapısını tıklatmadan odasına girdim ve kapıyı kapatıp yanına koştum. Ağlayan beni görünce halsizce kollarını açtı ve bende daha da şiddetlenen ağlamamla fazla baskı yapmadan sarıldım. Hemen saçlarımla oynamaya başladı, bende sakinleşmeye. Biraz daha toparlandığımda kafamı kaldırıp ona baktım. Anlatmamı beklercesine bana bakıyordu. “Hakan’ı öptüm ve Ege bizi gördü.” dedim. “Peki... İsteyerek mi öptün Hakanı?”diye sordu yorgun sesiyle. Allah'ım şu durumda bile benimle uğraşıyordu. “Ben... Sanırım evet ama bilmiyorum."dedim saçmalayarak. “Ege ne yaptı peki?” “Sinirle bana bakıyordu. Büyük olasılık onu dinlemedim diye sinirlendi. Hakan’la mesafeli bir birliktelik yaşamamı istiyordu. Ondan etkilenirmişim, görevi mahvedermişim falan...” dedim çatallı sesimle. “Cidden bu yüzden mi olduğunu düşünüyorsun Ecem?” “Ayla teyze ne diyeceğini çok iyi biliyorum ama... Egeyle bazı şeyler için çok geç kaldık.”dedim boş gözlerle ona bakarken. Hiçbir şey demeden bana bakıyordu. “Her neyse fazlasıyla yoruldun. Hemen uyu ve iyileş ki benimle ilgilen.”dedim gülümseyerek. 'Tamam' anlamında kafasını salladı ve gözlerini yumdu. Üstünü örtüp yataktan kalktım ve odadan çıktım. Kapının yanındaki duvara yaslandım ve yere oturdum. Dizlerimi kendime çekip başımı yasladım ve düşünmemeye çalıştım. Sadece uyuyup herkesten soyutlanmak istiyordum... *** Gözlerimi açtığımda başımın altındaki yumuşak şeyden kalktım. En son duvarın dibindeyken nasıl Hakanın dizinde uyandım hatırlamıyorum. “Uyandın mı asi kızım?” dedi Hakan saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırırken. Ona kafamı sallayıp etrafa bakınmaya çalıştım. Ege dışında herkes bir sandalye de uyuyordu. “Ege nerede?” dedim uykulu sesimle. “Annesinin yanında, istersen biraz daha uyu."dedi. Hayır, anlamında başımı sallayıp ayağa kalktım ve gerindim. “Ben bir lavaboya gideyim.” dedim ve koridorda ilerlemeye başladım. WC' yazısını görünce içeri girdim ve ilk gördüğüm yüzümü musluğun altına tuttum. Feci şekilde uykum vardı ve açılmam lazımdı. Kafamı kaldırıp aynaya baktığımda korkuyla bir adım geriledim. “Anam... Bu ne be?” dedim elimi yüzüme getirerek. Berbat görünüyordum. Saçlarım 80 'lerin kendini taş sanan rüküş hatunların kafasını gibi kabarmıştı. Hızla elimle tarayıp biraz daha solmasını, yüzüme de bir iki tokat atıp renk gelmesini sağladım ve lavabodan çıktım. Ayla teyzenin odasının önüne geldiğimde kimseyi göremeyince yavaşça odaya girdim. Herkes odaya doluşmuştu. Hasan amcayla babam -ki neden hala burada bilmiyorum- koltukta oturmuş Hakan duvara yaslanmış, Ege annesinin yatağına oturmuş, Pelinde Ayla teyzenin diğer yanına oturmuş konuşuyorlardı. “Ben herkese kahve getireyim. Hakan yardım eder misin?” diye cırlayarak Pelin Hakan’ı da yanında sürükleyerek odadan çıktı. Onun boşalttığı yere ben kurulup Ayla teyzeye gülümsedim. “Göreviniz ne zaman bitiyor?” diye sordu Ayla teyze. “Daha var. Ulaşmamız gereken kesin kanıtlar olmadan bırakamayız.” Dedim huzursuzca. “Bu işten sonra başka görev istemiyorum.” dedi Egeyle ikimize bakarak. “Bırak da ona ben karar vereyim Ayla."dedi Hasan amca sert sesiyle. “Bunların hepsi senin başından çıkıyor Hasan. Sana Egeyi emanet ettiğimde bunları yapacağını tahmin etmemiştim.” dedi Ayla teyze sinirle. Bir dakika neyi tahmin etmemişti? “Bunları sen iyileşince konuşsak Ayla, baş başa.” dedi Hasan amca net bir şekilde. “Konuşacak bir şey yok. Çocuklar daha 20 yaşında. Bu görevlerinin sonunda ne kadar kırgın insan bırakacaklar farkında değil misin? Hakan’ın hatta Pelin’in bile bu ikisine nasıl aşık olduklarını bir ben fark etmedim herhalde. Daha çocuk bunlar ve kaldıramayacakları şeyler yaşatıyorsun.” dedi Ayla teyze. Biz Egeyle şaşkınca bakarken Hasan amcaya döndüm. Sinirle Ayla teyzeye bakıyordu. “Bunları sonra konuşuruz dedim.” dedi sert şekilde ve ayaklandı.”Hadi çocuklar siz İzmir'e dönüyorsunuz Aylayla ben ilgilenirim.” “Ne saçmalıyorsun sen?” dedi Ege sinirle Hasan amcaya dönüp.”Onu bu halde bırakacağımı düşünmüyorsun değil mi?” “Ege sakin ol bende buradayım. Ayla sultanı en az senin kadar seviyorum ve onunla nasıl ilgileneceğimi biliyorsun.” dedi sabahtan beri suskun olan Cenk. “Merak etme her anını haber vereceğim sana.”demesiyle kapı açıldı. Hasan amca gülümseyerek Hakan’la Peline döndü. “Kahveler geldi.” dedi Pelin gülümseyerek. Hepimiz tepsiden kahvelerimizi aldık. Tam kahvemi yudumlayacakken Ege’nin püskürtme sesiyle ona döndüm. “Aşkım ne oldu beğenmedin mi?” dedi Pelin yine ve yine cırlayarak. “İğrenç.” dedi Ege yüzünü buruşturup ve kahveyi bana uzatıp. Elindeki kahveyi alıp tattığımda sebebini anlamıştım. “Ege şekersiz ve sütlü içer, sen şekerli ve sütsüz getirmişsin.” dedim ve kahvesini komodinin üstüne koydum. Kahvemden bir yudum aldığımda herkes bana bakıyordu. “Ne? Aynı evde yaşıyoruz bırakın da bileyim.” dedim normal şekilde. Aslında Ege çayı daha çok severdi ve evde de çay içerdi. Kahveyi seviş şekli 2 sene öncesinden aklımda kalan bir şeydi. “Kahvelerinizi içer içmez yola koyulun, okulu fazla uzatmanın anlamı yok.” dedi Hasan amca. “Ben gitmiyorum.” dedi Ege kesin bir şekilde. “Gidiyorsun Ege. Okulundan ayrı kalmanı istemiyorum.”diyen Ayla teyzeydi bu defa. Ege annesine bakarken Hasan amca yanına gitti. “Merak etme Cenk'e emanet.” “Bende bundan korkuyordum.” dedi Ege bıkkınlıkla. “Hadi lan oradan senden daha iyi bakarım ben sultana, bas git nereye gidiyorsan."dedi Cenk ve Ege’yi iteleyip Ayla teyzenin yanına oturdu. “Tuvalete kalksa haberim olacak.” dedi Ege Hasan amcaya bakarak. “Gitmeden nakil için dilekçeyi halledelim.” dedi Hasan amca. Ege annesine dönüp alnına kocaman öpücük kondurdu ve hemen odadan çıktı. Veda etmeyi sevmiyordu o. Kısa ve netti hep. Hakan ve Pelin’de vedalaşıp çıkarken ben yaklaştım hemen. “Ege sana emanet.” dedi ve yanağımı öptü. Ondan uzaklaşıp gülümsedim ve bende hızla odadan çıktım. Ağlamak yok, ağlamak yok... *** “Demek şekersiz sütlü sever he." diye kulağıma eğilen Ege’yi duymamaya kararlıydım. Tekirdağ da hava alanı olmadığı ve Hakan’la Pelini jete bindiremeyeceğimiz için Çorlu'dan uçağa binecektik ve tek dediği şey buydu. “Aynı evde yaşıyoruz bırak da bileyim.” dedim sessizce. “Ben evde hiç kahve içmedim Ecem.” dedi gülerek. “İyi arada iç ama kafein iyidir.” dedim sinirle. Tam bir şey söyleyecekken Hakan yanımıza geldi ve lafı ağzında kaldı. Sonunda İzmir’e geldiğimiz derin bir nefes aldım. Hemen eve girip yatağıma kavuşmak istiyordum. Arabadan indiğimizde Ali bizi hemen karşılamaya gelmişti. "Efendim anneniz nasıl oldu?” "Daha iyi sağ ol Ali."dedi Ege gülümseyerek. Eve doğru ilerlerken duyduğumuz sesle olduğumuz yerde durduk. "Asi kızımız Ecem Güven ve onun tek aşkı umursamaz çocuğumuz Ege Solmaz.” Yavaşça arkamızı döndüğümüzle bana bakan siyah gözlerle kalakaldım. "Uzun zaman oldu." Ağzım şaşkınlıkla aralanırken, Ege’nin sinirden çenesinin seğirdiği hissedebiliyordum. Kıyametin kopması artık çok yakındı.

Read on the App

Download by scanning the QR code to get countless free stories and daily updated books

Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD