-Özel Kadın Umay-

3194 Words
Asaf, arabasını mekandan uzaklaştırdıktan sonra kenara çekti. Emniyet kemerini çıkarıp bana döndü. " Söyle şimdi hadi?" Şüphe ile baktım, neden bu kadar çok merak etmişti ki? " Ne o? İlgilenmiyordun dosyayla. Şimdi öğrenmek için sabırsızlanıyor gibisin." " Anlat, boş yapma." Bir savcıya göre fazla kabaydı öyle değil mi? " İyi tamam ama nerden biliyorsun dediğin anda çeker giderim okey?" Asaf ses etmedi, beni gerçekten takmıyordu bu adam. " Şöyle ki, cinayet işlendiği gün Katibe'nin dairesinin karşı apatmandaki hizasında olan dairenin ev sahipleri ile görüşmem gerek." dedim. Asaf, kaşlarını çattı ve ' ne alaka ' der gibi başını salladı. " Ya şey, o saatlerde karşı dairedeki genç bir kız kendinisini video çekti. Büyük ihtimal sosyal medya içeri üreticisi falan. Katibe'nin camlarının perdesi çekili değildi. Eğer kızın arka planında Katibe'nin evini görebilirsem mutlaka bebeği öldürdüğü an yada işte başka şeyler çıkabilir. " Asaf, beni dinledikten sonra güldü. Gerçekten komik olan neydi!? " Sırf seni karakola götürmeyim diye uydurduğun şeye bak! " dedi eliyle direksiyonu sıktı. Ardından bana tekrar baktı ve bu sefer gayet ciddiydi. " Dalga mı geçiyorsun benimle? İki yıl önce bir kız video çekiyor, sen bunu öğreniyorsun nasıl öğrendiysen?" " Ya of ne dalgası savcım ya! Vallahi biliyorum billahi biliyorum. Yarın o zaman benimle birlikte gelin o eve. Bakalım görelim." " Eminsin yani, videodan bulacağına? " " Aslında şöyle emin değilim tabiki de. O videoya alan kız silmiş olabilir. Ama eğer i********:ından paylaştıysa videoyu, inşallah öyle olmuştur.....telefonundan silse bile arşivinden çıkar. " Söylediklerim yine ona saçma ötesi gelmişti ama yüz ifadesine baktığımda biraz da olsun ikna olmuş gibiydi. Telefonumun çakması ile hemen çantamdan çıkardım. Babam arıyordu.... " Babam? " " O arabadan in, arkadandaki arabaya bin Umay! Seninle sonra konuşacağız." " A şey babacım, ben savcımızın evine gidiyorum, dava ile ilgili çok önemli bir şey bulduk." Asaf bana şaşkınca bakarken, kendimi zorla eve davet ettirmenin utancını sonra yaşardım. " Öpüşerek mi buldun kızım!? " Babamın sakin sesi beni daha da çok geriyordu. Yutkundum. " Şey ya, iş icabı bir şeydi o. Valla sandığın gibi değil babacım. Neyse ben kapatıyorum sen beni bekleme uyu olur mu? Geç gelebilirim." " Gelene kadar ayaktayım Umay. " dedi ve telefonu yüzüme kapattı. Dişlerimle alt dudağımı endişe ile ezerken telefonu sol avucuma vurmaya başladım. Bir yanda da dikiz aynasından arkadaki arabaya bakıyordum. " Savcım soru sormayın ne olur? Hadi beni evinize götürün. " Öyle bir cümle kurmuştum ki adam yanlış anlayacaktı. Utançla ona baktım. " Yani, eve gidersem sıkıntı olacak. Yarın erkenden gitmemiz lazım evimizin yolu çok zıt geç kalırız şimdi." Asaf, bir şey demedi ve sinirle arabasını çalıştırıp sürmeye devam etti. " Arkamızda ki araba neyin nesi?" " Babamım işi işte." dediğimde dilimi ısırmak istedim. Babamın MİT' den olduğunu sadece Asaf'ın babası biliyordu. " Baban, mühendis değil miydi senin? Bu takip ettirmeler ne alaka. Hem öpüştüğümüzü nereden biliyor.?" Nasıl yani duymuşmuydu? Allah'ım daha ne kadar utanabilirim ne olur şu konu bir daha açılmamak üzere kapansın. Aslında aklıma bir şey gelmişti. Ama işte Asaf sır saklayabilir miydi ondan emin değildim. " Sen diyorsun ya neden eminsin falan diye...aslında sana bir şey söylemem gerek ama kimseye söylemeyeceğine yemin etmen gerek." "Hayır." dedi ifadesiz yüzüyle. Gözü yoldayken bende söylemememin en mantıklısı olacağını karar kıldım. Asaf'ın evine gelmiştik. Kendisi rezidansta yaşıyordu ve gökdelenin 45. katından evinin manzarası harikaydı. Hayranlık ile izlerken, kim bilir ne kadar kira ödüyordu. Belki kirada değildi, çünkü Asaf'ın ailesinin mal varlığının az çok ne kadar olduğnu tahmin edebiliyordum. " Bir şey içer misin?" Arkamı dönerek ona baktım. Oturma odası ve mutfağı birdi. Koyu renklerle döşenmiş evi normalde olsa içimi karartırdı ama nedense ferah geldi. Gökdelen farkı bu oluyordu sanırım. " Aslında şu üstümü değiştirsem iyi olacak, birde duş alabilir miyim?" ben bunları söylerken çok utandım ama Asaf rahatsız olamamam için özen gösteriyordu . " Gel benimle." dedi ve onu arkasından takip ettim. Aynadan kendime bakmıyordum çünkü rezil halimi görürsem, bundan sonraki hayatımda , her gece uyumadan önce utançla yüzümü yastığıa gömerdim. Asaf'ın odasına girmiştik ve hemen odayı incelemeye başladım. Boydan boya cam duvar ve yatağı hemen önündeydi. Bir komodin bir şifonyer dışında başka hiç bir şey yoktu odasında. Sade ve şıktı. Odasından kiyafet odasına giriliyordu ve oraya girdi. Elinde açık gri rengi eşofman takımları ile geldi. Elime tutuşurdu. " Banyomu kullanabilrsin müsait içerisi. Bende kahve yapayım bize ." dedi ve teşekkür etmeme fırsat vermeden çıkıp gitti. Hemen banyoya girdiğimde kıyafetleri asacaktım. İçine sıkıştırılmış hala paketinde olan bakstırı görünce gülümsedim. Utanmayım diye ben bakmadan çıkmıştı demek odadan. Aslında iyi biriydi, konu işi olmayınca nazikti. Nedense avukatlara karşı bir ön yargısı vardı. Sanki biz işe yaramıyoruz gibi... Belki de yanılıyorum bilmiyorum. Her neyse şu rezil halimden kurtulmam gerekiyordu. Ütümü çıkarıp , duşa kabine girdim. Sıcak su bedenimi gevşetirken , duş jeli ile keselenmiştim. Harika kokuyordu, fazla erkeksiydi ama sevmiştim. Yüzümü şampuanla köpükledim, büyük ihtimal yüz temizleme jeli yoktu , belkide vardı ama fondotenin verdiği yağlı histen kurtulmak istedim bir an önce. Yaklaşık 15 dakika suyun altında kaldıktan sonra çıkıp, Asaf'ın bana verdiği takımı ve iç çamaşırı giydim. Südyen yoktu ama sweatin kumaşı kalın olduğu için uçlarını göstermiyordu. Bu benim için yeterliydi. Sarı saçlarımı havluya sardıktan sonra odadan çıkmıştım. Mis gibi kahve kokmuştu her yer. Büyük camın önüne geçerek tekrar İstanbul'un şahane manzarısını izledim. İnsan sıkılır mıyıdı acaba bu manzaradan, ben her gün izlesem sıkılmam gibi geliyordu. Asaf, arkamdan geçip koltuğa oturduğunu anlayınca bende gidip onun yanına oturdum. Sehpanın üstünden beyaz kupamı alırken bir yudum aldım. Asaf'ın yüzüne bakınca bana sırıtarak bakıyordu. " Ne oldu ?" dedim. " Kıyafetim yakışmış da...içine senden iki tane daha sığarmış. " Sözlerinin ardından havluyu kafamdan çıkardım ve kendime bir baktım camın yansımasından. Sweat normalde yarım koldu ama bana bol olduğu için uzun kol gibi durmuştu. Eşofman altını söylemek dahi istemiyorum çünkü beş kere katlamıştım paçalarını. Komik duruyordum ama o kırmızı kıyafetin içinde durduğumdan daha güzel olduğumu düşünüyordum. Bir kere hafif beyaza kaçan sarı saçlarım ile bu renk eşofman çok yakışmıştı. " Ben teşekkür ederim bu arada savcım. Yani emri vaki gibi geldim buraya ama.." " Sorun değil, ev müsait uyuruz birlikte ." " Birlikte derken ? Ne demeye çalışıyorsunuz anlamadım?" dedim sert bir mizaçla. Evine geleyim derken beni yanlış mı anlamıştı yoksa? " Şakaydı Umay, sakin ol." dedi ve kahvesinden bir yudum aldı. Bu içimi rahatlatmıştı açıkçası. Sonuçta babalarımız tanışıyordu ve yanlış bir yapacağını düşünmüyordum özellikle bir savcıydı. "Sen bana bir sır verecektin , arabada dediğin şey...söyle bana saklarım söz veriyorum." Aniden böyle söylemesine şaşırdım , samimiyetine inansam sorun olur muydu ki? Ama şimdi yarın eğer dediğim şekilde kanıtı bulursak sen bunu nereden biliyordun diye tutturacak, hiç değilse babamın işini söyleyip ondan yardım aldığımı söyleyebilirdim. " Söz dedin bak!" işaret parmağımı ona doğru sallayınca kaşlarını çattı. Hemen indirdim. " Söz dedim ya Umay." " İyi peki, benim babam MİT üyesi. Kendisi daha çok istihbarat kısmında o yüzden ondan yardım alıyorum. Çoğu kişinin ulaşamadığı görüntü vs. şeyleri illegal yoldan ulaşıyorum. " Asaf şaşırmıştı ve alnını hafif kırıştırdı. Önüne döndü ve düşündü. " Bak vallahi babam kötü bir şey yapmıyor. Ben anlatıyorum ona böyle , babamda yardımcı olmak iç-" " Merak etme, bilmiyormuş gibi yaparım. Şu dünyada kim görevini hakkıyla yapıyor ki?" Yani öyle düşününce haklıydı. Mahremiyete saygı diye bağrıyoruz sokaklarda, ama dinlendiğimizi bile bile telefonu elimizden düşürmüyoruz. Bir an bunları konuşurken telefonum yanımda mı diye kontrol ettim, sonradan Asaf'ın odasında bıraktığım aklıma gelmişti. Mümkün oldukça telefonum yanımdayken konuşmak istemiyordum böyle şeyleri. " Baban, Katibe'nin videoya alındığını nasıl öğrendi. Kişilerin telefonundaaki dosyalara mı sızdı?" " Hayır, asla öyle şeyler yapmaz. Başka şey işte ama söyleyemem. Sonuçta savcısın." Katibe'nin boynuna son dokunduğumda görmüştüm. Kızını öldürdükten sonra gözleri etrafı tararken perdesi açıktı, bir camdan dışarı baktığında karşı binadan bi kız balkonda video çekiyordu kendini, ardından bebeğini kucağına alıp oğlunun yanına yatırırken gözleri tekrar cama baktığında o kızı görebiliyordum. Bunu Katibe farketmemişti tabi ki , ama ben her ayrıntıyı hafızama kazımıştım. " İyi o halde yatalım, sana çarşaf geriyim ben ."diyen Asaf'ın arkasından giderek telefonumu odasından alma fırsatım oldu. Çarşaf ve yastığı aldıktan sonra kendim kanepeye serdim. Evine yeni taşındığı için misafir odasına mobilya almamış, öyle dedi. Ama ben zaten kanepede yatmaya çok alışıktım, hatta yatakta yatmaktan daha rahattı. Özellkile tv sesiyle uyumak. Asaf odasına geçtiğinde ben tv açtım ve kısık sesle herhangi bir diziyi açmıştım. Kanepeye uzanıp kaz tüyülü yastığa başımı koyduğumda ne kadar yorgun olduğumu o sıra farketmiştim. Çamaşır deterjanının markası neydi acaba...yarın banyosundan bakmam lazımdı..... ************* " Burası mı şimdi?" İkimiz kafamızı kaldırdık ve videoyu çeken kızın hangi dairede olduğunu saptamaya çalışıyorduk. Katibe'nin gözünden gördüğüme göre kızın evi çaprazda kalıyordu ve balkondaki doğalgaz borusuna mavi bir yazma bağlıydı. " Evet bu, eminim " demiştim. Yazma detayını söylememiştim Asaf'a ama ben görüyordum. Hala bağlıydı. " İyi hadi gidelim bakalım." İkimiz binaya girdik ve 4. kata çıktık. Kapıyı çaldığımızda orta yaşalrda bir kadın açtı. " Buyrun , kime baktınız?" Asaf hemen kartını gösterdi ve savcı olduğunu belirtti. Kadın endişelendi bir an. " Rahatsız ediyoruz kusra bakmayın. Ben savcı Asaf KORALP. Endişelenmeyin lütfen siz ve aileniz ile ilgili gelmedik. Katibe KOÇ hakkında konuşmak için geldik. İçerisi müsait mi?" " Mü-müsait tabi buyrun. " Bu kadar kolay gireceğimizi düşünmedim sanırım Asaf KORALP aurası kadına etki etmişti. Ben olsam bende hayır diyemezdim hatta alın beni götürün sorgulayın derdim. AY.....tövbe tövbe ne diyorum ben ya! İçeri girdiğimizde kahverengi mobilyaların olduğu salona geçtik ve oturduk . " İsiminiz?" " Emine ben." dediğinde aklımda tuttum. " Emine hanım, kızınız var mı ?" " Evet var, iki tane . Neden sordunuz?" " Şöyle ki biz yaklaşık 18 yaşını geçmiş bir kızınızın ifadesini almalıyız yani pardon ifade derken bir şey rica etmem gerekiyor. " dedim "Büyük kızım 21 yaşında, küçük olan 10. Siz Sude'yi soruyorsunuz. Yani çok merak ettim kızım bir şeye mi karıştı?" " Hayır öyle bir şey yok. Sanırım Katibe'nin bebeğinin ölümünde bir kanıt bulabiliriz. Duydunuz mu bilmiyorum dosya tekrar açıldı." " Evet savcım, biliyorum. Zaten Sude bana diyordu Hakan yapmaz diye. Ama işte kime inancağını şaşırıyor insan, annesi olana kadar üvey abisi olsun istiyorsun katilini. Daha nelere şahit olacağız hiç bilmiyorum." " Emine hanım, Sude nerede?" dedi Asaf. " Uyuyor, ben çağırayım hemen." Emine hanım içeri giderken bizde birbirimize bakındık. Hakan'ı bütün mahalle severmiş zaten, ama işte kimse anneye kondurmak istemediği için kolayı seçmişlerdi suçlamak için. " Hoşgeldiniz, Sude ben." Hemen ayaklandık ve kızın elini sıkıp tekrar oturduk. Sude karşımıza annesinin yanına geçti. Baştan başladık her şeyi anlatmaya. ........ " İşte bana da Hakan şey demişti, senin sürekli yayın yaptığını , videolar çektiğini. Seni o günde balkonda görmüş. Eğer videoya aldıysan belki Hakan'ın evi çıkmıştır. Camadan bir şeyler görebiliriz ha!" Sude hemen telefonunu çıkardı ve tarihi sordu. Tarihi ona söyledikten sonra telefonundaki videoları karıştırdı ama o güne dair bir video dahi yoktu. Ardından i********: hesabına girip arşivini açtı. O tarihte çekilmiş dört adet video vardı. Bu beni sevindirirken hemen açıp izlemeye başladık. İkinci videoda balkondaydı ve işte.......Katibe görünüyordu. " Bak, bak orda işte. Çocuğunu götürüyor elinde. " Kadın öldürdüğü odadan kızını taşırken tekrar Hakan'ın penceresinden görünmüştü. Bebeği onun yanına bıraktıp gitti. " Saatini öğrenmemiz lazım Sude, söyler misin?" " 22.17 'de yayınlamışım. Video bir dakika sürüyor 15-16 geçe çekmiş olmam lazım Çünkü shop yapmadan yayınlamışım direk. " Asaf'la göz göze geldiğimizde fısıldadım herkesin duyacağı şekilde. " Bebeğin ölüm saati ile aynı nerdeyse. . Doktor raporunda 22.20 demişti. Katibe 11'de aramış polisi ve 2 saat evde olmadığını söylemişti. Ama videoda evde olduğu bariz belli. " Heyecanla ayağa kalktım ve Sude'ye sıkıca sarıldım. " Çok teşekkür ederiz Sude hanım. Gerçekten sizin bu videonuz olmadan Hakan'ın masumiyetini kanıtlayamazdık." Sude'de bana sarıldı ve uzaklaştık. " Hemen sevinme, videonun sonrası yok. Rapor saati ile arasında 5 dakika var ve Hakan'ın suçu işlemiş olma ihtimali hala var. Ama evde değilim deyip yalanını ortaya çıkarmak bize büyük avantaj. İllaki bir bahanesi olacaktır. Bizim daha sağlam şeye ihtiyacımız var. " dedi Asaf. Bütün hevesim kaçmış gibiydi. Sude ve annesi birbirine garip şekilde baktı kaş göz etmişlerdi. Sude dudaklarını ısırdı ve telefonundan bir şey gösterecek gibiydi. Emin değildi ama. " Sude, çekinme lütfen. Eğer bir şey biliyorsan söyle ." Sözlerimin ardından kız cesaretlenmiş gibi bir video daha açtı bize. Katibe balkonda bebeğe yemek yedirirken ona bir kaç defa vurmuştu. Ağlıyor diye...ağlayan çocuğu susturmak için dövmek nedir Allah aşkına.. Gözlerimi telefondan çektim ve elimi boynuma götürdüm. Nasıl kıyabiliyorlardı, minicik şeye? Sözlerin bitti yerdi gerçekten. " Ben bunu çektiğimde anneme demiştim. Annem komşuyuz başımıza bela olur diye kimseye söylememi istedi. Bir kaç ay sonra bebeğin ölüm haberini aldığımızda aklımıza annesi gelmişti ve ama her şey Hakan'ı gösterdiği için cesaret edemedim polise söylemeye . Korktu-" " Tamam Sude, kendini suçlu hissetme, bilemezdin bu kadar korkunç olacağını . Bana bu videoları gönderir misin?" dedi Asaf. " Tabi hemen." İkisi videoları atmak için numalaralarını verirken , bende düşünüyordum. Katibe kızını Hakan'ın yanına götürürken bebek hala tam ölmedi . Yoksa göremezdim Hakan'ın odasına bıraktığını . İşimizi halletikten sonra adliyeye gittik. Baran ile delilleri dosyamıza eklemiştik. Yarın ola hayrolaydı. Mahkemede ne olacaktı merak ediyordum.. ********* MAHKEME GÜNÜ.. Mahkeme salonunda arkadan izliyordum duruşmayı. Yağız abide vardı ve arkamda oturuyordu. Avukatlar savunmasını söylerken sıra Asaf'a gelmişti. Ayağa kalktı ve ortaya geçmişti. Mahkemeden önce Asaf'ın kulağına bir şey fısıldayıp salona geçmiştim. Eğer işler istediğimiz gibi gitmezse , bir kanıtımız daha vardı. " Katibe hanım, size bir kaç sorum olacak. Görüntüleri izledik hepimiz. Neden evde olmadığınızı söylediğiniz?" " B-ben korktum. Suçlanırım diye." bu bahane değildi ve gözlerimi devirdim. " Tamam diyelim ki öyle, çocuğunuzu oğlunuzun yanına neden yatırdınız?" " Uyuduğunda dönüp düşmesin diye, Hakan'ın yanına yatırdım. Sonra alıp yatağına yatıracaktım ama geldiğimde..." sahte ağlaması salonda duyulurken gerçekten timsah göz yaşlarını alıp kadının bir yerine sokmam istiyordum. " Oğlunuz daha önce sizin gibi şiddet uygulamış mıydı kardeşine?" " Evet, çok ağladığı zamanlarda eliyle ağzını kapatıp sarsarken yakalamıştım onu ve-" "YALAN SÖYLÜYOR! Kardeşime bir kere şiddet uygulmadım ben!" diyen Hakan'ı önce Baran sonra hakim bey uyardı. Sessiz kaldı ve dinlemeye devam etti. " Hakan'ın tırnaklarını yediğini biliyordunuz öyle değil mi?" " Evet, her yere atardı." Kadın bunu söylerken sinisice güldüm, düşündüğüm şeyi akıl edemezdi. " Peki, Hakan'ın tırnağını kullanarak bebeğinizin boynuna iz bırakmış olabilir misiniz?" " Tabiki de hayır ben titizlik hastasıyım, elime bile değemem." Asaf ve kadın sırayla konuşuyor ve savcı gayretle peş peşe soruyordu sorularını. Katibe kızını dövdüğü görüntülerden sorna çok panikti. Avukatı bile hazırlıksız yakalanmıştı. " Ne kadar titizsiniz? " " Her gün temizlik yaparım, her hafta dipli köşeli temizlik yaparım." Asaf'ın sorusunu anlamıyordum, ne alakası vardı şimdi. Ama yüz ifadesinden bir bildiği var gibiydi.. " Hakan'ın yastığının çok kirli olduğunu incelemede kayıt ettik. neden onun odasını temizlemiyordunuz?" Ben bilmiyordum bunları, ne ara alınmıştı kayıt? Yem mi atıyordu yoksa.. " İzin vermezdi, aramız limoni olduğu için odasına girmemi dahi istemiyordu bazen. " " Hakan cezaevine girince bütün eşyalarını attınız öyle değil mi?" " Elbette, kızımın katilinden bir eşyayı daha görmeye katlanamazdım." " Peki neden bebeğinizi boğduğu yeşil yastığı atmadınız Katibe hanım?" " Yeşil değildi pembeydi ve o kızımın yastığıydı kıyamazdım." Büyük bir sevinçle " Yes! " dedim. Yanımdakiler duymuştu sadece. Asaf gerçekten çok zekiydi. Kulağına duruşmadan önce pembe yastık ile boğdu demiştim. Bunu çok iyi kullanmıştı. Asaf, dudağını hafif yana kıvırırken istediği cevabı aldığına memnun oldu. " Dosyada, bebeğinizin yastıkla öldüğü yazmıyor, Hakan'ın elleri ile boğduğu kayıt edilmiş . Yastıkla mı öldürdünüz?" " Be-ben..." Kadın yaptığı hatanın farkına varmış ve şok içinde gözlerini açmıştı. Avukatına baktığında, ona sinirle bakıyordu. Şimdi köşeye sıkışmıştı işte.... ** Duruşma bitmişti ve Katibe kelepçelenip götürülüyordu koridorda. Kadın Asaf'ın baskısına dayanamamıştı ve itiraf etmişti sonunda. Hakim kadını , ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırmıştı. Katibe bağıra çağıra koridorda hakaret ederken ben önüne geçtim. Polisler ve kadın durdu. Katibe'nin yüzüne eğildim ve konuştum. " Kumandayı yere attı diye öldürdün bebeğini. Şimdi git ceza evinde haber kanallarını gezerken kumanda ile aşkını yaşa." dedim ve geri çekildim. " Kimsin sen! Nereden biliyorsun bunu. Beni mi gözledin! Kimsin sen !!" Kadın bana saldırmaya yeltenince polisler başını eğdi ve götürdü. Ben zafer gülümsemem ile arkasından izlerken kulağıma biri fısıldadı. Yağız abiydi.. " Gerçekten nereden bildin Umay?" Yüzümde ki gülümseme soldu ve şaşkınlıkla dudaklarım araladım. Duymuştu. Yavaşça , Yağız abiye döndüm ve bana şüphe ile bakıyordu. Şimdi sıçmıştım işte! ************ Yağız abi beni kolumdan tutup arabasına bindirmişti. Tabi nazikti bunu yaparken. " Abi, öylesine söyledim ben onu kadına yem attım." Yağız abi arabasını çalıştırıken , sürmeye başladı. " Bende yedim aynen. Ne işler çeviriyorsun anlatacaksın bana. Yoksa mahremiyete ihlalden dava açarım sana." " Ya ne alaksı var!" " Ne mi alakası var Umay. Görüntüde pembe yastık yok , kumanda yok. Hakan bile bilmiyordu bunları. Yastığı kadın bodruma saklamış çünkü yünün içinde altını saklıymış. Atmayı unutmuş sonra. Bunları bilemen imkansız. Bunu bilmen için kadının evinin içine gizlice girmen lazım yada telefonun dinlemen. Ne yaptın ettin öğrendin bilmiyorum ama bana söyleyeceksin." Pes ettim, buna karşı söyleyecek bahanem yoktu. Aklım durmuştu resmen. Yağız abinin ofisine geldiğimizde odada ikimiz vardık ve kapıyı kilitlemiş, 13. kattaki herkesi boşalttı. " Söyle!" " İnanmazsın." dedim çaresizce. Koltuğuna oturduğumda ayaklarım deli gibi ağrıyordu. Yol boyu Baran aramıştı ama açtırmadı Yağız abi. " Söyle , inanıp inanamamak bana kalsın." Yağız abinin kararlı gözlerine baktığımda konuşmazsam beni göndermeyecek gibiydi. Aman ya, inanmayacaktı nede olsa söyleyim gitsindi artık! " Katilin boynuna dokununca, cinayet anını görebiliyorum!" Yağız abi cümlemin saçmalığını kafasında tartarken gülme tuttu. Sinirden gülüyordu ama. " Ciddi ol ve adam akıllı gerçeği söyle." " Gerçek bu. Levent'e dokunduğumda gördüm hatırlıyorsun değilmi adliyenin önündeydik. Çok saçma biliyorum ben bile inanamadım kaç gün. Katibe'yi restorantta tuvalette gördüm. Boğazına bir şey kaçmıştı ve onu kurtarırken elim boynuna gitti. O sıra yine gördüm. Pembe yastıkla boğuyordu. Bebeği kumandayı yere atıyor onun öncesinde. Pilleri çıkıyor hatta. Sonra sinirlenip kızına-" daha fazla devam edemedim. Yağız abi diz çöktü yanımda ve elimi tuttu. Acıyarak bakıyordu bana. " Umay, bir psikolağa mı görün-" " Kanıtlarsam inanır mısın peki.? " Yağız abi sustu ve ciddiyetime, kaşları iyice çatıldı. " Nasıl?" " Benim bilmediğim sonuçlanmış davaların katilleri ile görüştür. Onlara dokunduğumda ne için öldürdüğünü, neyle cinayeti işlediğini, nasıl yaptığını her şeyi analatayım Hala inanmazsan tamam hastaneye yatacağım söz." dedim. Anlattıklarım beni tehlikeye atar mıydı bilmiyorum ama biriyle sırrımı paylaşmak iyi gelmişti. **** Şaka maka şuan ofise 4 tane cezasını çekip beraat olan katiller vardı. Bunlar Yağız abinin, davasını üstlendiği katillerdi. Bir satte gelmeleri için ikna etmişti. Dördü de Yağız abiyi çok seviyordu belli ki. "Hadi !" Gözlerimi devirdim ve birinci kişinin şah damarına dokundum. Gördüklerim çok kötü değildi ve kağıda not aldım. Adamların yanında söyleyemezdim öyle değil mi? Geride kalan üç kişiye de aynı şeyi yaptım ve not aldım. Midem bulanıyordu, gördüklerim beni mahvetmişti. Yağız onları teşekkür ederek gönderdikten sonra , not aldığım kağıdı okudu. Şok içinde okuyordu. " Se-sen nasıl?" " İkinci kişiyi mi diyorsun? Aydın bey , patronunu öldürürken bıçağı bilerek sol elinde tutu. Sağlak olduğu belli olmasın diye yaptı. Ama beceremediği için sonradan tekrar sağ eline aldı. Bıçak ekmek bıçağı , sapı pembe. Ekmek bıçağını uç kısmı hafif kırık...daha da anlatıyım mı ?" Yağız abi bile unutmuş olacak ki, dosyayı açarak Aydın'ın cinayeti işlediği silaha baktı. " He-hepsi doğru." dedi şaşkınlık içinde. Bende ' ben demiştim' diye omuz silktim. " Senin yüzünden iki gün rüyama girecek bunlar. Bari dört yerine iki kişiye baksaydım. Midem bulanıyor." Yağız abi hayıflanmamı duymamış gibiydi ve hala notlarımı şok içinde defalarca okuyordu. Onun bile mahkemede sakladığı şeyleri yazdım . Çünkü sürekli daha da şoka giriyordu. Hakime savunduğu müvekkilinin her şeyini anlatamazdı. Gözleri dehşet içinde beni bulurken sordu sorusunu. " Sen nasıl bir insansın Umay?" dedi. İster istemez bu haline güldüm ve omuz silkerek cevap verdim. " Özel bir insanım."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD