bc

Hayaletin Avukatı

book_age18+
620
FOLLOW
8.3K
READ
adventure
revenge
dark
family
fated
drama
tragedy
bxg
lighthearted
scary
loser
detective
city
office/work place
another world
secrets
soul-swap
superpower
musclebear
surrender
like
intro-logo
Blurb

Umay DENİZ, bir avukattır. 24 yaşında, başladığı mesleğini yaparken garip yeteneğini farkeder. Bu özel gücü sayesinde mesleğinde inanılmaz bir başarı elde edecek, bütün avukat büroların gözde kişisi olacaktır. Ama bir gün mesleğini bırakmak zorunda olacak kızın özel gücünü bilen Savcı Asaf KORALP büyük bir cinayeti çözmek için kıza ihtiyaç duyar. Bu yüzden Umay'ı tekrar mesleğine dönmesi için ikna etmesi gerekecektir.

Umay ve Asaf'ın maceraları iki zıt karakteri birbirine iterken bizde aşklarına şahit olalım mı?

OLAYLAR VE KURGU TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜDÜR.

chap-preview
Free preview
- Kadınların ve Çocukların Koruyucusu -
Ben Umay... Orhun Yazıtlarında yer alan ismimin anlamı; çocuk ve kadınları koruduğu düşünülen, inanılan tanrıça demekti. Bu yüzden bende, dünyada artış göstersen, azalma nedir bilmeyen çocuk istismarları ve kadın cinayetlerine sebep olan insanların cezasını çekmeleri için avukat olmayı seçtim. Fiziksel açıdan güçsüz, mental açıdan duygusal bir insanım. Babam bana her ne kadar bu meslek için uygun olmadığımı düşünse de adalet duygumun her şeyden üstün olduğunu düşünüyorum. Babam MİT ajanı, Onur DENİZ. Bu hayatta ki en değerli varlığım, kahramanım, örnek aldığım insandı. Beni doğururken vefat eden annemin acısını, benim üstüme titreyerek hafifletmişti. Kabul ediyorum şımarık kızım ama bu yerinde bir şımarıklık olduğunu düşünüyorum. Ne yapayım, babamın prensesiyim... Bugün benim için büyük bir gün çünkü kıdemli avukatın yanında stajyerliğimin ilk günü. Babamın çok yakın arkadaşının desteği ile ülkenin en ünlü hukuk bürosunda başlayacaktım. Bulunmaz bir fırsat olsa da babam en başından beri tembihlemişti. Kimse babamın hatrını saymayacak, herkese nasıl muamele gösteriliyorsa aynı şekil banada uygulanacaktı. Zaten babamın MİT ajanı olduğunu sadece KORALP Hukuk Bürosunun sahibi Egemen KORALP biliyordu. Bende onun büyük oğlu Yağız Efe'nin yanında çalışacaktım. Yağız abi 35 yaşında çok iyi bir avukattı. Onun bir çok duruşmasını arka koltuklardan izlemiştim ve hep olmak istediğim duruşu ondan kopya çekiyordum. Tavizi yok, sıfır duygu, tamamen objektif bir o kadar da adalet duygusu yüksek bir adamdı. Şuana kadar kaybettiği dava var mıdır bilmiyorum. " Minik! Kahvaltı hazır." " Geliyorum babacığım!" Babam bana minik diye seslendiğini her zaman yaşıtlarıma göre kısa boylu olduğum için düşünürdüm. Çocukken bu bende travma olsa da aslında onun gözünde hala minik bir kız çocuğu olduğumu sonradan kavramıştım. Ergenliğimde yaptığım sporlardan dolayı son yıllarda beş santim kadar uzandığım için boyum 1.60 olmuştu. Ben minyon halimi seviyordum, en güzel yanı hala babamın beni kucağında taşıyarak yatağıma götürmesi. İri cüsseli bir adam olsa da benim ağırlığımı sürekli damacana ile karşılaştırmasını çok seviyordum. ' Bir insan, damacana kadar ağır olmamayı nasıl beceriyor.... Kilo al Umay... Sağlıklı beslen Umay...' Babamı bekletmemek için aynadan kombinime baktım. Beyaz ipek gömleğim, üstüne acı kahve tüvit ceket altına takımı olan tüvit etek tam diz kapağımda bitiyordu. Gayet hanımefendi gibi duruyordum. Belime kadar gelen gür sarı saçlarımı salık bıraktım ve hafif dalgalık vermiştim. Siyah stilettolarımı ve siyah çantamı alarak aşağı indim. " Ya sen bana köfte mi yaptın yoksa!" Burnuma dolan nefis kokuyla bir an tereddüt etmedim değil. Üstümün kızartma kokmasını istemiyordum. " Evet, merak etme küçük hanım sofrayı bahçeye kurdum." " Sen harikasın!" diyerek babamın yanağına sulu bir öpücük kondurdum. İkimizde karşılıklı masamıza yerleştikten sonra enfes görünen ekmek köftesini yemeye başladım. İçinde soğan yoktu, lezzetini biraz öldürse de işime gelmişti. Babam, tabletinden bir şeylere bakarken suratım düştü. " Hani yemekte iş yoktu." Babam başını tabletten kaldırmadan, işaret parmağını kaldırdı ve müsaade istemişti. Bakışları sertti, iştahımı kaçırmaya yetmişti. Çatalımı tabağıma bıraktım ve kollarımı masaya koydum. " Çok garip şeyler dönüyor." " Nasıl yani? " Onur DENİZ'i bu kadar huzursuz eden şeyi merak ettim açıkçası. " İki ay önce bir olay oldu. Bir ihbar üzerine polisler gitmişti. İstanbul'un en tepesinde bir araziyi göstermiştim hatırlıyorsun değil mi?" " Evet hatırlıyorum baba, mezar kazılmıştı ruhsatsız yerde onu mu diyorsun?" Babamı bir polis arkadaşı aramıştı ve söylemişti. Birileri tepeye 6 tane mezar açmış ve içleri boştu. Yetkililer onları kapatmıştı ama mezarların bir hafta sonra tekrar açıldığı ihbarı gelmişti. " İşte mezarlar yine kapatılmıştı, bugün Ahmet abin resimler atmış. Mezarlar tekrar açılmış ve bir tanesini doluymuş. Dolu derken, içinde bir ceset olduğunu mu kastediyordu babam. Şaşkınlık içinde kaldım. Bu işin bu kadar ciddi olabileceğini düşünmemiştik açıkçası. " Mezarı açmışlar, bir kaç gün önce gömülmüş erkek cesedi. Kimliğini öğrenmeye çalışıyorlarmış. " Bu haber beni meraklandırırken aklımda hemen soru işaretleri belirdi. " Yani bu bütün mezarların dolacağını mı işaret ediyor baba?" " Bilmiyorum minik, ama tedbirler alınacak tabiki de . Neyse sen yemeğini bitir hadi geç kalacaksın." " Doydum babacım, dişimi fırçalayıp çıkıcam." diyerek yerimden kalktım ve babamın yanağına öpücük kondurup yukarı çıktım. Dişlerimi fırçaladıktan sonra kahve tonlarında rujumu sürüp evden çıktım. Babamın mezuniyet hediyesi arabama bindim ve yola koyuldum. Bir kaç saatin ardından büronunu önüne geldim. 16 katlı hukuk bürosuna giriş yaptığımda gideceğim katı biliyordum. Asansörde 13. katı tuşladıktan sonra beklemeye koyuldum. İçimde büyük bir heyecan vardı ve terleyen ellerimi eteğime sildim. On üçüncü kata geldikten sonra direk Yağız abinin odasına yürüdüm. Sekreteri ile göz göze geldiğim vakit içeri bodoslama giremeyeceğimi tavrından anlamış oldum. " Merhaba Umay DENİZ ben. Yağız beyin yanında stajyer olarak başlayacaktım . " " Evet Umay hanım haberim var not etmiştim, Yağız beye haber vereyim beklerseniz." " Elbette." Yaka kartından isminin Elif olduğunu öğrendiğim genç kadın ,kısa süreli görüşmesinin ardından bana eliyle girebileceğimi işaret etti. Kapıyı tıklatarak girdim ve karşımda boydan boya camlar karşıladı. Bir kaç defa gelmiştim ama mobilyaların değiştiğini farkettim. " Hoşgeldin minik!" " Yağız abi ya , minik deme avukat olcam ben!" Yağız abi gülerek kollarını bana açtı ve gidip sıkıca sarıldım. Şu adamın parfümünün markasını bir öğrenemedim yahu!. " Şu saaten sonra abi kelimesi yok, resmiyet adı altında çalışacağız ve bende minik kelimesini bırakıyorum Umay hanım. Tekrar hoşgeldiniz." " Teşekkür ederim Yağız Efe bey. " " Umay sen 6 ay adliyede stajyerlik yapmıştın değil mi ?" Yağız abi bana sorusunu sorarken masasının başına oturdu. Bende cevap vermeden önce karşısındaki siyah deri koltuğa oturdum. " Evet abi-Yağız bey. Son 6 aylık kıdemli avukat yanında çalışma görevim kaldı. Ve o şanslı kişi siz oluyorsunuz." Yağız abi laubali tavrıma göz devirdi ve ofis telefonundan birini aradı. " Elif odama gelir misin?" Sekreter odaya gelene kadar gözüm , Yağız abinin masasındaki çerçeveye kaydı. Karısı ve kız çocuğu ile olan aile karesiydi. Hem başarılı bir avukat hem de iyi aile babası olması herkesin harcı değildi. Elif'in odaya girmesi ile bakışlarımız ona çevrildi. " Elif, Umay'ın odasını gösterirsin ve sana verdiğim dosyaları teslim edersin kendisine. " " Tabiki Yağız bey, Umay hanım gidelim isterseniz." Güler yüzlü kıza aynı karşılığı verip yerimden kalktım. Kısa bir selamla odadan çıktım. Yağız abimin odasının yanında ki kapıyı açtığında ağzım açık kaldı. Kendime ait olmasını beklediğim odada tam 5 kişi vardı. Bu Yağız abinin yıldız ekibiydi. Şirkette her kat başka bölümlere ayrılmıştı. Boşanma ve tazminat alanında uzmanlaşan avukatlar 3. kattaydı. İcra ve iflas dava avukatları bir sonraki katta, ticaret davalarında uzmanlaşan avukatlar başka katta.... 13. kat ise cinayet davalarına bakıldığı kattı. Bu büroda sevilmeyen iki kat. Birisi 3. kat diğeri 13. kattı. Çünkü en yoğun davalar bu iki gruptan çıkıyordu. Kendimi bu yıldız takımının içinde olmayı hayal ettim bir an. İçeri girdiğimde kimse beni görmemiş gibiydi yada görmezlikten geldiler. Yoğun bir tempo ile çalıştıklarını görebiliyordum ama yinede hoşgeldin demelerini beklemiştim. Sol tarafta ki masa bana ayrılmıştı. Hem yanımda bir kadın vardı. Necla TUNÇ. Kapını karşısında iki masa birinde Alper YILMAZ diğerinde Merve BAYTAR. Odanın sağ kısmında kalan alanda yine iki masa..birinde Ömer ŞAFAK diğerinde Serdar TOPUZ. Bunlar çok ünlü avuklatlar, KORALP Hukuk Bürosunun gururlarıydı. Hepsinin davasını mahkeme salonunda canlı canlı izleme şansını elde etmiştim. Kendi masama geçerek çantamı koydum eve dikkatlerini dağıtmadan yavaşça oturdum. Elif bir süre sonra yanıma gelmişti ve önüme koca bir dosya yığdı. Şaşkınlık ile bakarken ilk günden bu kadar çok dosya ile karşılaşacağımı düşünemedim. Bir an itiraz edecek gibi oldum ama odadakilerin dikkatini dağıtmamak için sessiz kaldım . Elif odadan çıktıktan sonra dosyalar ile bakıştım. En üstte ki kağıtta yapmam gerekenler not edilmişti. - Dosyayı incele, yorumla ve çözümle - Belirtilen dosyaların dilekçesini yaz ve işleme almayı unutma Bu iki madde ne kadar az görünse de dosyalar öyle söylemiyordu. Telefonumu aldım ve Yekta abiye mesaj attım. - Gerçekten zalimmişsin Yağız Efe KORALP !!! asık suratım ile ilk dosyayı elime aldım ve okumaya başladım , Allah bilir ne zaman bitecekti. Boynumun ağrıması ile yerimde hafif doğruldum. İlk başta dilekçe işlerini halletmiştim, bitti çok şükür. Saat akşam 6 oldu ve benim daha bir çok okuyacak dosyam vardı. Kendime kahve yapmak için odadan çıkacakken kimsenin odada olmadığını farkettim. Koridorda ilerlerken kattaki cafe bölümüne gittim. O kadar harika dizayn edilmişti ki.... Yıldız takımının hepsi bir masaya oturmuş bir şeyler konuşuyorlardı. Yanlarına dahil olmak istemiştim ama ilgilendikleri davaları konuştukları için bölmek istemedim . Kahvemi alarak odama geçtim, işime devam ettim . Bir süre sonra herkes odasına gelip çantalarını alarak çıkıp gittiler. Kocaman odada sadece ben çalışıyordum, çünkü amelelik bunu gerektirirdi. ...... " Umay hanım, bakıyorum baya hevesle çalışıyorsunuz." Yağız abimin sesiyle başımı kağıtlardan kaldırdım ve saatin gece 9'u gösterdiğini görünce şaşkınlık geçirdim. Gözlerim deli gibi acımaya başlamıştı. " Allah için azad et beni de gideyim evime. Son 5 dosya kaldı onu da yarın halledeyim ne olur!!" Yağız abimi ikna etmek için bütün skillerimi kullandım .Şirinlik, acıtasyon, masumluk, perişanlık... " Saat daha erken bitirirsin. Ben de çıkıyorum artık yarın sabah 7'de görüşürüz Umay hanım ." Arkasına bakmadan giden adama sinirle baktım. Aslında bunların hepsini bilerek geldim ama ilk günü hesaba katmamıştım. Sırıtımı ve boynumu kütlettiğime göre devam edebilirdim.. pes etmek yoktu çünkü bende bu yıldız takımına girmek istiyordum. *****************

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

Geyna-Layon'un Fısıltısı

read
1.2K
bc

İNCİ TANESİ

read
9.1K
bc

İNTİKAM ATEŞİ

read
7.9K
bc

ŞAHİT OLDUM!

read
2.1K
bc

AŞKIN KÜLLERİ [ YENİDEN DOĞMAK ]

read
5.5K
bc

BEDEL

read
17.5K
bc

Rosaline-Tanrıçanın Doğuşu

read
1.1K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook